ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
baba kız diyalogları
-
önce bir girizgah yapayım annemle babam ayrı. babam ankara, ben istanbul'dayım binyıllardır. hayatımla ilgilenmez kendisi, ayda bir belki arar falan. öyle enteresan bir adam. diyalog telefonda geçiyor.
babam arar.
ben - efeem baba
babam - sen ek$i sözlük'te yazar mısın???!!! ( bağırarak)
ben - eveeeöt?
babam - benim neden haberim yok??! nickin ne?
ben - betty puf puf
babam - o ne biçim nick öyle, karı gibi?!
ben - !!!
adam 30 yıldır bir oğlu olduğunu sanıyormuş meğer. keşke uyandırmasaydım, mutluydu öyle :/
iş görüşmesi diyalogları
-
yaşanmıştır!!!
işveren: sinirli misindir?
mösyö: hayır efendim, kolay kolay sinirlenmem.
işveren: şimdi ben sen çalışırken arkadan yaklaşıp ensene bi tokat atsam sinirlenmez misin?
mösyö: (aha yine bulduk bi deli) yok efendim niye sinirleneyim!
işveren: sen calisirken arkandan sessizce yaklaşıp parmakla durtsem rahatsız olmaz misin, tikin falan var mi?
mösyö: yoktur efendim...
işveren: parmak arası var mı sende?
mösyö: efendim, anlayamadım?
işveren: emzik diyom emzik, sigara içer misin?
mösyö: yok efendim içmem.
işveren: içki var mı? viski, rakı?
mösyö: yok efendim, ağır içkilerden hoşlanmam. arada sırada bira içeriz o kadar.
işveren: sap mısın?
mösyö: yalnızım efendim.
işveren: sapsın yani. tamam o zaman, şu kağıda imzanı at bakalım.
mösyö: içki içmediğime dair mi efendim?
işveren: yok yok sadece kağıdın en altına imzanı at.
mösyö: nası yani, boş kağıda imzamı mı atayım?
işveren: evet, n'oldu bize güvenmiyor musun yoksa?
mösyö: yok efendim ondan diil ama boş kağıda imza atamam.
bu sırada işveren dolabında saklamakta olduğu bursa işi ekmek bıçağını çıkartır ve üstüme yürür!
işveren: oğlum baksana, imzalamazsan bıçağı atacam kafana!!!
mösyö: (tamamen dumur olmuş bi şekilde) yok atamam efendim!!
işveren: (bu sırada bıçağı atar gibi yapmaktadır)lan at yoksa atacam haa!!
mösyö: atamam efendim, boş kağıda imza atılmayacağını herkes bilir, hem zaten o bıçağı bana atamazsınız!!!
işveren: ee o zaman ben niye bu bıçağı burda tutuyom zannediyorsun?
mösyö: (işverenin bıçağı çıkardığı dolapta bira kutuları olduğunu görerek) akşamları iş bitimi biranın yanında karpuz kesiyo olabilirsiniz!!
işveren: tamam o zaman, gel sana fabrikayı dolaştıralım!!!
mösyö: (allaaım niye hep deliler beni buluyor???)
nitelikli kahve
-
ülkelere göre nitelikli kahve satan yada kavuran cafe ve/veya kavurucuların bazıları (genelde en bilinenleri)
kuzey amerika:
--> intelligentsia - http://www.intelligentsiacoffee.com/
--> the coffee klatch - http://www.klatchroasting.com/
--> ritual roasters - http://ritualroasters.com/
--> ecco cafe - http://www.eccocaffe.com/
--> caffe fresco - http://www.caffefresco.us/
--> gimme! coffee - http://www.gimmecoffee.com/
--> counter culture coffee - http://www.counterculturecoffee.com/
--> barefoot roasters - http://www.barefootcoffeeroasters.com/
--> paradise roasters - http://www.paradiseroasters.com/
--> sweet maria's - http://www.sweetmarias.com/
--> metropolis - http://www.metropoliscoffee.com/
--> zoka coffee & tea - http://www.zokacoffee.com/
--> vivace cafe - http://www.espressovivace.com/
--> mocha joes - http://www.mochajoes.com/
--> pt's coffee - http://www.ptscoffee.com/
--> barrington coffee roasters - http://www.barringtoncoffee.com/
--> blue bottle coffee roasters - http://www.bluebottlecoffee.net/
--> terroir coffee - http://www.terroircoffee.com/
--> stumptown roasters - http://www.stumptowncoffee.com/
--> atomic cafe - http://www.shopatomicafe.com/
--> veltons coffee - http://www.veltonscoffee.com/
--> verve coffee roasters - http://www.vervecoffeeroasters.com/
--> victrola coffee - http://www.victrolacoffee.com/
--> doubleshot coffee comp. - http://www.doubleshotcoffee.com/
kanada:
--> 49 parallel coffee roasters - http://www.49thparallelroasters.com/
ingiltere:
--> hasbean coffee - http://www.hasbean.co.uk/
--> squaremile coffee - http://www.squaremilecoffee.com/
danimarka:
--> the coffee collective - http://www.coffeecollective.dk/
norveç:
--> tim wendelboe - http://www.timwendelboe.no/
--> kaffe brenneriet - http://www.kaffebrenneriet.com/
--> temperato - http://www.temperato.no/
dipçik not: bunlardan birkaçı türkiye'ye de perakende olarak kavrulmuş ve/veya çiğ çekirdek kahve gönderimi yapmaktadır.
amerikada yaşayıp hayır oyu veren 27.397 kişi
-
azıcık ilim irfan bilen. siyasetten ve yönetimden anlayan insanlardır. amerika'da mutlu, huzurlu bir yaşam sürerken siz geberin şerefsizler demeyip yanımızda olmuşlardır. sağ olsunlar.
kütle çekimi varsa karpuz elmayı neden çekmiyor
-
yanlış soru. çekiyor.
bak şimdi, troll falan demeden anlatıyorum. kütle çekim kuvvetini f = g.m1.m2 / d^2 ile hesaplıyoruz. yani etkileşimde bulunan iki cismin kütlelerini evrensel çekim sabitiyle çarptıktan sonra, iki cisim arasındaki uzaklığın karesine bölüyoruz.
evrensel çekim sabitinin değeri, mks sisteminde 6.67 × 10^(-11)
google'dan ortalama ağırlıklara şöyle bir baktım. bir karpuzu uç değer sayılabilecek şekilde ortalama 7 kilo alalım ki çekim gücü en yüksek olsun. elmayı da büyük boy seçip ortalama 150 gram alalım. bu da kilogram olarak 0.15'e eşit.
şimdi formülde, pay kısmında bulunanların hepsini çarparsak yaklaşık 7 x 10^(-11) çıkar. aradaki mesafeyi de küçük alalım ki sayının tamamı en büyük olabilsin. mesela aralarında 1 cm olsun. mks sistemi gereği metreye çevirirsek 0.01 eder. karesini alırsak ve ilk bulduğumuz değere bölersek elde edeceğimiz son sayı 7 x 10^(-7) olur. yani 0.0000007 newton. karpuzun elma üzerindeki kuvveti bu kadar. elma da karpuza buna eşit ama bununla zıt yönlü bir kuvvet uyguluyor. yalnız bu esnada ikisi de yeryüzü tarafından aşağıya doğru, daha büyük bir kuvvetle çekiliyorlar. dolayısıyla elmanın, dünyanın çekim kuvvetini yenerek karpuza doğru gitmesinin imkânı yok.
evet, huzura erdin mi bunu öğrenerek sayın yazar?
edit: bir arkadaş entry'de ciddi bir hata olduğunu ve kütle çekimini bir mıknatısın kolayca yendiğini söylemiş. aslında söylediği "kütle çekim en zayıf kuvvet" gerçeği, benim söylediğimi çürütmez, destekler. elektromanyetik kuvvet, kütle çekim kuvvetinden güçlüdür ama karpuz ve elma manyetik özellik göstermez. dolayısıyla kütle çekiminden daha ağır basan bir etkileşimleri yok. muhatap oldukları ve yenmeleri gereken makro boyutlu tek temel kuvvet kütle çekimi. bu durumda bileşke kuvvete bakarız. o da yer çekimi lehine olur.
sürtünme zaten her türlü harekette hesaba katılması gereken bir şey ama başlığın konusu bu iki cismin birbirine çekim kuvveti uygulamadığı iddiası olduğuna göre daha derin hesaplar yapmaya gerek yok bence.
deep web'de paylaşılan büyü kitabı
-
içinde sadık'ın geleceği zaman şatoyu eve çevirme büyüsü olmayan vasat kitap. yarısında çıktım.
bakkallık yapmak için 4 yıl okuyan eczacı
-
(bkz: 5 yil o gerizekali)
köpek
-
köpeğimiz asla tut getir oyununu öğrenemedi. attığımız şeyi yakalıyor ama bize getirmiyor. tam tersine alıp kaçıyor bizim onu kovalamamızı istiyor. "getir!" diyorsun getirmiyor. "gel!" diyorsun attığın topu bırakıp geliyor. biz de "herhalde aptal biraz ondan" diye düşünüyorduk.
aptal olduğunu düşünmemizin bir diğer sebebi de topunu sürekli tv sehpasının altına kaçırması. sürekli salonda tv sehpasının orada oynuyor ve illa ki bir noktada top sehpanın altına kaçıyor. sonra başlıyor ağlamaya. biz de mecburen her seferinde işimizi bırakıp gidip topu çıkarıp ona geri veriyoruz. ama üzülüyoruz tabi bir yandan "ne kadar aptal köpeğimiz var şunun sehpa altına kaçacağını öğrenemedi" diye.
bugün fark ettim ki köpek bizle tut getir oynuyo lan. o topu atıyo biz getiriyoruz. bunu da bir tek top sehpa altına kaçtığında yaptığımızdan bilerek hep orada oynuyor. biraz oynar gibi yapıp topu ittiriveriyo sehpa altına. sonra iki üç ağlama sonrası biz getiriyoruz. resmen bizim ona öğretemediğimiz şeyi o bize öğretti. sadece tut getir de öğretmedi bir şey nasıl öğretilir konusunda iyi de bir ders verdi şerefsiz köpek.
şimdi kendimi baya aptal hissediyorum. adi köpek.
31 aralık 2014 yeniçerinin noel baba'yı kovalaması
-
(bkz: happy new çeri)
status quo bias
-
default bias da denir. insanın kendisine hazır halde sunulanı olduğu gibi kabul edip üzerinde çok değişiklik yapmama eğilimini ele alır.
sözgelimi dürümcüde aşçı "soğan da koyim mi abey" dediğinde ortada bir default olmadığı için tercihimiz neyse onu söyleriz. oysa mcdonalds'da çoğu insan aslında mümkün olduğu halde big mac'i değiştirmez, olduğu gibi alır.
sonuç olarak değişimin ya da karar vermenin getireceği eforsal maliyet ve risklerden kaçınıp sunulanı olduğu gibi koruma default bias'tır. önceki yazılanlarda söylediği gibi bir her durumda bir bug olduğuna katılmıyorum. değişim demek maliyet demektir.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
dünyada sarı çiçeğe soru soran tek ülke biziz ve hala uyuşturucu legal değil.