hesabın var mı? giriş yap

  • “i would have followed you my brother, my captain, my king.”

    boromir’in bunu hangi duygularla söylediğini düşününce çok anlamlı oluyor.

    boromir çocukluğundan beri zor şartlarda, baskın karakterli ve çok kudretli gördüğü bir babayla büyüyor. bir yandan diğer halkların gondorlu insanların canlarıyla korunduğuna inanırken, bir yandan da babasının da söylemiyle elflere hiç güvenmiyor. hele hele elfler tarafından “güven içinde” yetiştirilmiş, kuzeyli ve yabancı bir kolcunun babasının bunca yıl korumuş olduğu ak şehir’de hak iddia edebilecek olması onu iyice rahatsız ediyor. orta dünya’da aragorn’a inanmamak için en çok sebebi olan 2. insan

    bütün yolculuk boyunca kesinlikle güvenmediği bir plana “tahammül edip” göz göre göre aptallık ettiklerine inanıyor. kardeşlikten kendine bir tane bile gondor’a eşlik edebilecek birini bulamaması ve son umudu olan gördüğü rüyanın da bir yere varamaması onu iyice çaresiz bir duruma sokuyor ve en sonunda yüzük onu baştan çıkarıyor.

    işte boromir’in aragorn’a bakış açısını değiştirmesinin sebebi de onun yüzüğün iradesine karşı koyabildiğini öğrenmesi. bunu fark edince karşısında gerçekten kudretli biri olduğunu anlıyor.

    son anda ölürken hiçbir umutsuzluk emaresi göstermemiş boromir asla yüksek sesle söyleyemediği korkularını aragorn gibi bir yabancıya itiraf ediyor. bunları aragorn’a söylemesi bütün o vekilharç gururunu bir kenara bıraktığı anlamına geliyor.

    boromir bu kadar çaresizken aragorn’un tek bir cümlesine bütün kalbiyle inanıyor ve bir zamanlar hiç güvenmediği bu adamın ak şehri kurtaracağını iliklerine kadar hissediyor. babasını bırakıp karşısında kralının olduğunu kabul etmek onun için zor bir şey olacağına onu ilk defa bu kadar umutlu hissettirecek bir şey oluveriyor.

    bunları bir anda fark edince aragorn’un aslında kendine ne kadar inanmadığını, ne kadar haksızlık ettiğini de anlıyor ve kralının desteğine ihtiyacı olduğunu düşünüp yüzünde hafif bir gülümsemeyle aslında onun ne kadar büyük olduğuna inandığını belli eden o cümleyi söylüyor.

    bu sefer de aragorn boromir’e inanıp krallığa bir adım daha yaklaşıyor.

    savaşın en çok vurduğu ırktan olan 2 yabancı, o kadar umutsuzluğun içinde birbirlerine en çok ihtiyaçları olan şeyleri veriyor.

    boromir’in hikayesi orada bitmeseydi gerçekten de kardeşinin, komutanının, kralının peşinden her yere gidecekti. dimholt yolu’na da, mordor’a da.

    debe editi: bu kadar anlaşılmasını beklemiyordum. insan böyle bir şey oluyormuş.

  • yoğun kar yağışı sebebiyle kapanan adana-gaziantep otoyolunda akşam 18:00 dan beri burada mahsur kalmış durumdayız. karayolları jandarma vs kimseye ulaşamıyoruz. binlerce insan burada mahsur kaldık yakıtı biten araçlar var. donmak üzere olan, hasta olan yüzlerce insanlar var. allah'ını seven acil bişeyler yapsın nerede bu devlet!!

    edit: bakın sevgili yazar arkadaşlar sesimizi hiç bi mecradan duyuramıyoruz lütfen destek verin. çocuğu karnında öldü kadının burada. şeker hastası yaşlı insanlar var, bunların düzenli yemek ihtiyaçları var. yüzlerce çocuk yüzlerce insan donmak üzere, araçların yakıtı bitti.

    edit-2: saat şu an 02:00 ve bu saate kadar devlet kanadından veya gönüllü kuruluşlardan herhangi bir yardım ulaşmadı. 159 karayolları telefonlara cevap vermiyor. insanlar birbirine yardım ederek geceyi atlatmaya çalışıyor. çoğu araba rölantide çalışır vaziyette araç içi ısıtmasını yapamıyor insanlar donmak üzere ve maalesef çığlık sesimizi duyan yok. acil müdahale gelmezse bu büyük yüklü araçların tamamı sabaha kara gömülecektir. eşim ve kirazla(kedimiz) biz bu geceyi atlatırız fakat durumu vahim olan yüzlerce aile var. 2022 yılında bu rezaleti bizlere yaşatan devletimize allah zeval vermesin!

    edit-3: saat 04:25 öncelikle sevgili sözlük yazarları hepinize ilginiz için teşekkür ederim. maalesef bu saat oldu hala herhangi bi yardım veya ilerleme yok. instagramdan canlı yayın yaptık birebir insanlarla konuştuk. çocuğu kalp ameliyatından çıkıp burada saatlerdir mahsur kalan insanlara şahit olduk. ambulansın, içinde hastasıyla beraber mahsur kaldığına şahit olduk. çocuk dolusu yolcu otobüslerine şahit olduk. şuan herkes sadece çaresiz bir şekilde gelecek yardımı gözlüyor.

    edit-4: saat 07:50 emrah yıldız adında biri valilik adına saat 05:54 te aradı yardım gelmek üzere diye aciliyetimizi sordu fakat hala gelen giden yok. maalesef tam 14 saattir burada mahsur kalmış durumdayız. açlığı bi kenara bıraktık tüm gece donduk soğuktan. bi insan evladı yok mu şu memlekette allah rızası için burada kendimi ölüme terkedilmiş gibi hissediyorum. lütfen yardım edin lütfen birileri sesimiz olsun donmak üzereyiz.

    edit-5: saat 14:40 kömürler-nurdağı-bahçe kısmı otoyol hala kapalı maalesef. yer yer gaziantep'e yakın kısımlarda insanlara yardımlar ulaştı bilgisini aldık fakat bu kısımlara herhangi bi yardım ulaşmış değil. bizde tamamen kendi imkanlarımızla otoyoldan çıkıp alternatif eski yoldan gitmeye çalışıyoruz şuan fakat burada inanılmaz bi trafik var yaklaşık 2 saatte 20 km yol alabildik. otoyol açılmadan bu çile maalesef bitmeyecek.

    edit-6: dün ailecek çıktığımız bu yolculuk normalde 9 saat sürmesi gerekirken an itibariyle 33 saat ile çok şükür bitirdik. öncelikle gelen mesajlara ithafen şunları söylemek istiyorum. bugün saat 11:30 a kadar bahçe-nurdağ mevkiindeydim yaklaşık olarak 18 saat mahsur kaldık. bu süre zarfında kendi adıma, devlet kanadıyla yaptığım tüm görüşmeler maalesef sonuçsuz kaldı hepsinin arama kayıtları mevcut. ya gelen olmadı ya da sallayan olmadı. hiç bir kurtarma çalışması, yol açma çalışması veya herhangi bir ihtiyaç desteği ne aldım ne alana şahit oldum. sadece bugün saat 14:00 sıralarında 1 adet helikopter çalışmasına şahit oldum. öğleden sonra gaziantep'in 20 km mesafelik alanında kumanya dağıtıldığını duydum. ama bahsettiğimiz alan yaklaşık 140 km. maalesef devletimiz bütün afetlerde olduğu gibi yine sınıfta kaldı. ben şahsım olarak 11:30 a kadar yolun açılmayınca, kendi imkanlarımla otoyoldan çıkıp alternatif eski yoldan yoluma devam etmeye çalıştım ve çok uzun araç kuyruklarına rağmen çok şükür varış noktasındayım. ama maalesef hala otoyol kapalı ve hala mahsur insanlar var. şimdi sadece şunu söylemek istiyorum eğer otoyolun tv lerde söylenildiği gibi açıldığını teyit etmek istiyorsanız gaziantep bölgesinden 156 jandarmayı arayıp, otoyolu kullanarak gaziantep'ten adana istikametine veya gaziantep'ten şanlıurfa istikametine gitmek istediğinizi bundan mütevellit yolun açık olup olmadığını sorun. her şey bu kadar basit. ne bana, ne sosyal medyaya, ne propagandacı diye itham ettiklerine ne de havuz medyasına inan. at gözlüklerini çıkar ve bunu kendi kendine yap ve gerçekleri kendin öğren.

  • bim'in vizyon sahibi bir kuruluş olduğuna yeniden tanıklık ettiğimiz olay. adamlar star wars episode vii the force awakens şerefine 18 aralık'tan itibaren 2 hafta boyunca serinin lisanslı ürünlerini satışa çıkaracak. şimdiden gözüme 2 kupa, 1 şapka, 2 t-shirt, 1 çanta, 4 de yastık kestirmiş durumdayım. daha önce verdikleri figürlerin yok sattığını hesaba katarsak, ülke genelinde 18 aralık sabahı balmain izdihamı tadında sağlam kavgalar çıkacağına inanıyorum*

    olum çok güzeller lan, tişikkirler bim.

  • sabah işe gelirken yolda 2 çocuk el etti. durdum. gidecekleri yer benim yolumun üstüymüş, 12-13 yaşlarında ya varlar ya yoklar. biri urfalı, adı onur; diğeri çankırılı, adı fazlı.
    "gelin" dedim. koşa koşa neşeli bir şekilde arabaya bindiler. işe gidiyorlar. yolda muhabbete başladık.
    restoranda garson! olarak çalışıyorlarmış. çocuklar başka bir hizmette çalışıyorlar ama utandıkları için mi garson demeyi seçtiler kestiremedim. ben yine de her ihtimale karşı görevimi yapıp restorana, düzene, sisteme sıkı bir sövdüm.
    - "iş başı kaçta?"
    - "08:30 abi."
    - "paydos saat kaçta?"
    - "12"
    - "öğlen 12 mi olm?"
    - "yok abi, gece 12"
    - "olm 12 çok değil mi yavv."
    - "bu iyi abi, bundan önce başka yerde çalışıyorduk gece 2'yi buluyordu, hele bir de bayram arifesinde gece 3'ü 4'ü bulduğu oluyordu abi."

    çocuklar en az 15 saat çalışıp gece 12'de eve geliyorlar ve buna iyi diyorlar. hem de günlük 25 lira için. kahır mı etsem yoksa benden neşeli oldukları için imrensem mi bilemedim.

  • kahvede para vermeden kaçanlardan sıkılmış beethoven'ın ölümsüz pozu. para vermeden kaçanların arkadaşlarına çayları gömerek bu sorundan kurtulmasıyla kahvecilik tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır.

  • ibrahim tatlıses 1, mehmet ali erbil 2 bunlar ne yapsa millet hoşgörü ile yaklaşıyor. ibrahim tatlıses'in bir cinayette azmettiriciliği var, eski karısının topuklarına sıktırmışlığı var ama görsen halkın sevgilisi. mehmet ali erbil'de öyle hangi skandal olursa olsun halk önemsemiyor, hoş görüyor. sanatçı yaşamında aşırılık falan olur eyvallah ama bu artık aşırılık değil bildiğin suç. ilginç milletiz vesselam. yapamadığımız ahlaksızlıkları yapabilenleri hoş görerek kendi iç dünyamızda rahatlıyor muyuz ? çözemedim.

  • siz berberde adam gibi traşınızı olup, içerdeki futbol muhabbetini dinlerken, içeri saçları uzun ile kısa arasında bir adam ağzında sakız ile zincir kolyeli bi adam girer, "mustafa naber işler nasıl" diyip, eli jöleye daldırır ve tek hareketle ellerini saçlarına daldırıp, saçlarını geriye yatırır ve olay mahalinden "manita ile buluşcam ben kaçtım" diyip, aynı hızla uzaklaşır.

    dünyanın en antipatik adamıdır o.

  • entrylerin çoğunluğu bıkkınlıkla dolu. insan biraz kafa yorsa evliliğin bi rutinden ibaret olduğunu anlar. ne sanıyordunuz ki?

    bu size taa çocukken öğretilen bi şey. küçükken hiç mi evcilik oynamadınız? kızlar o oyunlarda neyse evlenince aynısını yapıyor.

    ''ben meğersem yemek hazırlıyormuşum, sen de o sıra işten gelmişsin. bu da senin iş çantanmış. kapıyı çal şimdi'' gibi cümleleri hiç mi duymadınız çocukken? bak o oyunlarda bile ne olacağı üç aşağı beş yukarı belliydi. o oyunlarda bile talimatı kadından alıyordunuz. evlenince de alacaksın. gerçi doğru, evcilik oynamaktan çoğu zaman sıkılırdı çoğu erkek çocuğu. hemen doktorculuk oynardı. evet. sizin de ne olduğunuz taa çocukkenden belliymiş.

    bugünü de bu haklılığımla bitiriyorum.

    edit akbayram: ben hic evlenmedim. sadece iyi gozlemliyorum.