ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
fakirleri zengin hissettiren ucuz şeyler
-
yukaridaki listenin yarisini bile gerceklestiremedigimi gorunce hangi statuye girdigimi merak ettigimdir. ben kendimi orta halli sanirdim, fakir bile degilmisim amk.
pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler
-
sırf birini cok sevdiniz, seviyorsunuz diye kendinizi sevmekten asla vazgeçmeyin.
kendinizi sevmeye devam etmeyi asla unutmayın.
15 haziran 2022 numan kurtulmuş açıklamaları
-
bu tespite göre almanlar suyu bile ithal ederek yaşamalıydı. e ama öyle olmuyor.
onların modelini mi denesek? mesela liyakatli siyaseti.
edit: imla
tanım: siyasilerin hatalarını örtmek için polyannacılık yapması örneklerinden biri
zinanın bug'ını bulan çarşaflı abla
-
(bkz: lut lut atıyor kavmim)
debe editi: yeni yıl arifesinde lösev'e destek olmak isterseniz "bağış" yazıp 3406'ya yollayabilirsiniz. (1 sms bedeli 50 tl'dir.)
ahbap'a destek olmak isterseniz.
uzun kollu üzerine t-shirt giyilen karanlık dönem
-
en sevdiği dönem, hala bu şekilde takılıyorum.
ateist olmanın dayanılmaz mantıksızlığı
-
(bkz: sen buralarda yenisin galiba) *
ankara'da yer isimlerinin acayip olması
-
şu anda ankara'dayım. az evvel kardelen çakırlar dolmuşundan indim. (kardelen çakırlar paralel bir evrende harika bir sahne ismi olabilirdi fakat ankara'da bir dolmuş hattı olarak kalacak.)
yarım saatlik dolmuş yolculuğumda gözüme çarpan tabelalar: gimat, ostim, gimsa, oleyis sitesi, arı kovanı 3 sitesi, ılkyerleşim mahallesi, güvengirkent, detca 2 sitesi vs.
bu ve benzeri örneklerden kolayca yapabileceğimiz bir çıkarım var ki o da ortalama bir ankaralı gün içerisinde konuşurken birkaç yüz anlamsız kelime, kısaltma ve rakam kullanıyor. çarşıda pazarda "gimat, ostim, pursaklar, bala, çinçin, oleyis dört" diyerek dolaşıyorlar.
anladığım kadarıyla ankaralılar sürreal bir gerçeklikte yaşıyorlar ve bu yüzden ankara'yı çok seviyorlar. çünkü ankara onlara dışarıda bulamayacakları fantastik dünyayı sunuyor. mesela yarın bir taksi çevirip " çıkınçıkmazına gidiyoruz " demek istiyorum. taksicinin " mordor yolu kalabalık olur, ayrıkvadiden kavaklıdere'ye inelim abi" diyeceğinden eminim.
eminim çünkü ankara'dayım.
eminim çünkü bu iletiyi kuzenimin ankira 1 sitesi'ndeki evinden yazıyorum.
sigarayı bırakmak
-
benim için şu sıralar; yemek yedikten sonra üstüne sigara içmekten vazgeçip, yemek yedikten sonra üstüne yemek yemek olarak devam eden olgu. güzel bırakamadım sanırım.
bla bla car'daki ölücü yolcular
-
dün aksamki bla bla car istanbul - ankara arası yolculuk ilanım için konuştuğum ölücü bir hanfendinin sözleri üzerine sinirlenerek açıyorum bu başlığı. tamam ekonomi kötü, anlıyorum. elimden geldiğince de her konuda anlayışlı olmaya çalışırım insanların davranışlarına. ama bu yapılan saygısızlık üzerine sinirlerim bozuldu biraz.
uygulamanin verdiği ücretler zaten benzin - mazot fiyatlarının çok altında olmasına rağmen aldığım tepkiler canımı sıktı. kimse kimseye zorla şu parayı ver demiyor. oraya ilan konulmuş, beğenmiyorsan mesaj atma, ister otobüsle git, ister trenle. saygısızlık yapmamaya çalıştım ama arkadaşın yaptığı düpedüz ölücülük oluyor. konuşmanın görselini de koyuyorum.
görsel
yaran fıkralar
-
ateşli bir köy çocuğu, şehrin en büyük marketinde işe başvurur. dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey satılmaktadır. patron sorar:
- daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
- evet, köyümde bu işi yaptım.
patronun gözü çocuğu tutar:
- iyi, yarın başlıyorsun o halde.
ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır:
- evet, bugün kaç satış yaptın?
- bir.
- ne, bir mi? diğerleri 20-30 satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
- 320.334 dolar.
patron şaşırır ve sorar:
- nasıl becerdin bunu?
- adama başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. nerede balık tutacağını sordum. kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince son model 4x4 bir jeep sattım.
patron kendinden geçer:
- ne diyorsun, bütün bunları sadece küçük bir olta almaya gelen adama mı sattın?
genç çocuk cevap verir:
- yoo, aslında karısı için bir tane orkid istemişti. ben de ona şöyle dedim:
- hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.
high fidelity
-
gerçek bir erkek filmi, ve sadece erkeklerin değil, bütün kadınların izlemesi tavsiye olunur (idi) yaşlanma korkuları olan benim gibileri huzurla huzursuzluk arası biryerlerlede bıraktı. sevinsemmi üzülsemmi bilemedim.
gözden kaçan bir oyuncu da norveçli iben hjejle idi- ki laura rolüne cuk oturmuştu. eh bu isimle de gözden kaçmay hakediyor tabi.
canlı köpeği kaynar suya atarak öldürmek
-
şüphesiz eğer ki hayvanların dini olsaydı şeytanı insan şeklinde hayal ederdi.
(bkz: william ralph ınge)