hesabın var mı? giriş yap

  • dizüstü bilgisayar alacağınıza, dizaltı çorap alın 300-400 tane. denişik denişik giyersiniz ne güzel.

    yazar olduğum için çok şanslısınız sizi gidi köftehorlar..

  • bu ülkenin genelkurmay başkanını terörist ilan edilip, hapse atılmasını sağladılar. sizce öldürmelerine gerek var mı? ama yaparlar mı? sorusuna en iyi cevap, başka bir iddiada yatıyor.(bkz: esref bitlis suikasti)

  • bir arkeolog olarak, nefes kesici bir haber olduğunu söyleyebilirim.

    başlık sahibi süsere de seviyeyi yukarı taşıma çabalarından ötürü teşekkür eder, saygılarımı sunarım. gına gelmişti zeynep bastık’ın eli ayağı vb başlıklardan.

  • yıllardır yapılan şu goygoydan sonra dikkatimi çeken hadise. ulan niye kimse buna takılmıyor anlamadım? hani nerde sokağa dökülen halkımız. biz oraya annanemizi babannemizi emanet ediyoruz lan diye tepki gösteren yok.

    şaşılacak bir durum. çünkü kızlı erkekli kalmak gerçekten de kültürümüzde yeri olmayan bir statü. sanırım halkın dikkatinden kaçmış bu hadise. yoksa her türlü osmanlı torunları bu olayın üstüne giderlerdi.

  • fight club'a döndü lan ülke sayende. sabah takım elbise kravat, akşam biber gazı barikat.

  • benjamin franklin'e atfedilen “demokrasi iki kurt ve bir kuzunun yemeği oylamasıdır." sözü, popülizmin rasyonalizme üstün geldiği zamanlarda duygularımızı okşuyor. peki bu sözün ardındaki asıl fikir nedir?

    buna yanıt verebilmek için, sözün devamını da yazmakta fayda olacaktır. aforizmanın aslı şu şekildedir:

    “democracy is two wolves and a lamb voting on what they are going to have for lunch. liberty is a well-armed lamb contesting the vote.”

    sözün orijini olan ülkeye* baktığımızda, "well-armed"ın metafor olarak kullanılmaktan ziyade, literal anlamda kullanıldığını görüyoruz. bu daha çok günümüzde hâlâ devam eden bireysel silahlanma tartışmaları ile ilgili bir sözdür. bu tartışma bugün her ne kadar salt bir özgürlük tartışmasıymış gibi yapılsa da, problem 18. yüzyıl abd'sinde daimi ordu fikrinin bir double-edged sword olarak görülmüş olmasından gelmektedir. bunun da temelinde, yabancı tehlikelere karşı oluşturulacak olan savunma araçlarının aynı zamanda memleket içindeki bir tiranlığın da aracı olabileceği savı yatar. binaenaleyh, köle isyanları ve amerikan yerlileri bir tehdit olarak görülürken ve daimi bir orduya karşı hakim olan bakış açısı da aşikâr iken vatandaşların gerektiği takdirde milislerini kurabilmelerinin önünü açmaktır 18. yüzyıl abd'sinde hedeflenmiş olan. second amendment ile kongrenin devletlerin milislerini kurma yetkilerine müdahale etmesi engellenmiştir. bireysel silahlanmanın bir "hak" olarak algılanması ise, sonradan ortaya çıkarılmış olan bir yorumlamadır. (district of columbia v. heller)

    bu mühim ayrıntı not düşüldükten sonra, bir demokrasinin, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesi olasılığının her zaman mevcut olduğunu itiraf etmemizde bir sakınca yoktur. popülizmin dünya genelinde yükselişte olduğu bir dönemde de, bu riskin hayata geçişini somut olarak gözlemliyoruz. lâkin demokrasiyi öcü ilân etmekten ziyade toplumu herkesin sesini duyurabileceği şekilde yapılandırmaya özen göstermek daha yapıcı bir tutum olacaktır.

    kurtlar tarafından yenmek istemeyen bir kuzunun ihtiyaç duyacağı silah, yargı bağımsızlığıdır. ifade özgürlüğüdür. bunların öneminden söz edenleri susturmaya çalışanlar ise liberalizme değil, doğrudan demokrasinin kendisine zarar vermektedirler, zira plüralizm yoksa demokrasi de yoktur.

  • habertürk'ün haberine göre eve gelecek kadınlarda iyi bir izlenim bırakmaları için şunlara dikkat etmesi lazımmış bu erkeğin;

    ben de kendimce realiteye bağlı kalarak yorumladım buyrun,

    büyük ikiz yatak (ulan adam kanepede yatıyor)
    kaliteli bir kahve makinesi (sallama çayı bulsa şükreder)
    buzdolabında sağlıklı yiyecekler (öldürmeyecek kadar bayat yiyecekleri yer)
    banyoda temiz ve toplu havlular (beyaz aldığı havlular artık gridir)
    kaliteli tuvalet kağıdı (bim'den aldığı zımparadan farksız kağıdı kullanır)
    canlı bir çiçek (hazır çiçek bile solar o evde)
    büyük camlar (normal pencere camı vardır)
    banyoda temiz lavabo (lavabonun sarılığını domestos bile sökemez)
    ev arkadaşınızın olmaması (minimum 2 tane vardır)
    evinizin bir köşesinde gitar olması (belki ama genelde flüt bile yoktur)
    güzel ve çok sayıda filmden oluşan dvd koleksiyonu (varsa bilgisayarda vardır)
    yatağınızın yanındaki komidinde duran kitap (koltuğun kolunda duran market broşürü)
    yatağınızın temiz ve mis gibi kokan çarşaflarla örtünmesi(ağız suyu kokan nevresimler)
    etkileyici bir spor ayakkabı koleksiyonu (etkileyici 1 tane halı saha ayakkabısı)
    kaliteli mutfak araç gereçleri (kaliteli bir meyve bıçağı takımı)
    sezen aksu cd'si ( bu nerden çıktı lan?)
    duvarlarda ünlü ressamlara ait veya yağlı boya ile yapılmış resimler(eiffel kulesi posteri olur mu? hani behlül'ün duvarında vardı ya)
    aile ile birlikte olan fotoğraflar (belki)

  • 6 nisan 21400 test, 3148pozitif oran %14.71
    5 nisan 20065 test, 3135 pozitif oran %15.62
    4 nisan 19664 test, 3013 pozitif oran %15.32
    3 nisan 16160 test, 2786 pozitif oran %17. 24
    2 nisan 18757 test, 2456 pozitif oran %13.09
    1 nisan 14396 test, 2148 pozitif oran %14.92
    31 mart 15422 test, 2704 pozitif oran %17,53
    30 mart 11535 test, 1610 pozitif oran %13.95
    29 mart 9982 test, 1815 pozitif oran %18.18
    28 mart 7641 test, 1704 pozitif oran %22.30
    27 mart 7533 test, 2069 pozitif oran %27.46
    26 mart 7286 test, 1196 pozitif oran %16.41
    25 mart 5035 test, 561 pozitif oran %11.14
    24mart 3952 test, 343 pozitif oran %8.67
    23 mart 3672 test, 293 pozitif oran %7.97
    22 mart 1758 test, 289 pozitif oran %16.43
    21 mart 2953 test, 277 pozitif oran % 9.38
    20 mart 3656 test, 311pozitif oran %8.50
    19 mart 1981 test, 168 pozitif oran %8.48

    (*toplam test sayısı:
    202.845, toplam pozitif 30.217toplam oran %14.89)
    5 nisan %14.91
    4 nisan %14.83
    3 nisan %14.76
    2 nisan %14.44
    1 nisan %14.68
    31 mart %14.64
    30 mart %14.06
    29 mart %14.08
    28 mart %13.34
    27 mart %11.91

  • acilin isvicreli bilim adami geldi. sana laflar hazirladim oytun.

    gece gece tuz ayran videosuna denk geldim, tasak mi gerçek mi diye anlamaya çalışırken gerçekten makalesinin basıldığını gordum. peer reviewed bir dergi mi emin değilim, öyle çok ikna edici bulgular yok. hadi ikna edici olsa bile yogurt ve tuzun sinerjik etkisi ile bir şey yok. yoğurt niye eklenmis belli değil. madem ekledin, tuzsuz ayran ve yogurtsuz tuzlu su grupları nerede. zaten sonucta da buna değinilmemis. makalede son isim olan oytun kardeşimizin makalenin iceriginden haberi yok mu?
    zaten kurduğu cümle ayri bir sikinti. "otizmde böyle bir sikinti var. ayran ya da tuz tek basina bir sey yapmiyor ama ikisi birlikte zehir oluyor". afedersiniz ama bu nasil embesilce bir yorumdur? sözde kendi cikardigi makaleye göre sadece tuz da otizme sebep oluyor. ee bu adam kendi makalesinden habersiz mi?
    bence habersiz. researchgate'de oytun'un adina tikliyoruz ve görüyoruz ki kendisi her hafta bir makale yayinlamis. agustos ayinda 4 makale var sanirim, resmen cilginlik. kanserden, otizme kadar cok farkli konularda makaleler. bu arkadasin bu calismalarin hepsinde yer alma ihtimali var mi? yok. zaten kendi makalesinin sonucundan bile bihaber.

    sonra dananin kuyrugunun koptugu noktaya geliyoruz. researchgate'de kendi kurdugu "erbas institute of experimental medicine" diye bir arastirma merkezinde calismalarini yaptigini görüyoruz. google'de arayinca böyle bir enstitü ile ilgili bilgi bulamiyoruz. onun yerine söyle bir dergi sitesi cikiyor ilk sayfada.
    https://jebms.org/ journal of experimental and basic medical sciences
    editor-in-chief: oytun erbas

    yayinlanan makalelere bakiyoruz, oytun beyin makaleleri full. adam kendi kurdugu kendi chief editörü oldugu dergiye makale pompaliyor. özetle cok kirli isler dönüyor. benim anlamadigim, doktor olabilecek kadar okumus bir insan nasil böyle islerin pesine düser. bence kafayi yemis olabilir. kim bilir belki de kendi uydurdugu seylere kendi de inaniyor. yakinda kokusu cikar ve bir yerlerinde patlar. insan icine cikamaz diyecegim de adam yüzsüz. yazik.

    edit: bir arkadaş olayı onceden özetlemiş zaten.(bkz: #125364279)

  • toplumda gelişmemiş sinema kültürü yeteri kadar eleştiri üretmediği için filmlerde her zaman aynı kalitesizlikte kalıyor,temel sorun budur.

    ayrıca farklı film türlerine yatırım yok, garanti para peşinde koşan yapımcılar kalitesiz saçma romantik komedi ve komedi gibi filmlerden başka filmlere para yatırmıyor. polisiye, suç,gerilim,gizem,bilim kurgu ya da tarihsel filmleri hakkıyla çekebilecek yetenekli yönetmen de zaten yok.

    hem işi yaparken öğrenenler olsun hem de okullardan gelip yönetmen olmaya çalışanlar olsun yeteri kadar genel kültür ve sinema bilgisine sahip değiller.

    hem yeterince eleştirilmeyen hem de eleştirilince "emek verdik ama biz" biçiminde savunulan filmlerde film kötü olsa da "ekmek parası be abi" biçiminde verile tepkiler bile görülebiliyor. verilen emeğin kalite yaratmaması, ülkenin kültürünün yansımaları ve gelişmemiş eleştiri yeteneği sadece sinemada değil her alanda mevcut.