hesabın var mı? giriş yap

  • sevrole camaro araciyla arkadan gelip ondeki araci bicmek suretiyle aileyi yoketmistir. ayrica ailenin bir ferdi uzun sure yogunbakimda yattiktan sonra hayatini kaybetti. kendisinin burnu bile kanamadi cunku araci son modeldi. kaza sonrasi 112'yi aramadi ve saglik incelemesine de girmeyi kabul etmedi. kani alkolden temizlensin diye sucu oncelikle arkadasina yikti, 6 gun sonra ben yaptim diyerek ortaya cikti. bunlarin cezasi sadece 2 yil 8 ay oldu. anladigim kadariyla su an kaldigi yerden devam ediyormus. bir kitap yazip bestseller de olursa hic sasirmam. ayrintilar bilinsin istedim. basit bir trafik kazasi degildi yasananlar zira. bictigi arac sol seritte degil, orta seritte gidiyordu

  • ucuz, pratik, basit ve çok miktarda kahve yapmaya yarayan alet. bir diğer adı ise otomatik drip kahve makinesidir.

    bu makineler percolatorlardan esinlenilerek geliştirilmiştir. çalışma mantıkları neredeyse aynıdır. makineye ihtiyaç duyulmasının sebebi ise percolator, suyun kaynamasını sağlardı ve bu kaynamış su 96-97 santigrat derecede olduğu için kahvedeki acı tatları ortaya çıkartıyordu.
    (bkz: percolator/@ridefort)

    elbette bu istenmeyen bir durumdu ve bunn şirketi ilk filtre kahve makinesini restaurantlar için üreterek yeni bir dönemi başlatmış oldu. aynı zamanda geleneksel bez filtre yerine kağıt filtre kullanmaya da başladı. bu makineyi ilk defa evlere sokan marka ise mr. coffee'dir. bu markanın arkasında ise vincent marotta vardır. marotta yaptığı makinenin isminin duyurulması için yollar arıyordu. bir cumartesi sabahı telefon rehberinden numarasını bulup efsane beyzbol oyuncusu joe dimaggio'yu aradı. marotta, reklam kampanyası için oynamasını istediğini söyledi. dimaggio ise bi golf turnuvasından mr. coffee makinesi kazandığını hatta şuan kız kardeşinin şuan o makine ile kahve yaptığından bahsetti. dimaggio ilk başta ilgilenmediğini söylese de sonrasında marotta onu reklamlar için ikna etti ve mr. coffee, dimaggio sayesinde büyük bir marka değerine sahip oldu.

    yahu ben suyun tanktan kahveye akışına dair birkaç cümle yazacaktım yine tutamadım kendimi. neyse çıkış hikayesi bittiğine göre artık teknik konulara geçebilirim.

    anlatmaya başlamadan önce bir tane resmin elimizde olması işleri kolaylaştıracaktır(filtre kahve makinesi). başta da bahsettiğim üzere çalışma prensibi percolator'a benzer. su ısınır, yukarı çıkar ve kahveye dökülür, filtreden geçip sürahide birikir. peki makinenin altında ısınıp nasıl yukarı çıkıp kahveye dökülür?

    üzgünüm yanlış tahmin, bir pompa yok. aksine oldukça basit ve ucuz bir mekanik sistemle çözülmüş bu problem. şöyle ki resimde görüldüğü gibi su tankına koyulan ılık su yer çekimi etkisi ile ısıtıcı elemana doğru bir borudan akar. ısıtıcıya gelmiş olan bu su ısınmaya başlar, ısındıkça basıncı artar, baloncuklar çıkarmaya başlar. bu da suyun boru içerisinde kahve yönüne doğru yükselmesini sağlar. suyun ilk yükselmeye başladığı yükseklikte de tek yönlü bir valf bulunur. bu valf suyun yukarı çıkışına izin verirken aşağı inmesini engeller. böylece kaynamış olmayan bir sıcak su elde edilmiş olur. ve bu sıcak su yavaşça kahvenin üzerine akar. sonuç olarak güzel bir kahve demlemesi olur ve ortaya lezzetli bir kahve çıkar.

    bu tarz makinelerde bence en iyi sonuçlar kaliteli bir kağıt filtre ile elde ediliyor. çeşit çeşit her bütçeye uygun yüzlerce filtre kahve makinesi var. hoşunuza gideni alıp bol bol kahve içebilirsiniz. ayrıca 1-2 ayda bir kirecini çözmeyi de unutmayınız. (bkz: descaling/@ridefort)

    afiyet olsun!

  • akp'li çıkması yani. haber metnine göre sözleşmesini akp hükümetiyle yapmış, bunca sene uzman çavuşmuş üstelik. torpili de yoktur, kesin.

    ama öyle böyle değil, nasıl temizlediler fetö'yü değil mi hafız! ülkü ocakları bile alkışlamışken son yaptıklarını. korkmadan haykırıyor ak feraset: fetöcüüü.

    (bkz: her taşın altından fetö'nün çıkması)

    son taşı kim atmış lan. * ilk taşın isabet ettiği hangi örgütten çıkmış? sondan ikinci taşın atıldığı kimlerdenmiş? ülkü ocaklarının alkışladığı kaçıncı taşmış? dadaş attı dedikleri kaç gramlık bir taşmış? şeytan taşlayan vardı, o neyden yargılanmış daha önce? polis, tam olarak hangi taşı seyrederken öteki taşlar atılmış?

    ek: bak birden bire neyi hatırladım şimdi. ibda-c ve hizbullahın faili meçhul cinayetlerdeki payını unuttturup, hepsini aha bu lanet ergenekoncular yaptı diyen de ak ferasetti. kovuşturmaya yer yok kararlarıyla bir çeşit fişleme mi yapılıyor, görev süresince rehin mi alınıyor bazı kamu çalışanları diye sormadan da edemedim. şöyle mi: takipsizlik aldın ama adımına dikkat et haaa!

    neyse ki çok zaman sonra değil, bu pazar bu boktan soruları sormayacağımız bir döneme gireceğiz.

  • - ücret beklentiniz ne?
    * siz ikea'ya gittiniz mi?
    - ?? evet gittim
    * bütün mobilyaların üstünde fiyat etiketi var değil mi?
    - evet
    * peki hiç mudo'ya gittiniz mi?
    - evet
    * mudo'da bir ağaç var üzerindeki fiyat etiketini gördünüz mü?
    - evet
    * işte o ağaç benim.

    dur lan sonucu yazmayı unutmuşum: bir, dayak nedir? iki, neden atılır?

  • kucuk olcekli tipik turk esnafidir. alisverise gitmissinizdir ve misal kazak alacaksinizdir. kazagi denersiniz, hosunuza gider ve almaya karar verirsiniz. ancak hemen hemen her turk insani gibi pazarlik yapacaksinizdir dukkan sahibiyle etiket fiyati uzerinden indirim yaptirabilmek icin. olaylar gelisir;

    siz: "bu kazak guzelmis? etiket fiyati uzerinden ne kadarlik bir indirim yapabilirsiniz?"
    esnaf: "valla, biz, bize gelis fiyatiyla satiyoruz bu kazagi" (ic sesiniz: at yalani .... inanani seklindedir)
    siz: "olur mu ya? bu cok pahali. alaman ben bu kazagi bu fiyatiyla. yapin artik bir indirim (israrlar, israrlar, israrlar)."
    esnaf: (imana gelir) "tamam o zaman bakalim ne yapabiliriz" der

    ve hastasi oldugum surec baslar. esnaf, masasinin ustunde duran devase hesap makinesini (devasa hakikatten, boyle kafam kadar, devasa olmasina devasa ancak ironik bir sekilde ancak dort islem yapabiliyor) alir ve diffirential equation cozermis edasiyla bir o tusa bir bu tusa pasar. derin dusunur. ve

    esnaf: "valla en son bu olur, daha azi bizi kurtarmaz" der ve hesap makinesinde cikan sayiyi size gosterir. (ic sesiniz: hani lan size gelis fiyati buydu? seklindedir ve hala inanmazsiniz o kadar cok tusa basip bu sayiyi bulmasina)
    siz: "tamam o zaman aliyorum" der, odemenizi yapar ve iyi gunler dileyerek dukkandan ayrilirsiniz. esnaf ise bir sonraki musterinin gelmesini ve bu baglamda bir sonraki hesap makinesini kullanimini dort gozle beklemeye koyulur.