hesabın var mı? giriş yap

  • ülkelerin kendi ülkelerindeki yabancı uyruklu diplomatları* sınırdışı etme gibi bir lüksleri olmadığından dolayı başvurdukları yöntem.. "biz seni burda istemioruz, sevmiyoruz seni" anlamındadır. bunun sonucunda diplomat kendi ülkesi tarafından geri çekilebilir veya çekilmez orda kalır, bunalıma girer.

  • çapraz evrimdir. niye fren yapıldığını öğrenmek için bel dik hale getirilir kafa yukarı kaldırılır ve sağ sol yönünde hareket ettirilir. merak giderildikten sonra tekrar insan formuna geri dönülür.

  • elazığ'da yaşıyorum. dışarıda kalan, korkan, bir ihtiyacı olan varsa veya bir yakını olan varsa bir mesaj uzağınızdayız.

    arkadaşlar şunu düzelteyim, ben ve kardeşim fiziksel engelliyiz. bu nedenle gidip yardımcı olma imkanımız yok. ama misafir edebiliriz. bu nedenle yazdım.

  • ilk olarak 1958 yılında kullanılmaya başlanılan bluescreen tekniğinin gelişmiş halidir.günümüzdeki hali yeşil perde veya yeşil ekrandır.yeşil olmasının nedeni insan tenine en uzak renk olmasıdır.çünkü yeşil perde denilen olayda yeşil perde önüne konulan kişi veya nesne çekimden sonra yeşil perdeden ayrıştırılarak arka fona istediğimiz her arka fonu yerleştirebiliriz.film,fotoğraf,reklam çekimlerinde çok sık görülür.yesil en çok tercih edilendir. bunun nedeni ise ilk ve eski digital formatlarin sıkıştırma oranından dolayı yeşilin en cok korunduğu kanal olmasidir.
    tabi en çok kullanıldığı alanlardan birisi hava durumu programlarıdır.ekonomik ve güvenlidir.bu digital çözümün yanı sıra bir de bluebox vardır.bu da arka fona konulan mavi perde ile yapılır.ancak dış çekimlerde kullanılmaz,çünkü dış çekimlerde gökyüzünden gelen ışığın renkleri mavidir ve net sonuç alınamaz.yani daha sınırlıdır bluebox.greenbox ilk olarak larry butler tarafından 1940 yılında çekilmiş bağdat hırsızı filminde kullanılmış ve daha sonra bu teknikle petro vlahos'a oscar ödülü kazandırmıştır.
    kesinlikle kullanılması anlatıldığı gibi kolay değildir.ışık çok önemlidir.kesinlikle yeşil perdede gölgelendirme olmamalıdır.veya yeşil perde katlanmamalıdır.yoksa çekim sonrasında yeşil perdeyi ayrıştırıken(keylemek) sonuç hüsran olur.veya en basit hatalardan birisi yeşil perde kullanılırken,perde dışında herhangi bir yerde yeşil kullanılmamalıdır.mesela hava durumu sunan bir sunucunun üzerinde yeşil kravat vardır ve hava durumu sunarken aynı anda yeşil perde yerinde şehirlerin hava durumları gösterilir.sunucunun da kravatı yeşil olduğu için o da ayrıştırılır ve kravatı üstünde ekran görülür.kravat görünmez olur.yapmak kolay gibi görünür ancak çok iyi yapılmalıdır.yoksa bu tür hatalar çekiminizi çöp yapar.

    bu da greenbox için tam değeridir;
    r:0
    g:255
    b:0

    çesitleri;

    1-greenbox: yeşil renkte bir perde önüne konan oyuncu veya objenin kamera tarafından kaydı alındıktan sonra bilgisayar ortamında perdedeki rengin videodan ayıklanıp arka plana istenen sabit veya hareketli görüntünün aktarılmasıdır.

    2-motion control : özel bir kamera kullanılarak uygulanan bu teknikte mantık olarak bir arada olması imkansız olan iki görüntünün mesela ateşte yürüyen bir insan sahnesinde önce oyuncu greenbox ortamında yürürken kamera hareketleri dijital olarak kayıt altına alınır daha sonra kor halinde yanan bir ateş yine aynı kamerayla fakat bu sefer bir önceki kayıtta kayda alınan kamera hareletlerini tekrarlayarak çekim yapılır. böylece teknik büyük ölçüde tamamlanmış olur. geriye sadece ayrıştırma işlemini yapmak kalır.

    3-camera matching : bu teknikte perde üzerine işaretler konularak kamera hareketleri bu işaretlerin konumlarının değişmesiyle dijital olarak kayıt altına alınır. daha sonra perdedeki renk ayıklanarak ortama 3d bir görüntü aktarılır. fakat 2d çekim ile 3d ortamın kamera hareketlerinin birbirleriyle uyum içinde olması gerekir. işte bu noktada devreye perdedeki işaretlerin konumlarının değişmesi sonucu kayda alınan kamera hareketleri giriyor ve bu hareketler 3d ortamdaki kamera hareketinin nasıl olacağını gösteriyor. böylece 2d görüntü ile 3d görüntü arasında bir kopukluk yaşanmamış olur.

  • formula 1 yarışında pilotlara şampanya yerine gazoz benzeri alkolsüz içecek verilmesini ‘formula 1, çoğunluğu müslüman olan ülkelerde kendisi böyle bir hassasiyet gözetiyor. malezya, bae, bahreyn… aynı durum bu ülkelerde de oldu/oluyor’ diyerek açıklayan cumhurbaşkanı başdanışmanı ismail cesur’un üniversite öğrenimini yurtdışında geçirdiği yıllara ait gece kulübü fotoğrafları ortaya çıkmış. böylelikle cesur’un formula1 pilotları adına alkol konusunda gösterdiği gereksiz ‘hassasiyeti’ kendi özel hayatında göstermediğini öğrenmiş olduk.

    fotoğraflar

  • "kürt oğlu kürdüm seni burada yaşatmam"diyor adam. şırnak'ta değil hem de. balıkesir akçay'da. türkiye'nin 30 sene sonrası için önemli veriler içeren bir haber.

  • yine bir cumartesi gecesi ve elbette kingo disco eşliğinde bira içiyoruz. "at gibi kadın" muhabbeti geçti programda, sevdiceğimi şöyle bir süzdüm. "hayırdır ata mı benzettin?" dedi. güldüm ama cevap vermedim. bir süre sonra "çok içtin bu gece." dediğimde söylediği söz şuydu sevgili sözlükçüler, hala unutamıyorum:

    "atın ölümü arpadan olsun."

    bebişim benim.

  • istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
    bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
    biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
    gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
    bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.

    geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
    ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
    camdan ölen olmamış ki?

    sonra yolcular gelmeye başladı.
    biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
    tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
    biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.

    yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
    insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
    ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.

    olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.

    sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.

    biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
    her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..

    sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;

    - benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
    diye bağırmaya başladı.
    sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.

    annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
    babam bana -sen bakma- dedi.

    sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.

    adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
    sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:

    -sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.

    otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.

    ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.

    olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.

    babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.

    muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.

    muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
    ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.

    sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.

    yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.

    yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.

    tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
    artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.

    biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
    kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.

    taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
    babam bana şampiyondan midye aldı.
    sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.

    maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
    sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.

    babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;

    -hay .mına koyyim böyle işin.....