hesabın var mı? giriş yap

  • bunlar gerçek viski içicilerin tercihidir. iskoçya'nın her mahallesinden farklı viskilerin harmanlandığı, buram buram alkol kokan, iyice hoşafa çevrilmiş viskilerden değil, gerçek, harbi viskidir bunlar.
    içine buz katılmaz, asla başka bir içecekle karıştırılmaz. şişeden aktığı gibi oda sıcaklığında içilir. kokusunu daha da meydana çıkarmak için içerisine bir kaşık kadar oda sıcaklığında su katılabilir. bu içkileri genelde kadınlar sevmez. bu yüzden erkek içkisi olarak bilinse de, islay single maltı yuvarlayan hanımlar mevcut bu dünyada.
    bu viskilerin her biri üretildiği bölgeden bir tat, bir koku ve bir özellik taşır. kimi oranın denizi gibi kokar, kimi toprağı, kimi dağları gibi. her yudumda iskoçya'nın farklı bir bölgesinin tadına varırsınız. lowlands bölgesinin single maltları görece daha hafif içimli olurken highlands ve islay single maltları yoğun turba ve malt tadı sayesinde daha sert içimlidir. speyside viskileri hoş kokulu, meyvemsi ve akıcıdır. bir çok single maltın alkol oranı %40 dan fazladır. sevilerek ve saygı duyularak içilen ender içkilerdendir hepsi.

    yeni başlayanlara tavsiyem single malt içerken içtikleri içkinin iskoçya’nın hangi bölgesinden geldiğine dikkat etmeleri hatta alıp bir iskoçya haritası üzerinden yerini bulmalarıdır. böylelikle marka ismi üzerinden değil de genelde tat profilleri birbirine benzeyen bölge isimleri üzerinden giderek daha eğitimli ve ne beklediğini bilen bir damağa sahip olursunuz. ada viskileri sert geliyorsa lowlands veya speyside üzerinden damağınıza uygun viskileri keşfeder ne aradığınızı bilirsiniz.

    speyside viskileri seven biri olarak ben glenlivet, glen elgin balvenie ve cardhu markalarını tercih ediyorum.

  • sebebi sen ve senin gibiler olmasın? ülkenin a. koy, bir hakaret olarak atayiz bunlaaar diye binlerce insanın önünde haykır, oruç tutmayanı döv, her gün bir din adamı çıkıp acayip fetvalar versin ve mahalle baskısı artsın, sonra mutlu ateist yok. bu topraklarda ateistin mutlu olması mümkün mü amk?

  • “şerefimiz kadar altını piyasada bulamadık. o yüzden sizin şerefiniz kadar altın aldık” deyip 2 tane çeyrek fırlatın önlerine.

  • bu tam da yazdığım 300. entry olacak.
    uzun süredir beklettiğim bir no. 300 vardı ama bir şeyler yazmadan da durmak saçma geliyor ara ara. 301'de yazarım, 302'de olur, 303 belki ama yazarım.

    bugün oğlumu okuldan aldıktan sonra sohbet muhabbet gırla yürüyoruz. hikaye şöyle ilerliyor;

    - baba, tüm babalar erkek değil mi?
    + evet oğlum
    - tüm anneler de kız değil mi?
    + evet babacım
    - ama çocuklar kız ve erkek olabiliyorlar değil mi?
    + evet babacım.
    konuyu bir yere getirmek için bir girizgah yaptığını da anlıyorum, yüzünde konuyu buraya getirmenin verdiği gurur da var ( yaş üç buçuk falan)

    - ben de baba olacağım büyüyünce
    + kimin babası olacaksın?
    + kimin babası olmak istiyorsun?
    - senin ( piç gülüşü var burada)
    + ne yapacaksın benim babam olunca
    - seni gezdireceğim, seninle oyun oynayacağım, piyano çalacağım, sana bir şeyler öğreteceğim.

    susuyorum
    çünkü muhabbeti devam ettirirsem ağlarım.

    benim ona yapmaya çalıştığım her şeyi, bana yapmak istiyor, aklındaki babalık sınırları bunlar ve belli ki keyif alıyor, ben keyif alayım diye de bana uyguluyor...

    seni seviyorum dese...
    ya da demese...
    ne olur ki?
    şu minicik zekanın, karşılıksız ve sadece sevgi içeren şu cümleleri aleni seni seviyorum'dur.
    bu dünyayı elbet garipler de yakar ama babaları da es geçmeyelim lütfen.

  • başlığı bir arkadaşım adına açıyorum, uzun hali ve içeriği;

    "6 yaşındaki yeğenimin ve ananesinin ölümüne sebep olan katilin suçuna itirazı

    26 haziran pazar günü saat 15:00 civarında mudanya'da alkollü araç kullanan burak ulga, aracıyla teyzem ve yeğenime çarpıp ikisinin de ölümüne sebep oldu. daha önce alkollü araç kullanımı sebebiyle iki kez ehliyetini kaptırmış olan bu şahıs, kaza sonrası iki kez alkolmetreye üfleyip 0,88 promil alkollü çıkmıştır. kendisi daha sonra alkol testine itiraz edip kan testi yaptırmak istemiş ve kan testi olaydan saatler sonra yapıldığı için temiz çıkmıştır. bu kişi bursa'daki ulga avukatlığın sahibinin oğlu olduğu için kazadaki suçundan bir şekilde sıyrılmaya çalışacağından ve ne yazık ki kurtulacağından endişe duyuyoruz. lütfen sesimizi duyun ve bu caninin alabileceği en ağır cezayı alması için girdiğimiz hukuk yarışında bize destek olun. konuyla ilgili uzmanlığı olan kişilerin yorumlarına ve tavsiyelerine de ihtiyaç duyuyoruz. "

    haber linki
    haber linki
    haber linki

    tweet

    edit: arkadaşlar destekleriniz için teşekkür ederim. aldığım mesajlarda alkol için kan testi kaç saat sonra yapılırsa o saatle orantılı olarak promile ekleme yapıldığını iletti arkadaşlar. bu bilgiyi burada da paylaşmak istedim.

  • sezen aksu tarafindan banyoda sarki soylerken kesfedilmis gercekten cok degisik bir ses rengine sahip sanatci. sezen aksu bir roportajinda soylemisti, o ana kadar duydugu en guzel erkek sesiymis banyodan gelen ses. o zamanlar harun kolcak tabi sezen aksu'nun orkestrasinda bas caliyor, sesini duyan yok. bu arada roportaji okuyan annemin yorumu: "ne isi varmis sezen aksu'nun banyosunda?"

  • comotellamas; cinsiyet: kadın; yaş: 22; il: ankara
    takım tutmayan erkekleri sıkıcı, milli takımı tutanları cesaretsiz, beşiktaşlılar'ı eğlenceli ama biraz gıcık, galatasaraylılar'ı centilmen ama kibirli, fenerbahçeliler'i dikkat çekici ama kompleksli, anadolu takımlarını tutanları ise değerlerine bağlı ama kendine güvensiz buluyorum.

    meali: öyle takımlar tuttum ki bu işin uzmanı oldum.

  • sanırım 1969 yılı idi.deniz gezmiş’in anneannesi faika hanım , ankarada oğlu cavit bey’in evinde kalıyordu...kanserdi . hasta ziyaretine gitmiştim.deniz’i özlediğini,ölmeden görmek istediğini söyledi..o sıralar deniz, sbf’de saklanıyordu.bu fakültede okuyan kuzeni osman ile araları yoktu.bu yüzden nenesinin bu arzusunu iletmediğini anladım.sbf’ye gittim. deniz’e haber salındı. öğrenci derneğinde bekliyordum kendisini.kısa sürede geldi. anneannesinin durumunu aktarıp,”son defa görmek ” dileğini ilettim. biraz durdu. gözleri doldu. ”abi,çok özledim ninemi.ben de görmek istiyorum.ama buradan çıktığım anda polis beni yakalar” dedi.o dönemde polis fakülte ve yurtlara dekanın talebi olmadan giremiyordu.ama fakülteyi de dışardan nerdeyse kuşatmıştı.bir çare bulunur dedim.bir süre daha konuştuk. ayrıldım. arkamdan “nenemin ellerinden öperim.kendisini göreceğim” diye bağırdı.

    deniz ninesini gördü mü bilemiyorum.ama benim kendisini son görüşüm imiş…