hesabın var mı? giriş yap

  • güzel kız: pardon mehmet akif mahallesi nerde acaba?
    erkek: şimdi şu okulu biraz geçin, sağa dönün, bir beş dakika ile..(kız keser)
    güzel kız: ayy çok şeker yaa gerçekten bunun olabileceğine inandın mı?
    erkek: neyin?
    kız: sana adres sorabileceğime...
    erkek: anlamadım?
    kız: of ya sana adres sorar mıyım ben gerizekaaalı
    erkek: kendinde misin sen?
    kız: üff sanane be salak.

    sonuç olarak yine erkeğin mallığına çıkan bir amaçtır.

  • ortalama türk insanı'nın portresidir.

    - her türlü lüksü dibine kadar kullanıp, ortamlarda mütevazı görünmeye çalışmak,

    - gelenek- göreneklere bağlı, milliyetçi, muhafazakar bir görünüm ile bu kesimin sempatisini kazanarak istediği yere yönlendirmek ve tabi bundan menfaat elde etmek,

    - ideolojisi , niteliği fark etmeksizin maddi güç , mevki , popülarite sahibi iş insanı, sanatçı, siyasetçi, bürokrat ile ''nolur n'olmaz , ileride işimiz düşer'' menfaatiyle iyi geçinmek,

    kısacası omurgasızlığın binbir türlüsünü barındırır.

    tipik bir sakaryalıdır...

  • "biz salağız," demenin başka versiyonu ya da "biz mallık yaptık karambolde ama bununla da övünme yolunu bulduk," çakallığı. (bkz: turkcell)

    kardeşim yeteri kadar dikseydin o çekim noktasını, fazlası neden? ona harcayacağın parayı tut cebinde, kar hanene yaz, konuşma ücretlerini düşür.
    mallığını reklam yapan ilk bunlarda görüyorum.

    sanki türkiye sınırları genişledikçe genişliyor, bunlar da dikiyor da dikiyor.
    fazlasını isteyen yok, yeteri kadar dik, bizi dikme...

  • bu his nostaljinin gerçek anlamıdır ve bilimsel olarak da nostalji hissi olarak geçer. iki türlü gerçekleşebilir. bazen bir etken olmadan nostalji hissine kapılırız bazen de duyular vasıtasıyla.

    etken olmadan oluşan nostalji hissi beynin potansiyel depresyonla ve her türlü kaygıyla baş edebilmek adına rus ruletine benzeyen bir savunma mekanizmasıdır. haftada bir kaç kez nostalji hissine kapılmak genel olarak iyi hissettirirken, aşırısının gelecek kaygısı ve depresyona yol açtığına dair araştırmalar mevcut.

    bu hissin içine düştüğümüzde geçmişi bir bütün olarak ele alırız. çeşitli hatıraları bir araya getiririz, negatif olanları pozitif olanlarla filtreleyerek bütünleştiririz. bu şekilde kendi nostaljimizi oluştururuz. geçmişe dair çok kötü hatıralarımız olabilir ama beynimiz nostalji yaratırken bunları görmezden gelmeyi dener. absürt olacak ama nostalji hissini turşu, kötü anıları da sirke olarak düşünün. sirke tek başına tüketmek istemeyeceğiniz bir şeydir. ancak sirke, turşuya katıldığında diğer tüm malzemelerle beraber ortak, güzel bir tat oluşturur. dolayısıyla sizin için sirkenin değil, turşunun tadı önemli olur. nostalji hissinin yaptığı şey buna benzer. kötü anıları değil onun iyi anılarla bütünleşerek oluşturduğu hissi önemser. nostalji geçmiş hatıraların bir bütünü olduğu için spesifik bir hatıraya da odaklanmaz. sizi hatıralar üzerinde sörf yaptırır bu yüzden tek bir hatıraya değil, oluştuğu dönemlere odaklanırsınız. "eski güzel günler" diye bu yüzden iç geçiririz.

    bizi nostalji hissine sevk eden en önemli etken ise duyularımızdır. özellikle kokular ve müzik, nostaljiyi tetikleyebilir. bunun nedeni, burnun doğrudan duyguların barındığı beynin limbik sistemine bağlı olmasıdır. ortalama bir kişi yaklaşık 10.000 farklı koku algılayabilir ve her biri, bu kokuları farklı deneyimlerle ilişkilendirebilir ve aynı kokuya farklı tepkiler vermesine neden olabilir. koku almamızı sağlayan sistem olan olfaktörün, duyguları işleyen amigdalaya güçlü bir girişi vardır. burada uyarılan hatıralar çoğunlukla iyidir ve daha güçlüdürler. amigdala, limbik sistemin yoğun duygulara ve motivasyona neden olan kısmıdır. kokular doğrudan beynin bu bölümüne yönlendirilir. bu, nostaljinin neden sıklıkla olumlu duygular ile sonuçlandığını bi nevi açıklar. limbik sistem aynı zamanda ana fonksiyonları hem hafıza hem de duyusal güçlendirme olan hipokampusa ev sahipliği yapar. burun, beynin hatıralar ve hisler için çok önemli olan bu iki kısmına bağlı olduğu için nostaljinin kokular tarafından tetiklenmesi çok kuvvetli bir ihtimaldir.

  • yanyana olmayan, 2 kişilik oturma yeri boş kalmış minibüs'e carsafli iki kadin binmesi; kadinlardan genc olanin bos yerlerden birisinin yanindaki adama "kardesim sen kalk bakiyim su boş yere otur, biz de buraya yan yana oturabilelim" demesi; adamin "yahu siz bir oraya bir buraya otursaniza" demesi; çarsaflı kadının "ne yani sen benle bu bacıyı elalemin herifleriyle yanyana mı oturtucan?" demesi; bunun üzerine önden bir bayanın dönüp
    "hanfendi bakın, ben 20 dakikadir bu bayın yanında oturuyorum, hala da bana tecavüz etmedi, buyrun siz de oturun" demesi..

  • moda dünyasında kişiye özel, elde yapılan ve bir tane olan anlamında kullanılır. kumaş, aksesuar hatta dikim aşamasında kullanılan iplik dahi son derece titiz ve özenli bir ön çalışma neticesinde kararlaştırılır ve tasarımın hayata geçmesini sağlayacak tüm bu enstrümanlar kuşkusuz en üst kalite parçalardan oluşur.
    tasarımın yapıldığı kişinin tüm vücut ölçülerine bire bir oturacak titizlikle hazırlanmış kalıplarla kesilen kumaşlar, dikiş konusunda gerçek birer usta olarak nitelendirilebilecek terzi veya terziler tarafından defalarca prova edilerek ve yalnız el dikişi kullanılarak bir araya getirilirler.
    haute couture bir elbise içerisinde kişinin iyi ve göz alıcı görünmemesi gibi bir ihtimal söz konusu olamaz. üretiminin her aşamasında defalarca uzman ellerden geçen bu elbiseler, kişinin vücut proporsiyonunu en iyi ve kusursuz gösterecek dikim teknikleri kullanılarak hazırlanırlar.
    ne yazık ki günümüzde iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıda moda evi tarafından sağlanan bu hizmete ulaşmak, yeterli maddi imkanlara sahip olmanın yanı sıra özel bir sosyal statü ve karizma gerektirmektedir.

  • bilgi sosyoloji ve açıköğretim 2 yıllık mezunuymuş, yani kız torpilli...

    edit: bunu bile eksilemişler, kardeşim sıradan bir üniversitede sosyoloji okuyan kişi teknoloji şirketinde işe giriyorsa torpillidir, bunda kompleks yapacak bir şey yok.

  • sene başında yeni tanıştığım öğrencilere flüt tutmayı gösterirken en öndeki öğrencimin sol elinin küçük parmağını da kullandığını gördüm, uyardım. çocuk geveledi. neden geveliyor diye dikkatlice bakınca anladım ki sağ elinin bir parmağı eksik ve bunu gizlemeye çalışırken ben de onu uyarmışım, bir şey diyemiyor, bir yandan da eziliyor yanlış tuttuğu için. o an dedim allah'ım ne olur bir dakika öncesine dönelim ve ben bu çocuğu uyarmadan önce bu ince ayrıntıyı görmüş olayım. ama olmadı tabii. gözler doldu, boğaz düğümlendi, diğerlerine çaktırmamaya çalışılarak göz kırpıp "süpersin böyle devam et" denildi ama ne fayda. her şeyi geçtim, o çocuk eksik parmağıyla bütün bir dönem en zor parçaları bile flütle çalmaya uğraştı, oysa kıytırık(!) müzik dersi işte.
    demem o ki hatırlandığında bile göz dolduran, iç cızlatan detaylardır.