hesabın var mı? giriş yap

  • dergiye yazı yetiştirmeye çalışırken bilgisayarım bozuldu. ne yapayım derken aklıma babamdan onun bilgisayarı ödünç almak geldi.

    annem ve babam, büyük bir fedakarlık yaptı, ücretsiz iznim bitip işe başladığım dönemde çocuklarımla ilgilenmek için izmir'den gelip karşı apartmanıma taşındılar. yani komşum oldular.

    gittim aldım komşudan bilgisayarı. yazıyı yazmak için bir açtım, masaüstünde kocaman bir fotoğrafım. muayenehanedeki koltuğuma oturmuş gülümsüyorum.

    insanlar küçük çocuklarının fotoğrafını masaüstü resmi yapıyor ve bu normal geliyor ama babamın kocaman bir kadın olan kızının fotoğrafını koyması hem beni gülümsetti hem de mutlu etti. bilgisayarı her açtığında ona bakıp gülen kızını görmek istemiş demek.
    canım babam.

  • uyanıklıktır. bunu yapan insan öylesine açıkgözlü ve zekidir ki inenleri bekleyenleri kaptığı boş yerden alaycı bakışlarla izler. ben de beklemem. salak mıyım? niye izdiham yaratmak dururken medeni davranayım? ne diye hepinizden üç saniye önce binip on dakika fazla oturma fırsatını tepeyim? metro yanaşırken sarı çizgiyi de geçerim. çünkü cin gibiyim. herkes akıl edemez.

  • henüz doğmadı, doğduysa da az sayıda doğdu ya da bizim eve henüz uğramadı. ben de istemez miydim böyle bir insan olayım. sabah ekmek almaya gitmek zulüm gibi bir şey. ama biliyorum var bir yerlerde bu tip insanlar, özlemle beklenen cinsten.

    bunu yapan insan alnından öpülesi bir insandır. böyle efendi efendi gidiyor, iki tane taze ata ekmeği alıp geliyor, hayal gibi. yıllardır bunun sorununu yaşamadan ağız tadıyla bir kahvaltı edemedik arkadaş. bak küçük erkek kardeşe verilen ekmek alma görevi denilmiş, kayıtlara bile geçmiş. sen daha neyin isyanındasın? bende var bir tane bu küçük erkek kardeşten. baya küçükken iyiydi bu, sessiz sedasız gidiyordu. ergen oldu eşitlikten ve haklarından bahsetmeye başladı. o gün bu gündür de pazar sabahlarına; ekmek almaya sen git, yok ben gitmem, hep ben gidiyorum, en son ben gitmiştim gibi kavgalarımız eşlik eder oldu. şimdi bir de çakallığa başladı iyiden iyiye, önceden kalkıyordu en azından kavga mavga bir şekilde biri gidiyordu. bizimki zamanla sabah ekmeği alındıktan sonra uyanan küçük kardeşe evrildi.

    gelmiş geçmiş en süper kahraman sabah ekmek almaya arıza çıkarmadan giden kahramandır; breadman.

  • mümkün değildir. en azından bende öyle. şu an sabah akşam düşündüğüm biri var. adama ne selam veriyorum, ne sohbet ediyorum, ne yakınlarına oturuyorum, ne dokunuyorum...

    aksine kasıldığımı belli etmiycem diye, portakala limona bakar gibi bakıyorum. gözlerimi kaçırasım geldiğinde daha çok oyalanıyorum o civarda, sanki orada kalbimi hoplatan bir şey yokmuş gibi takılıyorum.

    iletişime geçmiyorum.

    malım galiba. biri bana flört101 versin lan hayrına!

    edit: bu arada rica ediyorum yanlış anlaşılma olmasın; katiyen "köpek çekmek" için yapmıyorum ( bu da ne ayıp bi deyim, neyse). aksine, utandığım; elimi kolumu nereye koyacağımı bilemediğim; reddedilmekten çekindiğim için böyle saçmalıyorum.

  • bence en büyük sebebi 80 darbesidir. o günden sonra sağcısı da solcusu da sadece çıkarı için çalışılmıştır. ülke kimsenin umurunda olmamıştır. çıkar imparatorluğunun zirvesi de akp dir. hiç bir akpli sadece dindar diye akpli değildir. hepsinin bir çıkarı vardır. bu da ülkeyi batırma noktasına getirmiştir.

  • başlık: kürtlere bağımsızlık verip ertesi gün işgal etmek
    entry :akabinde kenan doğulu'nun ''kandırdım nazlı yari'' türküsüyle mizah eyleyebiliriz. bu tip şakalar eminim her iki tarafın birbirine ısınıp, yakınlaşmasını sağlayacaktır. hem ne demişler, kürtler esprili devletlerden hoşlanır.

  • (bu çocukken en sevdiğim fıkra idi)

    soğuk savaş döneminde amerikalılar her yıl onlarca casus yetiştirip rusya'ya salıyorlarmış. hepsi de teker teker en geç bir hafta içinde yakalanıp özenle konuşturulup devlet sırlarını ifşa ediyormuş.

    en sonunda demişler ki, ülen bi tane yetiştirelim ama çok süper olsun. bi tane adamı almışlar, ana dili gibi rusça öğretmişler şive ve lehçelerine kadar. rus efsane ve masallarını tarihini örf ve adetlerini öğretmişler. bir dikişte bir şişe votka içmesini öğretmişler. göğüs kıllarını jiletle tıraş etmişler böyle kıvır kıvır rus denizciler gibi göğüs kılları olmuş.

    dövüş sanatlari teknoloji vs zaten öğretmişler. neyse bu casusu uçaktan paraşütle rusyanın yakınlarında bir kasabaya atmışlar.

    paraşüt açılmamış ölmüş. (eheh şaka şaka)

    casusumuz rusyada bir bara gitmiş hemen. rusça bir votka istemiş. barmen bir kez yüzüne bakmış ve "hoşgeldin amerikalı" demiş.
    casus anında adamın yanına koşmuş. "bayım" demiş, "nereden anladın"

    -zenci rus olmaz ki.

  • brüt tutar topluca nakit olarak teslim edilsin!

    brüt hakedişin, vergi ve kesintilerin bir kağıtta gösterilmesi,
    sonra hesaba net kalan paranın yatırılması veya elden verilmesi aynı şey değil.

    maaşlar brüt teslim edilsin ve her kişi kendi elcağızıyla paracıkları sikke sikke saysın ilgili kurumlara.

    gelir vergisi, yılda bir kez topluca ödetilsin.
    maaşa istinaden sgk ve diğer kesintiler aylık olarak düzenli biçimde ödetilsin.
    ay boyunca harcalamarın vergileri toplanıp ayrıca ödetilsin.

    daha önce de yazdım,
    alışverişte net ödeme yapılsın.

    kdv ötv vs tüm vergiler ayrıca hesaplansın.
    fiş ve faturalarda iri harflerle
    ay sonunda ödenecek vergi
    yazsın.

    ay sonunda sikke sikke
    veya kuruş kuruş ödetilsin!

    kısacası mesela,
    brüt 10.000 adet aldığımız türk lirasının
    nasıl en az 7.000 adet lirasını onlarca kalem kesinti için devletimize ödüyoruz "net" biçimde görelim.

    vatandaş inisiyatifine bırakılınca;
    vergisini ödemedi mi?
    bir kaç ihtar sonrası maaşına haciz konsun.
    vergi kaçırmaya devam ederse cezaevine atılsın.

    sgk primini mi yatırmadı?
    paşa gönlü bilir...emekli olamasın.

    sağlık payını mı ödemedi?
    ölsün ibne...tedavi olamasın.

    bu millet, seçimle gelenlerin,
    cebinden çıkan paraları savurduğunu ancak böyle olursa idrak eder.
    ancak o zaman, şirketlerin s ı f ı r l a n a n vergi borçlarını duyunca
    - du bakalım alloooo nasıl oluyor sayın devlet efendi, höqumet bey?
    diye hesap sorar.

    millî iradesini idareli kullanır...
    kime neyi teslim edeceğini düşünür.

    editto,
    vergi kaçıran veya zamanında ödemeyen tipler için önlem önerileri:
    kamu kurumlarındaki devlet memurlarının maaşları, vatandaşın vergilerinden ödeniyor.
    (tabii onların da kendi maaşından yine gelir vergisi kesiliyor unutmayalım)

    neyse...bu sistemde vergiyi ödemedi mi?
    devletle ilgili her işinde ceza olarak dosyası arkaya atılsın!
    başvurularına geç randevu verilsin,
    mahkemelik olduğunda müştekî ise davası ötelensin, hakkında dava açılmışsa hemen defteri dürülsün!
    hem vergisini dürüst ve zamanında ödemeyecek hem de "eşit" adalet isteyecek öyle mi?
    sürünsün ibne.

    böylece kamu memurları, vergisini dürüstçe ödeyen vatandaşın işlerini öncelikli ve rüşvetsiz yapmış olsun.