ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hayata dair iç burkan detaylar
-
çalıştığım şirkette mesai bittikten sonra
özellikle kadınlardan oluşan 20-25 kişilik bir part-time temizlik ekibi vardı.
personel gittikten sonra akşam 19.00 gibi gelir 21.30'a kadar temizlik yaparlardı.
bir iki gün yoğunluk dolayısıyla geç çıkmak zorunda kaldım.
ben bilgisayarda mail yazarken ellerinde bezlerle yanımdan geçip gittiklerini gördüm.
işe gömülmüştüm önemli bir iş vardı yetişmesi gereken.
büfeye gidip bir kahve alayım dedim.
o esnada o muhteşem kahkahayı duydum.
içten gülen, kahkaha atan insanları hep sevmişimdir.
bir anda mutluluk aşılarlar insana.
sahibini tanısanız da tanımasanız da...
baktım temizlikçi kadınlardan biri.
beni görünce sıvıştı.
çekindi herhalde.
ülkemizde, kahkaha atan kadın imajı sonuçta pek iyi gözle bakılan bir şey değil.
ertesi akşam bu durumun bir benzeri yaşandı.
yine aynı kahkahayı duydum ve yine gülümsedim.
başka bir departmandan benim gibi mesaiye kalmış bir arkadaşım vardı.
adı esin.
o onlarla haşır neşir oluyordu.
kız muhabbeti yapıyorlardı.
kahkahanın sahibini sordum ona.
esin anlattı;
kadın mide kanseriymiş.
kocası bir inşaatta çalışırken düşmüş felç olmuş.
evde yatalak durumdaymış.
o sene üniversiteye hazırlanan bir kızı varmış.
kadın gündüz evlere temizliğe gidiyor akşam da bizim şirkette çalışıyormuş.
bu kadar zor durumda olan, zor günler geçiren bir kadının bu şekilde kahkaha atması
bana çok ilginç geldi.
aradan günler geçti.
esin bir gün beni ve birkaç arkadaşımızı toplantıya çağırdı.
mevzu bizim kahkaha atan temizlikçi kadınımızdı.
kadının kızı dershaneye gidiyormuş.
dershane parasını da kadının evine temizliğe gittiği bir avukat kadın ödüyormuş.
ilk 2 taksiti vermiş ama sonra avukata icra gelmiş ve ortadan kaybolmuş.
dershane de, parayı ödemezsen gelemezsin diye kıza söylemiş.
2000 tl civarı bir şey.
esin ve ben şirkette çalışan herkese mail atıp durumu anlattık.
1 hafta içinde 3500 tl gibi bir para toplandı.
dershane parası ödendi üzeri de kadına verildi.
aradan 2-3 ay geçti.
kahkaha atan kadına bir yerden az buçuk maaş bağlanmış ama
sigortalı bir yerde çalışırsa alamayacak.
şirkete demiş ki ''ben yine çalışayım ama sigortasız olur mu?''
haliyle şirkette hayır demiş olamaz.
sigortasız çalıştıramayız.
o günden sonra kahkaha atan kadınla yollarımız ayrıldı.
aradan bir süre geçti.
şirketin balkonunda sigara molasındayım.
telefonum çaldı.
açtım.
- quente bey
- buyrun benim
- ben gülcan
- gülcan?
- kahkaha atan kadın ( ama bu sefer atmadı )
çok şaşırmıştım.
- buyrun gülcan hanım
kahkaha atan kadın ağlamaya başladı.
bir süre dinledim, anlaşılmıyor.
arada sesi gidip geliyor ağlamaktan, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.
- hayrola dedim dur bir nefes al.
- quente bey, benim kızım hacettepe üniversitesini kazandı, allah sizden, esin hanımdan
diğer arkadaşlarınızdan razı olsun ...
boğazım düğümlendi.
ellerim titremeye başladı.
hayatımda hiç görmediğim bir kız üniversite kazandı diye bunlar olur mu?
ağlamıyorum, gözüme bir şey kaçtı...
yaran diyaloglar
-
yer: dolmuş. kahramanlar şoför ve yanında oturan paspal bir amca.
+ yarın da 23 nisan şeyler tatil galiba
- neyler abi?
+ hani çocuklar gidiyo ya sabahları
- okul mu abi?
+ hah evet okul. şeyler de tatil di mi?
- ne abi?
+ hani tayyip mayyip
- resmi daireler mi abi?
+ hah evet resmi..
soma
-
vay kardaşım vay...
erdoğan'a %48 ha.
ben sokağa indim lan buranın halkı için.
gaz yedim, jop yedim polisten. 2 gün herşeyi bırakıp buranın halkı için üzüldüm, koştum sokaklarda. insan gibi yaşasınlar, insan gibi ölsünler diye. gidenlere bişey yapamadık kalanlar düzgün yaşasın diye. ulan ne seçimi kaybetmek ne de 5 sene daha erdoğan'a katlanacak olmak bu kadar koymadı bana.
vay kardaşım vay...
%50 + %50 indirimin aslında %100 olmaması
-
(bkz: madame coco şokta)
31 temmuz 2018 mehtap family hotel rezaleti
-
sen almanya'da çalışıp çil çil avroları biriktir, tatile giderken pintilik edip mehtap family diye otel seç.
çok da güzel iyi olmuş bence dediğim, rezalet olmayan olay.
yaran kısa mesajlar
-
arkadaş:
"yaşıyor musun nerelerdesin? hakanlar size geldi mi? x'e gidecek misiniz? sınavlar açıklanmış haberin var mı? ben geçmiş miyim? haftaya gelecek misiniz okula?"
fragile:
"evet,evet,hayır,evet,hayır,hayır"
izlanda'nın bir yıllık gündemi
-
son bir yılı yazıyorum :
volkan patladı
björk yine single çıkarmadı
bu sene de balık bol
milli takım süper gidiyor
başbakan'ın panama'da parası çıktı, istifa
sürekli dönen haberler ise:
izlanda'nın görülesi 10 yeri
game of thrones seti nerede
geleceğimiz jeotermal enerji
sinema meraklıları için izlanda haritası
izlanda elfleri
nasıl huzurlu ülke bu. gerçi bunun başka versiyonu yeni zelanda'yı tercih ederim ben iklim açısından.
600bin tl'lik makam aracı alan başkanın yüzsüzlüğü
-
"gidip şahin alacak halimiz yok ya. ben gidip 1 buçuk milyona sıfır audi marka araç da alabilirdim.”
demiş.
haklı.
devlet size bu kadar pervasız, ahlaksız, yüzsüz ve hadsiz konuşmayı sağlıyor, alırdın elbet.
nüfusu amfitiyatro kapasitesi kadar ilçeye kontenjandan başkan seçilmiş, "1,5milyonluk araba hakkımdı, az bile harcadım" diyecek kadar utanmaz..senin yüzüne tükürmeyen gakkoşlar düşünsün artık makam aracının faturasını..
seni seviyorum'a verilebilecek en acı cevap
-
(bkz: based on true story)
15 mart 2004
istanbul maçka, beşiktaş
- (...) seni seviyorum.
- teşekkürler.
ilk ve son konuşma oldu.
asıl cevabı tam bir hafta sonra, yabancı diller fakültesinde boyca kendinden uzun olan -meğerse- sevdiği çocukla parmak uçlarında yükselerek dudaklarından vermiştir.
4 yıl boyunca lisans hayatımda aşka olan inancımı yerle yeksan etmesiyle gönül kapılarımın tamamen kapanmasına neden olan bu olay uzun süre travmatik etki yaratmıştır. lisans eğitimim sırasında derslerde zamanla değişkenlik gösteren sayıca benden 6 ila 30 kat çoğunlukta kız popülasyonu bulunmasına rağmen 22 mart 2004 darbesi 4.5 yılıma çok acı bir ipotek koymuştur.
sonraki yıllarda beşiktaş çarşıda (2010da pazar sabahı 8de), istinye parkta (2011de bir öğleden sonra), okulda defalarca onları görmem gitgide azalıp ince bir sızıya sonra da onlarda ki aşkı görüp hissizliğe dönüştü.
sanırım 8-9 yıllık birliktelikten sonra evlendiler. ne diyelim, allah bahtiyar etsin.
kısaca, olmuyorsa olmuyordur ve vardır her işte bir hayır.
kişinin yaşlandığını anladığı an
-
bizim bir aile gelenegimiz var. esasen bakarsaniz geleneklere sahip olmak bile yaslanmakla ilgili galiba, su an fark ettim ama bunu gormezden geliyorum. alti kardesiz ve yas gunlerimizde babam bizi arayip hep ayni dogum gunu sarkisini soyler. bu ilk gunesli bahar gununde tum otoparklarin dolu olmasi gibi, zaten calismadiginiz zamanlarda hafta sonlarinin -hak edilmemislik hissinden kaynaklaniyor olmali- sikici ve anlamsiz olmasi gibi, orhan ve ferdi den yalniz birini sevmek gibi olagandir.
dogumgunumdu iki gun evvel.. -bugun dogum gunu olanlari kutlarim.- malum, sarki gelecek, bekliyorum. baktim babam, watsaptan yazmis! aramiyor, sarkiyi soylemiyor, sozlerini yazmis. sozleri de yazayim tam olsun gibi, ama eksik oluyor oyle. duyamiyorsun sesini. arayip bi kizayim dedim,biliyorum bu yaslilik degil, dupeduz aymazlikla ilgili. sonra baktim telefona. mesaja. tarihe. yillara. kendime. her sey degisecek, her yas gunumde o baba orada olmayacak. o sarkiyi soyleyemeyecek hicbirimize belki de. hayatla kontratim yok, herhangi bir konuda anlasmamiz olmadi kaldi ki herhangi bircok konuda anlasamadigimiz oldu cok. dedim ki, allah gostermesin, ama olur ya, olmazsa bir daha, anladiniz onu siz dile dokesim gelmiyor, bu bildiginiz gibi zamansizlikla ilgili, mesaji acip okurum. soz ucar, yazi kalir malum. boylece her dogum gunum, hep sarkimizla kutlanmis olur. bu da biraz buyumekle ilgili. buna da icten ice sevindim.
ınsan, sevinmeyi kafasina koymayadursun illa bir yolunu buluyor, bu biraz yasamakla ilgili..
nihayetinde acik konusalim romalilar, sevdiklerinizin az zamani kalmis olma ihtimali, akliniza daha sik geliyor ve kendinizce daha az yara almak icin cozumler uretmeye cabaliyorsaniz bencil oldugunuz kadar yaslisinizdir da artik.
cunku yaslilik, yasadikca yara almamaya calismaktir.