hesabın var mı? giriş yap

  • ön açıklama: bu entry ekşi sözlüğün bugünkü mahkeme karar tebliğinden sonraki 2. entrysiydi. moderatorler yemeyip içmeyip yine sildiler. şu an silinene kadar 4. entry. bu silme işlemi bu başlıkta bugün 2 kez gerçekleşti.

    tanım: ergen bir hanımefendinin mahkemecilik oyunu

    1. sulh ceza: 5
    2. sulh ceza: 7
    3. sulh ceza: 6
    4. sulh ceza: 6
    5. sulh ceza: 6
    6. sulh ceza: 4
    7. sulh ceza: 5
    8. sulh ceza: 0
    9. sulh ceza: 1

    evet, 2. sulh ceza öne geçti, ama dikkat, 3 ve 4 de peşinde...
    ama 1. ve 5. sulh cezayı da yabana atmamak gerek...

    sulh ceza hakimliklerinin neye göre seçildiği konusunda @buongiorno önemli bir bilgi verdi:
    "aslında aktif olmak değil. mahkemeye tevzi oluyor. yani atanıyor rastgele."
    teşekkürler, bu durumda 2. sulh ceza en şanslısı

    8. sulh ceza yok mu nerde bu devlet!!!

    ----------------------
    ekşi sözlükte kendisi ile bu kadar uğraşılmasının sebebinin küçük (cidden oransal olarak son derece küçük) bir parçası aşağıda yer almaktadır:
    hangi mahkemelerin hangi sayılı kararıyla hangi tarihlerde silindiği derlenmiştir.

    1) 19 haziran 2015: t.c. ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin 18.06.2015 tarih ve 2015/2547 d.iş sayılı kararı
    2) 22 haziran 2015: ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin 2015/2581 d.iş sayılı ve 20.06.2015 tarihli kararı
    3) 24 haziran 2015: t.c. ankara 5. sulh ceza hakimliği'nin 23.06.2015 tarih ve 2015/2525 d.iş sayılı karar
    4) 29 haziran 2015: t.c. ankara 6. sulh ceza hakimliği'nin 23.06.2015 tarih ve 2015/2553 d.iş sayılı kararı
    5) 9 temmuz 2015: ankara 4. sulh ceza hakimliği'nin 2015/2682 d.iş sayılı ve 07.07.2015 tarihli kararı
    6) 10 eylül 2015: t.c. ankara 1.sulh ceza hakimliği değişik iş no:2015/3548 ve 04/09/2015 tarihli kararı
    7) 27 nisan 2016: ankara 2. sulh ceza hakimliği'nin 2016/2423 d. iş ve 26.04.2016 tarihli kararı
    8) 15 haziran 2016: ankara 3. sulh ceza hakimliği'nin 2016/3411 d.iş sayılı kararı
    9) 1 temmuz 2016: ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin 28/06/2016 tarihli ve 2016/3527 d. iş sayılı kararı
    --> 28 eylül 2016 ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin 28/06/2016 tarihli ve 2016/3527 d. iş sayılı kararı(*)
    --> 14 kasım 2016 ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin 28/06/2016 tarihli ve 2016/3527 d. iş sayılı kararı (*)
    --> 22 aralık 2016 ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin 28/06/2016 tarihli ve 2016/3527 d. iş sayılı kararı (*)
    10) 2 şubat 2017: ankara 9. sulh ceza hakimliği'nin 2017/754 d.iş sayılı ve 01.02.2017 tarihli kararı
    11) 3 mart 2017: ankara 5. sulh ceza hakimliği'nin 2017/1333 sayılı d.iş sayılı ve 01.03.2017 tarihli kararı
    12) 16 mart 2017: ankara 7. sulh ceza hakimliği'nin 2017/1631 d. iş sayılı ve 15.03.2017 tarihli kararı
    13) 4 mayıs 2017: ankara 2. sulh ceza hakimliği’nin 2017/3118 d. iş sayılı ve 03.05.2017 tarihli kararı
    14) 23 haziran 2017: ankara 3. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 2017/5150 d.iş sayılı ve 23.06.2017 tarihli kararı
    15) 7 temmuz 2017: ankara 7. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 2017/5524 d.iş sayılı ve 06.07.2017 tarihli kararı
    16) 31 temmuz 2017: ankara 2. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 2017/5790 d.iş sayılı ve 28.07.2017 tarihli kararı
    17) 22 ağustos 2017: ankara 2. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 2017/6774 d.iş sayılı ve 21.08.2017 tarihli kararı
    18) 7 eylül 2017: ankara 6.sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 06.09.2017 tarihli ve 2017/6512 d.iş sayılı kararı
    19) 8 eylül 2017: ankara 7. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 07.09.2017 tarihli ve 2017/6560 d.iş sayılı kararı
    20) 4 ekim 2017: ankara 5. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 02.10.2017 tarih ve 2017/7135 d.iş sayılı kararı
    21) 9 ekim 2017: ankara 3. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 05.10.2017 tarih ve 2017/7635 d.iş sayılı kararı
    22) 11 ekim 2017: ankara 5. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 10.10.2017 tarih ve 2017/7363 d.iş sayılı kararı
    23) 13 ekim 2017: ankara 7. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 12.10.2017 tarih ve 2017/7743 d.iş sayılı kararı
    24) 20 ekim 2017: ankara 5. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 19.10.2017 tarih ve 2017/7585 d.iş sayılı kararı
    25) 27 ekim 2017: ankara 3. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 26.10.2017 tarih ve 2017/8444 d.iş sayılı kararı
    26) 15 kasım 2017: ankara 1. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 13.11.2017 tarih ve 2017/8217 d.iş sayılı kararı
    27) 29 kasım 2017: ankara 4. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 27.11.2017 tarih ve 2017/6949 d.iş sayılı kararı
    28) 21 aralık 2017: ankara 2. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 20.12.2017 tarih ve 2017/9824 d.iş sayılı kararı
    29) 19 ocak 2018: ankara 4. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 18.01.2018 tarih ve 2018/480 d.iş sayılı kararı
    30) 23 ocak 2018: ankara 6. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 23.01.2018 tarih ve 2018/524 d.iş sayılı kararı
    31) 14 şubat 2018: ankara 2.sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 12.02.2018 tarih ve 2018/1172 d.iş sayılı kararı
    32) 1 mart 2018: ankara 2. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 28.02.2018 tarih ve 2018/1801 d.iş sayılı kararı
    33) 14 mart 2018: ankara 3. sulh ceza hakimliği'nin meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 12.03.2018 tarih ve 2018/2108 d.iş sayılı kararı
    34) 2 nisan 2018: ankara 3. sulh ceza hakimliği'nin meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 30.03.2018 tarih ve 2018/2727 d.iş sayılı kararı
    35) 18 temmuz 2018: ankara 6. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 17.07.2018 tarih ve 2018/4936 d.iş sayılı kararı
    36) 26 temmuz 2018: ankara 4. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 25.07.2018 tarih ve 2018/5227 d.iş sayılı kararı
    37) 8 ağustos 2018: ankara 4. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 07.08.2018 tarih ve 2018/5572 d.iş sayılı kararı
    38) 25 eylül 2018: ankara 7. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 24.09.2018 tarih ve 2018/6488 d.iş sayılı kararı
    39) 26 kasım 2018: ankara 4. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko'nun talebi üzerine verdiği 23.11.2018 tarih ve 2018/8665 d.iş sayılı kararı
    40) 3 ocak 2019: ankara 5. sulh ceza hakimliği'nin sabire meltem banko’nun talebi üzerine verdiği 02.01.2019 tarih ve 2019/33 d.iş sayılı kararı

    edit: sabire meltem banko'nun sadece 1 temmuz 2016'da sildirdiği başlık sayısı 128. ekşiciler de boş durmamış öte yandan. başlık listesi için: (bkz: #71171989)

  • sözlük formatına uygun olmayan başlıktır. tıklanmak için yazılan uyduruk haber başlığı gibi başlık atmak nedir? videoyu açmadım, açmayacağım da.

    bir yer ''sözlük''se objektif olmak zorundadır. kişisel görüşlerinizi ekleyerek başlık açmayın lütfen. mevcut başlık, bilmem nerede yaşanan balkon kavgası diye açılırsa objektif olur. bu da sözlük formatına uygun olur. kişisel görüşünüzü girdinizde belirtin.

    ek 1: bu başlığın ilk hali ''sonunda oha diyeceğiniz balkon kavgası'' idi. sözlük duruma el atmış ve yukarıda bahsettiğim şekilde başlığı tarafsız hale getirmiş.

    ek 2: bu kadar beğenilmesini beklemiyordum; demek ki bu tip durumlardan rahatsız olan birçok kişi daha var. girdinin ilk iki paragrafında bahsettiğim durumu açıkladığım başlığı da buraya bırakmak istiyorum sevgili okurlar: (bkz: kişisel görüş belirterek başlık açmak)

  • doğru olduğunu düşündüğüm bir iddiadır. aynı durum donanımlı kadın versiyonu için de geçerlidir. geçen günlerde yetkinreport'ta orta sınıflarla ilgili bir makaleye denk geldim.

    birtakım kalıpların bizi sınırlandırarak düşündürdüğünü deneyimlediğim bir yazı oldu. kendi adıma dar bir kalıba sahip olduğumu düşündüm. çünkü bugüne kadar orta sınıf dendiğinde aklıma gelen hep kendi sosyal çevrem olmuştu. halbuki bu biraz eski bir tanımdı. özellikle özal sonrası, daha doğrusu 12 eylül sonrası, dönemde orta sınıf kavramsal olarak ikili bir yapı kazandı.

    bu makale de ona değindi aslında. orta sınıfın ikili bir yapısı özellikle anap ve akp iktidarları sürecinde bir kesinlik kazandı. 70'li yılların geleneksel refleksleriyle akla gelen üst düzey memur, bürokrat, avukat gibi kariyer mesleklerin çağrıştırdığı orta sınıf ile daha düz memur diyebileceğimiz ailelerden oluşan kesim bu yapıların ilkidir. hatta tanzimat döneminden başlatacak olursak 200 yıllık türk modernleşme hareketinin taşıyıcısı da bu sınıftır. ankara'da çankaya, istanbul'da ise kadıköy, beşiktaş, bakırköy gibi merkezlerde yaşarlar.

    ikinci kesim ise refah yaratma kabiliyeti görece daha dar olan, kasabalardan şehre göç etmiş ikinci nesil ile beraber iktisadî kaynaklara erişiminde artış yaşanan, bir kısmı yerleşik istanbul sermayesinin taşrada bayiliğini üstlenerek bir diğer kısmıysa ağırlıkla inşaat olan türlü gelir dağıtım mekanizmalarıyla gelişerek güçlenen bir orta sınıftır. istanbul'da başakşehir, ankara'da çukurambar gibi semtler bu sınıfın merkezidir.

    ikinci kesimi yaratmak için ihtiyaç duyulan kaynak genellikle ilk kesimin yarattığı artı değer üzerinden sağlanırdı. genellikle diyorum çünkü fed'in deli gibi para bastığı 2008-2013 arası dönemlerde kaynak bu sınıftan değil ucuz dolarlarla borçlanarak bulundu. bunların dışında bir de türkiye'de olmayan bir sınıf var: entelijansiya

    entelektüellerin sınıf olarak oluşturduğu bir sınıfsallaşma hareketi türkiye'de yok ve hiçbir zaman da olmadı, belki 12 eylül öncesinde olmaya çok yaklaşmıştı. zaten 12 eylül öncesinde türkiye'de birçok şey olmaya çok yaklaşmıştı. peki neden yok?

    aslında olmama nedeni geleneksel kentli orta sınıfın gerileme nedeniyle beraber hareket ediyor. türkiye'de gerçek anlamda entelektüel diyebileceğiniz kişi sayısı çok çok az. hatta öyle ki, entelektüel diyebileceğiniz t.c. vatandaşlarının kahir ekseriyetinin türkiye'de yaşamadığını düşünüyorum.

    entelektüel sınıf olarak gelişemiyor çünkü türkiye toplumu modernleşmenin öznesi değil nesnesidir. entelektüel olacak bir insanın yetiştiği aile ve geldiği kültür belirli bir gereksinimler setini zarurî kılar. dolayısıyla entelektüelin içinde yetişeceği ailenin belirli bir maddi olgunluğa sahip olması gerekir ama bu tek başına yetmez. refah yaratarak edinilmiş bir maddi olgunluk gerekir.

    dolayısıyla entelektüelin yetiştiği ailenin bir ya da iki alt neslinin üyesi olması gereken sınıf bizatihi seküler kentli orta sınıftır. bu orta sınıf mevcut iktidara kültürel açıdan en uzak olan toplumsal kesim olduğundan dolayı sürekli bir gerileme içerisindedir. bunun iki sonucunu yaşıyoruz. bunların ilki artan beyin göçüdür. ikincisi ise akamete uğrayan sivil toplum gücüdür.

    2000'lere kadar olan süreçte de beyin göçü vardı ama bu göç daha rafine işlerde oluyordu ve bunların başında da ağırlıkla akademi geliyordu zaten bir entelektüel akademi dışında bir yerde de zor yetişirdi. burada tabii yatırım tercihleri de bir zaruret yaratıyordu. birtakım mesleklerin icrasında ihtiyaç duyulan sabit sermaye yatırımı o kadar yüksek olur ki nitelikli çalışanın tek başına varlığı bir şey ifade edemeyebilir. bu durumda zaten gelişmiş bir ülkeye göç etmek kaçınılmaz olur. fakat doğası gereği bu tarz işler kentli orta sınıfı toplumsal bir cendereye sıkıştıracak kalibrede değildi.

    bu yüzden tek tük entelektüel bu ülkede hala yetişse bile sınıf olarak entelijansiya hiçbir zaman gelişemedi. günümüzde iş daha farklı bir boyuttadır. beyin göçü olgusunun içine direkt olarak kentli orta sınıfla özdeşleşmiş olan doktorluk, mühendislik, akademisyenlik gibi kariyer meslek sahipleri giriyor. bu kuşkusuz ki kentli orta sınıfın gerilemesinin bir nişanesidir. çünkü bu mesleklerden yeteri kadar refah üretimi elde edebilmek için yapılması gereken sabit sermaye yatırımı ve bu yatırımı yapacak iktidar mimarisi içinde rıza yaratılması artık imkansızdır.

    bu şartlar altında gelişecek bir toplumsal yapı içerisinde de akademi ile profesyonel hayat arasına sıkışmış bir insanın kendine uygun bir eş bulabilme ihtimali her geçen gün ortadan kalkar. ben bunu bizzat her gün yaşıyorum. ülkedeki en büyük kurumsal şirketlerden birinde çalışsam da insanlarla aramda derin bir kültürel uçurum olduğunu her an her dakika gözlemlemek mümkün. zihinler feodal, işleyiş katı hiyerarşik, bünyeler tüketime aç, hırslar nirvana...

    bunun için insanları suçlamak da pek olası değil. böyle yetiştirildiler, böyle güdülendiler. sonuçta ortaya konmuş bir toplumsal mühendislik projesinin çıktılarıyız ama insan yine de üzülmeden edemiyor. donanımlı erkek/kadın yok değil var ama büyük çoğunluğu türkiye cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşamıyor. yeteri kadar kültürel/iktisadî üretim yapabilecek sabit sermaye yatırımı çekilemezse de bu donanımlı insanlar ülkeden tamamen kopacaklar. bunlar koptukça bu ülke içinde bu tip insanların yetiştirilmeleri azalarak bitecektir.

  • üzücü olay. ama antalya'ya yolum düşse de yardım etmem. amerika'da oyunculuk eğtimi almak isterse amca o zaman düşüncem değişebilir, gözlerim dolabilir.

  • amk ibnesi kesin, "imamoğlu kazandı, zafer kardeş halkların oldu" bilmem ne diye zırvalayacak, akabinde ysk seçim yenileme kararı alacak, akp'de seçimlere kadar bu ibnenin söylemleri üzerinden siyaset yapacak.
    hep aynı tiyatro amk yeter artık.

  • hakemdi, var'dı bunları geçin. haklı olduğumuz yerler var ayrı konu.

    ben kendi adıma fenerbahçe'lileri tebrik ediyorum.

    as kaleci yok, sağ bekte ferdi oynuyor, takımın en iyi oyuncusu valencia yok, 5 maçta 1 puan almışlar, camiaları birbirine girmiş, sezon başından bu yana oynanan sistemden farklı bir sistemle maça çıkmışlar, 16. dakikada 1-0 yenik duruma düşmüşler, bu durumda 55 bin kişinin önünde sahada 10 kişiyken galibiyet golünü atıp kazanıyorlarsa ben o rakibi tebrik ederim.

  • millet anlamadan saydırıyor, başlığı açan da mal topluluğuna laf anlatmaya çalışırsan böyle olur diyor. arkadaşlar 100 liralık mala %200 enflasyonla 300 lira oldu diyelim, daha sonra 300 liraya 200 lira daha enflasyon olursa ne olur %66 oldu eee ne olmuş oldu enflasyon %200 den %66 ya geriledi heyoooo ama sonuç ne, 100 lira olan mal 500 liraya yükseldi.

  • bazılarının yaptığı şey.

    fiyat-performans-hayat kalitesi olarak da bence doğru olan. yok tribini çek, yok nazını çek, yok dırdırını çek, yok üstüme düştün ceptesin uzaklaşayım, yok whatsapp'ta ne zaman çevrimiçi oldun, yok ilişkiyi sorgulamamamız lazım, dağ gibi adamlar 1.60-1.65 arası cadıların ömür törpülüğü eşliğinde hayatımızı sürdürüyoruz.

    bunu çekeceğine git rusya'nın bir köyüne, olga,irina,natasha,katya bul bir tane. giyim tarzı v.s ilk başlarda rüküş olur ama adapte olunca toparlar hepsini. karşında bir trip yapmak için doğan kadın değil-bir şeyler paylaşılabilecek ''insan'' bulursun. işte kilit kelime ''insan'' bulmak. türk kadını fazlaca ''kadın'' fenomeninin gölgesinde. arz talep dengesi de bunu teşvik ediyor. rus kadınları ise genelde insan. burda herhangi bir kadın ortalama altı bir erkekten bile iltifat alınca arşa değerken, rus çok güzel bir kadın normal bir erkekten iltifat aldığında ''so what?'' tribine giriyor. teşekkürler diyor, konuyu değiştiriyor.

    çok pis bilendim oğlum, ekşi'de yaza yaza türk kadınlarını bitireceğim.