hesabın var mı? giriş yap

  • geniş zaman, boş kafayla okunması gereken kitaplardan.

    her cümle alabildiğine bilgi, her tasvir hayalgücünü zorlayan unsurlar içerir. dur ulan arada şunu da okuyayım diye alıp da vincinin şifresi muamelesi yaparsanız her paragrafın üstünden en az 3 kere geçer, açık ağızın kenarından akan salyayla sayfalarda lekeler yaparsınız o olur.

  • ış yerine buradan yemek söylüyoruz. gelen küçük esnaf bizden, yemek sepetinden değil, doğrudan telefondan kendilerine sipariş verelim diye yalvarıyor. işleri zaten kötü, %14 gibi bir ücret de kesilmesin diye iki farklı esnafa denedik. sonuç hüsran. biri, bıraktığı broşürün dört lira üstünde hesap getirdi. öteki ise normalde 20dk getirdiği yemeği 50dk getirdi ve malzeme azdı. yani yaptırım olmadığı sürece küçük esnaf hala ama hala çakal. geberip gidiyorsunuz hala çakallık peşindesiniz. acıyanı siksinler. suyu bile buradan söylüyorum. problem çıkarsa bir puanı yapıştırıyorum. söylemiş miydim bilmiyorum ama acıyanı siksinler.

  • 1929 başlarında borsa yükselmekte ve iyi günler hiç bitmeyecekmiş gibi görünmekteydi. bazı yorumcular bir çökmenin olacağını söyleseler de yatırımcıların çoğu optimistti. işsizlik azdı ve fiyatlar sabitti.
    sadece bir sene sonra dünya tamamen değişti. ekim 1929'da gerçekleşen çöküş new york piyasasını altüst eder. eylül 1929'da 381'lerde olan the dow* temmuz 1932'de 41'lere kadar düştü. işsizlik daha önce dünya ekonomisinin görmediği kadar arttı. 1933 itibariyle amerikada her 4 işçiden biri işsizdi. amerika ve diğer endüstrileşmiş ülkeler hala aynı binalara, fabrikalara ve içgücüne sahiptiler ama bunların çoğu boştaydı. bu 1930'lu dönemler genel olarak great depression dönemi olarak adlandırmaktadır.
    bu felaketin ardından makro ekonomi doğdu. ekonomi biliminin doğumu adam smith ve the wealth of nations ile özdeşleştirilse de makro ekonominin ekonominin bir başka kolu olarak doğumu 1936'da john maynard keynesin "the great theory of employment, interes and prices"ının basımı ile oldu. keynes'ten önce ekonomiciler ekonomiyi bir bütün olarak inceleyip para ve fiyatlar hakkında incelemeler yapmışlardı fakat makro ekonomi ve "ekonomiler neden depresyonlar yaşar? neden üretim ve istihdam zamanla azalıp artar?.." gibi soruların cevaplarını aramaya yönelik yaklaşımlar keynes'le başlar.
    makro ekonomi dışında bugünün hükümet tedbirleri ve programları hep 1930'ların tecrübelerinden doğmuştur. muhtemelen en önemli şey hükümetlerin bir daha depresyon olmaması konusunda kendilerini sorumlu kılmış olmaları.
    depresyonun ikinci mirası ise sosyal sigortalar programı oldu. bu program vergilerle kendisini destekleyen ve bundan kar etmeyi uman bireylerin dışında bütün ekonomiyi de etkilemektedir.
    üçüncü miras ise bankadaki mevduatların temin altına alınması oldu. 1930'larda binlerce banka panik içinde paralarını çekmeye çalışan yatırımcılar yüzünden kapılarını kapatmak zorunda kaldı. bugün hükümet bankalar batsa bile yatırılmış paraları karşılamaktadır. bu bir anlamda finansal istikrarı sağlayacaktır. bu istikrarın önemi ise 1990'ların sonunda (1997'de) asya'da başlayan ve sonra dünyaya yayılan ekonomik krizde daha iyi anlaşılmıştır.

  • hababam sınıfını inanılmaz bir şekilde gaza getiren andır. nasıl bir utanmaysa plan proje temel olmadan, harcı kumu çimentoyu pek hesaba katmadan okul inşaa eder sınıf. inşaat sektöründe çığır açar.

  • dünyadaki bütün cinayetler öldürmenin gerekli olduğuna dair kendisine haklı gerekçeler yaratmış insanlar tarafından işlenir. geri kalanı kazadır.

    bir cinayete idam cezası istemek de "öldürmek lazım" tespitiyle, öldürmek için haklı gerekçe yaratmakla olur. idam cezasını isteyen, arzulayan biri özünde cinayet işlemek isteyen, arzulayan birinden farklı değildir. hani bazen filmlerde duyarız ya "bilmek istiyorum katil o sırada ne düşünüyordu" diye, idam cezası arzulayanlar bu şansa sahipler. onlar toplumsal hassasiyetleri arkalarına alarak rahatça öldürme fantazileri üzerinde keyif sürebilme lüksüne sahiplerdir. hatta bazen basit bir öldürme de tatmin etmez "alacaksın ona ve akrabalarına tecavüz edeceksin, sonra yavaş yavaş öldüreceksin" diye salya akıta akıta kendilerinden geçerler. ve bu insanlar gazete okur yorumlarında %48 olumlu puan alırlar.

    (bkz: aynısını ona da yapacaksın)

  • diyanet çalışanları sakallı ve bıyıklı kadın seviyorsa demek ki...
    tercihlerine saygım sonsuz ama kişisel bakıma günah gözüyle bakılması çağın ne kadar gerisinde, medeniyetten ne kadar uzakta olduklarını gösteriyor.

  • seçilsende seçilmesende chp kapanıp dernek haline gelene yada senin o dinozor tayfan yok olup gidene kadar, ne benden ne bir yakınımdan oy moy yok.

  • ulan bende dövüyo diyince tekme tokat girişiyo zannettim. bunun neresi dövme lan?

    ayrıca hemen bilmeden hocaya bok atmayın yaptığı şeyi kesinlikle savunmuyorum ama görüntüler muhtemelen sürekli gerçekleşen bi durumda -derse geç girip konsantrasyonu dağıtma- hocanın artık sabrının bittiğini gösteriyor.

    maalesef meslek liselerinde hocaya saygı duymayıp ondan çekinmeyen tiplerin işi abartarak hocalara kahır yaşattığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

    not: işbu entry tüm linç ihtimalleri göze alınarak yazılmıştır.