hesabın var mı? giriş yap

  • kimine göre saygısızlık kimine göre ise değildir. onu tartışmayacağım. sadece ufak bir tüyo vereceğim sizlere. çoğu banka, kartı yanında olmayanlar için t.c. no veya vergi no'yu girerek de sıra numarası verdiriyor.

    hani alışveriş yaptığınız firmalar size fatura kesiyor ya, işte herhangi bir firmanın vergi numarasını oradan bakarak not alın. sıra alırken de o numarayı girip sıra alın. eğer o firma o bankayla çalışıyorsa, sıranız 5 dakikaya gelecektir.

    bizi tercih ettiğiniz için teşekkür eder; yine bekleriz.

    zorunlu edit: bazı bankalarda, bazı görevliler, bazı sorunlu günlerine denk gelindiğinde, bazı uyuzluklar yapabiliyormuş. o yüzden numara alırken bir de normal bir sıra numarası alın da benim kulaklarımı çok çınlatmayın. kahrolsun bağzı şeyler.

  • amatem'e yatırılması gereken alkolik bir şahıs, aday olup yüzde 2 oyun çöpe gitmesine sebep olacak diyorum. neden kimse umursamıyor? koskoca cb olmak isteyen şahıslara psikolojik test yapılması gerekmez mi?

  • diyelim ki deniz ılık olsun, öyle buz muz yok. yazın yüzdüğün gibi deniz. yine de hipotermiden ölürsün, vücudun tüm denizi ısıtmaya çalışıyor olur, balkonda kalorifer yakıp şehri ısıtmaya çalışmak gibi. illa ki vücut ısın düşer yani.

    diyelim hipotermiden ölmedin, yüzmeye çalıştın. yine vücudundaki enerji sınırlı olduğu için bir noktada biter ve kendini su üstünde bile tutamaz hale gelirsin. bütün deniz güvenlik kitaplarında "karayı görmüyorsanız yüzmeye çalışmayın, batan aracın yanında kalın, kurtarma ekiplerinin açık denizde sizi bulmasındansa batan gemiyi/tekneyi ve bulması çok daha kolaydır." diye yazar.

    kendini suyun üstünde tutabilmek için ihtiyacın olan enerjinin olabildiğince uzun süre dayanması için yarı cenin pozisyonunda, elini kolunu, bacaklarını çok sallamadan sakince bekleyebilmek gerekir. bu vücut ısısını korumaya da yardımcı olur.

    diyelim ki deniz ılık yaz denizi, sen de yüzmemen gerektiğini biliyorsun bunların hepsini yaptın. şimdi de susuzluktan öleceksin. hele de dayanamayıp, şaşırıp, düşünemeyip deniz suyu içtiysen daha çabuk öleceksin. başına güneş geçtiyse, vs kustuysan iyice su kaybettin, ölüm iyice hızlanacak.

    yani böyle bir deniz kazası yaşadıysanız, hayatta kalmanın çaresi kurtarılmayı beklemek, ve yapabilecekleriniz sadece sizi kurtarmaya gelenlere olabildiğince uzun süre tanıyabilmek.

    titanik yolcularının buz denizi ortasında şansları yok tabi. diğer aşamaları sıra gelmesi için bile çok soğuk.

  • üniversite mezunlarını asgari ücrete mahkum et, bir de utanmadan karşılarına geçip "fakir, fukara" de. yatacak yeriniz yok be sizin, hiçbirinizin!

  • evrimsel olarak tüm canlılar, hayatta kalmalarına yardımcı olan içgüdüler geliştirir; yiyecek bulmak, hastalıklar ve tehlikeler karşısında pozisyon almak, birlik olmak duygusu gibi. tüm bunlar insanın doğrudan güç istenci ile ilişkilendirilir. çünkü sosyalliği dayatan bir ortamda yalnız kalmak, hayatı tehlikeye atmaktır ve dolayısıyla yalnız olma durumu hayatî olarak korkuya neden olur. yalnız kalmaktan korkan bireyler, bir arada kalmak, daha iyi yaşamak ve daha fazla çoğalmakta öylesine başarılı olurlar ki, var olan en karmaşık sosyal sisteme sahip ve dünyanın coğrafi olarak en yaygın türü olan biz insanlar, toplu olarak bir arada yaşamı keşfetmiş oluruz, ki zaten temelde yalnızlık korkusu dna'mızda yazılıdır.

    insanların bir gruba ait olma, grup tarafından kabullenilme gibi önlenemez ihtiyaçları vardır, çünkü bir grubun parçası olmak hayatla başa çıkabilmenin bir yoludur. yalnızlık, sessiz ve karanlıktır bu yüzden tek olma duygusu ölümü çağrıştırır. araştırmalar, yalnız kalma korkusunun kökeninin bebeklik dönemine uzandığını, tüm bebeklerin ana rahminden kopuş esnasında bir tür anksiyete yaşadıklarını, zirve noktasının ise 8 ile 11. ay arasında gerçekleştiğini lakin anne ile kurulan yeni bağ sayesinde bu kaygının kendiliğinde kaybolduğunu söylüyor. bu bakış açısıyla evrimsel noktaya döndüğümüzde sosyal toplumun bir parçası olmanın itici gücü psikanalitik olarak açıkça görülüyor.

    yalnızlığın kendi içinde türleri vardır. tercih sebebi olmayan yalnızlık duygusu ağırdır. yalnız olmanın içgüdüsel kaygısı şiddetlidir ve diğer endişeleri de besler; belki insanlar tarafından yanlış anlaşılmış, kendisini yeterince ifade edememiş bir birey için sosyalleşmek, dünyadaki yerini kanıtlamak, amacını ve hayatının anlamını bulmakla eşdeğerdir. bu açıdan bakıldığında kişinin zorunlu tecriti, var olmamışlık hissini yaratabilir. garip görünse de, sosyalleşmek beyinde bir tür tehlike ile asimile edilir ve tehlikeden kaçınmak insan içgüdüsünün ve hayatta kalmanın bir parçasıdır.

    tercih sebebi olan yalnızlık türlerinden biri de arthur schopenhauer’un dile getirdiği, üstün zekâya sahip insanların ideal hâlinin yalnızlık, yani sosyallikten bireyselliğe yükseldiği türdür. başkalarının ne düşündüğü, nasıl yaşadığı umursanmayan bu yalnızlık türünde kişi narsisistik yönde bir gelişim gösterebildiği gibi aynı yolda yalnızlıkla bilgiyi pekiştirir, kendisi ile temasa geçer ve yaratıcılığının gelişmesine izin verir; ister sanatsal ister herhangi bir alanda; kişinin evren ile alışverişin temelinde yalnızlık keskin ve nettir.

    diğer bir yalnızlık çeşidi de, ara ara kişinin dünya ile temasını kesme isteğidir. yıllar önce okuduğum bir kitapta, bir zen ustasının doğayı ve dolayısıyla kendisini daha iyi algılamak adına haftanın bir gününü, hiçbir şey yapmama günü olarak belirleyip, o gün, dünya ile tüm bağlantısını keserek kendini disipline ettiğinden bahsediyordu. sanırım herkes meşgul olmaya o kadar alıştı ki yalnızlıkla zenginleşebileceğimizi unuttuk. zira schopenhauer’a göre arkadaş bulmanın temel nedeni de can sıkıntısından kurtulmaktır. ironik. (:

    yine tercihe bağlı olmayan diğer bir yalnızlık türü vardır ki toplumla duygusal bağ kuramamış olmak en bilinen nedenlerindendir. altında psikolojik etmenler yatar. yalnız kalmak sorun olabildiği gibi, toplumla bir arada zaman geçirmek de imkânsızdır. yalnızlığı sevmemek, diğer türlüsünü de becerememek... bana göre en acıtıcı yalnızlık türü bu; toplum tarafından yabani görülme riski, kendini bütünden zorunlu olarak ayırmak... bu bir seçim değil. kökeni, kişi için travmatik bir olay.

    sonuç olarak yalnızlık sessizdir, sizi yargılamaz ve yaşamı bir dış seyirci olarak görmenizi sağlar. yalnızlık sizi memnun edebilir çünkü sizi başkalarına karşı korur; sizi "insanlardan" gelebilecek her türlü kötülükten ve eleştirilerden kurtarır ve dünyanızı özel bir yer hâline getirir. yalnız kalmak istemek bir sorun değildir. aksine çok az insanın keşfetmeyi başardığı bir hazinedir. yalnızlığı seviyorsanız, özelsiniz.

  • ilk tweeti atan aym değil, onun üyesi olan bir kişidir. kurumsal bir kimlik değildir.

    cevap tweeti atan içişleri bakanlığı maalesef tüy dikmiştir. devletin kurumu, sırf süleyman soylu kızıyor diye birini hedef alarak tweet atar mı?

    nerede devlet ciddiyeti? nerede kurumların saygı duyulası güvenilirliği?

    t: içişleri bakanlığı'nın tam bir lise ergeni gibi davranmasıdır.

  • bu soruyu ali ismail korkmaz , abdullah cömert , ethem sarısülük ,berkin elvan somada ölen madenciler , suructa havaya uçurulan gençler , daglicada sehit dusen askerler ve daha sayamadığım onlarca yüzlerce manasız cenazenin abilerine soracak firsati hic olmadi.

    allah aşkına soruyorum size biraz iman sahibiyseniz hiç mi günahıniz yok kardesim. siz yıktığınız vesayetin yerine kurduğunuz rejimin meyvelerini yerken masumiyetinizden ve sorumlulugunuz olmadığından eminseniz , neden korkuyorsunuz?

  • dünyanın en büyük yapay zeka atılımını yapan nvidia'ya karşı suserlerın yalanlamalarını okuyacağımız iddia. üzgünüm jensen hiç şansın yok…