hesabın var mı? giriş yap

  • çiftlikbank tosunu ile bu tosun arasında ciddi bir fark var. ilki akıllı olduğunu sana kırsal kesimi doladı, ikincisi akıllı olduğunu sanan beyaz yakalı şehirlileri doladı. toplumdaki sınıf farkı burada bile kendini belli ediyor.

  • evdeki kediyle arasında bir ilişki var. robotun kendi kendine başlama gibi bir özelliği yok o yüzden bazen iki hafta bile çalıştırmayı unutuyorduk. bunu kedi fark etmiş sanırım üstündeki çalıştırma tuşuna basıyor artık. evimizin bir bireyi gibi oldu robot, bakıyoruz kendi kendine geziyor çünkü kedi çalıştırmış. işi bitince kendi kendini şarj etmeye bırakıyor, toz haznesi dolunca bi değiştirin be yaa sinyali atıyor. sadece temizlediği tozu atıyoruz, geri kalanı kedi ve robot hallediyor.

  • tavuk, günümüzde imkanı olan kişilerin kolay şekilde bakabilecekleri ve yetiştiriciliğini yapabilecekleri güzelim bir canlıdır.

    günümüzde dahi özellikle kırsal kesimlerde ve büyükşehirlerin hâlâ mahalle kültür ve mimarisini taşıyan yerlerinde evlerin bahçelerinde genellikle tavuk bakılmaktadır.

    osmanlı imparatorluğu da nüfusunun büyük çoğunluğu kırsallarda bulunan bir devletti ve tavuk yetiştiriciliği en yaygın olan şekliydi hayvancılığın.
    bunu kimisi ticaret için kimisi ise kendi ev hanesinin etinden, yumurtasından faydalanabilmesi için yapmıştır.

    osmanlı imparatorluğu'nda et kültürü küçükbaş hayvanlar üzerinde yoğunlaşmıştır her zaman. koyunların, kuzuları fiyatları sığırlardan daha pahalı olmuştur bu sebeple!

    balık kültürü ise çok azdır. bu da şehirlerde tüketilmektedir daha çok. lâkin evliya çelebi'ye göre trabzon vilayetindeki insanlar sabah akşam hamsi yemektedirler ve hamsiyi çok sevmektedirler bunu da not düşelim.
    tavuğa dönecek olursak;

    ismail hami danişmend, ilk kuluçka makinesininin osmanlı imparatorluğu'na bağlı kahire'de icat edilip buradan avrupa'ya yayıldığını söyler.
    yani fabrikasyon üretim civcivlerin ilk kez osmanlı topraklarından çıktıklarını söyleyebiliriz.

    o kadar uzaklaşmadan istanbul merkezli bir tavuk - sosyal yaşam ilişkisi üzerinde durmak gerekirse;

    istanbul'da kapalıçarşı'nın ana kapılarından biri de olan tavukpazarı'nın tarihi ta bizans dönemine kadar gitmektedir. istanbul'un fethinden sonra da bu sokakta kurulmaya devam etmiştir tavuk pazarı.
    dünyanın çeşitli yerlerinden getirilen tavuklar bu pazarda satışa sunulmuştur.
    yine bursa, edirne gibi şehirlerde de tavuk ticaretinin merkezi sayılan ve tavukpazarı diye anılan yerler vardır.

    osmanlı imparatorluğu'nda halkın gelir düzeyini ve sürekli yaşanan ekonomik krizleri de düşününce tavuk bakıcılığı insanlar için en yararlı işlerden biri olmuştur her daim.
    bunun yanında sarayda da padişahların özel tavukları beslenmektedir. özellikle yabancı elçiler kendi ülkelerinde bulunan cins tavukları ( süs tavuğu ) osmanlı padişahlarına hediye olarak getirmişlerdir.
    osmanlı imparatorluğu da aynı usûlü gerçekleştirmiştir. meselâ günümüzde sultan tavuğu diye anılan süs tavuğu, 1850 yılında ingiltere'ye hediye olarak gönderilmiş ve o topraklara ilk kez bu tarihte bu tavuk türü ayak basmıştır. bu tavuk osmanlı'dayken asırlarca dünya tarafından bilinmezken ingilizler sultan tavuğunu dünyaya tanıtmış ve 1874'te amerikan kümes hayvanları birliği tarafından " kusursuz hayvanlar " listesine dahil edilmiştir.

    bazı nizamnâmelerde de tavuklara değinilmiştir. kanunî sultan süleyman'ın " değirmen fermanı " diye de anılan fermanında " ... değirmenler gözlene. değirmende tavuk besleyüp halkın ununa ve buğdayına zarar etmeyeler. lüzum gelirse vakti bilmek için bir horoz besleyeler. hile etmeyeler. kimsenin buğdayını değiştirmeyeler... " gibi ifadeler yer almıştır.

    yani değirmencilerin değirmen çevresinde tavuk beslemeleri yasak edilmiştir.

    1865'teki büyük salgında fransız doktorların da tavsiyesiyle bir yıl boyunca tavuk eti tüketimi yasak edilmiştir.

    istanbul vilayeti baytar müfettişliği tarafından yayımlanan buyrukla dükkanların büyüklüğüne göre içerideki kafeslerde tutulabilecek tavuk sayısı belirlenmiş, bu kurallara uymayanlara ceza kesilmiştir.

    ikinci mahmud dönemiyle birlikte iyice modernleşen gıda denetimi ikinci abdülhamid dönemiyle birlikte iyice yerleşmiştir istanbul'da.
    ibrahim ethem ulagay gibi isimlerin öncülüğünde kurulan kimyahânede tavuklardan ve yumurtalardan çeşitli örnekler alınıp sağlık testi yapılmıştır.

    dipçe: tavuk eti yemeyi en çok seven padişah fatih sultan mehmet'tir.

  • vatan sevgisi, başarı, emek herşeyin içinde olduğu gözyaşlarıdır.

    tanım: avrupa şampiyonu olup en tepeye çıkardığı bayrağımız yükselirken okunan istiklal marşı esnasında ebrar karakurt’un gururdan ağlamasıdır.

  • içmek için kokteyl haline getirmek şart değildir. sade bir servisle, viskiye benzer şekilde tüketmek makbuldür.

    poor rum (sade rom): klasik viski bardağına 4 cl (bir parmak ediyor) kadar koymanız yeterli.

    rum on the rocks: on the rocks olarak tabir edilen ağzı açık ve küçük viski bardağına yine aynı miktarda rom koyun. içine 4 ya da 5 küp buz atın. buzlu rom yani.

    rum and water: klasik viski bardağına 4 cl rom, 2-3 parça buz koyuyorsunuz. istediğiniz kadar su ekleyebilirsiniz. genellikle ingilizler romu bu şekilde içiyor.

  • mikrofonun karşısına kendini atıp dakikalarca propoganda yapıyorsan sonuçlarına da katlanacaksın. dede mede fark etmez.

    neden bizim dedemize ninemize böyle şeyler yapan olmuyor acaba bir düşünelim bakalım. belki parti örgütünden fırlamış gibi konuşmalar yaparak insanları dellendirmedikleri içindir.

    ek: bu entry'i düşünce ve ifade özgürlüğü açısından eleştirenler olmuş. ben dede fikrini açıklayamaz demiyorum, açıklar. ama onun fikrine katılmayanlar da bunun karşılığında dedenin eline verm- protesto hakkını saklı tutar. sonuçta burada akp'lilerin diğer partililere yaptığı gibi sözlü ya da silahlı bir saldırı yok. basit bir tepki gösterme var. demokrasi böyle bir şeydir. öğreneceksiniz zamanla.

  • 1942 yılından itibaren amerikalılar ikinci dünya savaşında üstünlük sağlamak amacıyla birçok acayip saçma deneyler yaptılar. işte onlardan birisidir philadelphia deneyi. einstein'ın magnetik alan teorisine göre bir cisme yüksek miktarda manyetik rezonans uygulandığı takdirde o cisim mekanda sıfır zaman ile yolculuk edebilir. aslında ışınlamanın deneyidir bu ve bu deneyin uygulandığı atlas okyanusunda bir gemi çoooooook uzak bir yerde kısa zaman sonra görülmüştür, yani aslında ışınlanmıştır. fakat gemi incelendikten sonra görülmüş ki mürettabat falan dümen ile karışmış, geminin demirleri, zincirleri kaptanın falan içine girmiş kısacası acayip bişi olmuş, gemi ile insan birbirine kaynaşmış. yani cisimler moleküllerine ayrılmış başarılı bi şekilde ama tekrar birleşiminde ciddi sorunlar yaşanmış. işte bu deney de ona benzeyebilir. yüksek miktarda yobazlığa maruz kalınınca saç küpe şort sakal kol bacak ayrışabilir. bunu yalnız yozgat ile kısıtlamamak gerekir tabi. yozgat sadece deneyin yapıldığı yerin adı.

  • az önce aşağıdaki gibi bir diyalog yaşanan program ;

    - nerelisin ?
    - izmir.
    - neresinden ?
    - manisa.

  • şu durumda bile iyi niyetle frene basıp onca ton makineyi 7-8 metrede durdurup bi de hala kaçıp gitmeyen adama saldırmaya çalışan malların soyu yürümese de olur ya aslında.

  • köprü direk yukarıya bağlı, belediyenin konu ile alakası yok. ekrem başkana bağlamak isteyen cahiller çıkabilir, belirtmek istedim.

    allah sabır versin günlük karşıya geçenlere. çekilecek dert değil.

  • "akşam gelir gelmez vurucam kafayı yatacam" cümlesidir.
    akşama kadar köprünün altından çok sular geçer, uyku açılır.
    o tatlı uyku özlemi haftasonuna sarkıtılır.