hesabın var mı? giriş yap

  • sozlukte en cok tanimayi istedigim suser bu adam. derin cm sevgisi, futbola olan muthis bagliligi, 4lu defans sevgisi, arsenal aski, lakers deliligi henry'e tapmasi kobe ile cosmasi ,büyük nba bilgisi ile tam da benim kafamda bi suser. tabii ki ayrildigimiz yerlerde var o sari kirmiziya ben siyah beyaza gonul vermis bulunmaktayiz ama sportif yazilarini keyifle okumakta merakla beklemekte oldugum kisidir, budur!

  • evlenmemiş insanlara öğüt verme hakkı.

    misal;
    -cnm zaman su gibi akıp geçiyor biliyorsun, fazla geç olmadan sen de birini seçmelisin, yuvanı kurmalısın bence.

    (seçmek derken?!... bizim puvanımız yetmiyor pampa!)

  • aziz nesin dost ağırlamada, yedirme içirmede, ikramda bonkör bir adamdır.
    fakat, çöpe giden bir pirinç tanesine bile üzülür.

    nesin aynı zamanda çok cimri bir adamdır. cimriliğini kendisi ilan etmiştir:
    "ben çok cimriyimdir. bu cimrilik emeğe saygımdandır" diyerek cimriliğinin nedenini açıklar. emek aziz nesin için "kutsaldır".

    tan gazetesinde köşe yazarı ve muhabir olarak çalıştığı yıllarda 50 lira maaş almaktadır.

    geçim sıkıntısından "al takke ver külah" yaparken bir tanıdığına 50 lira borçlanır.
    bu ay olmadı gelecek ay derken... alacaklı bir gün iyice sıkıştırır.

    aziz nesin adama; " yarın saat 11:00'de gel paranı al" demiş bulunur.

    borcunu ödemesinin tek yolu; çalıştığı tan gazetesinin patronu halil lütfi'den avans almaktır.

    patron, aziz nesin'den daha cimri, aynı zamanda huysuz bir adamdır.

    fakat, cimriliğinden dolayı aziz nesin'i çok sever. nesin, gazetedeki mürekkep hokkasına özel kalemini batırmış adam değildir.
    mürekkep uçar diye, hokkanın ağzını açık bıraktığı hiç görülmemiştir.

    herhangi bir nedenle, gazetenin tek yaprak kağıdını özel işi için kullanmamış, gazetede kullandığı her eşyayı gözü gibi korumuştur.

    aziz nesin aynı zamanda çalışkan, okunan ve sevilen bir yazardır. bir gazete patronu böyle bir adamı sevmesin de kimi sevsin?

    ***

    aziz nesin, alacaklısı geleceği gün saat 10:00'da, patronu halil lütfi'nin odasına gider:
    - efendim, birisine 50 lira borcum var. buraya gelecek. bu ay ki maaşımı avans olarak verin de adama borcumu ödeyeyim.
    - ne zaman gelecek adam?
    - saat 11:00'de.
    - 11:00'de gel al parayı.
    - saat 10:00 zaten. adam az sonra gelir. parayı şimdi verin de adam gelince mahçup olmayayım.
    - 11:00'de gel 11:00'de.
    - neden illa ki 11:00?
    - yav aziz; saat 11:00'e kadar bakarsın adam ölür, ben sana parayı vermekten kurtulurum. bakarsın sen ölürsün, ben yine parayı vermekten kurtulurum.
    - efendim; bende bu şans varken ne adam ölür, ne ben ölürüm. siz ölürsünüz ben parayı alamam. şimdi verin şu parayı.

  • insan içine çıkması bile sakıncalı olan at hırsızlarına bak sen. bu çağ dışı sistemlerin 20 yıl önce tarihe karışması gerekiyordu.

    aynı anda hem bekleyen yolcu takibi yapıyor, hem araba kullanıyor, hem para üstü veriyor, hem telefonla konuşuyor, hem de inmek isteyen varsa indirmeye çalışıyor. işine geldiği gibi süratli gidip terör estirmek veya çok yavaş gidip trafiği tıkamak da cabası.

    2022'ye geldik halen bu mafyalarla uğraşıyoruz. polise bile saldıracak kadar şımarmışlar. artık ortada nasıl bir rant varsa hiçbir şey yapılmıyor.

  • messi'yi gören nesil, deniz baykal'ın istifasını da görmüştür. resmen gıpta ile bakılacak bir nesiliz.

  • daha önce kimsenin aklına gelmemiş bir fikirle çıkagelmek bu işler içinden en zor olanıdır.

    evet yaratıcı olmak zor bir şeydir ve herkes yaratıcı olamaz. bu zaten bilinen bir şey. ama mesele yanlış anlaşılmasın, durum yaratıcı olmanın zorluğuyla ilgili değil, insan sayısının çokluğuyla ilgili bir durum.

    insanlar genelde milyon, hele milyar gibi büyük sayıların ne denli büyük olduklarının farkında olmazlar. çünkü bu tür sayıları gerçek hayatta gerçek karşılıklarla görmeyiz. bu sayılar bizler için birer sembol, birer istatistiktir. mesela bir milyonun ne kadar büyük olduğunu algılayabildiğimizi sanarız çünkü o paraya mesela bir araba satın almışızdır. ama esasında bir milyonu sadece banka hesabımızdaki bir sembol olarak görürüz ve büyük bir sayı olduğunu düşünmemizin sebebi de onun hakikaten de ne kadar büyük olduğunu görmüş olmamız değil, o parayı kazanmak için zorluk çekmiş olmamızdır. hadi diyelim ki bir milyon lira parayı fiziki olarak elimizde tutuyoruz, o zaman da en fazla o bir milyon lirayı 100 veya 200 liralık banknotlar halinde görmüşüzdür. şu koca sözlükte bir liralık bozuk paralarla bir milyon lira görmüş biri olduğunu sanmıyorum.

    yüz bin nokta içerdiği belirtilen bir görsel

    bunun yanı sıra, insanlar milyon ile milyar arasında ne denli büyük bir fark olduğunu da genellikle idrak edemezler. birçok kişi için "sekiz milyar insan" cümlesi basit bir istatistikten ibarettir. cümlenin ağırlığını idrak etmez çoğu kişi. çünkü her nedense milyon ile milyar arasındaki fark sanki yüz bin ile bir milyon arasındaki farkmış gibi algılanır. insanlar bir milyarı bir milyonun on katı zannediyor demeye çalışmıyorum, yanlış anlaşılmasın. sadece aradaki devasa farkı oturup düşünen az insan olduğunu söylemeye çalışıyorum.

    bu konuya bir örnek vermek istiyorum.

    oturup hiç durmadan her saniye bir sayı ilerlemek üzere bir milyona kadar saydığımızı düşünelim. bu durumda bir milyona kadar saymak toplam 12 günümüzü alacaktır.

    ama eğer aynı şeyi bir milyar için yapmak istersek, bir milyara kadar saymak toplam 31 yıl 8 ay sürer. hatırlarsanız dünyada 8 milyar insan var demiştik. her saniye bir kişiyle tanışsak dünyadaki bütün insanlarla tanışmamız toplamda 253 yıl 4 ay sürer.

    ayrıca 8 milyar insan da sadece şu an hayatta olan insan sayısı. mesela 1900 yılında hayatta olan bir milyar 600 milyon insan vardı ve bu insanların hiçbiri bugün hayatta değil, çünkü günümüzde hayatta olan en yaşlı insan 1907 doğumlu. muhtemelen birkaç kişi hariç 1800 yılında hayatta olan kimse de 1900 yılını görmedi. bu şekilde ekleme yapa yapa hiç değilse milattan sonrası için 8 milyar sayısına birkaç milyar daha ekleme yapmak mümkün.

    şimdi biraz düşünelim:

    bu milyarlarca insanın her birinin düşünmek için bir ömür zamanı, her birinin aklından geçen milyonlarca fikir olduğunu hayal etmeye çalışmak bile insan algısının dışında bir şey. nicelik olarak idrak sınırlarımızın dışında bir şey bu kadar insanın aklından geçen milyonlarca düşüncesini hayal etmeye çalışmak.

    iddia ediyorum, bir deney yapsak ve bu deneyde sadece şu an hayatta olan bütün insanlara hiçbir sınır veya bağlam zorunluluğu getirmeden orijinal bir aforizma uydurmasını söylesek, ortaya diğerleriyle tıpa tıp aynı şeyi söyleyen binlerce insan çıkacaktır.

    aforizma durumunda aforizma bir miktar sınırlı bir alan olarak görülebilir ama hayatı boyunca düşünen milyarlarca insanın hayal gücü de sadece tek bir konu üzerine düşünerek geçmediği için birçok konuda daha önce kimsenin düşünmemiş olduğu bir fikirle ortaya çıkmak çok zordur.

    mutlaka bir arkadaşınıza gidip "şöyle şöyle olayların yaşandığı bir film olsa ne güzel olurdu" dediğiniz ve "ya öyle bir film var zaten ismi de şu" cevabını aldığınız bir anınız vardır. öyle bir film var, çünkü olmaması daha mantıksız olurdu.

    o yüzden çok beğendiğiniz bir fikri daha önceden birinin bulmuş olmasına üzülmeye gerek yok. çünkü daha önce birinin bulmuş olması üzülünecek bir şey değil, daha önce birinin bulmamış olması sevinilecek bir şey.

  • o zamanlar rusyada emekli maaşları 150 dolarmış derlerdi insanlar nasıl geçiniyor diye hayret ederdim.
    artık etmiyorum...