ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
midem kirlendi deyip 3 bardak sıvı sabun içen adam
-
hickirdigi zaman agzindan cizgifilmlerdeki gibi baloncuk çıkıyor mu merak ettim. hayır oluyorsa ben de içicem lan, hep özenirdim küçükken.
sağlık bakanlığı'nın 1 milyon bisiklet dağıtması
-
mesele 1 milyon bisikletin dağıtılması değil, bu bisiklete binecekler için yollar yapılması, etrafından geçecekler için farkındalık yaratılmasıdır. sağlık bakanlığı bu konu ile ilgili olarak güzel bir iş yapmaya çalışıyor ama bu süreci başlatmadan daha çok yol alınması gerekiyor.
40 ülkeyi gezip, türkiye'ye geldiğinde trafik kazası sonucu ölen fransız bisikletçinin haberi daha tazeliğini koruyor. hazır sağlık bakanlığı da bu konuda bir adım atıyorken bu tip durumların tekrar yaşanmaması için radikal kararlar da almak gerekiyor.
fransız bisikletçi hayatını kaybetti
sözlüktekilerin arabaları
-
(bkz: fiat doblo) arkasında padişah tuğrası da var.
sakal sert bakış dar pantolon çorapsız ayakkabı
-
sert bakışın içinde olmasının sebebi, bahsi geçen ve oldukça komik gözüken bu dış görünüş ile daşak geçmek üzere olanları püskürtmek olan kombinasyon.
eşin vefat etmesi
-
bir ay kadar önce doktorun "bir haftayı tamamlaması bile imkansız" demesiyle allak bullak olmuştu beynim. dile kolay beş yıldır kanserle mücadele ediyordu, ediyorduk. bu süre zarfında iki büyük enfeksiyonu dahi alt etti. benim gülüm, meleğim herşeyi atlatacak yeneceğiz bu illeti diyordum. fakat yenemedi. doktorun inadına iki hafta daha bırakmadı beni. son dört gün yoğun bakımda solunum cihazına bağlıydı, kendinde değildi. hergün görüşme saatinde başında onu ne kadar sevdiğimi söyledim gözyaşları içinde. duymadı beni.
kaybettiğim gün yanına gittiğimde gözleri açıktı. çok umutlandım, içim kıpır kıpır oldu. uzun uzun konuştum onunla, gözleriyle tasdikledi beni yada bana öyle geldi. meğer vedalaşıyormuşuz. bilemedim.
gece yarısı evde kendi kendime yarın neler anlatacağımı düşünürken telefonum çaldı. sonrası yıkım...
bugün meleğimin uçmağa varışının ondördüncü günü.
sana anlatacak çok şeyim birikti birtanem.
derdimi senden başka kime dökebilirim.
yarım kalmamı anlatacağım sana...
yetim kalmamı...
çok özledim...
çok özledim..
100 bin liraya 1071 lira mevduat faizi verilmesi
sol şerit doluyken arkadan selektör yapan sürücü
-
muğla'dan gelirken otobanda 160km/h hız ile gidiyorum ve önüm dolu, adam arkama geçmiş selektör çakıyor. amk dallaması zaten önüm müsait olsa ben gideceğim. en sonunda sinirlendim sert bir biçimde bastım frene. arabaya bir vur da ananı laciverte boyasaydım. sonra orta şerite geçtim, yanımdan geçerken manyak mısın der gibi el hareketi yapıyor. geçtim arkasına, bastım gaza bu seferde ben selektör yaptım. amk hıyarına empati yapmasını öğretiyoruz. adamı katil eder bu yavşaklar
tv yarışmalarında verilmiş ilginç yanıtlar
-
yarışma:çocuktan al haberi
sunucu : tosberke'ye büyüyünce ne olmak istediğini sorduk, sizce ne cevap vermiştir?
anne:doktor.
baba:polis.
sunucu :tosberke, büyüyünce ne olmak istiyorsun canım?
tosberke: vapur.
vücut geliştirme ile ilgili yanılgılar
-
yanılgı: vücut geliştirirsem herkesi döverim.
gerçek: ağzıma sıçtılar.
esenler otogarı tuvaleti
-
yerin üç kat altına yapılmış, giderken tenhalığından ürküp 'acaba başıma bir iş gelir mi' sorularını düşünerek, bir yandan da amonyak kokusunu takip ederek yolunuzu bulduğunuz, günlük 7.5 milyar temiz para bırakan işetme.
otogara gittiğinizde tüm yazıhanelerde tuvalet olmasına rağmen sizi inatla bu tuvalete yönlendirmesi 'işin içinde iş var' dedirtecek cinsten.
tüm kapılara 'wc yoktur sormayınız!!' ünlemleri var. temizlik görevlisi bir abiyi kafalayıp içerdeki tuvaleti kullanırım diye düşünerek abiyle muhabbete giriştim. muhabbet o kadar koyu ki abinin tav olduğuna kanaat getirdim. hatta bir ara senin cocuklara burs bulurum demeye kadar geldi. ta ki o soruyu sorana kadar. abi icerdeki tuvaleti kullanabilir miyim? adamin yuzundeki ifade 'sen se herkes gibiymissin, onlardan bir farkin yok artik gormek istemiyorum seni annemin evine gidicigim' der gibiydi. nedense soguk soguk terledi ve yuzunu asarak 'tuvalet köşede' diyerek yanimdan uzaklasti. herkes kosullanmis gibi ayni yerdeki tuvaleti tarif ediyordu 'kosedeki tuvalet'...
uzun yola çıkacaktım bir an önce ihtiyaç gidermeliydim. merakla tuvaletin yolunu tuttum. tabelalar sizi gideceginiz yere goturuyordu aslinda. fakat gorme engelliler de dusunulmus olacak ki kesif sidik kokusu tabelaya ihtiyac birakmiyordu.
birinci kati indikten sonra, heralde eksi ikidedir diyorsunuz ama sidik kokusu bir kat daha inmeniz gerektigini soyluyor. 3 kat asagi indikten indikten sonra koridordaki yanip sonen beyaz florasan bir korku filminin ortasinda miyim acaba diye dusunmekten alikoyamiyor insanı.
wc yazisini gordugunuz andan itibaren sidik kokusu insani bambaska diyarlara goturen bayiltici bir elemente donusuyor.
mecbursunuz ve ihtiyacinizi gidermelisiniz. kucuk bir kulubenin icinde basini kollarinin arasina almis, hayattan hicbir beklentisinin kalmadigini dusundugum yıkık bir insan 'bi lira' diyor.
arayip tarayip 75 krs buluyorum fakat 'bi lira olmazsa acilmaz kusura bakma' diyor. nasilsa bozamaz diyerek 200 lirayi uzattim ve yuzundeki aci ifadeyi hic bozmayarak 199 lirayi bana geri verdi.
turnikeden gecerek artik amonyak kokusunun merkezine ulasmistim. kendimi iceri attim kapiyi kapattim ve yeni bir dunyanin kapilarini aralayan sosyolojik bir vaka olan 'tuvalet yazilari' ile burun buruna geldim.
bir yandan adeta dumanini gordugum sidik kokusu, diger yandan duvarda ne yaziyor diyerek ihtiyac giderirken amonyak kokusunun sersemligiyle yazilarin tamamini okudum.
aklimin odalari tamamen kokuyla dolmustu. ısin garip yanı, koku bir sure sonra sizi mayıştırıyor ve saka degil hosunuza bile gidiyor. kendimden gecmis, şuursuz bir sekilde tuvalette yazi okuyan bir insan oldugumu fark edince ellerimi bile yikamadan oradan uzaklastim. acik havada otobuslerin egzoz dumanlari arasinda nefes alinca bir an olsun beynime kan gitti ve bu anlarin olumsuzlestirilmesi kararina vardim.
charles bonnet sendromu
-
üzerinden acayip korku filmi senaryosu çıkarılabilecek sendrom. kolay kolay teşhis edilemiyor olması ve tedavisinin antipsikotiklerle yapılabiliyor olması ise garip.
ilk kez 1769 yılında isveçli biliminsanı charles bonnet tarafından tarif edilmiş. sendromda halüsinasyonlar olmasına rağmen hasta bunların ne olduğunun farkındadır ve içgörü korunur, hezayan oluşmaz. görme sorunu olan hastalardaki sıklığı %10-15 arasında değişir.
türkiye'de üretilen abur cuburun kalitesizliği
-
mesela kipa markette 2,70 liraya satılan "kahveli bisküvi" var, bulgaristan'da üretilmiş.. bu fiyata gerçekten nefis birşey diyebilirim.. bugüne kadar hiç denemediyseniz mutlaka denemelisiniz.. elin adamı nasıl yapıyor bilmiyorum ama yapıyor işte;
görsel
edüt: görsel güncellendi..
2 haziran 2021 dolar kuru
-
rte tokenidir, konuştukça pumplanmaktadır.
i robot
-
isaac asimov, dönemin bilim kurgu dergilerinde yayınlanmakta olan ve robotları kötü olarak lanse eden hikayelerden baymıştır. tam bu dönemde; astounding science fiction dergisinin 1938 yılı aralık sayısında lester del rey isimli bir yazar tarafından yazılan, helen o'loy isimli bir hikayede ilk kez bir robotun sempatik olarak okuyucuya betimlendiğini görerek acaip bir mutluluk duygusuna kapılır, kendisinin de sempatik ve iyi huylu robot hikayeleri yazması gerektiğini düşünmeye başlar. amazing stories isimli bir başka bilim kurgu dergisinin 1939 yılı ocak sayısında ise, eando binder tarafından kaleme alınan i, robot isimli bir hikaye yayınlanır, bunu da okumuş olan asimov, bir robot hikayesi yazmak konusunda artık iyiden iyiye gaza gelmiştir.
10 mayıs 1939'da ilk robot hikayesine başlayan asimov, bu hikayesini ancak iki hafta sonra bitirebilir ve hikaye çocuk bakıcısı bir robotu konu almaktadır. astounding science fiction dergisiyle yayınlanması için temasa geçen asimov, hikayenin helen o'loy'a çok benzediği gerekçesiyle red cevabı alır.daha sonrasında bu hikaye, super-science stories dergisinin, 1940 yılı eylül sayısında strange playfellow başlığı altında yayınlanır.
bu noktadan sonra asimov, parça parça robot hikayeleri yazmaya devam eder;
- reason - astounding science fiction - nisan 1941
- liar - astounding science fiction - mayıs 1941
23 aralık 1940 yılında ise astounding science fiction dergisi editörü olan john campbell ile muhabbet ederlerken three laws of robotics olayını geliştirirler hep birlikte *
hemen arkasından, asimov, bu kanunları irdeleyecek nitelikte bir hikaye olarak kaleme aldığını belirttiği runaround'u yazar. mart 1942'de astounding science fiction'da yayınlanır. bu hikayede, robotics kelimesi dünya tarihinde ilk kez kullanılmıştır. gelen gazla birlikte asimov şu şekilde devam etmiştir;
- escape (paradoxial escape ismiyle yayınlamıştır) - astounding science fiction - şubat 1944
- evidence - astounding science fiction - ağustos 1945
- the evitable conflict - astounding science fiction - eylül 1946
1950'de empire serisine başlayan asimov, 8 haziran 1950'de gnome press'ten gelen teklifle, o ana kadar yazmış olduğu tüm robot hikayelerini tek bir kitapta birleştirmeye başlar. kitabı, mind and iron başlığıyla yayın evine vermiştir. daha önce başka bir eserde kullanıldığı için ne kadar karşı çıksa da editörün baskılarıyla kitabın isminin "mind and iron" yerine "i,robot" olmasına razı olur.
yazmış olduğu hikayeler, okuyucuya mantıklı gelmesi için yeniden sıralanmıştır.
kaynak: the caves of steel - introduction - isaac asimov - nyc