hesabın var mı? giriş yap

  • şu an çalışmakta olduğum firmanın bekleme salonunda bir aday 1 saatten fazla süredir bekletiliyor.
    bu bekletmenin arka planı şu şekilde: görüşmeyi yapacak olan prenses tam 1 saattir kafeteryada. bekletilen kadını zaten işe almayacaklar, pozisyon doldu. bir diğer prenses sadece ilanı kapatmaya üşendiği için her gün en az 2 kişi aynı muameleyi görüyor. sonra bu iki prenses terasta birlikte çay sigara ve bomboş muhabbet.
    herkes işini insan gibi yapsa ihya olacağız bence, her zaman en kolayı sisteme sallamak.

  • öncelikle rahatlıkla söyleyebilirim ki kurlardaki hareketin büyük merkez bankalarının bilanço kararlarıyla (daha yaygın tanımıyla para basma) hiç ama hiç alakası yok. merkez bankalarının bilançolarını trilyonlarca dolar artırmasının piyasalarda ve ekonomilerde önem atfedilecek sonuçları olamıyor zaten bu sebepten dolayı sürekli para basılıyor. günümüzde önemli olan paranın ne kadar değil, neden basıldığıdır. (konu uzar, bu başka entry konusu.)

    güncel duruma gelirsek dolarda önemli bir hareket yok, tl güçleniyor.

    son zamanlarda tl'deki güçlenme daha çok dış kaynaklı, yüksek faiz "carry trade" cazibesini artırdı ve faizlerin uzun süre daha yüksek kalacağı açıklaması tl için olumlu olur/oldu.

    hatırlarsanın geçenlerde enflasyon beklentilerin çok üzerinde geldi ve ileri dönem enflasyon beklentilerini bozdu. üfe, petrol fiyatları ( petrol fiyatlarının en olumsuz etkilediği varlıklardan biri tl) enflasyon açısından hiç olumlu işaretler vermiyorlar; normal şartlar altında tl'i olumsuz etkilemesi gereken bu haber akışı tam aksine tl'nin dolar karşısında önemli bir direnci kırmasına sebep oldu çünkü yüksek enflasyon, yüksek faizde kalıcılık vaat ediyor ki bu da carry tradeçileri sevindiren bir gelişme.( dünyada getiri bulmak çok zor, naci ağbal etkisi)

    carry trade dediğimiz şey basitçe yabancı bir parayı borçlanıp tl alma ve bu parayı faize koymadır diyebiliriz; tl'deki değer kaybı faizden yüksek olmadığı müddetçe(diğer paraların faiz maliyeti yok ve yoka yakın) yatırımcı kardadır hele ki bir trend oluşsa ve bu akım tl'i güçlendirirse kar üstüne kar olur. sene başından beri türkiye'ye bu şekilde giren para yanılmıyorsam yaklaşık 7 milyar dolar oldu.

    soruna gelirsek sonuçta türkiye'ye gelen para "sıcak para" olarak tanımlanan para ve bu para geldiği gibi gidebilir; bu parayı ülkece alınan bir kredi olarak düşünürsek bu süreçte atılan adımlar tl'deki iyimserliğin kalıcılığında etkili olur. finansal istikrarın faydasını yaşayarak görüyoruz ama zaman geçtikçe reel sektörün rahatsızlığı artacak ve doğal olarak faizler sorgulanacak. naci ağbal iyi niyetli ama para politikası gerektiği kadar uzun süre gerektiği kadar sıkı kalacak mı sorusu önemli. benim ne düşündüğüm önemli değil ama döviz hesapları (dth) şimdilik kalır demiyor.

    bunun dışında 2019-2020 yıllarında türkiye'de yabancı sermaye suyunu çekmişti ve kişisel fikrim güven problemi henüz çözülmedi. cds halen 300'lerde, asıl destekleyici olan doğrudan yatırımlarda dikkat çekici iyileşme yok vs. yabancının türk varlıklarına ilgi göstermesi bile piyasaları son derece olumlu etkiliyor fakat yabancının olmadığı piyasalar birçok politik gelişmenin daha hafif fiyatlanmasını sağlıyordu. daha somut ifade etmek gerekirse abd ve avrupa ile olan ilişkilerimiz piyasalar için son birkaç seneye göre daha önemli olacak.

    her senaryoda şu an piyasa tl'e kredi veriyor ve bu zaman iyi değerlendirilmeli. mesela tl'deki güçlenmeyi merkez bankası çok agresif şekilde rezervleri güçlendirmek için değerlendirebilir. hatırlatmak gerekirse çok büyük swap (emanet para diyelim.) stokuna rağmen hem net hem de brüt rezervler zayıf örnekler artırılabilir.

  • başıma bir iş gelmeyecekse, yüksek olduğunu düşündüğüm bir artış oranıdır.

    asgari ücret ile yaşamanın çok zor olduğunu biliyorum, bütün asgari ücret ile çalışanlara kolaylıklar diliyorum ama maalesef bu işin çözümü asgari ücreti yükseltmekte yatmıyor. hali hazırda bir ülkenin çalışan nüfusunun yarısı asgari ücret ile çalışıyorsa orada bir sorun vardır demektir. bu durum asgari ücretin tanımını değiştirir. artık asgari ücret olmaktan çıkar genel ücret olur. asgari ücret daha önce de dediğim gibi en alt sınırdır. teorik olarak asgari ücret ile yalnızca temel giderlerinizi karşılayabilmeniz gerekir. eğer bu ücret ülkenin yarısına verilir hale geldiyse, sorun asgari ücretin azlığında çokluğunda değil, tamamen ekonomi politikalarındadır.

    reel bir örnek vermek gerekirse, bugün büyük bir perakende ticaret şirketi olan bim marketleri'nin (#bimas) yaklaşık çalışan sayısı 40 bin civarındadır. bunların hepsinin asgari ücret ile çalıştığını varsayarsak bu artışın şirkete maliyeti aşağı yukarı yılda 240 milyon tl dir. bim'in yıllık karının 2.1 milyar tl olduğu düşünülürse bu artış şirketin net dönem karına yaklaşık %11'lik bir zarar verir. bu sebeple şirket, maliyetler arttığı için ürünlere zam yapacaktır. bu da enflasyonu zaten artırıp, işçilerin alım gücünde hiç bir değişiklik olmamasına sebep olacaktır.

    bu işin şirket içindeki boyutuydu, bir de bunu genel olarak düşünmek gerekir.

    küçükken herkes en az bir kere, yahu bu devlet borçlarını ödemek için neden para basmıyor demiştir. sonradan az buçuk ekonomi öğrendiğimizde bu durumun enflasyonu patlatacağını öğrendik. şimdi bunu asgari ücretin artışı ile kıyaslarsak, aslında halkın yarısının asgari ücret ile çalıştığı bir ülkede asgari ücrete yapılan artışın para basıp borç ödemekten farksız olduğunu anlayacağız. zira bugün siz herkesin maaşını iki katına çıkarırsanız, otomatikman bütün ürünlerin parası iki katına çıkacaktır. bunu neden söyledim, çünkü halkımızın yarısı asgari ücret ile çalışıyor. eğer abd'deki gibi halkın çok küçük bir kısmı asgari ücret ile çalışsaydı bu dediğim durum olmazdı ancak 80 milyonluk ülkede 40 milyon kişinin maaşını %25 artırırsanız, hem işvereni bitirirsiniz, hem de işçinin alım gücünde hiç bir değişiklik yaratamazsınız.

    kısaca çözüm; asgari ücreti artırmak değil, alım gücünü artıracak ekonomik hamleler yapmak. bu hamlelerin ne olduğu ise yıllardır ekonomistler tarafından anlatılıyor. bir de oturup burada ben anlatmayayım. zaten uzmanlık alanım da değil...

    edit: imla ve harf düzeltmeleri

  • chanel ' den alisveris yapan ile cok farkli dusunen insan tipi. bu ne ya, magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek igrencmis bilmem neymis. merak ediyorum, yun veya kasmir kazak da mi yikaniyor? ya da palto, mont veya saten, ipek bluz mluz de mi yikaniyor? sacmaligin dik alasi. icine sinmiyorsa pamukluyu aldigin donu yikarsin da vik vik magazadan aldigi kiyafeti yikamadan giymek filan diye soylemezsin. bu tiplerin cocuklari da oluyor, gelmis 6-7 yasina ilkokula baslamis, cocuk okulda yemek yiyemiyor agzinda bekletiyor. soruyorsun evladim niye? cunku anasi o gune kadar hep blender'dan gecirip yedirmis, cocuk cignemeyi ogrenmemis. ya da ev disinda baska yerde tuvaletini yapmayi bilmedigi icin cocuk okula altinda bezle geliyor o yasta. bravo! benzer kaygilarin sonuclarina hos geldiniz.