hesabın var mı? giriş yap

  • açılın o zaman bu konuda çok dertliyim.

    nedir abi bu yaz ürününü kışın yeme merakı. neden ben kışın biber dolması, kabak, patlıcan, taze fasülye falan yiyim ki; kışın da lahanayı ıspanağı, pırasayı yerim, mevsim dönünce yazın ne varsa onu yerim. olmaz mı öyle?

    ama olmuyoooor yok. ulan bizim dolabımız bomboş, derin dondurucumuz tıka basa dolu, sanki savaş çıkacakmış gibi ganimet saklıyor, taze fasulyeler, kızarmış patlıcanlar, domates püreleri, ya hu böğürtlenleri doldurmuş, vişneleri falan. bunları biz mevsiminde yemedik bu kadar çünkü annem onları hep dolaba atmaya alır, evde bir derin donduruculu dolabımız var bi de sadece derin dondurucu aldı kadın ya, mutfakta iki tane dolap var, akşama ne pişirdin desem, çok yorgundum kahvaltılık yiyin der kesin ama derin dondurucumuz full abi.

    bi de kadınlar arası derin dondurucu içi savaşları var, her muhabbette yakalıyorum sen ne attın ben ne attım, bak bamyayı şöyle yap da at çok güzel oluyor.

    istifçi pezemekler!

  • ilkokuldaki 'ben dahiyim' gerçeğiyle başlayan, lisede 'aaa benim gibi insanlar da var' gercegiyle devam eden ve üniversitede 'ben cidden malmışım' mutlak doğruluğuyla son bulan gerceklikler silsilesidir.

  • bir davutoğlu ifadesi. selahattin kendisine selahattin eyyubi'yi hatırlatıyormuş. selo başgan ise "kudüs musevilerin kutsal mekanıdır" demiş. ahmet'ciğim de gönül koymuş, bu yüzden artık ona selahattin demeyecekmiş.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28894702.asp

    bu da selahattin'in sandalyeden düşüren cevabı:

    https://www.youtube.com/watch?v=xydab7ght3i

    ___
    edit: 'birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde' selahattin demirtaş türkiye siyasetine ilaç gibi geliyor. tüm kesimleri kucaklıyor, ezilenleri savunuyor, emeği, barışı, özgürlüğü temel alıyor. zira türkiye'nin bunlardan daha acil sorunları yok. karizması, özgüveni, espri yeteneği malum zaten. ancak bu adam ve partisi iktidar olmaya oynamak yerine barajı geçme kavgası veriyor. enteresan memleket dostlar.

  • sözlük hakkındaki en yaratıcı iddia halen "ekşi açılmadı sadece kenyadan korsan serverdan yayında,bilingual habital dismorfik polarizasyonu tanjansiye edemediklerinden yayın kesintili" beyanıyla (2011) erol köse'de, bence kendisinin tahtına oynamaya gerek yok.

  • akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...

    ege: sonunda buldum valla...
    romica:...
    ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
    romica:...
    ege: neden biliyor musun?
    romica: bir şey okumaya çalışıyorum
    ege: öff!

    salona giden ege'nin sesi duyulur...

    ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
    ilay: yeni kelime mi öğrendin?

  • araplar biliyorsunuz bizimkilerin kırmızı çizgisi...
    araplara hakaret >milli manevi değerlere hakaret...
    vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
    öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

  • ülkü tamer sanattan şiire, sinemadan çeviriye ve hatta çocuk edebiyatına katkılarıyla belki de bir daha ülkemizde bir benzerini göremeyeceğimiz usta bir şairdi.

    onunla tanışmam lisede birbirinden farklı şekillerde olmuştu. bir yandan içimdeki çocuğun hayal gücünü harry potter sayesinde canlı tutuyor, bir yandan artık garip akımından sonra keşfedilecek yeni bir kıta olarak ikinci yeni'ye hücum ediyor, bulduğum tüm ikinci yeni şairlerinin şiir kitaplarını eve getirip hatmediyor, bir yandan da zülfü livaneli, grup yorum, ahmet kaya gibi isimlerle protest müzikle tanışıyordum. işte ülkü tamer o günlerde her okuduğumda her dinlediğimde imzası olan bir isimdi. iyiden iyiye tanıdıktan sonra yaşamak hatırlamaktır adlı o muhteşem anı kitabına dadandığımı hatırlıyorum. kitabı okurken hem ülkü tamer'in ne kadar şanslı olduğunu hem de nasıl onun gibi biri olunabileceğini düşündüğümü hatırlıyorum. 40'lı yılların antep'inde içinde sinema sevdasıyla koşuşturan bir çocuk, sonra robert kolej yılları ve şairliğe adım atması.

    büyük bir iştahla yazdığı her şeyi okurken önce radikal'de sonra sabah'ta (düşünün kısa bir süre öncesine kadar ülkü tamer sabah gazetesi'nde yazıyordu) yazdığı köşe yazılarını da takibe başlamıştım. 2013'e kadar da cumhuriyet'te yazıyordu. sanırım vefat edene kadar da tuhaf dergi'de anılarını okumak mümkündü. aslında bütün türkiye'yi etrafına oturtup şiire ve sinemaya dair bildiklerini ve anılarını anlatması gerekiyordu. o denli önemli bir isimdi ve tabii ki yaşarken hak ettiği değeri görmemişti.

    toprağı bol, mekanı cennet olsun..madem onu anıyoruz, meraklısı için en sevdiğim ve bildiğim bestelenmiş şiirlerini aşağıya bırakıyorum:

    önce bestelenmemiş şiirleri,

    -ben sana teşekkür ederim
    -düello
    -o eski bir güvercindi
    -dünyada ne kadar
    -kıştan üşüyen virgül
    -sıra göller

    -konuşma(güneşin oğlu filminde haluk bilginer'in bu şiiri okuduğu o meşhur sahne için: https://www.youtube.com/watch?v=eg24n-zir-e) (aynı şiir yüzyüzeyken konuşuruz'un cenaze evi adlı şarkısının içinde de söylenir: https://www.youtube.com/watch?v=eo7dd83macg)

    - ağıt (grup yorum'dan düşenlere adıyla dinlediğimiz bu şarkı aslında ülkü tamer'in ağıt adlı şiirinden bestelenmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=ojbvr7nptrw)

    - güneş topla benim için(aslında bu ülkü tamer'in şiirinden bestelenmiş bir şarkı değildir. zülfü livaneli besteyi yapmış ülkü tamer üstüne bu sözleri yazmıştır: https://www.youtube.com/watch?v=fv7ydu4ssnc)

    - memik'e ağıt (zülfü livaneli'nin memik oğlan şarkısının sözleri ülkü tamer'in bu şiirinden alınmıştır: https://www.youtube.com/watch?v=ogcfxurwwiq)

    - birecik'ten mazmahor'a (zülfü livaleneli'nin atlının türküsü adlı eseri haline gelmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=pgnm1zkgg44)

    - mayın (yine zülfü livaneli'nin 'kilis'e haber saldım' adıyla da bilinen şarkısı: https://www.youtube.com/watch?v=ens0_mxp3zk)

    -gül dikeni (müziği ahmet kaya'ya sözleri ülkü tamer'e aittir: https://www.youtube.com/watch?v=ng5n-3mlidq)

    -üşür ölüm bile (sözleri ülkü tamer'e aittir. ahmet kaya seslendirmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=vzokv5ujo78)

    tüm bunların yanı sıra octavio paz'dan, edgar allan poe'dan, william butler yeats'ten ve daha bir çok yabancı şairden çevrilmiş onlarce şiir.

    ayrıca ülkü tamer'in anı, hikaye ve gazete yazılarında adına sıkça rastlayacağınız gaziantepli sinema işletmecisi nakip ali'nin ve sinema tutkunu yeğeninin hikayesini anlatan, alleben öyküleri'nden uyarlanan sinema bir mucizediradlı bir film vardır. başrolünde kadir inanır oynamıştır.

  • 35 yaşındayım ve şimdiye kadar güneş gözlüğü bile kullanmamış bir insan olarak ormanda 10 kaplan gücünde görüyorum. hiç kıskanmaya gerek yok, herkesin bir defosu vardır.

    geçen çarşamba uyandığımda sol kulağım tıkanmıştı, grip olduğumu sandım. perşembe günü tıkanıklığa çınlama ve uğultu eşlik ediyordu, su kaçtı zannedip çıkarmaya uğraştım. cuma günü sol kulağımdan kendi sesimi bile duyamadığımı fark edince hastaneye koştum. ani işitme kaybı adında bir hastalık geçiriyorum. kortizon, hiperbarik oksijen tedavisi, odyometri sonuçları, dengesizlik, halsizlik, baş dönmesi...

    bir günde sağır oldum. düzelir miyim? kimse bilmiyor.

    her gün 15-20 kişi ile beraber denizaltı görünümlü basınçlı bir odada, 2 saat boyunca oksijen maskesiyle oturup kulaklarımdaki basıncı eşitlemeye çalışıyorum. kemik hastaları da var, işitme yerine bir sabah kalkıp gözlerinin görmediğini fark edenler de, beyin tümörü nedeniyle tedaviye girenler de...

    bence gözlük havalı bir şey, işitme cihazı pek o kadar değil.

  • 11 yaşımdan beri yılın belli dönemlerinde beni perişan eden literatüre göre migrenden de şiddetli olan baş ağrısı. yıllardır farklı doktorlara gitmeme rağmen bir tanesi de çıkıp bu küme baş ağrısı demedi. hep işe yaramazdı verdikleri haplar. nihayet kendi göbek bağımı kendim keseyim dedim ve ağrının seyir hattını, o bölgedeki damarları ve sinirleri tıp literatürüne dalarak öğrendim ve bağlantılı ağrıları araştırırken nihayet "cluster headache" sonucuna ulaştım. bizde de aslında küme baş ağrısı adı altında çalışılmış ancak yeteri sayıda araştırmanın olmadığını gördüm. ilk iş bu alanda bilimsel faaliyet gösteren akademisyen nörologlarımızla görüştüm. kesemediler malesef çünkü kesmek şu an eldekilerle mümkün değilmiş. ancak sebepleri üzerinde hepsinden biraz bilgi topladım. şu an 30'larımdayım. bu bilgilere ulaşalı birkaç yıl oldu, ve o günlerden beri birtakım yöntemler geliştirdim. uzatmadan sadet bilgilerine geçeyim.

    nasıl anlarız?
    - yüzün sadece bir tarafı ağrır. sağ veya sol tarafı.
    - göz arkasında müthiş bir yangın olur ve göz kapağı iner, gözyaşı kontrol dışı akmaya başlar.
    - parmakla özellikle gösterilebilir ağrı noktası / hattı.

    hangi dönemlerde gelir?
    - iklimin doğrudan etkisi var. hızlı mevsim geçişlerini sevmez. kimisi kıştan yaza geçişte, kimisi yazdan kışa geçişte; kimisi de her ikisinde yakalanır buna.

    ne kadar sürer?
    - cycle denilen bu nöbet dönemleri bir ila iki hafta sürer ortalama. kriz, günde bir kez de yaşanabilir, daha fazla da olabilir. kimisi gece yarısı yatağından uyanır, kimisi kalkınca yakalanır, kimisi öğlen. sıcaklık ve oksijen seviyesiyle alakalı.
    - kriz ani gelir, 40 dakika içerisinde şiddet zirveye çıkar ve hafifler. gün boyu sürmez. vurur allak pullak eder gider. geriye kafasını sağa sola vurmuş, yorulmuş, hayattan bezmiş, en sonunda pes edip olduğu yere yığılmış bir hasta kalır.

    olası sebepleri nelerdir?
    - ani sıcaklık değişimleri
    - oksijensizlik
    - sigara - dumanı
    - alkol
    - aşırı sıcaklar
    - aşırı nemlilik
    - aşırı kurular
    - sinüzit
    - burun eğriliği
    - sürekli yoğun ışık
    - kolesterol
    - dehidrasyon
    - hipertansiyon
    + stres

    aşırı sıcak - nemlilik - kuruluk haricindekiler nöbet dönemi haricinde etki yapmıyor ama bahsettiğim gibi mevsim değişikliklerinde bunlara özellikle dikkat etmek gerek.

    çözüm var mı?
    - onca nörolog kontrolünden sonra çözüm yok diyorum. sadece relpax denilen ilaç bir nebze rahatlattı. o da 6'lı oluyor sadece ve 30 gün içerisinde 7.sini atmak yasak. o denli güçlü.

    net çözüm yok ama önerilerim var.
    - ağrıyan bölgedeki damarlar şişip sinirleri sıkıştırınca s.o.s moduna geçiyor sinirler yani beyin acı algılıyor diyeyim ben. mücadele bu mantık üzerine kurulmalı.

    örneğin: eskiden yılda üç kez olurdu bende ama antalya'ya taşındığımdan beri sadece yazları tutar oldu. kışları serin güzel çünkü öyle hızlı sıcak-soğuk yapmıyor. ama yazları o bunaltıcı nemli sıcaklar kabusum.

    -mevsim ne olursa olsun gece yatmadan uyuduğunuz odayı havalandırın, oksijen dolsun içeri. hafif omuz-baş dik konumda yatmak daha rahat solunum yaptırıyor. hatta breath right kullanıyorum ağrı döneminde rahat nefes almak şart yani.
    serinlik hissi iyidir.
    klima varsa ortamı kurutmasına izin vermeyin ara ara havalandırın nem girsin hafif içeri kurtarır.
    sıcakta egzersiz yapmayın hatta uzun mesafe yürümeyin nemli ise hava.
    sinüziti azdırıcılardan uzak durun
    gözler yorulmasın o da sinirleri tetikler
    tansiyonu ne yükseltiyorsa uzak durmak şart yoksa damarlar şişiverir sonra da kesiştiği sinir hatlarını sıkıştırır gerisi malum.

    ağrı vurunca ne yapmalı?
    - panik yok dağıtacak ama kısa süre sonra geçecek bu bilinçte olmak lazım yoksa sakinleşmek zor.
    - temin edebiliyorsanız oksijen tankı edinin hemen dayayın temiz havayı.
    - okaliptüs kremi ile masaj yapın ersağın masaj kremi iyi geldi bana. migreni olana okaliptüs kötü gelir aman dikkat.
    - tansiyon yükselmiş demektir bu halde, damarlar şişmiş olacağı için söylenenin aksine buz koyun diyorum ağrı noktasına. ama sadece ağrı noktasına ve on / off modunda yani iki üç saniye koy iki üç saniye kaldır.
    - sakin sakin nefes almaya çalışın
    - istediğiniz sakin nefes temposunda başınıza masaj yapın
    - yatmayın, oturun. illa yatacaksanız 45 derece diklikte yatın ve ağrılı tarafın üzerine yatmayın.

    aklıma gelen bu kadar şu an için. yine hatırladıkça editlerim.