hesabın var mı? giriş yap

  • (4. sinif, yas 9.5, 10; bir ogrencinin ogretmenine duydugu saygi, sevgi ve hayranligin hala yerinde oldugu donemler...)

    bugun sinifa girer girmez, ilk dersimizin tanisma vesilesiyle kaynamasindan mutevellit hemen acin defterleri, kitaplari dememle birlikte, sinif defterini imzalarken gorup gorebilecegim en tatli erkek ogrencilerimden biri, boncuk gozlerinden saril saril akan yaslarla ve elinde minik bir kagitla birlikte masama yaklasir. elindeki kagidi gostererek:

    - ogretmenim, annemleri arayabilir miyim?
    + hayrola, neden aramak istiyorsun?
    - ogretmenim lutfen arayayim, bakin bu kagitta telefon numaralari yazili, anneanneminki de yazili, isterseniz onu arayalim ogretmenim lutfen, nolur.
    + ne oldu ki, neden arayalim, tamam aglama dur bi saniye.
    - ogretmenim gecen sefer ders islemedik diye defterimi ve kitabimi getirmeyi unutmusum bugun ogretmenim. napicam ben? arayalim getirsinler hemen ogretmenim lutfen.
    + olabilir canim benim, ne var bunda bu kadar aglayacak, hadi bakalim otur yerine, aglama ama artik, bos bi kagida yazarsin bugunluk, bunun icin aglanir mi hickira hickira bu kadar? diger defterlerin nerde hani, koparalim bi sayfa hemen...
    (umursamayip elindeki numara yazili kagidi tekrar gostererek)
    - ama ogretmenim......
    + ne oldu?
    - cok utaniyorum...!
    + ...........

  • kamu kurumu mülâkatlarında görülmesi mümkün notlardır.

    adam nasıl oluyorsa sözlü mülakata 67.821, 72.045 gibi küsuratlı puan veriyor. e tabi, torpiline göre adam sıralamak da kolay iş değil.

  • bir kişinin kendini “polisim hayırdır amuğa goyim?” şeklinde tanıttığı kavgadır. adamın ilk cümlesi buydu.

    adı soyadı amuğa goyim galiba. umarım e-devletten isim soyisim değiştirme kolaylığından faydalanır. böyle memuriyet zor.

  • "türkiye'nin ekonomisini belediye başkanlarının düzeltme şansı var mı? sanki yerel seçimler bitecek, bunlar türkiye'nin ekonomisini düzeltecek. yahu yalan söylemeyin bu millete. türkiye'nin ekonomisinin sorumlusu benim, ben. yerel yöneticilerin yapacağı hiçbir şey yok."

  • ata binip yukarlara çıkma, uyduları ikiye bölme gibi şeylere muhtemelen kimse inanmayacaktı.

    vaazlar kayıt altında olacağından bazı sonradan gelen hikayeler olmayacaktı. elimizde pür-i pak bozulmamış bir kitap olacaktı.

    konuyu üstü kapalı bu kadar anlatabildim. akit kızıyor.

  • üzerinde ciddi çalışmalar yapılan, belki de sonuçlarıyla bize çağ atlatacak bilimsel terim.

    türkçe: kuantum dolaşıklığı

    prensip, birbirinden ayrılan iki elektron çiftinin ya da foton çiftinin eşlenik davranışlarına dayanıyor. gözlemlenen davranışlar elektron için spin, foton için polarizasyon olarak seçiliyor.

    ne kadar uzakta olurlarsa olsunlar, zamandan ve mekandan bağımsız eşlenik davranışlar değişmiyor. yani elektron çiftinin teki dünyada, diğeri evrenin diğer ucunda olsa da, dünyadaki elektronun spinini inceleyerek evrenin diğer ucundaki halini söyleyebiliyorsunuz.

    eğer gerçek olabilirse, iletişim artık ışık hızıyla değil, "anlık" olarak gerçekleşeceğinden büyük bir devrim olacak. iletişim teknolojisi dışında nelere gebe olabileceğini şimdiden kestirmek zor olsa da, gelişmeleri görmek oldukça heyecan verici!

  • yurtdışından daha önce yanımda benzer cihazlar getirdim. o yüzden bilgim dahilinde bu konuya biraz açıklık getireyim, bazı kafa karışıklıkları var çünkü.

    öncelikle güvenlik ve gümrük kontrolü birbirinden farklı şeyler. kabin içine aldığınız veya uçak altına verdiğiniz bagajlar güvenlik kontrolünden geçerler. bu da uçağa kurallar dışında tehlikeli ve yasak (uyuşturucu/silah vesair...) eşyaları almamaya yöneliktir. kimse xray'de sizin playstation'ınızla ilgilenmez.

    gümrük kontrolü ise havayolu ile girişlerde havalimanı çıkış kapısında olur. ya 'gümrüğe beyanım var' diye kendi isteğinizle girersiniz, ya da gümrük görevlisi tarafından 'davet' edilirsiniz. hakkınızda özel bir ihbar ya da tahkikat yoksa bu davet rastgele yapılır. gümrük alanının kralı da kuralı da yönetmelik değil gümrük görevlisinin kendisidir ve her şey o memurun iki dudağı arasındadır. isterse donunuza gümrük vergisi çıkarır. yönetmelik falan samimi olarak bilmez zaten, o konularda yapacağınız 'yönetmelik şu kadar hakkım var diyor' savunması çoğu zaman idam fermanınızı imzalamak olur. o yüzden hal hareket ve tavırlar önemli.

    diyelim davet edildiniz ve bavulunuzdan 1 tane ps5 çıktı, 'kendime oynamak için aldım', çoğu durumda yeterli bir cevap olacaktır. iki cihaz olursa açıklamak daha zor olur, 2'den fazla cihazı ise açıklamak imkansıza yakın olur. bu durumda gerçekçi olursak en mantıklı yol rüşvettir. 50-100 euro duruma göre iş görür. tüm dünya ülkelerinin gümrüklerinde rüşvet çatır çatır geçer.

    rastgele gümrük kontrolüne yakalanmak düşük bir ihtimaldir ama ihtimal dahilindedir.

    motorlu araçla gelirken de gene ülkeye giriş yapınca ve yine rastgele gibi bir oranda detaylı gümrük arama için davet edilirsiniz. bazen 'var mı bir şey' diye sorulur geçer gidersiniz. ama detaylı arama oranı uçak yolculuğuna göre hayli fazladır ve eğer balkan ülkelerinden geçiyorsanız her sınırda benzer durumu yaşarsınız. avantajlı yanı buradaki rüşvet tarifesi çok daha ucuzdur. 10-20 euro her kapıyı açar.

  • sene.. eski. 4-5 yaslarindayim.

    arkadaslarim cikolatali gofret yiyor. ben yemezdim oyle seyler, bize almazdi bizimkiler. ulasamadigin seye bir zaman sonra sevkin de gidiyor.

    cikolatalar, kekler, dondurmalar yiyor arkadaslarim. teklif de etmezlerdi paylasmayi, soramazdim da. oyle, onlar yerdi, ben de acikinca salcali ekmek almaya eve giderdim.

    bir gun arkadasim gene cikolatali gofret yiyor, bana minik bir parca kopardi verdi. yemem falan dedim, ama verdi gene de. agzima bir attim...

    arkadaslar, yemin ederim nerdeyse aglayacaktim. bir sey bu kadar mi guzel olabilir ya. bak hala o hissi yasiyorum. agzimda cennet vardi sanki ya. gozlerim doldu, damagimda dagildi.. yalandim kaldim, arkadasima dondugumde coktan bitirmisti. kabini yere atti cikolatanin, sonra annesi cagirdi gitti.

    ben hemen kostum, arkadasin yere attigi cikolata kabini aldim. onu duz bir zemine koyup ellerimle guzelce utuledim. of yesyeni gibi bir cikolata kabim olmustu. yazilarini falan denk getirdim. bana bu kadar mutluluk veren bir seyin hatirasinin bu kadar kolay kaybolmasina izin veremezdim. guzelce katladim, arka cebime soktum.

    ne zaman yeni pantolon giysem, annemden gizlice o pantolondan digerine aktariyordum. uzun sure bu boyle gecti. yanimda baya bi tasidim o cikolata kagidini.

    bir gun annemle yuruyoruz, yerde bi kagit para buldum. anne para dedim. aldi annem, aklim paraya da yetmiyor ama yerimde kipir kipirim. paramiz var mk.

    kekeleye korka, bakkalin ordan gecerken anneme anne bana cikolata alalim mi dedim. bakti yan soyle, olur dedi. bakkala girdik, ne istiyorsun diye sordu annem. hemen cebimden fisek gibi utulenmis cikolata kagidini cikardim, bundan dedim.

    annem once bir sok oldu, ama aldi cikolatayi. ben o cikolatayi minik minik gunlerce yedim; agzima aci tadi geldiginde, bozuldugunda yarisi bile bitmemisti.

    o cikolatanin utulu kagidi hala annemlerin evde bir sandigin icindedir, atmadilarsa...