hesabın var mı? giriş yap

  • tv tarihine geçecek sayısız ana tanık olmamızı sağlayacak hayırlı olay. nihat doğan'ın daha ilk programda sürekli renk değiştirdiği için adadaki bukalemunları şerefsizlikle suçlayıp dövmeye kalkışacağını tahmin ediyorum:

    - nihat doğan'ın karşısında renk değiştirilmez. nihat doğan sinemasında ya siyah olursun ya beyaz. açık ol, net ol. az önce kırmızıydın ne oldu? nihat kırmızıyım ben diye dalın üzerinden dil uzatıyordun ne oldu? yeşil mi oldun şimdi şerefsiz?!!! seni var ya... ya var ya... yemin ediyorum seni sinek gibi ezerim (kendini kaybedip bukalemun'u odunla dürtmeye çalışır, mankenler araya girer, bukalemun "ne oluyor lan?" bakışıyla bir süre nihat'a bakıp bir üst dala geçer.)

    böylelikle survivor fragmanındaki denize koşan iguana'nın olayını da çözdüm. hayvanların sezgileri güçlü olur, daha yıllar önceden hissetmiş demek ki hayvan:

    - feridun abi nereye?

    - kaçın lan kaçın nihat doğan geliyor...

  • parantez içinde komedyen yazmasa, insanların komedyen olduğunu anlamayacağı bir isim. acaba bunun için ekşi sözlük'e ne kadar para verdi? parayla bu işler çözülüyorsa parasını verelim mizahı bıraksın. yapmış olduğu işleri beğenen birilerinin olması, bu ülkeden bir şey olmayacağının göstergesidir. kendisine güleceğime duvara baksam "sıvacılar sıva yapar, yeter artık ahmet çakar" cümlesi aklıma gelir daha çok gülerim.

  • --- spoiler ---

    tek hesapta toplaniyor
    --- spoiler ---

    ondan hic suphemiz yok.

    debe editi : gunumuz turkiye'sinin ozeti spoiler'da bahsedilen 3 kelimeden ibarettir. daha acisi; ekonominin, egitim sisteminin, adalet kavraminin cokusune verebildigimiz tepkinin 4 kelimelik girdi ve o girdiye gosterilen ilgiden daha oteye gitmiyor olmasidir.

  • ben. cdyi yerleştirin lütfen
    müş. tamam
    ben. şimdi otomatik bir ekran açılacak kapatın onu.
    müş.kapattım
    ben bilgisayarımdan....
    müş. o dediklerinizi göremiyorum ki şimdi.
    ben. ne görüyorsunuz efendim.
    müş. hiç bişey kapkaranlık.
    ben. monitorünüzü açar mısınız lütfen .
    müş. açtım
    ben şimdi ekranda gördüğünüz pencereyi köşesindeki çarpıdan kapatın.
    müş. ee siz de bi karar verin

  • şu an üyelerinden birine çok ihtiyaç duyduğum nesil.

    sigaram bitiyor, birinin sigara almaya gitmesi lazım.

    not: kadayıfım.

  • bugün cumhuriyet olan azerbaycan'da (kuzey azerbaycan) ve iran topraklarında kalan güney azerbaycan'da konuşulan türk lehçesinin adlandırılması amacıyla yaygın şekilde kullanılan ve kullanımı bilimsel olarak doğru olmayan tabirimsi. bunu söylerken dillik (linguistic) verileri dikkate alarak söylüyorum. üstelik ilk olarak ben de söylemiyorum bunu. ilber ortaylı'nın da haklı şekilde vurguladığı üzere bu lehçenin adı -ne demekse- azerice değil, azerbaycan türkçesidir.

    bugün azerbaycan respublikası'nın anayasasında -siyasî bir tabir olmasına rağmen- azerbaycan'da konuşulan türk dili değişkesine azerbaycan dili denir. bu tabir de elbette tarihsel ve dilbilimsel verilerden bildiğimiz kadarıyla hatalı...

    azerbaycan türkçesi dilbilimsel anlamda kullanılması gereken en doğru tabirdir. ve daha ilginç olanı; türk devletleri arasında ilk cumhuriyet yönetimi azerbaycan'da 1918-1920 yılları arasında mehmet emin resulzade tarafından kurulduğunda bilin bakalım anayasada resmi dil nasıl adlandırılmıştı: türk dili. müteakip sözüm de 'bir millet kendisini ve dilini nasıl tanımlarsa o kabul edilmelidir' diyenlere gelsin. azerbaycan respublikası 1991 yılında sovyetler birliği'nden özgürlüğünü kazandığı zaman ebulfez elçibey yönetimi azerbaycan'ın dilini türk dili olarak tasdik etmesine rağmen haydar aliyev, yönetimi ele geçirir geçirmez, türk dilinin ismini azerbaycan dili olarak değiştirdi.

    bugün iran'da bulunan güney azerbaycan'a gidip insanlara anadilinin isminin ne olduğunu sorduğunuzda alacağınız cevapla ne demek istediğimi en sarih şekilde anlatacağımı sanıyorum. iran'da tebriz ve civarında yaşayan birine gidip "anadilin ne" diye sorarsanız, galip ihtimalle "türkî", "zebân-i türkî" (fars. türk dili) cevabını alacaksınızdır. bugün iran'ın azerbaycan ostanlarında (illerinde) yaşayan türklerin sloganı dahi "haray haray men türkem"dir.

    sözün özü, 1828 yılında iran ve rus çarlığı arasında imzalanan türkmençay antlaşması ile bölünen azerbaycan'ın kuzey kısmı (bugün müstakil bir devlet olan) önce rus çarlığı'nın, sonrasında ise bolşevik kadrolu sovyetler birliği'nin tahakkümü altında büyük bir kimlik bunalımı yaşadı. 1938 yılından sonra stalin'in uyguladığı represiya döneminde yüzlerce azerbaycan türkü aydın ya katledildi, ya sibirya'ya sürgüne gönderildi ya da memleketini terk etmek zorunda bırakıldı. bu aydınlar arasında türk dilinin en büyük âlimlerinden dilci ahmet caferoğlu ve azerbaycan'ın en değerli siyaset adamlarından azerbaycan halk cumhuriyeti'nin (1918-1920) kurucu cumhurbaşkanı mehmet emin resulzade de vardı.

    münevverlerinden mahrum bırakılan bir toplumun kimlik bunalımı elbette sarsıcı neticeler doğuracaktı. bu neticelerden belki de en önemlisi, hem benliğini hem dünyasını şekillendirdiği dili ile arasına giren mesafeydi. bu demek değil ki azerbaycan türkleri rus boyunduruğu altında yaşadığı dönem boyunca öz dilini kullanmaktan vazgeçip başka bir dile meyletti. olan bu değildi. ancak toplumun dili ile kimliği arasına ideolojik tohumlar ekildi. bununla ne demek istediğimi şu küçük örnekle anlatabileceğimi düşünüyorum. rusya'nın yavuz ivan (ivan grozni) döneminden itibaren hızlandırdığı doğuya doğru genişleme politikası sonucu 16. yüzyıldan sonra rus çarlığı'nın bir kısmını türk dilli halklar oluşturmaya başladı. özellikle ii. katerina döneminden sonra rus çarlığı topraklarında yaşayan bu halklar manzumesine daha fazla bigâne kalamadı. bilimsel olarak bu halkların dilleri, kültürleri, edebiyatları ciddi inceleme altına alındı. rus çarlığı döneminde türk dilinin farklı değişkeleri (yakut türkçesi, tatar türkçesi, türkmen türkçesi, vs.) adlandırılırken başlarda rusça lehçe-şive anlamına gelen nareçiy sözcüğü tercih ediliyordu. türkolojinin kurucusu kabul edilen büyük âlim f.w. radloff türk lehçeleri ile ilintili ünlü eserlerinde hep türk "nareçiy"lerinden bahsetmiştir. bolşevik devriminden sonra ise tüm bu nareçiyler bir anda "yazık"lar (rus. dil) haline geldi. sovyetler bununla da yetinmedi. her bir türk lehçesi için karakterleri birbirinden farklı ve girift olan kiril alfabeleri oluşturdu. aynı ses için birbirinden farklı harfler önerildi. bu alfabeleri kullananlara kendilerinin diğerlerinden farklı olduğu aşılanmaktaydı. bu konuda sovyetler belli oranda belki başarılı dahi oldu. bırakın birbirinden uzak yaşayan türk dilli topluluklar arasında hissettirilmeye çalışılan farklılık duygusunu, bu politikayla aynı toplum içerisinde yaşayan bireyler arasında dahi derin farklar yaratıldı. ebulfez elçibey-haydar aliyev karşıtlığı dahi bu bağlamda birçok şeyi açıklıyor gibi...

    bugün kullandığımız bazı kavram ve ıstılahların tarihî arka-planını sorgulamadığımız sürece kendi yaşadığımız dünyaya başkalarının, ayarlarını yapıp bize kakaladığı lenslerden bakmaya devam edeceğiz gibi. imdi öz mahnımızı söyleme zamanı...

  • modeller sadece önümüzdeki üç günü doğru tahmin eder gerisi tırıvırı yaklaşımı çok yanlış. modeller mevsimlik bile hazırlanır, sadece süre uzadıkça tutarlılık oranı azalır. standart bir modelin 24 saat sonrası için tutarlılığı %90 civarındadır. yani bir sonraki gün öngördüğü şey %90 ihtimalle gerçekleşir. bu ilk üç gün için %80, ilk 7 gün için %60, ilk 10 gün için %40-50 civarlarındadır.

    gelelim şu beklenen dalgaya. normalde modellerde bir soğuk hava dalgası görüldüğünde, (mesela 15-16 ocak 2021 sistemi) bu dalga kar severler tarafından taa 10-15 gün öncesinden takibe alınır, ancak gündem olması ve sıradan vatandaşın da kulağına gitmesi anca son 3-4 gün kala olurdu. ancak bu sefer 12-13 gün öncesinden konuşulmaya gündem olmaya başladı. peki neden?

    çünkü çok güçlü. soğuk çekirdek o kadar güçlü ki, vuracağı yerde hayatı donduracak kapasiteye sahip. yani şöyle örnek vereyim o soğuk çekirdek kısmı istanbul'a girse ve tepesine otursa, yer seviyesi sıcaklıkları - 10 civarına inebilir. iç anadolu - 25 leri görebilir. ancak şükür ki çekirdek tepemize inmiyor. bugün itibariyle son çıktılara baktığımızda soğuk sistemin anca yarısı falan bize giriş yapıyor. ha o bile yine sıcaklıkları çoğu yerde kar seviyesine çekmeye yetecek. cuma gecesinden ptesi hatta salı gününe kadar da kar değerlerinde kalacak gibi gözüküyor. yağış durumu vade uzadıkça daha da tutarsızlaştığından yağış konuşmak için iki üç güne daha ihtiyaç var.

    ben şahsen beklendiği gibi zemheri soğuk ve türkiye nin tamamında metrelik kar olacağını düşünmüyorum. soğuk çekirdek balkanların anasını ağlatacak, bizim ülkemize de o soğuğun kırıntıları girecek gibi duruyor. ama gerçekten ocak ayının sonundan bu yana bir görünüp bir kaybolan, kar severlerin yüreğini hoplatan bu sistem için artık geri sayım yavaştan başlayacak. hadi bakalım.

  • güneş nükleer tepkimeler ile yandığından ötürü su ve ıslak battaniye ile değil; sadece ve sadece üfleyerek sönebilir. bütün çinliler bi araya gelse güneşi söndürebilir bence.