hesabın var mı? giriş yap

  • tanri dunyayi yarattigi zaman gelecekteki uluslarin temsilcilerini yanina çagirmis her birine ikiser erdem vermis...

    isvicrelilere;

    duzenlilik ve yasalara saygi...

    ingilizlere;

    sogukkanlilik ve asalet...

    japonlara;

    caliskanlik ve sabir...

    italyanlara;

    nese ve romantizm...

    fransizlara;

    sarap ve guzel yemekler

    turklere;

    zeka, durustluk ve tayyip sevgisi...

    meleklerden biri bu dagitimdan sonra tanri'ya sormus:
    "butun uluslara ikiser erdem verdiniz neden turklere 3 tane?"

    "evet ama" demis tanri "sadece ikisini kullanabilecekler"

    boylece;
    bir turk zeki ve tayyip'ci oldugu zaman durust olmayacaktir...
    bir turk durust ve tayyip'ci oldugu zaman zeki olmayacaktir...
    bir turk hem zeki hem de durust oldugu zaman tayyip'ci olmayacaktir

  • uzay içindeki bir noktayı tanımlayabilmek için mekanın yanı sıra zamana da ihtiyaç duyulması nedeni ile 4. boyut olarak tanımlanması durumudur.

    örneğin beni uzayda bulabilmek için koordinatlarımı bilmeniz yetmeyecektir. aynı zamanda o koordinatlarda hangi tarihte de olduğumu bilmeniz gereklidir. aksi halde benim şu anda bulunduğum yerde bulunan başka biri ile karşılaşabilirsiniz. yani; uzayı tanımlayan 4 adet bilgi kullanılmaktadır.

    boyutlarda ileri geri gidebilirken zaman boyutunda ileri geri gitmek mümkün görünmüyor şimdilik. olay tanımlarken bunu yapabiliyoruz ama gerçekte zaman içinde yer değiştirmek mümkün iken, zaman içinde yer değiştiremiyoruz, o kendi hızında ilerliyor sadece. ancak hızlandığımızda zamanı yavaşlatabildiğimizi ve ışık hızında zamanın duracağını biliyoruz (hesaplarla tabi). peki bu trend ile, ışık hızının üstündeki hızlarda acaba zaman tersine akıyor olabilir mi?

    tabi zamanın ne olduğu konusu hala belirsizdir. zaman bilgisi olmadan olaylar ve ilişkileri, bağlantılar tanımlanamıyor. ancak zaman diğer 3 boyuta benzememektedir, değişim göstermektedir. 4. ve daha üst boyutları gözlemlemek mümkün olmadığı için bunları hesaplamalar ile ortaya koymak mümkündür.

    programlamada, matematikte, modellemede falan çok boyutlu işlemler yapılabiliyor. burada 4. ve daha üst boyutlardaki olaylar ihtiyaca göre zaman dışında tanımlanabiliyor. örneğin; bir firmanın 3 tane ürünü var (patates kızartması, halka cips, çubuk cips) ve bu ürünlerin 4 tane farklı boyda ambalajı var (mini, normal, maksi, mega). ayrıca bu ürünlerin de 3 farklı tadı var (baharatlı, peynirli, mantarlı). son olarak ta bu ürünlerin 5 ayrı ülkede 20 farklı şehirde satıldığını düşünelim.

    baharatlı, mini boy, peynirli çubuk cipsin, italya'daki (4. ülke), napoli (italya'daki 3. şehir) kentindeki satış rakamını tanımlayan değişken tam 5 boyutludur ve satis_ciro (3,1,2,4,3) şeklinde gösterilebilir. tabii ki bu boyutlar matematiksel soyut boyutlardır, uzay boyutları değil. ama boyutların bir şeyi nasıl tanımladığına iyi bir örnek olabilir belki.

    biraz dağınık oldu ama kısacası 4 boyut zaman olarak kullanılsa dahi işinize yarayacak başka bir bilgi 4 boyut olarak kullanılabilir. ama uzay içinde nokta tayini 4 boyut ile yapılır.

  • filmin kamera arkası görüntülerinde sinema yapmaya çalışılırken başlı başına bir sinema yapmış yönetmen nuri bilge ceylan ve oyuncular demet akbağ ile haluk bilginer.

    konuştukları mevzuların kendisi bir film derinliğinde.

    "bizim kötülükle boğuşmamızda samimi olmayan bir şey var" ve devamındaki "sıradan hayatın içine bir göktaşı gibi düşüyor bu konuşma, çünkü çok absürd... düşünceyle uğraşan bir insan sonunda bu noktaya varabilir ama sıradan insanlar için bir göktaşı bu", "bir insan bir kitapta takılmıştır, onu gündelik hayata sokar" gibi cümleleri keyifle izledim açıkçası.

  • 2018 ağustos bir pazar sabaha karşı gülbağ'dan motosikletimi çaldılar. 155 arandı. ekip gönderemeyeceklerini benim bağlı bulunduğum karakola başvurmam gerektiği söylendi. motosikletimi çalmışlar, psikolojim yerlerde, midem yanıyor. taksiye atlayıp soluğu karakolda alıyorum. meramımı anlatınca komiser yardımcısının odasına alıyorlar.

    k: arkadaşlar dedi, motorunu çalmışlar.
    d: evet komiserim, kapımın önünden çaldılar bla bla.
    k: ben şimdi polis gönderemem, operasyon yaptık. senin ifadeni alsınlar, yazı verecekler onunla git çevreden kamera görüntülerini topla gel.
    d: ben mi toplayayım komiserim?
    k: sen topla, zaten polisimiz yok. çalınan motorlarla bulunmuyor. (gülerek) soğuk su ikram edin arkadaşa...

    soğuk suyumu içtim ben. gözümden yaş aktı sinirden. 1 sene istanbul kazan ben kepçe aradım motosikletimi. bulamadım.
    emeğimle aldım lan o motoru ben. yemedim para biriktirdim. aylarca borç ödedim.

    yaşattığınız çaresizliği yaşayın sayın yetkili abiler.
    sizin de emeğiniz çat diye elinizden alınsın. soğuk su ikram edenleriniz çok olsun.

  • 1355 yılının 10 şubat gününde oxford’ın bir barındaki şarap kalitesinin büyük bir isyana sebep olabileceğini kim tahmin edebilirdi? herhalde bardaki kimse de tahmin edemezdi fakat tarihe st. scholastica günü isyanı olarak geçen bir olayın çıkış noktasını oluşturdular.

    aslında oxford üniversitesi ile yerli halk arasındaki sorunların başlangıcı 1209 yılına kadar gitmekteydi. yanlışlıkla bir kadını öldüren öğrencinin korkup kaçması üzerine öğrencinin evini basan güvenlik güçleri şüpheli öğrencinin konuyla alakası olmayan ev arkadaşlarını tutuklamış, hatta birkaç gün sonra da idam etmişlerdi. bu olay üzerine bazı akademisyenler ile öğrenciler cambridge’e kaçıp cambridge üniversitesi’ni kurdular. şehir giderek kan kaybediyordu. dönem dönem halk ile öğrenciler arasında gerginlikler yaşanırken sanki her şey düzgünmüş gibi üzerine veba salgını da gelmişti. kentin ekonomisi daralırken toplum da geriliyordu.

    olay günü oxford üniversitesi’nde okuyan öğrenciler ile birkaç rahip kafayı bulmak için genellikle tercih ettikleri oxford belediye başkanı john of barford ‘ın sahibi olduğu düşünülen bara giderler. favori içkileri şaraptır ve mekana oturur oturmaz doğal olarak kendilerine şarap ikram edilir. görsel
    fakat şarap bekledikleri gibi değildir ve söylenmeye başlarlar. bunun üzerine meyhane çalışanları ile aralarında sözlü tartışma başlar. kendisini tutamayan bir öğrenci eline geçirdiği şişeyi meyhaneciye doğru fırlatır ve ortalık karışır.

    bar kavgası

    kavga mekan ile sınırlı kalmaz ve sokağa taşar. öğrencilere karşı zaten bilenmiş olan halk ile olayı duyan diğer öğrenciler de kavgaya katılırlar. hatta halktan birileri kasabadaki st. martin’s kilisesinin çanını çalarken öğrenciler de üniversite içerisindeki meryem ana kilisesinin çanını çalar. iki taraftan da çok sayıda insan silahlanarak toplanır ve savaşa tutuşur. üniversite rektörü humprey de cherlton her iki tarafı da sakinleştirmeye çalışır ama olaylar artık kontrolden çıkmıştır. gece boyunca çatışmalar sürer.

    isyan

    çatışmaktan yorulan taraflar sabaha karşı dağılırlar. olaylar ise belediye başkanı tarafından kral edward iii‘e iletilmişti. bunun üzerine kral alimlere ve mallarına zarar gelmemesi yönünde bir kararı ilan etti. bu arada yerel idare yeniden çatışma yaşanmaması için silah taşınmasını yasaklar. tabii ki kimse bu karara uymaz. gün içerisinde her iki tarafı da kışkırtanlar olur (özellikle de görevli memurlar) ve 80’e yakın silahlı kasabalı öğrenci avına çıkar. olayı duyup civar kasabalardan gelenlerle birlikte gün içerisinde isyancı kasabalıların sayısı birkaç bini bulur. yol boyunca gördükleri öğrencileri avlayan halka karşı öğrenciler barikatlar kurarak katliamı durdurmaya çalışırlar. barikat dışında kalan çok sayıda öğrenci ise öldürülür. olaylar öğrencilerle de sınırlı kalmaz. oxford üniversitesi’ne giren halk akademisyen öğrenci fark etmeksizin 62 oxford üniversitesi üyesini katleder (bu arada tahminen halktan ölenlerin sayısı da 30 civarıdır).

    isyan

    kraliyet güçlerinin isyana el atmasıyla olaylar yatışır. hemen bir yargılama süreci başlar. bu süreç sonunda üniversite ve kilise görevlilerinin yağmalanmış malları ile gasp edilmiş hakları iade edilir ve işledikleri suçlar için affedilirler. kasaba ise suçlu bulunur ve para cezasına çarptırılır. belediye başkanı ve memurlar hapis cezası alır.

    17 haziran 1355 yılında edward iii üniversitenin haklarını şehirdekilere karşı güvence altına alan bir tüzük yayınlar. aynı zamanda her st. scholastica gününde ölenlerin ruhları için bir ayin düzenlenecek ve üniversiteye öldürülen 62 oxford mensubu anısına 1’er peni kefaret ödenecekti. belediye başkanları ise üniversitenin tüm haklarını koruyacağına dair yemin etmek zorunda kaldılar. dönemin belediye başkanının kefaret ödemeyi reddettiği 1825 yılına kadar bu ritüel devam eder. üniversite ile oxford belediyesi arasındaki gerginlik ise 1955 yılında olayın 600. yıl dönümünde oxford rektörlüğünün belediye başkanı william richard gowers’a onursal doktora vermesiyle sona ermiştir.

    edward iii

    not: olayın st. scholastica günü isyanı olarak adlandırılmasının nedeni italyan azizi scholastica’nın ölüm günü olması dolayısıyla her 10 şubat günü anılması ve oxford olayıyla gün olarak kesişmesidir.

    kaynak: http://www.oxfordhistory.org.uk/…t/scholastica.html

    https://historydaily.org/…riot-facts-stories-trivia