hesabın var mı? giriş yap

  • oysa ben norveçli balıkçılara yapılmış saldırı olarak düşünmüştüm. bilgilendirici bir tweettir. ufkum açıldı.

  • olay ne kadar gerçektir bilemesem de takıldığım bir nokta var. 1-2 istihbaratçı yakalansa hadi neyse de arkadaş 49 tane istihbaratçı nasıl yakalanır? pilav gecesi falan mı düzenlemiştiniz nedir?

  • burada ayıplanması gereken o peynire alarm takan market değil, buna mecbur bırakmış müşteri portföyüdür. yoksa kim hangi market fantazi olsun diye peynire takmak için alarma ekstra masraf yapmak ister?

    edit: yahu nasıl insanlarsınız mesaj kutumu patlatmışsınız. şu an penire takılan alarmın önemini daha bir farklı anladım. hırsızlığı legal kılmaya çalışan mı ararsınız (10 liraya satılacak peyniri 60 liraya satarlarsa tabi çalınırmış, hakediyorlarmış), sistemi suçlayacağına mazlum insanı suçlama (ve daha buraya yazamayacağım argo ithamları) diyeni mi ararsınız... sanki o peyniri ben 60 lira yapmışım gibi yazanlarınız var gerçekten ne kullanıyorsunuz? ben entry'imde sistemi övmedim, 60 lira peynir çok güzel gidin alın demedim. her entrimde politik bir sorunun altını çizmek zorunda da değilim. bombok bir sistemin bombok bir ekonomik sonucu içinde olduğumuzu zaten biliyoruz. neden politik bir eşeştiri yapmadın diye dm atmanız o kadar saçma ki... buyurun siz yapın. ama sistem bozuk deyip kendi pisliklerinize masum kulplar bulmaya çalışmayın. sistem bozuk zaten diye suçlayalım sistemi, keselim milleti, yağmalayalım marketleri oh ne kafalar ya.

  • 'hastaların battaniyesi eksik, çarşafı yırtık, yastık yok ' bu kısma odaklanmayıp, sadece tek bir cümleye odaklandığınız için bu halde bu ülke.

  • mutsuzluk sebebidir.

    şimdi ben yaşını almış gencecik bir insanım. sofra hazırladığım insan sayısı üç, bilemedin beştir. onlar da arkadaş, eş dosttur. ama az çok tahmin edebiliyorum bu durumun yarattığı mutsuzluğu.

    bir anne var mesela. her gün akşam sofrası hazırlamakla mükellef. zaten sabahtan akşama kadar yalnızlığından çok sıkılıyor. kadının tek mutluluğu akşam yemeğinde ailece sofraya oturup iki çift laf etmek. oğul/kız geliyor, aç değilim diyerek odasına çekiliyor, eş desen bazen geliyor, bazen gelmiyor. gelmeyince de o üç beş tabak, çatal, bardak sofrada piç gibi kalıyor.

    annenin o sofrayı geri toplarkenki yüz ifadesi gözünüzün önüne geldi mi? hah. o işte mutsuzluk. kanımca anne ne kadar aç olursa olsun toplarken bıçak gibi kesiliyor iştahı. ama anne ya işte, ses etmiyor. bir sonraki akşam yemeğini bekliyor.

    ergenken hepimiz yapmışızdır. "yemiycem!!!" diyerek annelerimizi cezalandırmışızdır. bilin ki o cezaların en büyüğüdür.

    sahanda yumurta bile olsa, sofra sofradır sevgili arkadaşlar. siz siz olun, sizin için hazırlanan sofraya herhangi bir zıkkım yemeseniz de oturun. annenin sofrası olur, babanın olur, eşinin olur, arkadaşının olur. ama oturun.

    sofraya hazırlanan emeğin boşa gitmesi şu dünyada beni en çok üzen şeylerden biridir. o sofrayı hazırlayan aç değilseniz size çay da demler üşenmeden. yeter ki oturun.

    sofra evin direğidir.

  • rushmore dağ anıtı keystone yakınlarında güney dakota'da, rushmore dağının granit yüzünün oyulmasıyla meydana getirilmiş devasa bir büsttür.
    heykeltıraşlığı, ilk gutzon borglum tarafından ve daha sonra da oğlu lincoln borglum tarafından yapılmıştır.

    ***rushmore anıtına ait bazı özellikler***

    i)birleşik devletler başkanları (soldan sağa doğru); george washington, thomas jefferson, theodore roosevelt ve tüm dünyanın sempatisini kazanmış, abraham lincoln'ün heykellerinin kafalarının yüksekliği 18 metredir.

    ii)tüm anıtın kapsadığı alan 5,17 km^2'dir.

    iii)anıtın deniz seviyesinden küsekliği 1,745 metredir.

    iiii) baş kısımlarının inşası 1927'de başlayıp 1939'da tamamlanmıştır. heykeller omuzlara kadar yapılmak istenmiş fakat fon bulunamadığı için 1941'de çalışmalar durdurulmuştur. o günkü işçilerden yalnızca bir tanesi şu an hayattadır.

    aldığım capsleri de koyayım tam olsun.

    caps1

    caps2

    caps3

  • giris gelisme ve sonuc taslagiyla anlatacagim olayi.
    amerikada bir ogrenci olarak saclarim erol buyukburc ekolunu yakalamisti. amerigali kizlardan saclar papaz olmus, turk elvis presley ine benzemissin uyarilari aldiktan sonra berbere gitmeye karar verdim. neyse bir berber tavsiye etti birisi oraya gittim.
    boyle modern falan biyer. ama kizlar var 20 civari yaslarda onlar kesiyolar saclari. e dedim bu bizim kuafor metin gibi degil istanbuldaki. neyse oturdum. tras toplam 5 dakka surdu ki turk berberini ozledim o sirada. cay gelecek. geyik muhabbeti donecek. futbol tartismasi yapilacak. hahahihi gulunecek. neyse kesim bitti. erol buyukburc degildim artik ama bir kustum. bu kadar kotu olabilecegini tahmin etmiyorum lakin otisabinin dedigi kadar varmis. 15 dolar sac kesimi ki bir de tip istedi utanmadan. ben de kibarca comak cikardim kendisine (bkz: nah) kredi kartiyla odedim omru hayatimda ilk kez berber parasini.
    ah ah istanbulda sac kesimi, yikama, sakal trasi ve doyumsuz muhabbet sadece 3 milyona maloluyo. anlatamadim derdimi tavuk gotu olsun diyemedim ingilizce. essek trasi olsun diyemedim. tarkan tarzinda olsun diyemedim. arko krem sur, yuzume masaj yap diyemedim. hey gidi.