hesabın var mı? giriş yap

  • kartopu dünya hipotezi. olay su: bazi bilim insanlari bundan 750 milyon yil ile 650 milyon yil önceki periyodda dünyanin tam üc kez tamamen veya cok büyük bir kisminin buzullarla kaplandigini, hatta en son olaninin yaklasik 10 milyon yil sürdügünü öne sürmekteler. bu sebeple kartopu dünya denmekte.

    öyle deli sacmasi diye gecilemeyek bu hipotezi destekleyen ve cürüten pek cok kanit bulunmaktaymis. bu hipotezin en büyük kaniti dünyanin bircok bölgesinde kutuplara cok uzak olan bölgelerde bile rastlanan buzullar tarafindan olusturulmus tortul kayalarmis. öte yandan bir rus bilim adami 1960'larda eger dünyadaki buzul kütlesi yeterince genislerse albedo etkisinden dolayi tüm dünyanin buzullarla kaplanmasinin mümkün oldugunu ispatlamis. baska bir bilim adami o döneme ait olan tortul kayalarda yaptigi magnetizm ölcümleri sonunda grönland ve svalbard adalarinin [kuzey kutbuna yakin iki ada] o dönemde iliman iklim kusaginda olduklarini bulmus [unutmayin: kitalar hareket eder].

    bu hipoteze karsi cikan bilim insanlarina göre dünya'nin öyle bir durumdan kurtulup tekrar isinmaya baslamasi hemen hemen imkansizmis. ancak buna karsi kartopu dünya hipotezini savunanlarin elinde güclü gercekten güclü bir kanit var: yanardaglar. dünyanin böyle bir devirden kurtulmasi pekala cok büyük yanardag faaliyetleri sayesinde mümkün olmus olabilir. bu sadece yanardaglarin püskürttügü sicak magmadan degil aslinda daha cok yanardaglardan cikan karbondioksit gazi sayesinde mümkün olmus olmali diyor snowball yandasi bilim insanlari.

    bu hipoteze karsi olanlarin öne sürdügü daha güclü bir argüman var. eger gercekten dünya öyle bir devir yasadiysa yani tüm dünya buzullar altinda kaldiysa, dünyadaki yasamin tamamen bitmesi gerekirdi ve canli yasami bir daha ortaya cikamazdi veya cok daha gec ortaya cikardi. tabi ki bunun cevabi da verilmis. antarktikada, buzul altindaki denizde arastirma yapildiginda günes isiginin buraya ulasabildigi ve fotosentez yapabilen mavi-yesil alglerin varligi görülmüs. daha da ilginc olansa ordaki buzun yapisiymis. o bölgedeki buz tipki cam gibi saydammis, bu sayede günes isinlari buzulun icinden gecip denizin icinde bir hayata olanak sagliyormus. büyük ihtimalle dünyanin kartopu döneminde ekvator bölgesindeki buzullar da cok kalin degilmis ve bu sayede fotosentez yapabilen canlilar hayatta kalabilmis diyor "snowball"cu bilim insanlari.

    öyle veya böyle ilginc bir hipotez. yarin öbür gün ufocu manyaklar uzaylilar dünyayi isitti da o sayede yasiyoruz simdi de diyebilirler bu hipotez hakkinda, kim bilir.

  • aslinda acaip teknik, acaip eglenceli bir spor. ama o paspas işi biraz sayginligi, ciddiyeti azaltiyor. sen bu kadar teknik bir spor yap, bu kadar zeka ve yetenek istesin ama insanlar senin sporundan "ehehe paspasliolar demi eheh" diye bahsetsinler. acik konusuyorum, federasyon baskani olsam 3. günü adam bicaklamaktan iceriye girerdim.. böyle rezalet olmaz..

    sen paspasi hangi spora soksan o siporun ciddiyeti kalmaz ki arkadas. daha niye bunda israr ediyorsunuz ki..

    bence dünya curling federasyonu derhal kural degisikligine gitmeli. oyle yer falan paspaslanmamali. yapilacaksa da oyle fiti fiti yapilmamali. bir usturup bir adap, bir agirligi olmali sporun.. anasini satiim balikesirli kapicilar derneginin yil basi balosuna ceviriorsunuz güzelim oyunu.

  • ya ben de bu türk taraftarını anlamıyorum, on takımlı sikko litvanya liginden kalkmış gelmiş adamlar kısıtlı imkanlarıyla bizim kısıtları pek geniş takımımız ile eşleşmeyi başarmış, her iki turda da çirkeflik etmeden, ellerinden gelen mücadeleyi göstermiş ve elenmiş yollarına gitmek üzere ve sayıca takımdan daha az olan taraftarını selamlamaya gitmiş tribüne, neyini ıslıklıyor neyini yuhluyorsun lan bu adamların. alkışla sen de işte eve mutlu gitsin herkes, ki düşmanın değil senden eksilen bir şey yok, o adamların hayatının unutmayacağı gecelerinden birine ortaksın. yemin ediyorum hıyarlarla bir arada yaşamaktan bıktım ya

  • biraz mutluydum, mutsuz oldum.

    borçsuzdum, borçlandım.

    sıradan vatandaştım; hain, terörist, dış mihrak, kafir, şerefsiz oldum.

  • “adapazarı’na gitmeye hazırlanıyorduk. gitmeden önce bazı siparişler vermek üzere biriyle buluşmam gerekiyordu. birden, üstümün başımın pek güven verici olmadığını fark ettim, özellikle ayakkabılarım çok kötü durumdaydı. taksim sineması’nın (şimdi devlet tiyatrosu’nun bulunduğu bina) uzun duvarı boyunca art arda dizili ayakkabı boyacılarına doğru hızla yürüdüm, az vaktim vardı, en öndekinin sandığına ayağımı koydum. ‘çabuk usta, şişir, acelem var’ dedim. boyacı başparmağı ile arkayı gösterdi. ‘arkadaki arkadaşa geç beyim’ dedi. ‘neden, ne oluyor’ dedim. ‘ben ayakkabı boyarım’ dedi adam, ‘bu benim işim, şişirme istiyorsan arkaya geç’. bir an kalakaldım. bütün alacağı yirmi beş kuruştu, bir liranın dörtte biri. ayağımı sandıktan çekmedim. ‘buyur, bildiğin gibi boya’ dedim, ‘hakkını ver’. beni bekleyen sonsuza kadar bekleyebilirdi, ben burada hayatımın dersini alıyordum.”

    lütfi akad, ışıkla karanlık arasında, sayfa 24.
    türkiye iş bankası kültür yayınları, istanbul 2004

  • gideceğiniz yere ulaşınca inmeye çalışmak gibi bir hata yapmayın. kaldı ki bu zaten mümkün değildir. 500t sizi uygun bir zamanda, uygun bir yerde indirecektir.

  • klavye mantığı ile, hatunu ters çevirip sallarsanız, kırıntılar oradan çıkacaktır. ama çıkmayabilir de, sonuçta ben klavye ile her gün beraberim, hatun nedir bilemiyorum pek.

  • üzerinde pek düşünülmez ama bu gerçektir. çünkü bir yavşağı astronot yapmazlar. astronot olduktan sonra yavşaklaşanlara da anında yol verirler. böyledir bu. şansı yaver giden bir yavşak her şey olabilir. polis olur, hakim olur, hatta bakan, başbakan bile olur. ama bir yavşak asla astronot olamaz. pilot da olur mesela. ama yörüngeye çıkacak adam yavşak olamaz.

    2003 yılında, astronot olmaya çok yaklaşmıştım. ama olmadı. seçmeleri geçemeyince, astronotluğun kitabını yazmış olan babam hemen sordu; bi yavşaklığını mı gördüler? hayır, dedim babama, 29 cm ile boydan kaybettim. "neyse, yavşaklık nedeniyle elenmekten iyidir." diyerek teselli etti beni...

  • nezarette geçecek geceyi anneye haber vermek için "anne merak etme ben emniyetteyim" demek, annenin "tamam yavrum gece gece çıkmayın bak dışarı" demesi...

  • ölüm bütün insanlar tarafından korkulan bir olaydır.din ya da yaşam görüşü farketmez.

    ama şahsi kanaatimce insanın ölümden korkmasının en önemli sebebi diğer insanların yaşamayı sürdürüyor olmasıdır.yaşamın sürüyor olmasıdır.

    tüm yaşamın sona ermesine sebep olacak bir olayın beklendiğini düşünün, hiç bir çarenin olmadığı.tahminimce insanlar sakince ölümü bekler.ama mesela afrika kıtasının bu olaydan zarar görmeyeceği bilinirse bu defa korku insanı yine tetiklemeye başlar.

    belki de ondandır dinlerde kıyamet gibi yaşamın sona ereceği bir anın vaadedilişi.