hesabın var mı? giriş yap

  • müftülükteki usulsüzlüklere karşı çıktığı için hedef oluyor. ceza olarak koronadan ölenlerin cenazesini yıkamakla görevlendiriliyor ve koruyucu elbise verilmiyor.
    bunlar nasıl bu kadar vicdansız, nasıl bu kadar insanlıktan çıkmış durumdalar akıl almıyor?
    bu kadarı olmaz dedikçe, çok daha fazlası oluyor. akıl sağlığını koruyabilmek mümkün değil artık.

  • benim.

    evet, 35ime kadar olamadım, istedim de olamadım.

    30umda evlendim, 33ümde eşim ilk hamileliğinde düşük yaptı, sebebi tetrapiloidi idi. kendi derdimi bıraktım, eşime destek olmaya çalıştım, kayıp onun için daha dramatikti çünkü, ve o iyiyse ben iyiydim.

    34ümde eşim ikinci kez hamile kaldı, yine düşük yaptı. bu sefer de sebebi turner sendromu idi. eşim bu kez daha da derinlere düşüyor, bense onu yukarı çekmek için daha da güçlü asılıyordum. kendi derdime dert bile diyemiyordum.

    35imde üçüncü kez hamile kaldığında, 6ncı hafta ile 14üncü hafta arası her hafta doktora gitmek zorunda hissettik kendimizi ve gittik. aman bebeğimize bişey olmasın korkusuyla 2 ay geçirdik. ve orada anladım ben bu işin psikopatlık olduğunu. haftalık gitsen günlük, günlük gitsen saatlik, her dakika bilmek ister insan bebeğinin durumunu, e sürekli karnında ultrason probuyla da gezemez ya insan.. deli işi resmen.

    derken 14üncü hafta tam rahatladık diyorduk ki, bir gece ansızın eşimin kanaması oldu, derhal doktoru aradık, durumu söyledik, hocam gitti mi yine diyemedik. hoca sabaha kadar tekrarlarsa direkt arayın, değilse sabah hastanede bakalım dedi. sabahı zor ettik, uyuyamadık.
    sabah gittiğimizde kontroller sonrasında previa olduğunu öğrendik.
    10 hafta eşim yemek ve tuvalet dışında hiç kalkmadan yattı. bu sürede elimden ne geliyorsa yaptım eşim ve doğmamış çocuğum için. şükür onu da atlattık.

    en nihayetinde oğlumu aldım kucağıma 35imde.

    daha önce baba olamadım. olmak istedim, ama olamadım.

    sözün özü, hayatın kendi planı var, sizin ne istediğinizin ya da ne zaman istediğinizin gram önemi yok. olacak olan, zamanı geldiğinde oluyor, ne 1 gün önce, ne 1 nefes sonra.

    o yüzden, olamamak üzerinden eksiklik ya da güçsüzlük çıkarımı yapmaya kalkan varsa, kendi eksikliklerini kapatmak için başka argümanlara yönelebilir. zira hayatın planı gün gelir kendisini de sınar, belli olmaz o işler.

  • ingiltere'nin 1713'deki utrecht antlasmasi ile kazandigi, 30 sene boyunca ispanya'nin guney ve orta amerika'daki kolonilerine (south sea) afrikali koleleri tasima ve satma iznine asiento denirmis. yillik kole tasima kotasi 4800 kisiymis. antlasma ayrica south sea company'nin guney amerika'ya yilda sadece bir mal dolu gemi gondermesine izin veriyormus. onun da kargo siniri 500 tonmus. dolayisiyla utrecht barisi'nin ingiltere'ye tanidigi en onemli ticari avantaj, mal ticaretinden cok kole ticareti ile ilgiliymis.

    ingiltere bu ticaret tekelini, daha ispanya ile utrecht barisi imzalanmadan iki sene once, 1711'de, south sea company'e (guney denizi sirketine) devretmis. bunun karsiliginda da south sea company, ingiltere hazinesi'nin 10 milyon sterlin degerindeki borc kagitlarini tutan yatirimcilara sirketin hisselerinden dagitmis. ingiliz hazinesi de daha dusuk bir faizle (%6) south sea company'e borclanmis. bu hisse senedi-borc degisiminin (debt/equity swap) amaclarindan biri, ispanya veraset savaslarini finanse etmek icin borclanmak zorunda kalmis birlesik kralligin savas sonrasi borc yukunu hafifletmekmis.

    south sea company'nin guney amerika ile ticareti sayesinde muthis bir servet kazanacagi beklentisi ile doldurusa gelen ingiliz halki ve yatirimcilari, tarihin en onemli hisse senedi piyasasi balonlarindan biri olan south sea bubble'i olusturmuslardir. oysaki sirket guney amerika'ya ilk seferini ancak 1717 yilinda yapabilmis. 1718 yilinda ingiltere ve ispanya arasindaki iliskiler tekrar limonilestiginde south sea company acisindan isler kisa vadede hic de parlak degilmis. ama sirket yoneticileri ve onlarin kayirdigi ingiliz elitleri, sirketin uzun vadeli gelecegini baskalarina cok iyi pazarlamislar. south sea balonunun ayyuga ciktigi 1720 yilinin nisan ayinda, south sea company ingiltere'nin kamu borcu stogunun yarisindan fazlasini (yaklasik 31 milyon sterlin) daha satin almis ve bunlarin karsiliginda eski borc verenlere yeni hisse senetleri ihrac etmis. ingiliz hazinesi de gene gorece dusuk bir faizle south sea company'e borclanmis.

    south sea company'nin hisselerine akin akin hucum eden yatirimcilarin davranislarini gozlemleyen bazi cinfikirliler, ici bos vaatlerle yeni sirketler kurmuslar ve bunlarin hisse senetlerini halka arz etmeye baslamislar. bu yeni sirketlerden biri kendini soyle lanse etmis: "a company for carrying out an undertaking of great advantage, but nobody to know what it is" (cok avantajli ve karli bir is yapacak bir sirket, ama isin ne oldugunu kimse bilmeyecek). south sea company ile yatirimcilarin sermayesi icin rekabet etmeye baslayan bu sirketlerin onunu kesmek isteyen ingiliz devleti, daha sonralari "the bubble act of 1720" diye anilacak olan yasayi 1720'nin haziran ayinda cikarmis ve halka acik sirketlerin kralliktan imtiyaz (royal charter) almasini zorunlu kilmis. tabii ki south sea company bu ayricaligi elde etmis. bu da sirket hisselerinde olusmus balonu daha cok sisirmis, 1720 haziran'i basinda hisse fiyati 890 pounda tirmanmis. bubble act 1825'e dek yururlukte kalmis.

    isaac newton'un da bu balon sirasinda 20 bin pound kaybettigi rivayet edilmektedir. yedi yil savaslarinin sonuna (1767) dek kole ticaretine devam etmis ve 1850'ye dek varligini surdurmus south sea company'nin pratikte yerine getirdigi en onemli fonksiyonunun, birlesik kralligin kamu borcunun cevrilmesi ve yonetilmesi oldugu iddia edilmektedir.

    (bkz: dot com bubble)

  • bu mudur erkeklik? bu mudur delikanlılık? bir adama kaç kişi dalmışlar dövmüşler yuhhajajajjahhhahahaha

    "nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir" vecizesinin gerçekleştiği olay

    edit: ilk satırlarda geçen "erkeklik" "delikanlılık" kelimelerinin bir üst entry ile daşşak geçmek için ironi içerdiğini anlamayan dallama yazarlara selam olsun...

    dallamedit : içimin yağlarını eriten görüntülere sahne olan olay

  • selcuk erdem'le beraber penguen alma sebebi. bu haftaki penguenden:

    -alo kuntik döner mi? bizim bi tavuk şiş bi kola vardı nooldu?
    -yaw o diil de... bi ilhan irem vardı hani... o nooldu?
    -ne bileyim lan?
    -tavuk şişi biliyosun ama!
    -hasta mısın kardeşim?
    -yaw kusura bakmayın adresinizi kaybetmişiz. arkadaşlar yerinizi tespit edicek de. sizi telefonda tutmaya çalışıyorum...

  • en son buzdolabımın arızasını giderdim.

    buzdolabım, dondurucu olmayan normal bölümündeki yani, en alttaki çekmecesinde bulunan tüm meyve sebzeleri buza çeviriyordu. sebebini bi türlü bulamadık.

    servisi aramadan önce youtube'dan bakayım dedim epey bi' izlenen bir video buldum.

    videodaki saçsız abi, dolabın en arkasını açın diyordu. motorun pervanesinin tozdan dönemez duruma gelmiş olabileceğini, bir de tahliye deliğinin tıkanmış olabileceğini söylüyordu.

    eşimle dolabı çektik fişi prizden çıkarıp arkasını açtım ve adamın dediği gibi 9 yıllık dolabımın pervanesi tozdan görünmez hale gelmişti. denemek için fişi taktık ve pervane dönmüyordu. sonra fişi tekrar çıkarıp elektrik süpürgesi ile iyice tozu çektim sonra da bezle güzelce sildim. motorun üzerine de soğuk suyla ıslatılmış bezle biraz baskı yapın falan diyordu bu yolla motoru da soğutup tahliye deliğine de baktık. orası da toz ve diğer şeylerle tıkanmıştı. çöp şiş ile ufak ufak baskı yapıp onu da açtım. çiçek gibi oldu.

    sonra fişi taktık ve bilin bakalım noldu?
    pervane ilk günkü gibi dönmeye başladı. ay arkadaş.

    dolabı 1-2 gün gözlemledik ve gerçekten de düzelmişti. resmen bir sürü masraftan kurtulduk. şu an bayağı iyi çalışıyor.

    teşekkürler youtube ve ilgili videodaki sinirli anlatım tarzı olan saçsız adam.

  • rolling stones'un 1972 senesinde piyasaya akittigi duble album. sticky fingers albumuyle de benze$ir. brian jones'un ani vefatiyla kendini aniden bir rolling stone olarak bulan mick taylor gruba isinmi$tir ve bu albumde cok saglam bir i$ cikartir. mick jagger ayni mick jagger, keith richards ayni keith richards'dir... albumden rocks off, rip this joint, tumbling dice, sweet virginia, torn and frayed, happy, shine a light, loving cup, all down the line parcalari ozel birer ehemmiyet ta$ir. akabindeki senelerde led zeppelin'le beraber boogie with stu'yu kaydedecek olan ian 'stu' stewart, hali hazirda rolling stones'un bonus elemanidir ve exile'da da kimi parcalarda calar piyanosunu... exile on main street kayitsiz $artsiz bir mihenk ta$i, rock tarihinde saglam bir standarttir.

  • gelecegin futbol tanrisi. barcelona nin 13 yasindayken hormon tedavisini ustlenip arjantinden getirdigi, futbol dengesizi bir firlama. sozu gecen hormon dengesizliginden dolayi under 21 de oynadigi son sampiyonada yedekten bes mac girip 6 gol atmisligi var. calimlar direk ilahindan arak, rakibin bastigi ayaga dogru topu vurmayla. bu teknik abidesi de saviola olmaz umarim. ekstrasi sampiyonlar liginde forma giymis en genc futbolcusu olmasi disinda futbolda kendi derdinin futbol oldugunu sahada gostermesi. (edit*: bu entry yazıldıktan sonra bissürü sakatlık geçirdi gidişat pert)

  • olm clio mlio diye sürekli boş konuşmayın.

    bir insan araba almak istiyorsa,

    beklentileri vardır tamam mı? bak aptala anlatır gibi anlatacağım. beklenti dedik. işte bu beklenti dediğimiz şey çok önemlidir ve karşılanmayı bekler. çünkü ne istediğini bilen insanlar beklentileri eşliğinde hareket eder.

    -araba alacağım.
    -beklentin ne?
    -0 olsun 60.000 tl'nin üzerine çıkamam

    deyince otomatik olarak a3 gidiyor. bak gördün mü? bak. yok? puf. gitti.

    herkes salak siz akıllı. azıcık akıllı uslu olun. ergen irileri gibi bmw mercedes diye koşturup durmayın ortalıkta. o arabalara binecek paran yoksa ucuzunu kovalamaya çalışma. bütçenin el verdiği uygun bir araba al. çünkü sonra vergisini ödeyemeyeceksin, yedek parçasını bulamayacaksın. sonra vuracaksın bir yere, kaskon da yok. yatıracaksın evin önünde arabayı. cin olmadan adam çarpmaya çalışmayın.

    ve tekrar söylüyorum, insanlar salak değil. sen de çok akıllı değilsin. kusura bakma biraderim. gerçek bu.

  • basketbol, 12 kişilik takımların 5 kişisinin sahada olduğu, 10'ar dakikalık 4 çeyrek halinde oynanan, genelde obradoviç'in takımının kazandığı bir oyundur.

  • yoktur. orada bahsedilen saç boyatma değil direkt kafa naklinin fiyatıdır. tipim değişti resmen sözü de bunu destekliyor.