hesabın var mı? giriş yap

  • sadece kemalistler değil; ingiltere kralı, rahmetli başkan kennedy, taçsız kral pele, backenbauer, kaleci mayer, nadia komanaçi, brigitte bardot ve fenerbahçeli cemil de sorumludur.

  • üstad ilber ortaylı'nın ifadesi. link

    türkiye'de herkesin üniversiteye gitmeye merak salması çok yanlış.

    işte ilber hoca'nın bu konuda söyledikleri:

    * türklerin yanlış bir anlayışı var: herkes üniversiteye gider. hayır. herkes üniversiteye gitmesin. herkese tabii ki kara cehaletten kurtaracak bir eğitim verirsin, herkese iş yapacak bir eğitim verirsin, zanaatçı olur, başka bir şey olur. ama herkesi üniversitede okutamazsın.

    * aynı ananın babanın üç çocuğu birbirine benzemiyor. bu bir vergi... siz yetenekli bir çocuğun bulunduğu bir yeri, öbürüyle dolduramazsınız.

    * herkesin üniversiteye gitmesinin acısını tadacaklar. müthiş paralarla okuyanlar, iş bulamayacaklar, ancak daha basit, daha pratik dalları öğrenmek için de geç kalmış olacaklar. çok hazin şeyler bekliyor türkiye'yi.

    * her çocuk bürokrat olmak istiyor, genel müdür olmak istiyor, savcı olmak istiyor. oysa iyi bir marangoz, iyi bir tesisat tamircisi, iyi bir elektrikçi çok daha önemlidir. herkesin hekim ve göz hekimi olması şart değil. optik alanında çalışan ustalar çok daha önemlidir. herkesin üniversiteye gitmesi demek şu demek: genç yaşta öğrenilecek bir dolu meslek varken oyalanmak demek.

    * bu kadar işletmeciyle ne yapacağız, çok merak ediyorum. bu kadar çok sosyologla ne olur çok merak ediyorum. liseden sonra herkesi tarih fakültesine yollamanın manası nedir?

    bizdeki üniversite, üniversite değil

    her ile üniversite açılması konusunda da ilber ortaylı çok dolu.

    bunun yanlış olduğunu söylüyor.

    * dünyanın neresinde 70 ilde 70 üniversite diye bir şart var. böyle şart olur mu? ille de taşrada üniversite yapacağım diye bir şey olmaz. taşrada üniversite olabilecekse olur, olmayacaksa olmaz.

    * bir üniversitenin üniversite olabilmesi için her şeyden evvel laboratuvar ve kütüphane lazım. var mı bunlar? en merkezdeki üniversitelerde bile yok.

    * iyi bir üniversite için iyi öğretim kadroları gerekir... iyi bir üniversite için medeni eğitim ve yaşamı sağlayan kampus gerekir. bunlar olmadan üniversite olmaz.

  • bazı vatan hainleri şunu yapıyorlar:
    xiaomi huawei ve bazı samsung modelleri gibi android telefonlara twrp recovery yüklüyorlar (internette her telefon modeline göre var kurulum)
    şerefsizler işte sonra da; eski, bozuk, kullanılmayan bir telefonun imei numarasını bu twrp yöntemi ile yurtdisindan getirdikleri telefona aktarıyorlar ve bu telefonu hat kullanımına açıyorlar.
    altı üstü 1838tl olan bu ücreti ödemek yerine hainlik yapanları kınıyorum.

    bu hainlerin yaptığı bu ihanetin detayını isteyen meraklı arkadaşlar için edit:

    -bu şerefsizler bunu sadece android cihazlarda yapabiliyorlar ve bazı androidlerde de olmuyormuş.
    -cihazın modelini yazıp cihaza özel twrp kurulum videoları, yazıları internette bulunuyor. (şerefsizler söyledi)
    -recovery denilen şey androidlerde bir tür bios sistemi gibi. genelde ses kısma ve power tuşları ile girdiğiniz kısım varya hani cihaz sıfırlamak için ha orası.
    -twrp dediğimiz şey ise tüm cihazı kontrol edebileceğiniz bir recovery yazılımı. bütün dosyaları değiştirebileceğiniz, bir çok işlem yapılabilecek bir yazılım. yani asıl amacı imei değiştirmek değil ama şerefsizler işte bunun için kullanıyormuş.(twrp ile nasıl imei değişir o da internette bulunur)
    -imei aldıkları cihaz android veya ios fark etmezmiş, çok eski telefon modellerinde 4g desteği olmadığı için sorun çıkabiliyormuş. (bunu da vatan hainlerinden duydum)

    tekrardan kınıyorum kendilerini.

  • biz bu adamların sahasında kupa kaldırdık. yaptıkları tek şey ışıkları kapatmaktı. onun da goygoy'unu çevirdik. kapa ışıkları ya da en kötü aç çimleri sulama sistemini vs. vs...

    sahaya girip, futbolculara saldırmak nedir? kendini savunmaya çalışınca da ceza vermek nedir? aksine trabzonspor'a güvenlik zaafiyetinden ceza yağmalı ve içeri giren taraftarlar da alabilecekleri en ağır cezayı almalı. soğuttunuz futboldan, mahvettiniz futbolu ulan!

    edit: "kadıköy sokaklarında polis arabası yakıldı" vs diye mesaj atmaya gerek yok. "saha içi" ve "saha dışı" olayların farkını iyi idrak etmeli. kaldı ki böyle bir olumlama söylemi de olamaz. saha içinde karanlıkta efendi efendi kaldırdık kupamızı ve yapılan protesto da uzun yıllar sürdürdüğümüz geyiğe dönüştü.

    ayrıca baydı artık özellikle trabzonspor ve beşiktaş taraftarının, sonra da diğerlerinin "biz deliyiz, her şeyi yaparız, öyleyiz, böyleyiz" böbürlenme adı altında sergiledikleri serserilik ve şuursuzluklar, deliyseniz gidin tedavi olun. 4 büyük takımdan ikisini temsil eden insanlarsınız siz, aklınızı başınıza toplayın mk.

  • bir dönem içinde bulunduğum hastalık.

    çocukken başladı bu aslında. pazardan aldığımız dandik oyuncaklar zamanla birikmişti. annem atalım dedikçe olmaz diyordum. birazını bile atma taraftarı değildim. sanki onların da canı varmış gibi geliyordu. e o zaman çocuk olduğum için elime geçenler sınırlı sayıdaydı.

    lisede çalışıp cebim biraz para görünce aldığım ıvır zıvır şeyleri saklamaya, burnumu sildiğim peçeteyi bile "o günün hatırası" diyerek dolabıma atmaya başladım. zamanla dolabım çeşitli kola kutuları, (üstünde tarih yazdığı için) market fişleri, şişe kapakları, broşür, gazete gibi saçma sapan şeylerle doldu.

    birgün kendime geldim ve hepsini attım. bunu başarmak zor oldu.

    şimdi matchbox araba ve maket koleksiyonu dışında pek bi'şey yapmıyorum. onlar da belli limitler dahilinde kalıyor.

    çevrenizde bu tip bir insan varsa bunun bir hastalık olduğunu anlatın, internetteki yazıları okutun, hemen inanacaktır eminim. yoksa sonu çöp evde yaşayan insanlar gibi olacak, dış dünyaya geri döndürmesi daha zor olacaktır.

  • instagram'ında acun'un bir barda arkasında durduğu veya kendisine aldığı gülleri paylaşan 24 yaşındaki, bir dönem modacı olma hevesiyle mankenlik yarışmasına katılan tc vatandaşı insan.
    ben kendisinin niniseymasubasi adlı instagram hesabını takip ediyorum ve orada koyduğu fotoğrafların altındaki yorumlara bakarak türkiye halkının iki yüzlülüğünden ve şekilciliğinden emin oluyorum.
    normalde kendi kocası gidip başka bir kadınla imam nikahı kıysa bir de üzerine çocuk yapsa kapıyı camı indirecek teyzeler, ablalar ve kardeşler bu sosyal platformda bu hanım kızımızın koyduğu neredeyse her fotoğrafın altına " rabbim sizi nazarlardan korusun, şeyma abla acun abiyle de fotoğraf koysana, doğal güzellik, rabbim sizi kem gözlerden korusun ben biliyorum siz allah katında evlisiniz, maşallah maşallah tü tü tü tü, melisa çok şeker bebek, siz muazzam bir kadınsınız, size bayılıyorum, şeyma abla harikasın seni kıskananlar çatlasın." gibi gibi cümleler yazmaktadırlar.
    ben bu cümlelere katlandığım kadarıyla bakarak esra erol'u izlerkenki gibi sosyolojik tespitler yapıyor, çoğu zaman gülüyorum.
    aynı zamanda zeynep ılıcalı hanımefendiyi de takip ediyorum. onun her fotoğrafının altına da onu tutan bir başka güruh var onlar yazmakta. aslında bu iki grubu karşı karşıya getirsek yeni bir mohaç meydan savaşı çıkabilir yani o derece.
    neyse özetle beni ilgilendirmez zaten kendisi, fotoğrafları veya yaşadığı hayat amma ve lakin cümbür cemaatin diline düşmesi çok garibime geliyor. hoş ben de buraya yazarak çenesini yoran züğürt kategorisine giriyor olabilirim ama benim çenemi yormamdaki amaç türkiye halkının kalitesiz ve iki yüzlülüğünü bu hanım kızımıza yapılan muamele yoluyla anlatmak.
    sözlerime hanım kızımıza yapılan bir kaç comment ile son vermek isterim:

    "sonuna kadar inancına ve yüreğine sağlık şeyma."
    "arkanda duran dağ gibi bir eşin var şeyma sen denizleri seyret dalgalarla işin olmasın."
    "ah nasıl zor göğüslemek zorunda kaldıkların, nasıl bir kutsallıktır bu sana bahşedilen. sadece allah'a emanet ol."
    "arada babadan (acun'dan bahsetmekte) işaret ver bize şeyma, korkuyoruz."

    millet yeminle sıyırmış ya, yorumlara gel hele.

    hanım kızımızın yaptığı bir fotoğraf yorumu ise şu şekildedir. bebeğini kucaklamış haliyle "gene babadan daha erken kalktık." burada verilen mesaj "acun bende kaldı bu gece, melisa da ondan erken kalktı, n'aberr zeynep ılıcalı?" sanırım.

    neyse tespit yapma durumumu burada bitiriyor, hayırlı cumalar diliyorum. bu arada hanım kızımızın evladı melisa ile hiçbir alıp veremediğim yok o masum bir bebek, bir melek, arada kendisine verdiğim referanslar yanlış anlaşılmasın (kime neyi açıklıyorsam?) neyse öyle işte.

  • white album'un yedinci şarkısı, george harrison bestesi.

    bilindiği üzere şarkının efsanevi solosu, her ne kadar kendisine kredi verilmemiş olsa da, eric clapton'a aittir. george ilk teklif ettiğinde clapton stüdyoya gelmekten çekinmiş, diğer grup üyelerinin rahatsız olabileceğini düşünmüştür. bu yüzden çok yakın arkadaş olmalarına karşın george, clapton'ı ikna edebilmek için bin dereden su getirmiştir. clapton'ın endişelerinin ne kadar yersiz olduğu, stüdyoya gittikten sonra anlaşılmış. zira nerdeyse birbirinin boğazına yapışacak durumda olan grup üyeleri, clapton geldikten sonra sakinleşmiş, ortamın havası değişmiş. hatta the beatles get back belgeselinde george'un sinirlenip grubu bıraktığı bölümde, şaka mı gerçek mi anlamadığım bir şekilde, john lennon gruba eric clapton'ı alma fikrini atıyor ortaya. o denli iyi bir intiba bırakmıştır grup üzerinde. ayrıca lennon ve clapton bu şarkının kayıtlarından sonra iki iyi arkadaş olmuşlar ve daha sonra lennon'ın kuracağı süpergrup the dirty mac'te solo gitarı clapton çalmış.

    george, garibim, yıllarca albümlere şarkı kabul ettirebilmek için neler çekti. bu lennon/mccartney ne fenadır bilmezsiniz siz*. bu şarkıyı da gruba ilk dinlettiğinde paul ve john'un pek ilgisini çekmemiş. clapton'ı bir emrivakiyle stüdyoya getirince şarkı tekrar gündeme gelmiş.

    şarkı aslında ilk olarak akustik bir balad olarak düşünülmüş. anthology 3'teki versiyonu kullanılmak üzere kaydedilmiş.

    ringo starr abimiz, albümdeki ilk altı şarkıda yok, grubu terk etmiş. bu şarkı, ringo'nun döndükten sonra çaldığı ilk şarkı. hatta diğer üyeler davulu çiçeklerle bir güzel süsleyip ringo'ya sürpriz yapmışlar.

    eric clapton şarkıda gibson les paul marka gitar çalmış. bu gitarı daha sonra george ödünç almış ve cry baby cry'ın kayıtlarında kullanmış. daha da sonrasında clapton gitarı george'a hediye etmiş.

    şarkı o dönem hit olmamasına rağmen, zamanla değerini bulmuş ve beatles klasikleri arasına girmiş.

    grubun hindistan gezisine eşlik eden sanatçılardan biri de donovan'dı. donovan'ın white album'deki etkisi büyüktür. özellikle fingerstyle ve clawhammer tekniklerini gruba aşılayan adamdır donovan. julia, dear prudence, blackbird gibi akustik gitar şarkılarında bu açıkça görülüyor. donovan bunu bir röportajında da dile getirmiştir. john lennon kendisinden clawhammer tekniğini kapmış. george harrison ise daha çok donovan'ın kullandığı akor yapılarından etkilenmiş. bu şarkıda yaptığı la minör düşüşü de, donovan'dan aldığı bir hareketmiş.

    tahmin edileceği üzere bu şarkı, george harrison konserlerinde en çok çaldığı şarkı olmuş.

  • mekan: bilardo cafe

    yan masa... arkadaşın kafası güzel.

    -: madboy naber birader.
    madboy: iyidir, senden.
    -: iyidir. ufak bi işim var birader uğrıcam.
    madboy: burdayız.

    -: zerrin, gel bakayım az.

    gelir zerrin.

    -:otur bakayım şöyle.
    zerrin: efendim.
    -: şimdi bana bak, tipime bak, şeklime bak, konuşmalarıma bak. baktın mı?
    zerrin: tamam. evet?
    -: şimdi ben bu şekil sana gelsem çıkma teklif etsem kabul eder misin?
    zerrin: ederim.
    -: tamam eyvallah. teşekkür ederim. neslihan gelicek birazdan o'na teklif edicem. antrenman yapıyorum.
    zerrin: gideyim mi ben?
    -: tamam. saol.

  • yurtdışı ile ilgili bir anı anlatıldığında kendisine hava atıldığını zannedip komplekse giren insancıklar.