hesabın var mı? giriş yap

  • kuru soğan olmuş 5-6 lira. her gün her gün buna can mı dayanır? lüks isteyen şımarık kızdır. kesin ekmek dediği de çiya tohumlu, siyez buğdaylı, yanarlı dönerli pahalı ekmeklerdendir.

  • bir türk erkeği, hiç cümle kurmadan; "eyvallah", "bakarız", "kısmet", "hayırlısı" diyerek en az 5 yıl yaşayabilir.

  • kremlin sarayı'nda öğrenilen ingilizce ile girilmesi sanırım pek akıllıca olmayacak sınavdır.
    buckingham sarayı olsa neyse..

  • benim bir kedim var. öyle kaprisli ev kedilerinden değildir. sizi görür görmez yere atar kendini, açar karnını ve bekler. ister ki sevilsin, okşansın.
    bazı günler bakar ki gelip onu yerde seven yok, kalkar oturduğum koltuğa gelir. önce boynumun arkasına burnunu sürter, saçlarımı koklar ve hoppp diye kucağıma atlar. çok da güzel mırlar, açar motoru tor tor tor...
    severim ben de kedimi, o kadar zahmet etmiş, ayıp olmasın derim. ama o sırada başka bir odaya gitmek isterim. karnım açtır mutfağa gitmek isterim, hava sıcaktır duş almak için banyoya gitmek isterim. isterim de isterim!
    peki kediyi o mutlu, huzurlu ortamdan çıkarmak onu üzmeyecek mi derim içimden. daralırım, kalbim sıkışır.
    düşünürüm ve sonra yavaş yavaş sevginin şiddetini arttırırım. dokunulmasını sevmediği yerlerine dokunur, koltuktaki yerini daraltırım.
    önce bir afallar, sonra bana kızar, bazen pati atar hatta dişlerini de kullanıp şiddetin dozunu kaçırır ve bir hışımla kucağımdan atlatıp kaçar.
    "gitme" derim ama gider.
    ilişkileri bu tek kelimelik cümle ile bitiririm ve benim bitirdiğimi kimse anlamaz. bana kızan olmaz.
    bu yöntemi ben keşfetmedim, bir zamanlar keşfedenin kedisiydim.

  • led, nanocell, qled zart zurt hepsi lcd televizyonlardır.

    sadece günümüzde kendinden aydınlatmalı led teknolojisi oled tv'lerde var. efsane black ve gray to gray bu tv teknolojisinde mevcut.

    oled tv'lerde ne yazık ki burn in denilen, aynı göruntünün çok uzun süreler ekranda kalmasından kaynaklanan yanıklar oluşuyor, yani evladiyelik bir tv almak istiyorsanız oled yazanlardan uzak durun. mesela hep aynı tv haber kanalını izliyorsunuz, altta bulunan haber bantları, tv'nin logosu ekranda iz bırakabilir. ( ne kadar sürede oluyor derseniz 2 sene ve sonrasında risk artıyor )

    gelelim standart lcd tv olayına. bunlarda da edge led yerine full led - direct led- full array led olanları tercih edin edge led yani köşelerden aydınlatma yapanları değil.

    çünkü ışıklandırma panelin arkasından yapılır, böylelikle ışık alan siyah bolgelerde hareler daha az görünür, nispeten daha iyi gray ve black alırsınız ama nispeten. oled'in yerini tutamaz ama keyifli görüntü izlersiniz.

    ancak bu full array ya da direct led denilen tv'ler daha pahalıdır ve daha kalındır unutmayın.

    samsung tv ile geçmişte hoş tecrübelerim olmadığından ürünlerine hiç bakmadım.

    benim üzerinde durduğum iki tv modeli var. birincisi lg nano916 yada genel ismi olan 91 serisi, diğeri sony xh9505 ya da xh95 serisi.

    ikisinde de düşük gecikme mevcut, oyuncular için iyi bir deneyim yaşatır ama hdmi 2.1 desteği sadece lg'de var.

    ancak youtube kanalı rtings'de izlediğime göre oyun oynamak isteyenler daha düşük response time arayanlar bu iki model arasında lg nano916 serisini tercih etmeli.

    bu arada bu işin uzmanı değilim ama çok araştırma yaptığım için sorulan bir iki soru var cevap vereyim.

    tn paneller ki tv'lerde artık kullanılmıyor, monitörlerde sıklıkla mevcut, en düşük gecikme süresine sahip olan ancak renk kalitesi açısından en düşük olanlar.

    va paneller, nispeten ips panellere göre gecikme zamanı düşük ama tn panellere renk gamutu karşılama oranı daha yüksek daha doygun renk veren panel tipi.

    ıps paneller gecikme oranı içlerinde en yüksek ama bir lcd ekrana göre en kaliteli görüntüye yer veren panel tipi. ancak unutmayın son dönemde asus, samsung, lg gibi firmalar ips panellerde anlık 1-2 milisaniyeye kadar düştüler. genel olaraksa görüntüdeki resmin karmaşıklığına ve çözünürlüğün yukselmesine bağlı olarak 10-60 ms arasında gidip geliyor.

    abi bizde para sorunu yok bozulursa yenisini alırım, hangisini alırdın derseniz kesinlikle sony ve lg'nin oledleri derim. özellikle sony a serisi ve biraz daha uygun fiyata lg'nin cx serisi biçilmiş kaftan.

    ancak sony'nin görüntüsü lg'den bir iki tık önde. zira kullandığı işlemciler ve görüntü düzeltme imkanı daha fazla ve android tv olmasının getirdiği faydalar çok. mesela güncelleme bulma imkanı, ekstra bir stick alma mecburiyetini ortadan kaldırıyor.

    lg web os ise çok ciddi aşama kayedetti. bende 5 yıl evvelin lg tv'si var, web os 2.0 çalışıyor hala en ufak bir takılma bekleme sorunu yok.

    yine bir soru geldi cevaplayım. benim lg tv'de yani 2015 modelinde, amazon, tivibu, netflix, youtube vesaire default olarak geliyor, arada bir güncelleme de alıyor. ancak web modu artık takılmaya başladı biraz ve google desteği artık yok sanırım browser'da. o sebeple android tv candır.

    debe edit: dünyaya pek faydam olduğu söylenemez belki bir yavruya hayrım dokunur.

    (bkz: ada'ya umut ol)

    (bkz: sma hastası ahmet alp'e yardım kampanyası)

  • salonda ağırlık çalışan herkesin yapmakta olduğu zannedilen spor dalı. ağırlık çalışması her türlü spor dalının tamamlayıcısıdır. bununla birlikte başka spor yapılmasa da ağırlık çalışarak vücudun egzersiz ihtiyacı karşılanabilir. sadece egzersiz ve güçlenme amaçlı ağırlık çalışanları yarışmalara hazırlanan, steroid alan, sürekli şişmeye hayatını adayan insanlarla aynı kefeye koyup dalga geçmek mallıktır. bunun yarışma seviyesinde yapılmasını ben de mantıklı bulmuyorum ama insanların twitter fenomeni, reality show starı vs. olmaktan medet umduğu bu devirde vücut geliştirmecilere laf etmem.

    vücut geliştirmeden kasıt düzenli olarak spor salonuna gidip kasları çalıştırmaksa bu bence her insanın yapmaya çalışması gereken bir şeydir. üniversitedeyken birkaç ay düzenli yaptıktan sonra tembellikten çok seyrekleştirdim sonra tamamen bıraktım. seneler sonra tekrar başladım ve bıraktığım için kendime çok kızıyorum. merak etmeyin "bir yerden sonra çok kötü görünüyor" cümlesindeki o bir yere ulaşmanız için senelerce aksatmadan çalışmanız lazım. zaten başladıktan ancak altı ay sonra falan düzgün bir insana benzemeye başlarsınız, belki bir sene sonunda "fena olmuyor ha" falan dersiniz.

    yetişkin nüfusun yüzde doksanının onuncu şınava gelmeden göbeğinin üstüne yattığı bir memlekette vücut geliştirmeye laf eden maldır. hele alternatif olarak sahilde yürümekten falan bahsetmek bambaşka bir kafa gerektirir.

  • klavye mantığı ile, hatunu ters çevirip sallarsanız, kırıntılar oradan çıkacaktır. ama çıkmayabilir de, sonuçta ben klavye ile her gün beraberim, hatun nedir bilemiyorum pek.

  • bu ihtiyac ile en son ev tutarken yuzgoz oldum. ihtiyac sahibi arkadas bizim tutacagimiz evin eski kiracisi, evi gormeye gittigimiz esnada da tasiniyordu. destur isteyip evi geziyoruz, soruyoruz memnun muydunuz gibilerinden. bu durdu (artik ne alakaysa) "ben zaten doktorum." dedi. mustakbel ev arkadasimla so what? dercesine birbirimize baktik. ardindan arkadasim "ben de doktorum" diyince adam hic tinlamadi. nerde calisiyosunuz vesair sormadi, yuzumuze bakmadan konusmaya devam ediyor. icimden dedim bu, bu kadar egoyla bashekim filan heralde, sordum acilde pratisyenmis. sonra evi temizlerken bi kosede hangi hastaliga hangi ilaci yazacagina dair kopyasini filan buldum, guldum. havasini atmasini biliyosun, ama iste bu kadar senin doktorlugun arkadas. ev sahibini de kis ortasinda cat diye tasinip magdur etmissin zaten, sifir evin icine etmis olmaniysa hic anlatmiyorum. kimse doktordan temiz diye keklemesin artik kimseyi, adam insaat pislikleriyle cimento lekeleriyle oturmus resmen lan, hipokrat gorse sen yemin etme derdi