hesabın var mı? giriş yap

  • hava soğuktur...
    sen de küçük olmalısın.
    baban,annen yanında.
    ne derdin var ne kederin.
    belki de içerde yer yatağında yatıyorsundur he?
    akşam fındık falan konmuştur sobanın üstüne.
    o soba seni ısıtsın diye çalışan baban,oturmuş çay içiyordur.o kadar da keyif yapsın değil mi?
    sonra ışıklar söner,
    tavanda kırmızı bir gölge...
    sobadan gelen çıtpıt sesler...
    annen yatmamıştır daha.sobanın içindeki odunun,kömürün tamamen yanmasını bekler.
    belki de yanına uzanır.
    mutlusundur işte.
    huzurlusundur.
    büyüyünce,o günleri bu kadar çok özleyeceğini hiç düşünmemişindir.
    sobadan yansıyan ateşin kırmızısı,yerini kömürün rengine bırakır büyüdükçe.
    üzülürsün.

  • "sanırsın 1 lira 2 dolar olmuş, bu neyin sevinci amın feryadı" diye cevap verme hakkını saklı tutan ekşicidir herhalde.

  • - messi, allah'ın bir lütfu sayın seyirciler. 4 kardeşi var ve 3'ü kur'an kursuna gidiyor. babası arjantin'de müezzin.

    ...

  • zamanında, bir tıp fakültesinde üroloji sözlüsünde, sorduğu sorulara yetersiz, yüzeysel cevaplar veren öğrenciye 'bu bilgiyle gelişmiş ülkelerden birinde olsan, seni doktor yapmazlar. hoş ben de bu donanımla profesör olamazdım, onun için seni geçiriyorum' demiş hocanın biri.

    bu maaş da o hesap, her şeyimiz gibi yetersiz ama evet.

    debe editi: okumuşu cahile ezdirmeyelim, devlet ihalesi alıp, iki bina dikerek dünyalığını yapan adamların yanında komik paralardır.

  • gideceginiz sehri ve kalacaginiz gun sayisini belirtiyorsunuz, bu site de size super bir program hazirliyor.

    baslayacaginiz noktadan, orda gecireceginiz sureye kadar gunu en verimli kullanmak icin gerekli hersey gorsel ve yazili olarak hazir. (indirme secenegi de sunmuslar). tabi isterseniz rotada keyfinize gore degisiklikler de yapabiliyorsunuz. baslangic saatinizi vs. belirleyebiliyorsunuz.

    ayrica rotanin maliyetini de kisi sayisina gore hesapliyor. (muze varsa muze girisi, atraksiyon varsa onun ucreti gibi)

    web sitesi : http://www.visitacity.com/

    ornek 1 gunde paris rehberi : http://www.visitacity.com/…y--top-attractions-day-1

  • ah ulan ah! hayattaki tek başarısı, ilkokul çağlarından beri, kurs, özel hoca, kolej derken kafasına vurula vurula öğretilen ingilizce olan, ezik ergenlerimizi tatmin etmemiş.

    adam iyi bir yerden mezun mu? mezun...
    dünyaca ünlü bir yönetmen mi? evet...
    ingilizce biliyor ve derdini anlatabiliyor mu? evet...

    fazlasını da sen başar o zaman, ergen kardeşim!

  • kuşatma zamanında donanma şu an dolmabahçe sarayı ve beşiktaş stadının olduğu yerde demirliydi. sütunlar denilen doğal limandan* akıntının ve rüzgarın uygun olduğu zamanlarda zinciri geçebilmek için saldırılar yapılıyor ancak hepsi başarısız oluyordu.

    zamanın teknolojisi gemi güvertelerine top yerleştirilmesine izin vermediği için ve osmanlı donanması 2, 3 ve bazıları 4 sıralı kadırgalardan oluştuğu için yüksek güverte yapılı bizans, ceneviz ve venedik gemileri karşısında etkisiz kalıyordu. kadırgalar kürekle ilerleyen hızlı ve çevik gemilerdi ancak kalyonlara karşı etkisizdi. bazı çeşitleri deniz seviyesinin sadece 1 metre üstündeydi ve esasen kıyılarda devriye görevleri için üretilmişti. bu sebeple yelkenli kalyonlardan oluşan haçlı gemileri kadırgaların ortasında bir kale gibi yukarıda kalıyor ve kadırga mürettebatı kendisinden daha yüksekte duran bir düşmanla çarpışmak zorunda kalıyordu.

    bu bariz dezavantaj karşısında fatih sultan mehmet yeni bir plan arar ve aradığı cevabı şehzadelik yıllarında okuduğu tarih kitaplarında bulur. tarihte karadan gemi yürütmenin bazı örnekleri mevcuttu ve genç sultanın elinde ki kitaplar da bunu doğruluyordu. hatta kuşatmadan* 50 sene önce venedikliler bu yola başvurmuş ve adriyatik denizinde bir kaleyi ele geçirmeyi başarmıştı.*

    amaç halice inen donanma ile constantinapolis'i almak değil, surlarda ki savunucu yoğunluğunu azaltmak ve moralleri bozmaktır. bu sebeple 3 ve 4 sıralı kadırgalar boğaz sularında bırakılacaktır. aynı zamanda bu büyük gemilerin taşınması da çok zor olduğu için bu karar alındı.
    yani bu demek oluyor ki, halice inen donanma 2 sıralı kadırgalardan oluşuyordu ve savaş esnasında tek başlarına büyük gemi desteği olmadan işe yarayamıyorlardı.

    gemiler için beşikler hazırlandı, ağaçlar kesilip yuvarlatılıp iyice yağa batırıldıktan sonra gemilerin altına serilmek için dizildi.* levazım kuvvetleri en uygun yolları belirleyip geçiş için hazırladı. planlardan haberdar olunmaması için bölge güvenliği ve devriyeler çoğaltıldı. herşey hazır olduğunda plan başladı. ilk gemi beşiğe yerleşip bugün taksim-dolapdere-kasımpaşa yolunu izleyerek haliç'e inmek üzere yola koyuldu.

    gemilerin hasar görmemesi için yelken direkleri sökülmüş, hareketli parçalar birbirine sağlam bir biçimde tutturulmuş, ağırlıklar azaltılmıştı. ancak sultan düşmanın moralini bozmak için tayfalarına kürek çekme emri verir. galata kulesinden gecenin karanlığından ayrıntıları seçilmese de, karada kürek çekerek ilerleyen osmanlı gemilerinin görüntüsü galata ahalisinde büyük bir moral bozukluğu yarattır.

    sabah olana kadar yeterli miktarda gemi haliç sularında birikir. güneşin doğması ile mürettebat direkleri diker, cephane ve mühimmatlarını toplar ve bir anda mehteran eşliğinde şarkıya başlar. bu seslere uyanan constantinapolis halkı, sağlam duran zincire, yanmamış donanmalarına ve haliç içinde ki gemilere bakarak bunun nasıl olduğunu anlamaya çalışır...

    özetle; gemilerin haliç'e inmesi osmanlıya avantaj sağlar ama constantinapolis'in alınmasında etkisi çok azdır. içeri sokulan donanma ufak gemilerden oluşmuş olup, zincir tarafına 1 veya 2 defa sembolik hücum etmesi dışında genellikle savunmada kalmış, sadece bizans'ın haliç surlarına da asker koymasını sağlamıştır.

    gemilerin karadan yürütülmesinin ilk örneği değildir, ama en meşhur olanıdır. bölgenin tepeleri, zemini ve aşılan mesafe göz önüne alındığında, oldukça da zorludur. bu aynı zamanda osmanlı devleti'nin mühendislik konusunda ileri seviye de oluşunu da kanıtlar.

    not: istanbul fetihten önce constantinapolistir. o yüzden fetih anlatılırken istanbul demek kronolojik hata yapmak demektir. yoksa istanbul since 1453
    not 2: bunlarda kaynak belirtmek isterdim ama yıllardır okuduklarımdan ve sınavlarımdan akılda kalanlardır.

  • kutsal kitaplarda sembolize edilmiş öyküleştirmeler barındıran dizi.
    --- 4x1 ---

    saligia'nın s'si olan ve satan*'ın en sevdiği büyük günah kibir işlenmekte bu bölüm. satan ile karşılaşması arabayı satan ilkkan'ın başına gelmektedir.

    sürekli övülmekte, kibirlendikçe satan ile yakınlaşmakta, dönüşmekte hatta aralarına katılmak üzere olmaktadır. ilkkan ersoy ve yılmaz'a “hayatınızda benim gibi gibi var diye yerlere kapanıp dualar edeceğinize” derken o meşhur tanrı-insan-satan ilk kavgası hikayesine atıfta bulunmaktadır.

    bu musallat olan tayfa da -ki yılmaz ilkkan ile yatak odasında konuşurken tam olarak bu kelimeyi söyler “sana çok fena musallat oldular”- önce 1 kişi olarak başlayıp 2-3-4 diye gider ve nihayetinde bir sürü bireyden oluşan aynı şekilde davranan grubun keşfi ile sürer. bu da kitab-ı mukaddeste kendini tanıtırken “we are legion” diyerek sürüden bahseden satanın hikayesini görselleştirmiştir.

    “biz bunu bir grup yavşak arkadaş grubu zannediyoruz, değil, değil.” - yılmaz

    legion'u yendikten sonra aynada hiçbiri yoktur sadece 3 arkadaşın yansımaya vurduğu görülür. ve şu cümle ile perde aralanır:

    “gidiyoruz ilkkan'ım, gerçeklere gidiyoruz”

    şimdi ilginç bir noktadan söz edelim. yılmaz ve ersoy şehir merkezinde kapısı bile olmayan brandadan bir sokak arası meydana girdi, bir alt kattan kurtardıkları arkadaşlarını battaniyeye sarıp çıktı ve bir anda açık gökkubbenin altında pastoral düzeyde kırsal bir çayırda yürür oldular. bu nedensiz değildi:

    solda ağaç var sağda otlayan bir hayvan. ağaç yine son kez değineceğimiz kutsal kitaptaki “iyi ile kötünün bilgisi ağacı”, ağaç tarafının uzaklarından gelip hayvana doğru yürüyen bu 3 insan, yalın gerçekliğin sadece doğa ile doğallık ile yakalanabileceğini anlamıştır belki. kibirsiz, ego kavramı olmadan olanı ile yaşayan hayvanlar ve her şeyi kendi yorumuyla tanımladığını ve bildiğini sanan insan olanlar. gerçeklere gidildi.

    son olarak bu sahne arkaplanında verilen soundtrackın yaratıcısı samuel karl bohn'a teşekkür ederim. kulağımızın pası silindi.

    bunların hepsi böyle olabilir ya da olmayabilir ben olaya böyle baktım diyelim. sevgiler.

    --- 4x1 ---

  • fiyatlardan daha cok dellendiren "zorla genis kapsamli hizmet dayatmasi". örnegin, bir cay icmek istiyorsunuz "efendim, cayin yaninda kurabiye servisimiz var". istemiyorum deyince "mecbur servis ediyoruz efendim, yemeseniz de getiriyoruz. hangi kurabiyelerden koyalim?"

    bakiyorsun mönüye, siyah cay 35 tl yazmis, aklinca iki unlu kurabiye ile masayi dolu göstermeye calisiyor. ben bir cay bir parca da ispanakli börek alayim diyorsun. on dakika sonra masana kocaman kurabiye tabagi, kocaman yogurtlu salata tabagi, havyvana verilecek kadar büyük bir börek parcasi ve corba tasi gibi bir cay bardagi geliyor. kalkarken "85tl efendim". aferin size.

    tek basina börek alamiyorsunz, "efendim, müsteriler genelde yogurt ve salata da istedikleri icin servisi öyle aciyoruz". oglum, siz manyak misiniz? cay ve börek isteyen adama kurabiye ve yogurtlu salata getirilip zorla parasi istenir mi?

    türkiye'de cok acaip seyler oluyor, battigini kabullenemeyen irrasyonel esnaf isi cakalliga vuruyor. köpek gibi batacaksiniz, zevkle izleyecegim. kis aylarinda kiyi seridine giden insanlari neredeyse silah cekip soyacaklar. ac köpekler.

  • amerika’da, seçim sistemi hakkında en kafa karıştırıcı ve bazı kesimlerce adil temsiliyete zarar verdiği düşünülen, ingilizce’de electoral college olarak geçen (seçici kurul) bir yöntem uygulanıyor. iki basamaklı, dolaylı bir seçim yöntemi olan electoral college, amerikan seçim sisteminin temelini oluşturuyor.

    bu yöntem amerikan seçim sistemi bağlamında kısaca şöyle: 435 (bütün eyaletlerin nüfusuna oranla sahip olduğu temsilcilerin toplamı) + 3 (eyalet statüsünde sayılmayan başkent washington d.c.’nin temsilci sayısı) + 100 (eyaletlerin her birinden senato için 2 tane temsilci); toplamda 538 temsilci sayısı oluyor. halk aslında doğrudan bu politik temsilcilere oy veriyor, başkan adaylarına değil. bu politik temsilciler de seçim gününden sonra toplanarak hangi partiden temsilci olarak seçilmişlerse, o partinin başkan adayına oy veriyorlar. böylelikle halk başkanlık seçimlerinde dolaylı bir şekilde oy vermiş ve iradesini yansıtmış oluyor. örneklersek, eyalet çapında cumhuriyetçiler kazandıysa o eyaletin temsilcilerinin hepsi cumhuriyetçi parti’den çıkıyor ve bu seçilmiş temsilciler de başkanlık makamı için başkan adaylarından birini seçiyor. sonuç olarak başkanın kim olacağına belli bir grup karar vermiş oluyor. temsilciler genel olarak hangi partiden seçildilerse, seçildikten sonra da kendi partisinin başkan adayına oy veriyor. böyle olmayan durumlar istisnai olup, temsilciler genelde mensubu oldukları partinin adayına oy verdiklerinden bu ikinci seçim temsili bir niteliğe bürünüyor.

    electoral college sistemi bazen galip tarafın kim olacağı konusunda çarpıcı değişiklikler yaratabiliyor. 2000 yılında al gore, ülke çapında (popular vote) bush’tan daha fazla oy almıştı ama florida’da cumhuriyetçilerin kazandığı açıklanınca florida’ya ait 25 temsilci de cumhuriyetçiler arasından çıktı. aslolan electoral college olduğu için, gore seçimi kıl payı kaybetmişti.

    yaklaşık 220 yıldan beri kullanılmakta olan electoral college sisteminin tarihî çıkış noktası, yerel hükümetlerin başkanlık seçiminde etkilerinin artması ve otonomilerinin korunması olarak geçiyor. yani aslında amerika’daki genel seçimler 50 tane eyalette ayrı ayrı yapılan seçimlerin sonuçlarının toplanmasıyla yapılmış olunuyor. dolayısıyla california, new york veya florida gibi yüksek nüfuslu eyaletler önemli hale gelip, rekabetin en çok kızıştığı (aynı zamanda kutuplaşmanın körüklendiği) ve siyasi kampanyaların en yoğunlaştığı sahneler haline geliyorlar.

    seçim sonucu, electoral college oylarının çoğunlukçu sisteme göre değerlendirilmesiyle elde ediliyor. yani toplamın yarısından bir fazlası kadar temsilci hangi partiye oy vermişse onun başkan ve başkan yardımcısı adayı kazanıyor. 538 tane temsilci olduğu için de, en az 269+1 oy alabilen aday kazanmış oluyor. 435’in içindeki electoral college üyelerinin (ingilizce deyimi ile presidential elector’lar) sayısı, her on yılda bir eyalet düzeyindeki sayım ile yenilenmektedir. genelde uzun yıllar partide çalışmış olan aktivistler, mensubu oldukları parti tarafından presidential elector olarak seçilirler.