ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gheorghe hagi
-
futbol sabunsa hagi sakir di.
24 mart 2024 fifa acil durum komitesinin gelmesi
-
yapılamayan pfdk sevklerini araştırmaya gelmişlerdir. eee senin ülkende bir maçta taraftar sahaya dalıyor taraftarla futbolcular arasında bildiğin tekne tokat kavga yaşanıyor üzerinden bir hafta geçiyor ama bir tane bile işlem yok. disiplin cezası yok. soruşturma yok. hiçbir şey yok. niye yapmadın pfdk sevkini diye sorarlarsa “seçim var diye ehiehi” diyebilecekler mi bakalım.
piyano sesini şikayete gelen komşu
-
rusyada kaldığım evde piyano vardı. sanki çalıyormuş gibi yapar mal mal oynardım. bi gün apartman sakinlerinden bi rus, sanırım üst kat olması lazım, "uygun fiyatlı kurslar var istersen git"demişti. bi daha çalmadım :-/
isveç'te günlük mesainin 6 saate düşürülmesi
-
çok uzun süreli çalışma saatleri insanda psikolojik baskı yaratıyor bence.
işleri zipleyerek, daha kısa çalışma süresine toplamak hem konsantrasyonun dağılmasını engelliyor, hem de çalışanda akşam erken çıkacak olmanın mutluluğu bulunduğundan, daha verimli olunuyor.
öteki türlü insan ay bir çay, bir sigara, iki feysbuk, üç sözlük derken işi de savsaklıyor, zamanı da...
yani kısa mesaide "işimi bitirip gideyim, yaşayayım" var, uzun mesaide ise "tüm gün burdayız zaten amk, biraz da mola verelim" kafası...
güzel olup sevgilisi olmayan kız
-
benim.
kızdan bahsediyorum. önce ben gördüm, benim beyler.
ulan ile oğlanın eş anlamlı olması
-
şekil üzerinde kısa bir çalışmayla doğruluk payı olup olmadığı rahatlıkla anlaşılabilecek iddia.
- ulan hepiniz oradaydınız be. (oldu)
- oğlan hepiniz oradaydınız be. (olmadı)
eş anlamlı başka kelimeler üzerinde deneyelim şimdi de:
- sandalyeye oturma, kırık. (oldu)
- iskemleye oturma, kırık. (oldu)
şu saatten sonra kazık kadar adamlara eş anlamlı kelimeler üzerinde ders mi verelim lan? ayıp denen bi şey var.
new york'un en iyi hamburgercisi
-
new york'un en iyisi diyecek kadar çok hamburger tecrübem olmadı orada ama ted's montana grill'de yediğim bison slider kadar güzelini çok az tattım.
tam adı bar none sliders imiş. sadece yumuşacık ekmek, amerikan peyniri ve etten ibaret. eti bizon eti tercih edin, o sliderın olmazsa olmazı bizon eti, lezzeti dana etinden daha hafif.
https://www.tedsmontanagrill.com/…rnonesliders1.jpg
tayyip erdoğan yalandan en çok kaçınan kişidir
-
(bkz: camide içki içme görüntüleri)
(bkz: kabataş saldırısı)
(bkz: türkiye'ye milyarlarca ağaç diktim)
(bkz: terör örgütü ile görüşen şerefsiz ve namussuzdur)
(bkz: ne tek dil dedim ne tek din dedim)
(bkz: rte'nin ses kaydına hem montaj hem dublaj demesi)
valla aklıma gelen şimdilik bunlar.
eti negro'nun isminin eti nero olarak değişmesi
-
eti siyahi birey olmalıydı. ben oreo'ya geçiyorum hıh.
aşkı matematikle anlatmak
-
1 + 1 = 3
ya da
2 - 1= 0
erkeği tanımaya çalışmadan reddetmek
-
geçen gün, yine benim gibi feci çirkin olan bir arkadaşımla oturduk kadınlardan bahsediyoruz. zaten biz çirkin erkekler kadınlardan bahsederiz, kadınlar da yakışıklı erkeklerden bahsederler. yakışıklı erkekler de arabalardan bahsederler. arabaların genelde beş vitesi olur, vitesler arasındaki oran aracın son hızını etkiler. oran-orantı üniversite sınavında çok sorulan ve annemin de anladığı ve en çok sevdiği matematik konularından biridir. zaten annem sadece anladığı matematik konularını sever, anlamadıklarını reddeder. zamanında teyzemle birlikte okula giderlerken, teyzem modern matematik okutulan deneme lisesi'ne gitmiş. deneme lisesi, ankara'nın emek semtinde yer alan bir okuldur. işte o çirkin arkadaşımla emek gibi değil de emek'e yakın bir semtte oturduk kadınlardan konuştuk.
dedik ki aga bizim kadınları ilk görüşte etkileme şansımız, evrenin bir köşesindeki paralel evren'de bir serdar ortaç daha olma olasılığı kadar. dolayısıyla bizim yapacağımız tek şey, mütemadiyen ve biteviye konuşmak. dedi ki sonra benim çirkin arkadaşım, yüzüne bile bakamıyorum, yere bak konuşurken, dedim, abi biz kadınları ilk görüşte etkileyemediğimiz için karşılaşabileceğimiz yerlerde zaman geçirmekten de hoşlanmıyoruz. yani bara, diskoya falan gitmiyoruz. dolayısıyla evde oturup, bir kadının bizi görmeden de bizi sevebileceğini düşündüğümüz bir şekil yaratıyoruz. ama, dedi sonra büyük bir sinirle, sinirlenince daha da çirkin oluyordu, nedense kadınlar burada da bize şans vermiyorlar. peki ne yapacağız? bizi görünce çirkin diye bakmıyorlar, konuşunca dinlemiyorlar, o zaman hiç şansımız yok. bir süre sessiz kalıp topraktan yansıyan çirkinliklerimize baktık.
modern matematik eskiden sadece belli başlı okullarda okutulurdu. şimdi her yerde. ama eskiden belli başlı da olsa hiç okutulmasaydı, şimdi modern matematiği bilmiyor olacaktık. erkekler de modern matematik gibidir. sınavda çıkmaz diyip çalışmamazlık edilmez. erkeğin de bir emeği, bir özsaygısı vardır. evet görülmez bakılınca, ama anlamak istediğinde tüm matematik emrine amadedir, dedi bu çirkin arkadaşım, nasıl da duygulu. susturmadım. sanki sadece onların vücudunun bir değeri var, sanki sadece onların ruhu temiz, sanki sadece onların duyguları önemli. ben de ruhumu korumak istiyorum aga, benim de kirlenmesini istemediğim bir özsaygım var. ben de bir çöp çuvalı değilim ki. onların ruhu, onların duyguları ne kadar değerliyse, benim ruhum da o kadar değerli. sonra biraz dinlenip yere çöktü. en azından kendimi anlatabilecek kadar güzel doğabilseydim, dedi, böyle olunca iki kat yoruluyor insan. çirkin olmak büyük bir meslek.
geçen gün, yine benim gibi feci çirkin olan bir arkadaşımla birkaç kıza âşık olup unuttuk. biz o yola bu sefer hiç girmedik. sonra oturup bizi tanımayan, bizi tanımaktan erinen ne kadar kadın varsa, hepsine bir şarkı söyledik. içimizden geldi, içimizde tuttuk.