ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye a milli futbol takımı'na lakap önerileri
-
(bkz: milyonluk eşekler)
ebru şancı ile evlenmek
-
kardeş yukarıda ne anlattın özet geç kurban olayım sadece bkz.'lere baktım beynim yandı
10 ekim 2023 hamas'ın genel seferberlik çağrısı
-
hadi bakalım ülkedeki filistin sevdalıları, davetiyeniz de geldi, şimdi cihat vaktidir önden buyurun.
osmanlı harp madalyalı naziler
-
birinci dünya savaşında çanakkale'de ve sina ve filistin cephesinde bizzatihi gelip türklerle yanyana omuz omuza savaşmış olan alman asienkorps birliğine mensup askerlerine osmanlı ordusu tarafından savaşta gösterdikleri yararlılıklardan ötürü harp madalyası veriliyordu. yavuz ve midilli zırhlılarındaki denizci personel ve osmanlı hava kuvvetlerinde gelip uçan alman pilotlar da bu madalyayı almaya türk askeri gibi hak kazanmıştır.
ilginç olan bu almanlar evlerine döndükten 21 yıl sonra ikinci dünya savaşı patlayacak ve çoğu tekrar asker olmayı seçen bu birinci dünya savaşı gazileri harp madalyalarını bu ikinci savaşta nazi üniformalarında da taşımayı seçeceklerdir. şunlar benim interneti 20 dakika tarayıp bulduğum kimliklerini teyit edebildiğim kişiler, kimbilir daha gün ışığına çıkmayan kimler kimler vardır.
generalfeldmarschall gerd von rundstedt soldaki.
jakob grimminger hitler'in şahsi sancaktarı
rudolf höss auschwitz kamp komutanı
oskar von niedermayer
vizeadmiral karl kauffmann sms breslau/midilli güverte subayı
generalleutnant ludwif wolff
generalmajor erwin osswald
theodor croneiss willy messerchmitt ile birlikte.
ludwig schröder generalarbeitsführer
otto hartmann
leopold von münchow budapeşte kuşatma komutanı
walter von unruh kırmızı beyaz kordonunu takıyor
ss obergruppenführer hans jüttner
general ludwig keiper
ss gruppenführer fürst josias zu waldeck bkz. theres nothing like this teşhis etti.
generaloberst ludwig beck beren and luithen teşhis etti.
teşhis edemediklerim
kriegsmarine subayı
ss gruppenführer
luftwaffe generalleutnant
wehrmacht oberleutnant
wehrmacht .. hauptmann?
wehrmacht hauptmann
wehrmacht hauptmann
luftwaffe major
wehrmacht generalmajor
ikinci dünya savaşı alman üniformalarında mesela avusturya macaristan nişanlarına da izin var. ama avusturya nihayetinde almanya'nın o devirde ilhak ettiği kendi sınırları içinde olan bir yer. naziler avusturya ordusunu da anschluss sonrası kendi ordusuna dahil etmiş ve nişanlarını kullanmalarına da izin vermiş. bu yüzden osmanlı harp madalyasına izin olması avusturya nişanlarından bir tık ileride bir şey. zira o nazilerin direkt olarak karışmadığı selefi olan imparatorluk almanyasının geçmişteki cephelerine ait bir mevzu. aynı şekilde nazi üniformalarına alman olmasına rağmen bazı imparatorluk alman kraliyet (mesela hohenzollern) madalyaları da takılmaz. o yüzden türk madalyasına sanki özel bir iltimas varmış gibi bir durum da var.
öte yandan biz onların madalyalarını almış olsak da nedense takmayız. en tepedeki örnek olarak atatürk birinci dünya savaşında alman birinci ve ikinci sınıf demir haç nişanlarını almasına rağmen bunu türkiye cumhuriyeti mareşal üniformasında takmamayı seçmiştir. geçmişi silmiş olarak anlamamak lazım zira aynı üniformada osmanlı altın imtiyaz madalyası da bulunuyor. başka bildiğimiz cumhuriyet üniformalarında da yabancı nişanlar legion d’honneurlar falan pek görülmez. ancak almanlar için bu türk harp madalyaları takma zorunlulukları olmamasına rağmen göründüğü kadarıyla severek taktıkları nişanlar. zira filistin cephemiz onların da savaşıp öldüğü, şehitliklerinin olduğu geride bir sürü evlat bıraktıkları bir yer idi.
çocukken baba eve getirdiğinde mutlu olunan şeyler
-
(bkz: fıstık)
bizimki pek eve uğramazdı.
uğradığında da elinde siyah poşet içinde 4-5 tane bira, 2 paket uzun samsun olurdu.
bazen o siyah poşetin içinde fıstık olurdu.
kapıdan sallana sallana, elinde poşet ağır alkol ve sigara kokusu ile girdiğinde, elindeki torbaya kitlenirdik.
aslında elinde torbayla gelmesi bir bakıma iyiye işaretti. torbasız gelse, annemin elinde günlük kazancı vs varsa döverek alacak ve kumara gidecek demekti.
siyah torbayla geldiyse, en azından tv'nin karşısında yere oturacak, çakmağıyla efes tombulu açacak, önüne kül tablasını koyacak, yanına uzun samsun paketleri ve en sonda da fıstık torbasını koyacak demekti.
pek az yemek yerdi. zaten çöp gibi bir adamdı. bünye olarak zayıf ama psikopatlıkta ağır bir abiydi kendisi.
bazen annem siniyle akşam yemeğinde yediklerimizden önüne koyar, sofra bezinin üstüne dizlerini kırıp, eğilerek höpürdete höpürdete yalap şap yerdi.
asla bitmezdi o tabaktaki yemeklerin hepsi.
mutlaka biraya da yer kalması gerekirdi.
yemesi içmesi bitince yine yerde koltuğun kenarına yaslanır, yüzü tv'ye dönük sigarasını yakar, birasını açardı.
genelde ilk bira bittikten sonra bizle biraz sohbete başlardı. sohbet dediysem dersler nasıl falan filan değil. genelde kendini anlatırdı.
bazen de annem laf atardı "ee naptın" bugün falan gibi.
sanki birkaç gündür evde yokmuş gibi değil de, sürekli bizleymiş sanki bozuk bir aile düzenimiz yokmuş sanki varı yoğu kumarda, meyhanede, birahane yememiş gibi.
benim gözüm ise fıstıklarda olurdu. bazen şeffaf yumurta poşeti gibi poşetlerin içerisinde, bazen de kese kağıdında gelirdi o fıstıklar.
bense en çok kese kağıdında gelenleri severdim. çünkü kese kağıdında geldiyse, o fıstıklar sıcaktır demekti.
kül tablasının yanındaki fıstıklara uzanır, içlerinden alabildiğim kadar alır, kenara çekilirdim. görmezden gelirdi. sonra annem alır kardeşime falan uzatırdı.
kardeşim genelde istemezdi.
bense hemen çabucak yiyip fıstıklar bitmeden bir kez daha avuçlama derdinde olurdum.
ikinci kez seğirtip de, biraz fazla alırsam, "höst len meze bu" derdi.
kendine kadar alırdı çünkü.
"az al az", "yavaş ye lan boğulacan" derdi. işte o zaman yediğim bütün fıstıklar boğazımda kalır, gözlerim buğulanır, kendimi zor tutardım.
keyfi yerindeyse de hiç ses etmezdi.
şimdi düşünüyorum da, deli gibi çerez sevmemin, hatta yemekleri hızlı hızlı yemenin, içki içerken mezeyi bol bol hatta bazen açmış gibi çalakaşık yememin altında da acaba bunlar mı yatıyor?
hep böyle kasvetli ortam da olmazdı. bazen neşeli olurdu, eğer o gün kumarda falan kazanmışsa, yada çok nadir kumara gitmeyip direkt eve geldiyse, gün içerisinde hoşuna giden bir şey yaşadıysa.
ama o siyah torba hep elinde gelirdi. ve biz de beklerdik acaba bize ne getirdi diye. torbanın içine kitlenir kalırdı gözlerimiz.
ama tarife genelde hep aynıydı 4 bira, 2 paket uzun samsun. bazen fıstık, bazen de tavuk..
çikolata olsun isterdik, dondurma olsun isterdik her çocuk gibi.
alamayacağından değil çünkü işin kötüsü ne biliyor musunuz?
bu adamın işi buydu.
kantini vardı.
başkalarına çikolata, gofret, sandviç satıyor ama eve gelirken çocuklarına bir parça çikolata getirmek yerine kendine bira ve sigara almayı ihmal etmiyordu.
hep derim.
17 yaşımdan 21 yaşıma kadar küs ve kavgalı, 21 yaşımdan 23 yaşıma kadar ise bir baba oğuldan ziyade, onun için bir suç ortağı bir arkadaştım.
ben 23 yaşımdayken de öldü zaten.
yine hep derim ki;
......ve ben babamı yaşattığı tüm kötü anılara rağmen öldüğünde affetmiştim.
sonra ben baba oldum ve baba olunca anladım ki, evlat bambaşkaymış.
şimdi iş yerimde, çocuklarımsız bir doğum günü pastası bile yesem boğazımda kalır.
o yüzden baba olduktan sonra, babama olan affediciliğim yerini çok daha büyük bir kızgınlığa bıraktı...
27 sr 997 cinayeti
-
12.04.2022 tarihinde gaziantep ili şehitkamil ilçesi anneler parkı mevkisinde 17 yaşında ehliyetsiz sürücünün dersaneden çıkan iki genç kıza yüksek hızda çarpmasıyla kızlarımızdan birisi olay yerinde hayatını kaybetti. diğer kızımız ise halen yoğun bakımda tedavi altındadır.
yine gaziantep'te mehmet kaplan olayında olduğu gibi (bkz: 34 bay 376 cinayeti) ailenin yüksek nüfuzundan dolayı henüz yerel gazeteler dışında ulusal basına yayılmadı.
amcası ak parti'den eski milletvekili ve şu an ilçe belediye başkanı, babası aynı ilçenin ticaret odası başkanı olarak görev yapmaktadır.
ilgili yerel gazete haberi
hypatia
-
hypatia (haypetya) tarihte bilinen ilk kadin matematikci.
"dusunme hakkinizi sakli tutun; yanlis dusunmek bile hic dusunmemekten iyidir."
hypatia
yemeksepeti.com
-
ış yerine buradan yemek söylüyoruz. gelen küçük esnaf bizden, yemek sepetinden değil, doğrudan telefondan kendilerine sipariş verelim diye yalvarıyor. işleri zaten kötü, %14 gibi bir ücret de kesilmesin diye iki farklı esnafa denedik. sonuç hüsran. biri, bıraktığı broşürün dört lira üstünde hesap getirdi. öteki ise normalde 20dk getirdiği yemeği 50dk getirdi ve malzeme azdı. yani yaptırım olmadığı sürece küçük esnaf hala ama hala çakal. geberip gidiyorsunuz hala çakallık peşindesiniz. acıyanı siksinler. suyu bile buradan söylüyorum. problem çıkarsa bir puanı yapıştırıyorum. söylemiş miydim bilmiyorum ama acıyanı siksinler.
kalp kırmadan ter kokuyorsun deme yolları
-
eski ev arkadaşıma uyguladığım bir taktiktir. şöyle ki, duştan sonra deodorantımı devamlı onun göreceği şekilde sıkmaya başlamıştım. önce algısına oynadım. sonrasında da "yaa bi deodorant keşfettim inanılmaz, kampanyadaydı iki tane aldım sen de denemek ister misin?" diyerek olayı hiç büyütmeden odasına koymuştum. ama keşke kalbini kırsaymışım bir kere bile kullanmadı. sonrasında da evleri ayırdım. evleri ayırmamın temel 3 sebebinin arasında da bu vardı.
kim bilir şu an kimler bu başlığı okuyarak ona ter koktuğunu söylemenin yolları arıyordur. hiç uğraşmayın ya direkt söyleyin ya da öldürün ne bileyim.
semt pazarında son sıradaki tezgah
-
pazara o taraftan girenler için ilk tezgahtır. bilemezsin.
uçakta kadın-erkeğin yan yana oturabilmesi
-
tren otobüste o olgunluğa erişmek yerine yakında uçakta da çemkirmeye başlarız çünkü ileri değil geri giden bir toplumuz.