hesabın var mı? giriş yap

  • çok doğru bir tespit. hem uzun boylu hem de kısa boylu kızların yatakta ne kadar aktif olduğunu bizzat görmüş bir kişi olarak onaylıyorum. öğrencilik döneminde iki ev arkadaşımla birlikte süper yeteneksiz olduğumuz için eve gelen kızlar bir arada yatardı, sabah onları uyandırmaya gittiğimde uzun boylu olanlar yattıkları gibi kalkarlar, kısa boylu olanlar dönmüş, dolanmış, üstünü açmış, bütün gece rahat durmamış olduğu belli bir şekilde uyanırlardı.

  • iyi birşey yaptığınızda takdir edilmesi.. şimdi ise "yapmak zorunda" olduğumuz için yapıyoruz, ne takdir var ne içten bir teşekkür..

    edit: "taktir" yazılan kelime, uyarıyla "takdir" olarak düzeltildi. dil kurallarına ve kelimenin doğru yazılmasına kendini adamış tüm bireylere içten bir teşekkürü borç bilirim.

    edit2: @soz istiyoruz düzeltti, ne ne baglacinin arasına virgül girmez diye. biz de düzelttik.

  • şu müge anlı’nın, ailesi tarafından terkedilen çocuklari 20-30 sene sonra bulup, bir de zorla, onları terkedenlerle buluşturmaya kalkması resmen bir zulümdür.

    bugün yine aynısı yaşandı. 18 sene önce ailesi, 6 çocuğundan birini, zengin bir aileye vermiş veya satmış. bir de sözümona şart koşmuşlar “ayda 1 bize çocuğu gösterin” diye… ben o ailenin yerinde olsam “az yiyin de bakıcı tutun kendinize” derdim. neyse, aile göstermemiş tabii, aradan da 18 sene geçmiş. kızın adı sanı belli olmasına rağmen, aile “dur bir instagram’da araştırayayım” vs demeden, direkt cümbür cemaat müge anlı’ya çıkmışlar.

    kız da dogal olarak, “olmaz olsun böyle aile” diyip, konuşmak istemediğini, üniversite sınavlarına gireceğini, bunlarla uğraşmak istemediğini söylüyor. ama müge bırakır mı? “yok anneni boşver ama kardeş çok değerli, yok sen bir daha düşün…” böyle böyle yarım saat dil döktü.

    sevgili müge, insanların hayatlarına bu şekilde burnunu sokmaya ne hakkın var? tamam, kızı buldun, neden “hayır” cevabını kabul etmiyorsun? şimdi birisi tv’ye çıkıp, “müge, senin annen benim, anne dediğin kadın annen değil” dese, o aileyi bağrına basar mısın?

    valla izlerken sinirim bozuldu. sevgili tuğba, duruşunu hiç bozma. müge anlı’nın da gazına gelme. seni bulmak isteyen, sen 5 yaşındayken, 10 yaşındayken bulurdu, 18’ini beklemezdi. o kardeş edebiyatlarına da inanma. kardeşin, kan bağın olan değil, birlikte büyüdüğün kişidir. 18 sene sonra ortaya çıkan aile de kardeş de olmaz olsun.

  • "justin bieber a laf atan şerefsizler ben hayatımı ona borçluyum.
    9 mart 2009 yılında bir kaza geçirdim. teleferikten düştüm.
    altı ay boyunca komada kaldım.

    bir gün bakıcı hemşirem radyoyu açtı. justin bieber çalıyordu.
    hemen yataktan kalktım ve radyoyu kapattım."

  • benim annem de hangi umutlarla buna izin verdi bilmiyorum da tum evi boyamama ragmen resim becerim sifir. tablolarin sergilendigi muzelere gitmeye bayilirim cunku dukkanlarinda cok guzel seyler satiliyor. hatta gidip dukkani gezip bir tane tabloya bakmadan cikmisligim da coktur. ama cocuklugumda sehpalarin altina girip terslerini bile boyardim. adeta bir resim asigiydim. ranzanin ustune cikar bos kalan yerleri de degerlendirirdim. cok mukemmel ciziyordum ya o yuzden.
    annem koltuk minderlerinden ev yapmama da karismazdi. hatta tencereleri asmak istedim diye salonun ortasina ipler germisti. ne kadar tencere tava varsa asmistik. onlari calip dans ediyordum. oyle gerzomat cocugum olursa dover miyim acaba ya simdi onu dusundum. bir de mayo giyip kendimi de boyuyordum cunku kizilderiliymisim. annem karismazdi, bazi seylerin esyadan, evden daha onemli oldugunu biliyordu cunku. ya da benden bikmisti:/ hatirliyorum da o ev hala cocuklugumuzdan kalma resimlerle dolu iken evi boyatmaya verecekleri para ile bana teleskop, mikroskop almislardi. ev bir sene daha oyle kalmisti da arkadaslarimi cagirmaya utaniyordum.
    sonra bir komsumuz vardi, kizi arkadasimdi, duvarlari boyamayi birak oyuncaklarini bile sirayla oynayabiliyordu, daginiklik olmasin diye. iste boyle psikopat olmayin. ben cok eglendim cocukken. annem sacma sapan seylere yasaklar koymadigi icin super bir cocukluk gecirdim. ha tabii soyle bir konusma da oldu aramizda:
    s: cocukken hic beni dovesin gelmiyor muydu?
    a: camdan bile firlatasim geliyordu bazen
    s: tamam:(
    sonucta firlatmamis:/ dovmemis de, boyle olmusum. bi garip yani o yuzden siz bilirsiniz bu izin verme konusunu millet.

    cocugum olsa ben de hic karismam. boyali duvardan daha guzel bir sey olabilir mi? cizsin her yeri, koltuk minderlerinden de ev yapsin, sandalyeleri ters cevirip sandal yapsin, carsaflardan cadir yapsin, camlari bile boyasin - ben boyamistim.
    o boyamazsa da ben boyar cocuk boyadi derim valla.

    10 yıl sonra gelen edit: çocuğum oldu ve birçok şeye izin veriyorum evet. ancak sınırlar konusu var insan bunu çocukla yaşarken öğreniyor. oğlum duvarı boyamaya çalışmadı, çalışırsa odasını boyamasına izin veririm tüm evi değil. çünkü sınırlar. ve burada yazdıklarım hiçbir şeymiş meğerse. ne biçim sınavlardan geçiyoruz oğlan çocukla, bunlar ne ki:)

  • mathilda: leon, i think i'm kinda falling in love with you.
    it's the first time for me, you know?
    leon: how do you know it's love if you've never been in love before?
    mathilda: 'cause i feel it.
    leon: where?
    mathilda: in my stomach. it's all warm. i always had a knot there and now... it's gone.

    (bkz: leon)

  • prensipte basit bir oyundur ancak bir kaç ekstra kuralla çok daha zevkli bir hale döndürelebilir...

    işte ekstra kurallar (belki bir kısmı ekstra değidir zaten öyledir, ben bildim bileli böyle oynadığım için gerçek kuralları unuttum):

    -uno: uno'ya kalan kişi uno demezse ve kendinden sonraki oynamadan biri farkedip uyarırsa, iki kart çeker... kendinden sonraki kişi oynadıysa iş işten geçer, istediği gibi biter... uno'ya kalan kişi, kendisini uno'ya bırakan kartı desteye değmeden "uno" deme hakkına sahiptir, kart desteye değdiği anda ise diğer oyuncular "uno demedin" diye müdahele edebilirler. burada uno'ya kalan zaten avantajlıdır, kartı daha elindeyken uno diyip kartı sonra atabilir, ancak kart desteye değdiği anda başka biri "uno demedin" cümlesine bir salise önce bile başlasa (kişinin kendi bunu görüp unooooooo diye çığıracaktır), dememiş sayılır ve 2 kartı çeker... yok "daha yeni attım vaktim olmadı" gibi mazeretler dinlenmez...

    - hatalarda kart çekme: sıra onda olduğu halde oynamayıp etrafına bakan, sıra onda olmadığı halde oynayan herkese birer kart verilir... yanlış kart oynayanlara da (oynamak kartın desteye değmesi anında olur) birer kart verilir...

    -kesme: destedeki kartın aynısı elinizde varsa (birebir aynı, hem renk hem rakam), sıra sizde olmasa bile oynayabilirsiniz... bu kural herkese hızlı oynama mecburiyeti getirir, çok oyalananı çat diye kesebilirler... bu arada, kesilen reverse'ler, +2'ler, skip'ler oyun sırasında karmaşa yarattığından bir sürü insan hatalı oynamaktan ceza kartı yiyebilir,.. bu kural da oyunu sıkı takip etme zorunluluğu getirir...

    -çift: aynı karttan elinizde iki tane varsa ikisini aynı anda atabilirsiniz (kendi kendinizi kesmek gibi gereksiz bir olaya girmemek için), ancak atarken "çift" denmelidir,denmezse bir ceza kartı çekilir...

    -blöf: +4'ü sadece ve sadece elinizde oynanacak başka kart kalmadığında atma hakkı olması... mesela ortada sarı 5 var, +4 atarak elimde ne sarı, ne 5 ne de renk değiştirme kartı var demiş oluyorsunuz... +4'ü alan size inanıp direk 4 çekip devam edebilir... ya da blöfünüzü görmek isteyebilir, o zaman o kişiye elinizi gösterirsiniz... gerçekten blöf yapmamışsanız o kişi 4 değil 8 çeker, yok blöf yaptıysanız 4'ü siz çekersiniz, o devam eder...

    tabi +4'ü de kesmek mümkün fakat nasıl? ilk +4'ü atanın, atarken hemen istediği rengi söylemesi kritik burada (biliyorsunuz +4 hem sizden sonrakine 4 kart çektirir hem de sizin belirlediğiniz bir renkten devam etmesi gerekir)... sizin +4'ün üstüne +4 atan kişi, sizin söylediğiniz renge atmış olur... örnek: ortada sarı 5 var siz +4 attınız (elimde sarı, 5 ve renk değiştirme yok demiş oluyorsunuz), ve "mavi" dediniz, sizden sonraki kişi (ya da kesen başka biri) de üstüne +4 atabilir, fakat o atar atmaz, "bende mavi ya da renk değişim kartı yok" demiş olur... o noktadan sonra sizin blöfünüzü kimse göremez, olayın sizle alakası kalmaz.... 2inci +4'ü atandan sonraki kişi +8'e muattap olur (blöf deyip yanılırsa +16) ve blöf kararını maviye göre verir... buradaki hassas nokta, insanların +4'ü atarken hemen renk söylemesidir, genelde insanlar "nası çaktım +4'ü" diyip kurbanlarına pis pis bakmaktan bu detayı unutur (bunu kartla cezalandırmak mümkün), eh böyle olunca da bazı heycanlı kişilikler daha rengi duymadan kendi +4'leri ile kesme olayına girerler, renk 1 2 saniye sonra gelir; dolayısıyla da aslında neye blöf yaptıklarını bilmezler (unutmayalım ki kart desteye değdiği anda oynanmış sayılır -tam olarak bırakılmamış ve sadece ucu değmiş olsa bile- ve hatalı bir oyun olmadığı sürece -yanlış kart, yanlış sıra- geri alınıp değiştirelemez)... her ne kadar bir sonraki kişi için blöfü görüp yanılmak +16 demek olsa da, dediğim gibi genelde şuursuzca yapılan bu +4 kesmelerinde genelde blöf olur...

    başka bir hassas nokta ise yine bir +4 atıldığında, onun üstüne başka bir +4 çakma imkanı olan kişinin önce beklemesi, 1inci +4'e maruz olana kartları çektirmesi, fakat oynamasına fırsat vermeden +4'ü kesmesi olabilir (tabi çektiği kartlara bakması için minimum bir sürü vererek)... böylece eğer blöf yapıyorsa kendi üstundeki riski azaltmış olur, ya da 1inci +4'e maruz kalan kişi uno'da ise ona çektirmek farz olmuştur...

    güle güle oynayın...

    ps: tabi bütün bu kuralları ve oyunu takip edip herkese ceza kağıtlarını dağıtan kişi (ben), oyunun nefret toplayan oyuncusu olur, psikolojik olarak hazır olmak lazım...

  • teknik olarak abiyi değil oyunu izliyorsunuz tabi. yani şimdi yaşınız küçük 7-8 falan. bilgisyardan ve oyunlardan pek bi bok anlamıyorsunuz, anlasanız bile abiden dolayı size sıra gelmiyor. siz de yanına usulcana sandalye çekip izlemeye koyuluyorsunuz. böyle zor yerlerde heyecanlanmalar, gerektiği vakit co-pilotluk yapıp abiyi oyundaki olası tehlikelere karşı uyarmalar.. sağdan adam geliyor dikkat et tarzında efendime söyliyim.. işte böyle yani..

  • iran ile türkiye atasında oluşabilecek bir gerginlikte iran cumhurbaşkanına takacağımız yeni isim. böyle bir ismi ben önceden bulayım ki olası bir gerginlikte devletlularımız boşuna isim yakıştırmakla uğraşmasın.