hesabın var mı? giriş yap

  • bizim arkamızda her dediğimize inanan mal sürüsü var, korkun lan bizden demeye getirmişler. havuz medyası hem okuyucusu ile hemde cemaat ile taşak geçiyor. her ikisi de windows falan kullanıyordu dememişler ona da şükür.

    şu fıkraya benziyor, kıssadan hisse;

    bir gün hz. ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu küfe'den, bir arap, devesiyle şam'a gelmiş. şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
    - ver o dişi deveyi bana! demiş. tartışma büyümüş, küfe'den gelen adam, "bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. konu muaviye'ye yansımış.
    halk meydanda toplanmış... muaviye, küfe'den gelenle şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
    - bu dişi deve şamlınındır!
    sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
    - ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
    cemaat hep birlikte bağırmış:
    - şamlınındır!
    küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, muaviye onu yanına çağırmış:
    - ey küfeli, dinle! sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. ama sen küfe'ye dönünce gördüklerini ali'ye anlat ve de ki: "ey ali, muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! ayağını denk al!"
    edit:imla

  • güneşten uzaklığı 108m km ile 250m km arasında kalan kısımdır. tabi ki bu bizim güneş sistemimizde bu şekildedir ve sayılar ortalamadır.

    dünya ortalama 150m km ile bu aralıkta yer alır.

    mars ise 250m kmlik sınırda yer alır. bu nedenle de geçmiş zamanda marsta dünyadakine benzer bir hayat oluşumunun olmuş olabileceği düşünülmektedir.

  • üşümeyi de cinsiyet ayrımına tabi tuttuğumuza göre, artık biri atom bonbası falan salabilir üstümüze, zira memlekette akıl kalmadı.

  • hikaye şu:
    almanya kendi vatandaşının evini 40 polisle basıp özel uçakla mahkemesiz veya vatandaşlıktan çıkartmadan sınırdışı etmiş. erdoğan'ı destekliyor diye

    işin en acı tarafı
    buna inanan gerizekalılar var.

  • yüzde 90'ı tahıl ürünlerine dayalı, protein fakiri, vücudun ihtiyaçlarının karşılanmasına değil, doymaya odaklı beslenme tipi. sonuç ince kemikler, dayanıksız iç organlar, kronik yorgunluk hali.

  • - havuç.... havuuççç... nerdesin? havuç yine cep telefonu almadık diye ne numaralar çeviriyorsun bakayım... havuuç nerdesin???

    - alın lan size havuç... al havuç bu işte... al....

    - ayyyy amann yarabbim....

    - havucumu kalmış ulan 20 yaşındayım.... delirttiniz...

  • vatanı portekiz dili olan, portekiz edebiyatının mihenk taşı aşmış edebiyatçı.
    kendisinin sandığından çıkan 25.000 küsür belge halen daha tam olarak elden geçirilmiş değil. ancak elimizde olan daha doğrusu çok az bir kısmı türkçeye çevrilen o güzel yapıtlar bile onun ne kadar önemli bir dünya şairi olduğunu özetlemeye yetiyor.

    "tanımaya başlıyorum kendimi. ben yokum!
    olmak istediğimle başkalarının gözündeki
    ben arasında boşluğum ben.
    ya da o boşluğun yarısı, çünkü orada da hayat var...
    sonunda ben oyum işte...
    ışığı söndür, kapıyı kapa, son ver koridorda terliklerini sürüklemeye.
    rahat bırak beni odamda tek başıma.
    aşağılık bir yer bu dünya." - alvaro de campos kimliğiyle yazdığı bir şiir. uzaklıklar, eski denizler kitabından.

  • sene 2002 mayıs sanırım yaşım 19
    hayatımda ilk defa memleketim ve şehrimden uzak anadolu’nun bir şehrinin gelişmemiş bir ilçesinde myo 1.sınıf öğrencisiyim.
    ilk dönem bitti bütün öğrenciler evlerine dönmeye başladı.
    arkadaş ve çevrem arasında nasıl dönüyorsun, ne zaman döneceksin, istersen birlikte gidelim sohbetleri havada uçuşuyor.
    o dönemler içine kapanık biriyim.
    istanbul’a bilet alacak param olmadığını kimseye söyleyemiyorum.
    cuma günü okulun son günü
    o akşam ve takip eden haftasonu akın akın herkes memleketine dönüyor.
    ben gündüzleri evden hiç çıkmıyorum.
    çarşıda sağda solda görüp neden gitmedin yada gitmiyorsun soruları işe karşılaşmak istemiyorum.
    ilçe küçük bir yer hemen hemen bütün öğrenciler, esnaf ve yerel halk kısmen birbirlerini tanıyorlar.

    gündüzleri evde radyo dinleyip öğrenci evimde az kalan bitmeye yakın erzaklarımı dikkatli tüketip akşam 20.00 istanbul otobüsünü izlemek için uzak noktaya gidiyor, giden öğrencileri izliyorum, bir gün benimde o otobüse binebilme hayalini kuruyorum.
    sonrasında bütün ilçeyi karanlıkta geziyorum sokak sokak. gündüz evde yatmanın acısını çıkarıyorum.
    yorulmalıyım ki eve gittiğimde uyuyabilmeliyim zira gündüz yeterince uyumuşum.

    o yılları yaşayan bilir
    internete sadece kafelerden ulaşabilirsin, cep telefonu sadece sms ve sesli arama içindir.
    kontörün yoksa arama sms ve çağrı yapamazsın.
    benim de yoktu tabi.
    kaldığım evde eski ev sahibinin çevirmeli ev telefonu vardı. benim için büyük şans.
    ailemden arayabileceğim herkesi aradım istanbul’a dönebilecek otobüs bileti için. yok maalesef.
    en erken para gönderebilecek ablam 1 hafta sonra maaşını alınca yollayabiliyor.
    herkese haber salıp beklemeye koyuldum.

    ilçede sadece ziraat bankası var
    parayı bana o bankanın şubesine havale ile yolluyor aliem.

    sanırım o haftasonu geçti
    önümde daha kocaman bir hafta var
    sonraki pazartesiye kadar beklemek zorundayım.
    cepteki para miktarım sıfır.
    kredi kartı yokki daha kaç yaşındasın. sıfır kart sıfır para.
    içimden dedim bekleyeceksin yok başka çarem.
    bütün arkadaşlarım hatta bütün okul öğrencileri döndü artık şehirlerine. bitti sezon.
    tanıdığım bitkaç esnaf ve ev sahibi kaldı. ev sahibini pek sevmezdim yobazın biriydi.
    ne ondan borç isteyebilirdim ne de esnaftan
    sabırla bekleyecektim, önümüzdeki pazartesi para gelmesini.
    20 yıl geçmiş günlük tam olarak ne yaşandığını hatırlamıyorum.
    ama ertesi günü mutfakta yiyecek ve pişirecek hiçbir şey kalmadığını hatırlıyorum.
    küçük mutfak tüpüm dahil bitmişti.
    zaten öğrenci evinde ne olabilirdi.
    gündüzleri tam gün odamda yatıp, akşam güneş batımından sonra çarşıya gezmeye çıkıyordum.
    küçük sarı renkli radyolu kaset çalarım vardı.
    aptal yerde sadede trt fm çekiyordu.sevmiyordum aptal radyoyu.
    coskun sabah, ahmet kaya ve tatlıses kasetlerim vardı
    onları dinleyip uykuya dalardım
    şimdi ahmet kaya dışında hepsinden nefret ediyorum.
    ilk günler sonrası açlığı iyice bedenimde hissetmeye başladım, uykuya dalmak zorlaşıyordu artık yatakta uzanmak acı veriyordu.
    o berbat günün gecesi çarşıya çıktım yine.
    birşey yapmalıydım para elde edecek birşey, sırf birşeyler yiyebilmek için.
    sony walkmanim vardı pillerini ısırarak sonuna kadar kullandığım hayatta en önemli eşyam.
    merkeze ıspartaya gidecek param olsa onu satmayı düşünüyorum.
    kulağımda walkman sokaklarda aptal aptal geziyorum ahmet kaya'nın kaseti sanırım emin değilm.
    pek inanılır gelmeyebilir zaten bana da mucize gibi gelmişti.
    hayatımda yolda ilk kez para buluşumdur. 5 milyonluk bir banknot bulmuştum.
    inanamıyorum şaka gibiydi.
    eğilip aldım gerçekten 5 milyon.
    o zaman tabi daha 6 sıfır atılmamış.
    o zaman bir gazate 500 bin lira. bir kolon sayısal 250 bin liraydı. hatırladıklarım.
    zaman gece ilçede bakkalar kapalı gittim eve dedim akıllı ol dikaktli harca daha 5-6 günün var.
    o gece eve dönüp sabredip aç yattım.
    ertesi günü ilk defa gündüz çıktım dışarı sabah markete gidip 3 ekmek ve geri kalanı ile yettiği kadar domates aldım.
    tabi bilgisayar programlama okuyorum kafa çalışıyor.
    yaptım hesabımı dedim her gün yarım ekmek içine domates 6 gün yeter bana tek öğün.
    o şekilde geçirdim bir haftayı
    erken açıkmamak için gündüz uyumaya devam edip akşam yedim
    akşam sonrası yürüdüm eve geldim yattım
    ertesi gün yine aynı

    pazartesi günü bankaya öğleden sonra gittim hayal kırıklılığına uğramamak için.
    dedim gişede adıma havale var mı? evet

    o günkü sevincimi unutamam tam 50milyon
    ablam göndermiş sağolsun. minnettarım.

    ilk işim pideciye gidip kıymalı pide yemek oldu
    sonra biletçiye gidip istanbul biletimi aldım.

    her akşam uzaktan ağlamamak için kendimi zor tutup kalkışını izlediğim istanbul otobüsüne pazartesi bindim ve evime gittim.

    aradan 20 yıl geçmiş tam. bunlar gerçekten yaşandı mı? inanması bile zor ama evet yaşadım

    yeri merak edenler ısparta uluborlu