hesabın var mı? giriş yap

  • bir soğan, bir çay kaşığı karanfil, iki sarımsak, iki ölçek sirke, bir parça kıyılmış zencefil, yarım ölçek pekmez, üç kaşık hardal yaprağı, yarım ölçek soya sosu, bir çay kaşığı tane karabiber, dörtte bir ölçek demirhindi, yarım kaşık toz kırmızı biber, yarım kaşık köri, bir adet çubuk tarçın, bir ölçek ançuez , yarım çay kaşığı kardamon (kaküle)tohumu ve üç çay kaşığı tuzdan yapılan sostur. soğanı, sarımsağı, hardalı, kırmızı biberi, karabiberleri, zencefili, tarçını, karanfili ve kardamonu buke garni şeklinde hazırlayın. buke garniyle birlikte sirke, soya sosu, pekmez ve demirhindiyi bir tencerede kırk beş dakika kısık ateşte pişirin, pişerken tuz, köri, ançüez ve suyu ekleyin. 45 dakikanın sonunda karışımı bir kavanoza doludurp buzdolabında iki hafta bekletin, arada sırada kavanozu çıkarıp çalkalayın. iki haftanın sonunda sosunuz hazırdır.

  • empresyonizm ışığın peşindedir. genelde açık hava, manzara resimleri yaparlar ve resme başladıkları andaki ışık bozulmadan hızlıca resmi bitirmeleri gerekir. realizme karşı hatta genel olarak çizgisel üsluba karşı doğmuştur. gözlerin odaklandığı nokta dışındaki alanları, odaklandıkları nokta kadar keskin görmediğini savunur ve esas gerçekçi resimleri kendilerinin yaptığını ileri sürerler. zaten türkçesi de izlenimcilik. sanatçılar izlenimlerini resmetmişler demek oluyor bu.

    empresyonizm çağdaş sanatı açan kapıdır. ikiye ayrılır, post empresyonizm ve neo empresyonizm. post empresyonizmdeki bir çok sanatçı aynı zamanda ekspresyonist olarak da değerlendirilmektedir. mesela van gogh, gauguin. cezanne desek kübizmin fikir babasıdır. sanat çizgisel üslupla her yeri ayna yansıtmış gibi resimlemenin dışına çıkınca bambaşka yollar bulmuş kendine. bu yollar da dişli çarkları gibi birbirine geçen anlayışlar oluşturmuş diyebiliriz.

    ekspresyonizme gelecek olursak zaten türkçesi dışavurumculuk. yani sanatçı gerçeklikleri kendi duygu dünyasından geçirip değiştirip, dönüştürüp yorumlayıp, dışa vuruyor diyebiliriz.

    empresyonizmde anı, gördüğünü, izlenimlerini hızlıca ışık kaçmadan resmetmek varken ekspresyonizmde ışıkla bir kavga yok, gördüğünü resmetme telaşı yok, nesneleri kendi duygu ve düşünce süzgecinden geçirerek yorumlama, yansıtma kaygısı var. bu bakımdan ekspresyonizm zaten post empresyonizme de göz kırpar.

  • şüphesiz ki pluton'dur. gezegenlikten çıkartmaya çalıştılar ama o çizgisini hiç bozmadı: mesafeli ve istikrarlı. yürü be pluton!

  • öğretmenlik mesleğimin ilk yılında tecrübesizlik mi yoksa öğrencilikten kalan bir refleks mi bilinmez öğretmenler odasına girerken kapıyı vurup öyle içeri giriyordum. sağolsun öğretmen arkadaşlar da 1 yıl boyunca ne zaman gelsem 'kapıyı vurmadan nasıl giriyorsun terbiyesiz çık dışarı' tarzı geyikler çevirmekten geri kalmadılar. o değil de öğrenci psikolojisini atlatmak zormuş onu fark ettim ben. sigara odasında tüttürürken aniden kapı açılıp müdür geldiğinde de o an bir heyecanla fırlattım attım sigarayı. müdür dedi hocam sen manyakmısın niye attın caanım sigarayı, dedim örtmenim nnolursunuz babama söylemeyin bir daha olmayacak söz..

  • fena olmayan rezalet. okuyucuyu içine çekmeyi başarıyor ancak gereksiz uzatıldığı kısımlar olmuş ve finalde şaşırtmıyor. aksiyon sahneleri oldukça az, kuryeyle beraber şubeye gitme kısmı eklenirse daha güzel olabilir.

    bir rezalet yorumcusu olarak puanım 6/10.

  • başlık: başbakan şarap içmek yerine üzüm yiyin diyor

    entry: o halde polis de göstericilere biber gazı sıkmasın biber atsın amk.