hesabın var mı? giriş yap

  • doğruysa skandaldır. 30 cmlik rambo bıçağıyla silahsız bir adamı kalbinden bıçaklamanın cezası dünyanın her yerinde en az 20 yıldır.

  • babamın mezar taşına koyduk biz. henüz qr kodunun açtığı linki aktif etmedik lakin o linkin domainini satın alıp rezerve ettik. bu siteye babamın hayatından kesitlerden oluşan hoş bir kolaj yapacağız, onu tam olarak hatırlatayamayan tanıyamamış torunları yıllar sonra bile kabrinin başına geldiğinde onun hakkında biraz da olsa görsel olarak anımsayabileceği bir şey olsun istedik.

    görsel

    edit : isimler mozaiklendi.

    debe editi: o kadar güzel mesajlar ve temenniler aldım, beni, babamı hiç tanımamış insanlar içtenlikleriyle samimiyetleriyle yazdılar, yüreğime dokundular, acımı paylaştılar. aradan kaçan bir kaç çürük çarık nezaketsiz insanı dahi görmezden gelircesine okudum yanıtladım hepsini.. her ne kadar "sözlük çok bozdu" dense de, burada halen yürekleri güzel yüzlerce, binlerce insan var, biliyordum tekrar gördüm tecrübe ettim ve bu beni çok mutlu etti, siz de bunun farkında olun isterim, kötülükleri negatiflikleri değil pozitif, samimi-içten insanları görün isterim çünkü tahmin edilenden çoklar ve içten iyi insanlar.. saolun varolun dostlar, iyi ki varsınız..

    babamın mezar taşında yazan şu sözü de yazmak yerinde olur diye düşünüyorum;

    "dürüstlük ve iyiliği hayat felsefesi edinmiş canımız babamız, "her şeyden önce iyi insan olun" öğüdün senden bize en büyük mirastır."

    huzur içinde uyu canım babam..

  • geç? kime göre neye göre geç sen bana onu söyle hele.

    haftanın 2 günü hastanede nöbetçi olan bir sağlıkçıyım belki. belki gece çalışan bir özel güvenlik işçisiyim. barmenim, ikinci öğretim okuyan bir öğrenciyim belki.
    gecenin bir saatinde rahatsızlanan akrabamın, arkadaşımın yanına sırf cebimde taksi parası olmadığı için gidemedim belki hatta.
    hepsini geçtim, sikimin keyfine göre barlarda demleniyorum, sürtüyorum sana ne lan?
    kamu hizmetlerini senin mesai saatlerine, komşu/akraba gezmelerine göre mi ayarlamak zorundayız? normal olmanın kıstası senin uyku düzenine göre mi belirleniyor a benim kınalı cahilim?

    işini gücünü yahut keyfini geceye göre düzenlemiş bir insan elbet otobüs seferi isteyecek o ''geç'' saatlerde.

  • * sarı ışık, gizli aydınlatma.
    pastel tonlarda abajurlar... tablo, dolap, kitaplık ve ayna üstü aplikleri... mutfakta tezgah üstü, aspiratör içi gizli aydınlatma...
    (kuyumcu vitrini gibi spot aydınlatma ya da saray gibi tepeden şangır şangır avize olmaması.)

    * panjur.
    yarı indirilmiş panjurun altından ve profil eklenti deliklerinden hafifçe sızıp perdeye vuran tatlı gün ışığı.

    panjurda kıl fitil kullanılması. rüzgarın panjurda zangır zangır ses çıkarıp şu güzel huzuru bozmaması.

    * mutfak veya çalışma odası gibi alanlarda pencere ile uyumlu renkte kalın, ahşap jaluzi...
    (orta halli mahalle kuaförü camı misali ince aleminyum jaluzi kullanılmaması.)

    * güney bölge şehirleri ve güney batı cephelerde blackout perde (karartma perdesi). tül perdelerin de gri(çok açık gri)-mavi gibi soğuk tonlarda seçilmesi.
    güneş ışığının evi cayır cayır yakmaması.

    * pencere ve balkon kapılarında ahşap görünümü...
    doğramanın ya duvar rengine yakın tonlarda ya da parke ve oda kapısı tonlarında seçilmesi.

    * çıtalı pencere, çıtalı balkon kapısı. (masal evi stayla)

    * kapı, süpürgelik ve parkelerde ofis ortamını, devlet okulu müdür odasını anımsatan doku ve tonlar kullanılmaması.

    * kum beji, fildişi, çakış taşı, deniz kabuğu, somon veya şampanya gibi renklerde duvarlar.
    farklılık katmak isteyenler için; kitaplık arkası veya televizyon ünitesi arkası tek duvar, yatak odasında yatak başlığı arkası tek duvarda parlement mavisi gibi koyu bir seçim.

    * oturma grubu, perde, halı gibi ana elemanlarda boya badana renginin tonlarının kullanılması, cart curt renkler olmaması.
    (bkz: tonsürton)

    * oturma rahatlığı...
    koltuk sırt yüksekliği ve oturma yeri derinliğinin ev halkı boy ortalamasına uygun olması.
    koltuk ve sandalyelerde kaliteli sünger kullanımı.
    ayak uzatma pufu (ayak uzatma taburesi).

    * yayıntı toplayıcı dolaplar.
    dolap ve kitaplık renklerinin duvar ya da parke tonlarının devamı olup göz yormaması.
    dolapların parça parça kapaklı, çekmeceli, karışık görünümlü değil de yekpare kapaklı, sade görünümlü olması.

    * köşe kamuflajı.
    çokgen ya da oval dönüşlü köşe dolap ya da kitaplık ünitesi,
    köşeyi kamufle edebilecek tasarıma sahip bir lambader... gibi...

    * süs için kullanılan nesnelerin incık cincik küçük küçük değil de ortalama büyüklükte parçalar olması.

    * beyaz duvar- siyah mobilya gibi hızlı geçişler, her an bir yerlerden bir yeni gelin çıkıp sunum yapacakmış gibi görünen pembe ve mavi tonlar kullanılmaması...

    * bu ortamı çok monoton bulanlar için tablo, yastık ve süs nesnelerinin dikkat çekici renklerden seçilmesi. misal; turuncu ya da kırmızı... macaw papağanı canvas baskı ya da yağlı boya tablo gibi...

    * mutfak dekorasyonunun "acıktıysan dışardan söyle" dercesine soğuk, boş, bembeyaz, modern ve minimalist olmaması.
    mutfak dekorasyonunun "her gün 3 öğün 3 çeşit yemek pişiyor, işimiz gücümüz aklımız fikrimiz yemek, mutfaktan çıkmıyoruz" dercesine klasik, boğucu ve karışık olmaması.
    ikisinin ortası bir yerlerde bir tarz.

    * ortamın bebek, çocuk ve evcil hayvan odaklı olmaması.
    salonda yaşam alanı olacak diye kreşte oturuyormuş gibi, kediler eğlenecek diye pet shop'ta yaşıyormuş gibi hissetmemek.

    * ufak tefek gürültü patırtı önleyiciler;
    çekmecelerde frenli yanaklı çekmece rayı
    dolap kapaklarında frenli (yavaşlatıcı) menteşe
    yerden tavana ray dolap kapaklarında üstten askılı, frenli sürgü sistemi ve kıl fitil
    sessiz klozet kapağı

    * dış kapı zili.
    siren misali panikletmeyen
    ruh emici bir gürültü yaratmayan
    80'leri, 90'ları hatırlatmayan (bkz: kuş gibi çalan kapı zili)
    ses düzeyi ayarlanabilen (sıfırlanabilen), çalma süresi kısıtlanabilen... zil... kalp biz...

  • diktatörünün yaşadığı sarayın toplamda 13 özel uçağı varken, yangın söndürme uçağı olarak envanterinde sadece 2 kayıtlı uçağı olan ülkedir. oysa;
    "bizi kıskanıyorlar" diye her yerde demeç verdiği yunanistan'ın 27 faal uçağı vardır.

    2 yıl önce kayyum atadığı hava kurumu'nun pilotlarını teknisyenlerini işten çıkarıp, kuruma ait 5 yangın söndürme uçağını da çürümeye bırakmıştır.
    çünkü ihale ile rusya'dan 3 uçak kiralayıp günlük 1.3 milyon tl ödemek hoşuna gidiyordur.

    ülkesinin diyanet kurumuna milyonlarca bütçe ayırıp ormanlık alan olarak bir hayli fazla olan ülkesine bu ihaneti yapan diktatör, yağmur duasına çıkıp pek ala yangınları söndürmeye niyetli de olabilir.

    tarifeli uçağa binmeyi itibarsız sayanların ülkesi burası, ama yangın söndürme uçağını da kiralayan ülke aynı zamanda evet.

    neyse böyle ülkeler de var işte. bizim ülkemiz gibi herkes yerli uçak araba yapıp, uzaya falan çıkmaya niyetli değil anlayacağınız.

    şükredelim. amin

  • evlerinde ilk kez misafiriz banyoya gireceğim baktım su kaynar “anne bu nasıl ılıştırılacak” dedim “ha ona öyle gir alışırsın kızım, soğuk suyu ben bilmiyorum” dedi. kendi evinde insan suyun yerini bilmez mi? öyle yıkanması imkansız o kadar sıcak, neyse kayınpederi bekledim ona sordum bana hemen diğer vananın yerini gösterdi. az aptal olsan kadın bildiğin haşlayacak.

    yazlıkta 10 kişiye yemek yapıyorum, çocuk da 3 yaşında bahçede oynuyor, bi geldim mutfaktan ki açmış bahçe kapısını gitmiş. “anne gördün mü oğlanı” “yok ben gazete okuyorum senin çocuğun ya dikkat etmedim” dedi.

    kendi düğünümde şarkı söyledim ben, bir gün tv da müzik programı izliyoruz. “senin sesin nasıldır” dedi bana. “anne düğünde söyledim ya nasıldı” dedim “ne bileyim iyi olsa aklımda kalırdı kötü olsa da kalırdı demek ki vasatmış” dedi.

    oturuyoruz yan yana birden işaret parmağıyla sırtımı dürttü, ne oldu anne dedim hayırdır, “kıyafet mi katlanmış yoksa etin mi taşmış ona baktım, etin taşmış” dedi.

    daha bunlar gibi onlarca say say bitmez.

    vicdan yok, sınır yok, şefkat yok.

    değil kayınvalide evlat olsa sevilmez.

    edit: eltime anlattığım dedikodularla debeye girmiş olmam çok komik oldu:))

    eylem tok ve oğlunu unutmayayım burası muz cumhuriyeti değil.

  • işte bu dediğim twitter tag'i.

    bu ülkede bişeylerin değişebileceğine dair ümitleri arttıran tag.

    izlemem bilmem ama iddialara gire geçen yilın kazananı en başından belliymiş. öyle yada değil insan zekasıyla alay eden bu program , ve bu programda sms'lerden gelen parayla seyma subaşı'nın lükslerinin karşılanması salaklıktır.

  • “fıkra değil... gerçek
    osmanlı dönemi... herkes rüşvetten şikâyetçi.
    sadrazam (başbakan) koca yusuf paşa... bürokrasinin tepe isimlerini toplamış:
    - rüşvet almayanlar yemin etsin.
    herkes... yemin etmeye başlamış.
    salonda... dönemin ünlü şairi... nüktedan... haşmet de varmış.
    sadrazam, haşmet'e dönmüş:
    - haşmet, sen de önemli görevlerde bulundun... yemin etmeyecek misin?
    - efendimiz...
    halk arasında yaygın bir inanç var... yalan yere yemin eden çarpılır... bekliyorum... salondakilerden kimse çarpılmazsa ben de yemin edeceğim.”

    debe editi: debe editi'ne karşıyım.

  • "-risk aldığınızı söylüyorsunuz. bu sorulardan dolayı işinizi kaybetseydiniz, pişmanlık yaşar mıydınız?

    -hayır. 15 yıldır en kaba tabiriyle televizyoncuyum. 4.5 yıldır kamera önündeyim. tanımadığım insanlardan ‘sizi ve programınızı çok seviyoruz’ kelimelerini duymak bir armağan. ancak ben bundan çok kolay vazgeçerim. bu işte kimleri gördüm, ellerin üzerinde taşınan ve bir anda esamesi okunmayan. benim mesleğim metin yazarlığı ve televizyonculuk. onu da yapmazsam mutlaka bir iş bulurum kendime. ‘kelime oyunu’yla başlamadım hayatıma, onunla da bitirebileceğimi zannetmiyorum. o yüzden bir sıkıntım, pişmanlığım olmaz. şimdi kazandığımdan daha az para kazanırım çok sorun değil. çok az paralarla yaşadığım zamanlar da oldu."

    tanım: adam tam bir delikanlı çıktı rıza baba.