hesabın var mı? giriş yap

  • olay üniversite yıllarında yaşanmıştır. sene 1999 ya da 2000 tam hatırlamıyorum.

    mevsimlerden kış, yeni yağmur yağmış, sabah 8 civarı. okula gitmek için otobüs durağında bekliyorum. durak okuldan önceki 4. durak. benimle beraber durakta 2-3 kişi daha ya var ya yok. bu sırada etrafımızda bir adet normalde beyaz olan ama kirden artık grileşmiş bir sokak köpeği dolanıyor. ufak süs köpeğini andırdığı ve tehlike yaratmadığı için kimse sallamıyor, dolanıyor kendi kendine. ama köpek ısrarla durak çevresinde dolanıyor, uzaklaşmıyordu. neyse otobüs yanaşır, herkes biner, otobüs tam hareket edecek, o ne, bizim köpek de arkamızdan otobüse atlar. millet şaşkın şaşkın bakarken köpek söföre yanaşır, şöyle bir bakar, sonra otobüsün arkalarına gidip koltuklardan birinin altına yatır. yol boyunca arada kalkar otobüsü falan dolanır sonra tekrar yerine döner. okula gidene kadar otobüs 3 kez daha durup yolcu almıştır fakat bizim köpek hala daha otobustedir. sonunda otobüs okula varır, herkes iner tabii bizim köpek de arkamızdan. bir de ne görelim, okul önünde çimlerin üzerinde 2 köpek daha, bizimkinin arkadaşları, meğer bizim köpeği bekliyorlarmış, hemen kaynaşırlar ve oynaya zıplaya uzaklaşırlar. biz dumur, otobüs kullanan köpek görmüşüzdür.

  • ilki 2 mart'ta, ikincisi ise 12 nisan'da gerçekleşen, bursalıların küçük kıyamet dediği 1855 depremleri ile ardından çıkan yangılar neticesinde evler, dükkanlar, hanlar, hamamlar ve camilerle birlikte osmanlı'nın ilk üç hükümdarının türbeleri de bütünüyle yıkılmış.

    1) bu depreme kadar varlığını beş yüz küsür yıl boyunca sürdüren osmanlı imparatorluğu’nun kurucusu osman gazi’nin (öl. 1324) gömüldüğü* bursa st. elias manastırı’nın şapel kısmı, 1801'deki bursa yangınından iyi kötü bir şekilde** paçayı yırtmış ama 1855 bursa depreminde tamamen yıkılmış. şu anki türbe ise 1863 yılında sultan abdülaziz tarafından yaptırılmış.

    2) aynı manastırda gömülü olan osman'ın oğlu orhan gazi'nin (öl.1362) türbesi de 1855 depreminden sağ çıkamamış ve devreye yine abdülaziz girip yeniden yaptırmış.

    3) miloç obiliç'in 1389'da kosova'da, savaş meydanında hançerleyerek öldürdüğü murat hüdavendigar'ın iç organları, öldüğü yere,*** bedeni ise bursa'ya gömülüp üzerine oğlu yıldırım beyazıt türbe yaptırmış ki 1855, bunu da affetmemiş!

    * tarih geekleri kızmasın notu: osman gazi öldüğü sıra henüz bursa alınmadığından, bursa'ya değil babası ertuğrul gazi'nin yanına söğüt'e gömülür ilkin. iki yıl sonra bursa alınınca ise mezarından çıkarılıp vasiyeti üzerine bursa kuşatması sırasındaki uzaktan kubbesinin parıldadığını gördüğü gümüşlü kümbet ya da aya eliya olarak adlandırılan st. elias'a defnedilir. fakat ilk gömüldüğü yer olan söğüt'te de bir mezar taşı mevcut ki bunun literatürdeki adı için (bkz: makam mezar)
    ** selçuklu sultanı alaaddin'in osman gazi’ye gönderdiği büyükçe bir davul ve de tesbih falan bu yangında kül olup gitmiş mesela.
    *** miloş'un suikasti sonrası osmanlı sultanlarının güvenlik tedbirleri bagalgiri uygulamasıyla artırılmış artırılmasına ama hüdavendigar için artık çok geç olduğundan iç organlarının gömülü olduğu priştina'ya da bir türbe yapılmış ki esasında bu da dedesinin söğüt'teki mezarı gibi bir tür makam mezar niteliğinde.

  • faturaya yansıyanları gerçekten alıcısına ulaştıracaklarını bilsem 50 tl. de yansısın derim ama bu adamlar deprem zamanı çadır satmış adamlar. kimse güvenmez bunlara.

  • bedeli ödenen bir hizmetin asıl amacına uygun bir şekilde uygulanmamasına karşı haklı bir tepkidir. yarın senin başına da geldiğinde usul usul yarım saat beklersin o zaman arabanı.

  • uzun yıllardır var olmayan sistemdir. eskiden normal yazı ile yazar, ayrıyeten güzel yazı yazma dersi diye bir derste el yazısı yazmayı öğrenirdik. birkaç senedir direkt o güzel yazı denen garip yazıyla yazmayı öğretiyorlar ve öğrenciler de bok gibi yazıyor doğal olarak.

  • üniversite son sınıf, artık okul bitse de gitsek modundayız.

    dersin hocası abim. evet bildiğin baya kan bağlısından hem de.

    ne yalan söyleyim sınavdan 2-3 gün önce belki nerelerden çıktığını söyler diye yapmadığım şebeklik etmediğim yalakalık kalmadıysa da adam en ufak bir tüyo bile vermedi. bırak tüyo vermeyi üstüne bi ton da laf yedik ayaküstü. nasıl adammışım da hiç mi utanmıyormuşum, hak hukuk falan filan.

    neyse bu laflar bende yaşar usta'nın fabrikatör adama verdiği ayar etkisi yaptı. yediğim o ayarla arkadaş oturdum 3 gün boyunca bir hırsla çalıştım ama ne çalışmak!

    neyse işte girdik sınava, 90 civarı bi not bekliyorum.

    sınav açıklandı, 100 almışım! lan!

    nasıl kızgınım nasıl atarlanıyorum ama anlatamam. hani adam bana laf koydu ya. bir anda dünyanın en dürüst en vicdanlı adamı oldum.

    ne laflar hazırladım; "ya noldu hani haktı hukuktu niye 100 verdin!!11! neyi hakettiysem onu alırım raad ol, şş" modunda kendimden geçiyorum. tabi arkadaşlar da yanımda. onlara da yaptım havamı "ben bu notu haketmedim arkadaş, içime sinmez" falan diye. dedim gençler bakın şimdi arıyorum hocanızı**, açtım hoparlörü;

    + alo?
    - abi hayırdır? nooldu hakka hukuğa!!1! (kaş göz oynar)
    + ne diyon lan, işim var çabuk söyle
    - sınavı diyom sınavı!?! (kaş göz "hey yavrum hey" modunda)
    + ne olmuş sınava?
    - 100 vermişsin, ben 90 bekliyodum, ben haketmediğim notu alamam!!! (kaş göz halaya durmuştur artık)
    + gerizekalı zaten 100 almadın. sınıfta iki kişi 83 almışınız size göre bütün sınıfı öteledim 17 puan. hatta o puanı da nasıl aldın onu da anlamadım (ekstra 17 puanı duyan sınıf alkış tufanı koparmıştır bu arada)
    - ??!!! 100 almamış mıyım hakkaten?
    + yok almadın nerde sen de o beyin?
    - abi ama..
    + dıııt dıııt dııt

  • 2010 falan. her şey bir anda boktanlaştı. neyse ki boktan günler geride kaldı, şimdi her şey daha da boktan.
    süper yıl.

  • akilda tutulmasi gereken ilk sey tenisi raketin degil sizin oynuyor oldugunuzdur. raket oyununuza ancak bir derece yardim eder, reklamlarin aksine sizi sifirdan iyi oyuncu yapmaz. bu yuzden alacaginiz raketin markasiyla, hangi unlu oyuncunun oynadigiyla, rengiyle ilgilenmek yerine fiziksel ozelliklerini goz onune almaniz gerekir.

    oncelikle markanin cok bir onemi yoktur. esasen dizayn disindaki butun uretim islemleri neredeyse tum bilinen markalar icin (yonexve pro kennex haric) cinde fason olarak yapilmaktadir. ozellikler asagi yukari birbirine yakindir. ufak tefek farkliliklar ise ancak profesyonel oyuncular icin onemlidir.

    hangi oyuncu neyle oynuyor diye takip etmeniz de faydasizdir. federer’in oynadigi raketi almak gibi bir isteginiz varsa, malesef oyle bir raketi federer den baska hic kimseden alamazsiniz. cunku unlu oyuncularin oynadigi raketler her nekadar biz siradan insanlarin dukkandan kolayca satin alabilecegi raketler gibi gozukse de, aslinda tamamen degisik fiziki ozelliklere sahip, oyuncunun isteklerine gore ozel uretilmis, degisitirilmis raketlerdir. o yuzden nadal babolatla oynuyor, sharapova’nin prince i var dusuncesini birakin, sizin icin hicbir anlam ifade etmez bunlar. ki bu oyuncular isterseler tahta sopayla da bizden daha iyi oynayabilirler. raket degil tekniginiz ve kondisyonunuz sizi iyi oyuncu yapar.

    uzun sureli tenis oynamaya karar verdiyseniz, baslangic raketi tabir edilen ucuz raketleri almayin. bunlar pazarlama taktiginden, nasil olur da surumden kazanirizdan baska bir sey degildir. gercek bir raket alin. baslangic icin pahali gelirse, kullanmis raket alin. ustunde catlak, kirik, deformasyon olmadigi surece eski raketin yeniden farki yalnizca kozmetiktir. yeni diye daha fazla para harcamayin. gercek bir raket almaniz hem oyun tekniginizin daha bastan dogru oturmasina yardim edecegi gibi ilerde anlatacagimiz saglik sorunlarini da onleyecektir.

    tenis turnuva kurallarindan once fizik kurallarina gore oynanir ve raket alirken kesinlikle bakilmasi gereken yedi parametre vardir. bu kurallara uymayan raketler sizi yalnizca yanlis teknige sahip kotu bir oyuncu yapmakla kalmayacak, tenisci dirsegi denen illet hastaliga da yakalanmaniza sebeb olacaktir.

    1. agirlik

    hafif raket kotu, agir raket iyidir. raketin agirligi, telleri takilmadan evvel en azindan 300 gram olmalidir. bunun ustune kursun agirliklar ekleyerek, kendinize uygun bir raket yaratabilirsiniz. unutmayin eklediginiz her gram size daha cok momentum ve sert vuruslar olarak geri donecektir.

    2. denge

    raket sap tarafinda daha agir olmalidir (head light). bunu test etmek icin isaret parmaginizi raketin bogaz kismina koyarak dengesini test edin. kafa tarafi (head heavy) agir geliyorsa o raketi kesinlikle almayin. boyle raketler ilk basta daha rahat oynaniyor gibi gozukse de birkac ay icinde tenisci dirsegine yakalanmaniza yol acar.

    3. esneklik (stiffness)

    esnek raketler kolunuzda problem olusmasini onler, daha iyi kontrol saglar ama vurdugunuzda top daha yavas gider. ancak burdaki guc kaybi cok iyi bir oyuncu olmadiginiz surece cok onemli degildir. esnek raket alin. topa vurdugunuzda raketin titremesini hissediyorsaniz ve/veya raketten teneke kutuya vurulmus gibi ses geliyorsa kolunuz zarar gormeden sok emici takin. durum hala devam ediyorsa raketi hemen birakin. titresim dirsegin en buyuk dusmani oldugu gibi duzgun vuruslar yapmanizi da engeller.

    4. yuzey alani

    her nekadar yuzey alani genis raketlerle oynamak daha kolay gibi gozukse de isin asli sizin daha cok hata yapmaniza yol acarlar. genis yuzey alani merkezin (sweet spot) disinda kenar bolgelerden vurus yapma ihtimalini arttirir. boyle bir vurusun sonucu raketin vibrasyonunun artmasi ve dirseginizin zarar gormesidir. evet buyuk bir raketle kisa vadede daha cok topu karsi tarafa gonderebileceksiniz ama oyununuzu gelistirmek istiyorsaniz daha kolay hareket ettirilebilen, kontrolu yuksek kucuk bir raket almaniz sizin icin daha iyidir. bu yuzden 110 dan buyuk hicbir raketi almayin. 90-100 arasi idealdir.

    5. sap

    elinize gore ne cok buyuk ne de cok kucuk raketle oynamayin. gerekirse vibrasyonu emici yeni grip takin.

    6. teller

    cok ucuz tellerle oynamayin. raket kendinden telli geldiyse buyuk ihtimalle en adi materyalle yapilmistir. en uygun zamanda degistirin. teller ne kadar esnek olursa o kadar iyidir. bagirsaktan yapilmis teller en iyisidir ama paketi 40 dolar oldugundan ve iki hafta icinde kopacagindan sponsorunuz yoksa veya babaniz fabrikator degilse naylon tel almaya calisin. kevlar ve aramidden yapilmis teller en kotuleridir. teller oynandikca gerginligini kaybedecegi icin belli araliklarla degistirin. dirsek sagliniz icin telleri cok yuksek gerginlikte taktirmayin. bunun disinda ince teller, kalin tellere gore topu kesmeye daha elverislidir. ama daha kolay koparlar. normal olarak 16, ince olarak 17 telleri secin.

    7. tel duzeni

    sert ve duz vuruslari kolaylikla yapabiliyorsaniz daha sik tel duzenegi olan raketleri tercih edebilirsiniz (18x20 gibi). ancak topu kesmeyi seviyorsaniz ve/veya topspin e daha cok ihtiyaciniz varsa acik telli raket daha iyi sonuc verecektir (16x18 gibi).

  • erkan can'la dandik bi pastanede sigara içtim.

    adamla sadece fotoğraf çekilelim istedim.

    "gel şurada bi yerde çay içelim" dedi.

    kral adam.

  • reklam bombardımanı insan hakları ihlalidir. insanların bilinçaltını çöplüğe çeviren bir zulümdür. bu zulümden kurtulmak için adblock kullanmaya mecbur bırakılmak vahim bir durumdur.

  • hastayım şu çalışıyor ama babasına ihtiyacı yok bu insanların diye humanistliğine. instagram da 1.1 m takipçisi var artık babasına ihtiyacı yok ne demek lan. babası olmasa kim tanır, kim iş verir, kim neden takip ederdi ? babası olmasa nasıl başlayacak o fırsatı ona kim verecekti humanist kardeş ? babasının adı olmasa sosyeteye tasarım yapacak merdivenleri nasıl çıkacaktı hele bi onu söyle bana. insanlar 50 sene çalışıp yamaklık yapıyor da tanınmış soyadları olmadığı için bu noktaya gelemiyorlar, hiç bir şey bilmiyorsan git nişantaşındaki terzileri gez, adam ölmeyi unutmuş hala tırmalıyor orada.

    evet belki hayatının sonuna kadar yan gelip yatabilir ama yapamaz ki çünkü hayali yok, hayal kurmasına gerek olmamış birisinden bahsediyorsun burada, ne isterse hemen kavuşmuş. hayali olmayan insana 1 milyar dolar versen ne yapabilir ki zaten ? dünyanın sonuna kadar yatacak paran olsa ne olacak hayal kuramadıktan sonra ?

    valla kıskançlık falan değil, allah daha çok versin verdiklerini benden almıyorsa sorun yok yani.

    edit buseterim sporlular yesilimi yakip mal mal mesajlarla telefonumun sarjini bitirmeyin. sizi de buse terim ve babasinin egolarini ciddiye aldigim kadar ciddiye aliyorum optum bys

    oha cus editi: olum siz manyak misiniz nasil bir issizsiniz lan yesilim sonmez oldu, karsi arguman sunacagim diye gotunuz yirtilacak. herkese toplu cevap verecegim bunu yaparken de ciddi ciddi parmaklarimi yoracagim sadece bu yazarlarin manyakligi icin yoksa buse denilen hatun hala umrumda degil.

    oncelikle neyi savunuyorsunuz hangi meslegi doktorluk, muhendislik, ogretim gorevlisi ? ulan ciddi ciddi bu meslegin tanimi ne nasil bir uretim soz konusu, yurt disindan elbiseleri toplayip kombin yapmak ne kadar zeka gerektiriyor hele bi anlatin bize ? neymis reklam postu atmak icin iki bin tl istiyorlarmis eeee mal misin verme ? bak istiyorlar diyorsun istiyorum diyemiyorsun he bu rakami sen istiyorsan sana saygi duyarim ama sen bunu diyemiyorsun ki istiyorlar diyorsun, elalemin seyiyle gerdege giriyorsun nasil olacak bu is ? hadi onu da gectim bahsettiginiz kizi turkiye de en cok kazanan sporcunun kizi yani senin su kadar istiyorlar dedigin rakamlara zaten ihtiyaci olmayan omrunun sonuna kadar da para sikintisi olmayacak bir insan. bu demek oluyor ki senin para ornegin buse terim konusunda zaten patates oluyor isin icinde para yok.

    tamam diyelim ki para var o zaman derim ki orda dur yigenim o zaman bu ise baslarken babasinin parasiyla londraya gideceksin dunyanin en seckin kiyafetlerini alacaksin babanin soyadiyla her kapiyi acacaksin sonra ben bu isi para icin yapiyorum diyeceksin oyle mi ? ustune elinde 3-5 binlik cantayla gezeceksin ortalama satis fiyati 50 lira olan bir sirkete koleksiyon yapacaksin ve ben seni basarili bulacam oyle mi ? yahu herseyi gectim kiloyla aldigi kitaplari rengine gore dizip sitesine koydu bu arkadas. icim acidi lan kitaplari rengine gore ayirmak nasil bir saygisizlik o kitaplarin yazarina, hikayelerine, yasanmisliklarina.

    ulan saka gibi ya adam cidden gelmis su kadar reklam parasi istiyor bloggerlar diye savunma yapiyor asafsdadsf

  • yazı detayında çalışmak istemeyen gençlerin çalışmak istemediğini gösteren ifadeler şöyle:

    “… bana lojmanın resmini, mümkünse videosunu atar mısınız dedi. fotoğraf ve video attım. arkasından benden, personel menüsünü de göndermemi istedi. bir başkası, bana otel odası verip veremeyeceğimi sordu…”

    bak sen terbiyesiz gençlere, iş bulmuş bir de düzgün yemek yiyebilecek mi, köpek klübesinde bin kişiyle pislik içinde mi yaşayacak falan bunların hesabını yapıyor!

    yok kardeşim bu gençler adam olmaz, iş beğenmiyorlar, sen köle değil misin ne yapacaksın yemeği kalacağın yeri? ölmeyecek kadar yiyip hastalanmayacak kadar uyuyacak bir yatak neyine yetmiyor?

    tembel gençler, hep tembel bunlar. halbuki afgan gençleri öyle mi? yemek de sormaz yatak da. açın turizmci kodamanlarn önünü ltf.

  • ''futbolcuların saha içinde neler yaşadığını kimse bilmiyor. oraya çıkışımızı, maç içerisinde neler yaşadığımızı, stresi, her şeyi...'' demiş paşam!

    çok yanlış anlamışız biz seni! şu açıklamayı görünce vallahi içim acıdı lan!

    belçika güzeliyle evlen, lamborghini'ye bin, zikin taşağına denk gez, muhabirleri evinden aldır, sahada ve saha dışında her türlü çirkefliği yap, takımına, takım arkadaşlarına ve taraftarına saygı duyma sonra çık 'neler yaşadığımı bilmiyorsunuz' de!

    gerçi suç sende değil! şu karaktersizliğine rağmen sana forma verip arkanda duranda... müptezel seni...

    edit: dünün en beğenilen entry'leri'nden volkan'a sevgilerle...