hesabın var mı? giriş yap

  • "milli takıma alınmadığım için üzgünüm" demek kendi açısından masum ifade olduğu için kullanmaması gerekirdi. bunun yerine, "benim yerime haksız olarak tercih edilen bütün adamların yedi sülalesini *******, hakkımı da helal etmiyorum" dese daha iyi olurdu. herkesin anladığı dilden konuşulması gerekir.

    debe editi: selam. öncelikle böyle sığ bir entrynin debe'ye girmesinden dolayı özür dilerim. ama bana değil sedet'e kızın bununla alakalı. sizlerin bu entry'e oy verip, debe gibi ortalama entrylerin yer aldığı bir listeye sokmasını sedet sağladı. neyse şimdilik geçelim bunu, zaten bu konuda bir yere varamıyoruz ne kadar konuşsak da. kaldı ki yakında kanzuk sözlüğü dürüm yapıp yer.

    bu entry futbol tabanlı olmakla beraber, aslında bu ülkede adam kayırmanın, cehaletin, mayfacılığın, züppeliğin, karaktersizliğin, hırsızlığın her yere işlemesinden dolayı yazılmıştı.

    şimdi bu entry'de konuyu futboldan çıkarın. bir işe başvurduğunuzu ve o iş için yeterince de donanımlı olduğunuzu düşünün. ancak sizin yerinize, o şirkette çalışan bir müdürün çok sevdiği ve beş para etmez bir adamın alındığını düşünün. neler hissederdiniz acaba?

    ve daha bir çok alana çekebilirsiniz bu entry.

    şimdilik saygılarımla

  • yıllarca değişmeyen diyalogtur, hiç bitmesin istenen:

    ortaokul-lise:

    z- ya baba uyuyamıorum sesini kısar mısın tv'nin!
    b-tamam tamam kısıyorum..

    üniversite:

    z- offf baba yaa şu maçın sesini kısar mısın, ya sınavım var sabah!
    b- tamam uyu kızım sen kısıyorum.

    uzamış akademik kariyer:

    z- ya baba şu adamların sesini keser misin artık
    b- ya zel ama saat daha 22.00!
    z- valla baba onu ilkokuldayken uykudan önceden hemen sonra uyumak zorunda bırakıp, alıştırmadan önce düşüncektiniz, uyuyamıyorum ya bu evde, uyuma özgürlüğüm yok!

    kendi eviniz olduğunda:

    z- baba... (sırıtır)
    b- (gülümser) tamam kısıom evladım, uyu sen sabah erken gidicen!

    dünyada çocuklarına hizmet etmekten keyif alan ender insanlarından biriyse, kalbinize sokmak istediğiniz bir baba ile gerçekleştirilen diyaloglardır...

    edit: o kadar oylandı ki buradan sesleniyorum kendisine “ seni seviyorum baba”....

  • ---- lütfen doktora mail atmayın ----

    rene pretre şu an noel tatilinde. kendisine 4 ocak tarihinde ulaşmamın mümkün olduğunu biliyorum.
    yardım talebimizin antipatik görünmesi en büyük endişemiz.

    ---- lütfen doktora mail atmayın ----

    sözlük. bana acilen gereken kişi. özellikle lozan veya civarında yaşayanlardan rica ediyorum.

    evvela tanım:
    çocuk kardiyolog cerrah. alanında başarılı bir doktor.

    ihtiyacımın sebebi ise:
    kızım kalp hastası (şu an 4 aylık) ve ameliyat olması gerekiyor. rene pretre şu an lozan'da aktif çalışmasını sürdürüyor. fakat 2 haftalık noel tatiline çıktığı için ulaşım sorunumuz var.
    çocuk kardiyolojik cerrahisi konusunda ciddi tecrübelere sahip. bizim bebeğimizin ameliyatı için tecrübesi ve bilgisi oldukça üst seviyelerde. (ekonomik veya fon şeklinde bir beklentimizin olmadığını özellikle belirtmek istiyorum).

    rahatsızlığımız çift çıkış sağ ventrikül. şimdi okuyan cerrah veya kardiyologlar muhtemelen "bu türkiye'de yapılabilir" diyecektir. maalesef damar mesafesi oldukça açık olduğundan tek ventrikül ameliyatı tavsiye ediliyor. bununda 14-15 yaşlarında başlayacak sorunların önüne geçemediğini sanırım işi bilen herkes biliyor. tek ventrikül ile gidersek 20-25 yaş aralığında kalp nakline kadar gidebilecek sorunlara gebe kalabiliriz.

    bu sebepten ötürü erişim sağlama konusunda zorlandığım, dil yetersizliğim sebebi ile sekreteri ile görüşemediğim ulaşmam gereken doktor.
    lozan'da yaşayan sözlükçülere duyurulur.

    http://www.cardio-vascular.chuv.ch/…ce-medecins.htm

    zorunlu edit:
    bazen sadece dua edersin. sırf derdini net biçimde senin için dile getirdiğinden (bkz: #47927377) (elbette son paragraf hariç).

    edit 3:
    arkadaşlar,
    ılgi ve desteğiniz için sonsuz teşekkürler.

    görünen o ki rene pretre'ye noel tatili sebebi ile ulaşmak mümkün değil. dini tatilini yaşamak en doğal hakkı.
    4 ocak tarihinde iş başı yapacağı kesin. sanırım o tarihe kadar beklemek dışında başka bir seçenek yok.

    edit 4:
    iletişime geçilen kişi. süreç başladı. herkese sonsuz teşekkürler.

  • yalnız yaşamanın en sikindirik korkusu. kargoya internetten baktım dağıtımdaymış. şimdi tuvalete girsem adım gibi biliyorum ki pantolonu indirir indirmez zil çalacak ve 10 saniye içinde o zile bir tepki vermezsem kargocu çektirip gidecek ve o kargoyu almak için kargo şirketine kadar yürümek zorunda kalacağım. hem de o kargonun tekrar kargo şubesine ne zaman gideceği belli bile değil. amk ben böyle işin.

  • testosteron seviyesi sürekli düşüyor.

    80lerde 60 yaşında ölçülen testosteron seviyesi bugün 40larda ölçülüyor

    https://www.healio.com/…estosterone-levels-observed
    https://academic.oup.com/…/article/92/1/196/2598434

    https://cdn-images-1.medium.com/…vx9sprdi1uduq.jpeg

    özetle evet eski erkekler daha çok erkek idi. bugün normal kabul edilen testosteron seviyesi, 30-40 sene önce "yetersiz" denerek tedavi ediliyordu.

    edit: oo nays debe. debeye layık bi entry olsun madem.

    dur az daha bilgi verelim.

    bakın mesela -

    20-34 yaş arası erkeklerin "grip strength" yani bir şeyi tutup sıkma gücü ölçüldüğünde, 1985'te 53 kg güç uygulayabildiği görülürken günümüzde bu ortalama 44kg.

    yaw sıkmayıversin ne olacak? diyeceksiniz ama sıkma gücü ve genel olarak sağlık arasında güzel bir korelasyon var. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18489802/ - 45 makaleye bakan meta-araştırma diyor ki ne kadar kuvvetli sıkarsan o kadar sağlıklısın, prematüre ölüm riskin düşük, ameliyat olursan komplikasyon olasılığı daha az vs. vs.

    ya da sperm sayısı - 17% daha düşük 1980lere kıyasla 2014te yapılan araştırmaya göre.

    bunların sebebi olarak ne gösteriliyor?

    işte orası karışık.

    obezite zaten bir faktör. ne kadar egzersiz, ne kadar rekabetçi spor (dota değil), ne kadar fiziksel efor, testosteron o kadar yükseliyor.
    bunun en büyük katkıda bulunanı ise yediklerimiz.
    özellikle 80lere gelirken kabul edilen kolesterol-kalp hastalığı arasındaki (gerçekte olmayan ve ancel keys isimli bir akademiğin hatalarla dolu 7 ülke araştırmasına dayanan) bağa dayalı diyet değişiklikleri ile azaltılan hayvansal gıdalar ve yerine konan basit karbohidratlar, şekerli gıdalar ve hidrojenize yağlar obeziteyi ve alakalı hastalıkları uçurdu.

    https://eathropology.files.wordpress.com/…giant.jpg

    konuyla ilgili daha önce yazmıştım (bkz: epidemiyoloji/@moresk)

    bu hakim görüş sebebiyle et yemenin sağlıksızlığına, vejeteryan beslenmenin sağlığına dair kampanyalar sebebiyle daha çok tüketilmeye başlayan soyalı ve mısırlı gıdaların tüketiminin artması obeziteye katkıda bulundu.
    konuyla alakalı biraz da (bkz: veganizm/@moresk) de yazmıştım.

    öte yandan beslenme bu işin tek suçlusu değil.

    zira şöyle bir bulgu var - testosteron seviyesi ortama göre tepki veren bir hormon.

    dışarıdaki insanlarla benzer bir diyetle beslenen erkek mahkumların testosteron seviyesinin yükseldiği görülüyor. rekabet, stres arttıkça hormonun arttığını düşünürsek, günümüzün sosyal kültürü bu tür davranışları "toxic" olarak belirlediği için erkeklerin testosteron hormonu salgılamasına gerek kalan durumlar da azalıyor. bunu iyi ya da kötü olarak değerlendirebiliriz tabi ki.

    öte yandan görece daha yüksek testosteron seviyesinin daha düşük kalp hastalığı riski ile ilişkisi var https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18040028/

    düşük testosteronun algı ile ilgili testlerde daha düşük performans gösterdiğine dair araştırma var
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9647934/
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10523014/

    yine alakalı olarak alzheimer riskini artırmasıyla ilgili araştırma var :
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26154489/

    şu araştırmada da testosterone tedavisinden sonra düşen depresyon belirtilerine dair : https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc5209560/

    "ee ne yapacaz?"

    tedavilik durum olup olmadığını öğrenmek için test yaptırın.
    tedavi lazımsa zaten doktor yapar.

    dogal olarak artırmak için önce "aromatase ınhibition" kavramını öğrenin. bu mekanizma östrojen üretimini azaltan bir mekanizma. ilaçlarını yapıp kadınlara veriyorlar vs.

    bunu en cok yapan doğal yiyeceklerin başlıcaları kırmızı şarap, yeşil çay, kakao, kahve.

    kaslı olmak testosteronu artırıyor bunu demiştik.
    agır şeyler kaldırın. protein yiyin. kaslarınız büyüsün.

    d vitamini.
    güneşe çıkın, gerekirse yağlı fısfıs d vitamini takviyesi alın.
    şimdi burada önerilen miktar aslında düşük gibi
    https://www.mayoclinic.org/…le%20over%2070%20years.

    yetişkinler için 600 iu diyor

    ama testosteron yükselmesi açısından da bakan şu araştırmada 1 yıl boyunca 3000 iu alınmış.
    https://www.thieme-connect.com/…1055/s-0030-1269854

    özetle elinizi korkak alıştırmayın. zaten 1 fıs 1000 iu genelde. 3 tane bas bişey olmaz. zaten korona morona o açıdan da lazım.

  • ağlayan çocuğunu susturmaya çalışırken topu başkasının üstüne atan kadındır. bazen bu "abi" kısmına amca, teyze, abla da gelebilir ama genelde abi diyorlar sanırım.

    ağlayan çocuğunu susturmaya çalışan kadın, "bak abi kızıyor" diyerek şaşkın bebek suratını, yüzüne çevirdiğinde at hırsızı gibi hissediyor insan kendini. ben de "ehe yok ya kızmıyorum" diyorum böyle durumlarda. sıçsın ağzına, bana ne; ben niye kötü polis olayım. bak abi kızıyor bak abi kızıyor diyerek bebeğin suratını iyice yaklaştırıyor suratıma. şaşkınlıktan gözbebekleri iri iri olmuş bebekle birbirimize bakakalıyoruz. diyecek bir şey de bulamıyorsun; tam bire epic fail.

  • piç erkeklerin dağıttığı kadını teselli eden, kaprisini çeken, onu yeniden ilişki hayatına döndüren erkeklerdir. dert çekerler. kimi kızlar buna değer verir o veya o tip erkeklerle ilişkiye devam eder. kimisi ise hak ettiğinden fazla değer verilmesini kaldıramadığından yeniden kendini değersizleştirecek bir piç erkek peşinde koşacaktır. dolayısıyla çoğu terk edilir veya aldatılır.
    efendi erkekler piç erkek olmak istemez. piç erkeklerdeki karaktersizlik, yüzsüzlük zaten adamın yaratılışına ters. sadece onlar gibi daha fazla beğenilmek ve hayatlarında güzel kadınlar olmasını ister. çünkü yırtık olamadıkları, reddedilme konusunu gurur ettikleri için kolay kolay kızlara açılmazlar.
    piç erkekler her ortamda rahattır. zaten olayın doğasında sıcakkanlı olmak vardır. ayrıca karşıdakine kendini beğendirme derdi yoktur. kızları iyi çözdüğü için yeri gelir karşıdaki kadına hayvan gibi davranır. çünkü kızı geri nasıl ikna edeceğini iyi biliyordur. yalan söyleme konusunda aşırı uzmandırlar. karşıdaki kızın ilgi alanı neyse alakası olmadığı halde onun da ilgi alanı buymuş gibi davranır. hepsi de kendilerini tatmin ettikten sonra kızı yüz üstü bırakmaktan çekinmezler. sıradaki gelsin.
    efendi erkek karşısındaki kıza baştan değer verdiğinden çekingen olur. sürekli ya beğenmezse, hoşuna gitmezsem korkusuyla nasıl davranacağını bilmez. her hareketinde kendini rahat hissetmez. biraz zaman verilirse, karşıdaki kadının gerçekten onu istediğine inanırsa daha sıcakkanlı olacak ve içindeki gerçek eğlenceli, konuşkan adam ortaya çıkacaktır.

  • akp nin son icraatı. bunlar garibana düşman, onu biliyoruz da . gariban da inadına onlara oy veriyor.

  • öncelikle feyyaz şive komedisi falan yapmıyor. feyyaz'ın iyi olduğu konu durum komedisi bölümü, deadpan humour ana bilim dalıdır. yani içinde bulunduğu saçmasapan ve absürt bir durum karşısında ciddi yüz ifadesiyle olayları ele alma komedisi. bunun geçmişteki en iyi temsilcisi buster keaton'dır ve eminim feyyaz'ın komedisini de etkilemiştir. ayrıca feyyaz'ı komik yapan diğer bir unsur da sahip olduğu fiziksel tip bence. adamın mizahı, ağzından dökülen kelimeler ve fiziksel özellikleri ile bir bütün oluşturuyor. "ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım" soru cümlesini ilkkan kursa komik olmaz ama işte yılmaz sorunca komik oluyor. feyyaz'ı komik ve absürt yapan şey "bak kutay, bugün sen arı olabil diye çok büyük bedeller ödendi" derken, bunu 6 yaşında bir çocuğa eğilip kararlı gözlerle ve tüm benliğiyle inanarak söylemesinde gizli.

  • 1932 doğumlu rus astrofizikçi, fizik ve matematik bilimleri doktorudur. ünlü kardaşev kademeleri teorisini ortaya atan bilim adamıdır. galaktik uygarlıklar için ortaya attığı üç kademe vardır. bugünkü kardaşev kademeleri beş kademedir. ilk üç kademe ünlü fizikçi nicolai kardashev tarafından öngörülmüş, diğer iki kademe günümüz fizikçileri tarafından eklenmiştir.

    ne kadar teoride desek gerçek olabilme ihtimali olsa keşke. bu kademelerin gerçekleşebilmesi için devasa enerjiye ihtiyaç duyulduğu aşikar. zaten sonradan eklenen beşinci tip uygarlık bana günümüzde tasvir edilen tanrı gibi olabilmeyi çağrıştırıyor.