hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.
    edit 2: gökyüzünde bir anda beliren parmak izi ipucu olabilir.
    edit:3 ucu açık olay, ne olduğunu anlamak için takipte kalmak gerek.

  • bir erkek olarak düşündüğümde bana bile zor gelen icraat. bazen eve geldiğimde düşünüyorum " çalışan kadın olsam yemek yapmam gerekecekti" diye. hem çalışan kadın olup hem ev kadını sorumluluğunu üstlenmek dünyadaki en zor yaşam tarzlarından biri sanırım. eşimin çalıştığı zamanlarda mümkün olduğunca yardım ediyordum. genelde dışarıda yemeğe teşvik ediyordum , bazen yemeği yapıyor sofrayı hazırlıyordum. yeri geldi camları bile sildim. iki kişi çalışan çiftler , birbirinize yardımcı olun , hayatı çekilmez kılmayın.

    not : eşim ev hanımlığını seçtiği için böyle bir durumum kalmadı.

  • (bkz: yürek hoplatan başlıklar)

    11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*

    velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.

  • 25 kişinin öldüğü, 17 kişinin yaralandığı korkunç trafik kazası.

    11 ağustos 1965 tarihinde 40 yolcusuyla beraber istanbul'dan ankara'ya seyahat eden, civan turizm'e ait bir yolcu otobüsü, gece saat 3.15 civarında sakarya, hendek'te arıza nedeniyle yol kenarına park eden ve kasasında nitrik asit (kezzap) tankeri olan bir kamyona arkadan çarpıyor.

    kaza sonucunda otobüs hasar alıyor, kamyon ise yolun sağ tarafına yuvarlanıyor ve hasar görüyor. hasar gören kamyondan sızan asit çevreye yayılıyor, büyük bir bölümü ise şarampoldeki su birikintisine doğru akıyor, suyla karışıyor. bu esnada otobüste de yangın çıkıyor, otobüsü dumanlar kaplıyor. panik olan yolcular bir şekilde kendilerini dışarı atıyorlar ve asıl olay bu noktadan sonra başlıyor.

    kaza esnasında bir miktar nitrik asit de yola dökülüyor. otobüsten kendilerini dışarı atan yolcular bu asite basınca ayakları yanıyor. ayakları yanan yolcular, acılarını dindirmek için yol kenarındaki su birikintisini gecenin karanlığında gözlerine kestiriyorlar ve kendilerini suya atıyorlar. ancak maalesef o su birikintisi artık kezzap dolu bir çukurdur.

    çukura atlayan 18 yolcu kısa süre içinde oracıkta eriyerek , 7 yolcu ise aldıkları yaralar neticesinde hastanede can veriyor. kazada toplam 25 kişi ölürken, 17 kişi de yaralanıyor.

    asit birikintisinin içinde hayatlarını kaybeden yolcuların cesetlerinden kalan parçalar köylüler tarafından olay yerinin hemen yakınında gömülüyor; daha sonra bu alan trafik şehitliği adı altında bir anıt mezara dönüştürülüyor.

    kaynak: hürriyet

  • en çok mudur bilemem ancak kelimenin gerçek anlamıyla türkiye'de en çok iz bırakan ermenilerden biri de hagop vahram çerçiyan'dır. kendisi bugün devlet kurumlarında, tişörtlerin üstünde, anahtarlıklarda, bazen de dövme olarak karşımıza çıkan mustafa kemal atatürk'ün imzasını tasarlamıştır.

    çerçiyan'ın oğlu dikran çerçiyan bu imzanın hazırlanış hikayesini şöyle anlatmıştı:

    “galiba mart ayıydı. o zaman on dört yaşında olduğum için, bunları çok iyi hatırlıyorum. bir gece, bebek’te oturduğumuz evin kapısı çalındı. mamam gidip açınca bir polis bir sivil iki kişiyi görmüş. heyecanla içeri gelip ‘vahram, okulda bir hadise oldu mu?’ diye sordu. babam da ‘yok bir hadise olmadı’ diye cevap verdi. insanın aklına birçok şey geliyor tabii. gidersin karakola, çıkana kadar neler olur. allah bilir! babam gelenlerle konuşup, iki dakika sonra, elinde bir kağıtla içeri geldi. ‘bana bir emirname var. atatürk’e bir imza numunesi hazırlayacağım’ dedi. imza ertesi sabah 8:30’da alınacak. o gece babam hiç uyumadan ve de çok memnun olarak gece boyunca çalıştı. kağıtları buruşturup attı. yaptıklarını beğenmedi. babamı saat ona kadar seyrettim. ama daha fazla dayanamadım uyumaya çıktım. ertesi gün aşağı indiğim zaman, masanın üstünde beş tane imza numunesi hazır duruyordu. atatürk, o beş numunenin en basit olanını seçmiştir.”

  • alice sendromu ya da alice harikalar diyarinda sendromu; depersonalizasyon , vucut imajının idrak edilmesindeki bozukluk, gorsel ve isitsel illuzyonlar ile aciklanabilir.

    yani bu bozuklugu tasiyan kisi etrafini ve kendisini oldugundan farkli algilar, mesela etrafindaki objeleri ya da insanlari oldugundan daha buyuk ya da daha kucuk algilar, normalden farkli akustik sesler duyar, tad alma duyusu bozulur ve zaman kavramini kaybeder yada yanlis algilar.

    bu bozuklugu migren, sara ve uyusturucu kullanimi tetikleyebilir.

  • ya o değil de, chp 1940 larda camileri ahır yaptı. bir de aynı evde kız-erkek kalma durumu olan üniversite öğrencileri var. o yüzden bu durumu çok takmayalım.

  • hani dışarısı çok soğuktur, eldivenin de yoksa uyuşur o eller soğuktan. musluğu açıp ellerini yıkarken, su normal de olsa sıcakmış gibi gelir sana.
    benim mutsuzluğum da böyle işte. öyle donmuşum, dondurulmuşum ki; şimdi neye dokunsam ılık.