hesabın var mı? giriş yap

  • "bir evdeki yeterince içbükey her yüzey, yeterince uzun bir süre sonunda kültablası olmaya mahkumdur" --mengus, 28.03.2005, 02:28, sigarasını hard disk'in anti static plastik kutusuna silkerken.

  • anadil ile dini eğitimi bir tutan cahil beyanı.

    biraz insan tanıyın gezin görün. kabuğunuz içine tıkılıp türkiye'nin %99u müslüman safsatalarına inanmaktan oluyor tüm bunlar. insanları ötekileştirmekte olduğunuzun farkına varın.

    bir birey eğer sağlıklıysa herhangi bir dili konuşmak zorundadır ve konuşur. dolayısıyla bunun eğitimini de almalıdır. ama bir birey herhangi bir dine mensup olmak zorunda değildir. çocuğunu istediğin kursa gönderip istediğin eğitimi verirsin veya aldırırsın ancak bütün oğlanlar kızlar da aynısını alsınlar ı savunamazsın.

    evladıma ortaçağ öğretilerini içeren bir eğitim vermek istemediğimden rahatsızım. doğal olan da bu zaten. sen evladına sadece bu ortaçağ eğitimini vereceksen devlet okuluna gönderme o zaman. kuran kursu var hırtı var zırtı var.

  • barmen (şeytan tüyü olan bir kenar mahalle delikanlısı)
    kadın (rock bar müdavimi tikky, değişik bir hanım)

    barmen: (yüksek sesle ama ölçülü) bu gece bize gelsene?

    kadın: ay ben salak mıyım size geleceğim?

    barmen: ben her gece bize gidiyorum, salak mıyım ben şimdi?

  • türk işçilerini işten çıkarıp yerine hindistan'dan ucuz işçi getiren iğrenç şirket. ürünlerini kesinlikle almayacağım artık.

    gördüğüm kadarıyla bu skandalın üzerinde tek duran parti de zafer partisi. ümit özdağ işçilerin yanına gidip bizzat destek vermiş.

  • hazır türkiye'de turnedeler, haklarında azıcık çiziktireyim istediğim orta doğu'nun metal müzik adına çıkarttığı nadide inci.

    dün ankara'da konserleri vardı ama benim aklımdan tamamen çıkmış. son dakikada gitmeye yeltendim fakat dağın başında oturduğum için arabayla 6.45 kk'ya gitmek zorundaydım ve tabii cumartesi akşamı olduğu için tunus caddesi civarında park yeri bulamayınca hevesim kaçtı, vazgeçtim. neyse, yine gelirler diye teselli ediyorum kendimi. benim de beşinci orphaned land konserim olacaktı, yani şu an için sadece son albümlerinden eserleri canlı dinleyememiş oldum.

    1992'den beri aktif olan ve bunu zor bir coğrafyadan çıkarak başaran ve 2004'te çıkardıkları mabool the story of the three sons of seven ile birlikte hak ettikleri değeri anca görmeye başlayabilen bir grup olarak, orphaned land'ı hep takdir ederim. doksanlı yılların kenarda köşede kalmış en yenilikçi gruplarından birisidir. sahara ve el norra alila gibi iki önemli albüm sunarak metal müzik sınırları içerisinde farklı bir tarzın doğumuna yol açmışlardır. burada ayrı bir parantez açalım, orta doğu ve balkanlar metal müzik yapmak için çok zor bölgelerdir. hem metal müzik üzerindeki genel algının bu bölgelerde negatif olması, hem de üç ilahi dinin de yoğun olarak yaşandığı coğrafyalar olması sebebiyle, metal müzik yapmak isteyen grupların işi zordur. bu sebeple rotting christ, orphaned land ve (tembel olsalar da :p) pentagram gibi örneklerin hala aktif olup, bizlere müzik sunabiliyor olmaları çok büyük işlerdir.

    orphaned land, '90ların başında popüler bir tür olan doom/death metal'i orta doğu'nun yerel müziklerinden alınma etkilerle buluşturarak oriental metal olarak adlandırılan tarzı (hemşehrisi olan salem ile birlikte) ortaya çıkarmıştır. metal müziğe getirilen bu farklı yaklaşım dikkat çekici olmuştur çünkü orta doğu'dan çıkan bir grup sert müziğe buzuki, ud, tef, keman gibi çalgıları ekleyerek değişik bir birleşim sunmuştur. 1994'te yayınlanan sahara, doom metal ve death metal temelli ama orta doğu müzikleriyle yoğun şekilde etkileşime giren bir müzik ortaya koymuştur. grubun ikinci albümü el norra alila, bu tarzın zirvesini gösteren ağır, karanlık ve zengin bir eserdir. bu iki albüm, hem orphaned land müziğinin kimliğini genel hatlarıyla tanımlamış; hem de oriental metal tarzı adına rehber olacak işler olarak öne çıkmıştır.

    el norra alila'nın ardından grup hem iç sıkıntılar hem de israil'de metal müzik yapmanın getirdiği zorluklar sebebiyle uzun süren bir sessizlik dönemine girmiştir. 2001 yılında grup israil dışında ilk konserini istanbul'da vermiştir. 2004 yılında yayınlanan mabool the story of the three sons of seven ile grup muhteşem bir geri dönüş yapmış; albüm genel olarak beğenilmiştir. mabool, grubun doom/death metal temelli kökenlerinden progressive metal tabanlı bir müzikal yapıya geçişinin ilk basamağını oluşturmaktadır. bu geçiş, albümde o kadar başarılı şekilde sunulmuştur ki grup hem eski hayranlarına hitap edebilmiş, hem de yeni hayranlar kazanmıştır. 2010 yılında yayınlanan the never ending way of orwarrior ise mabool ile yaşanan geçiş sürecini tamamlamış ve grup tamamen progressive metal tarzı altında değerlendirilebilecek, fakat oryantal kimliğini ve çeşitliliğini de koruyan bir müzik sunmaya başlamıştır. 2013 yılında yayınlanan all is one, vokalist kobi farhi'nin brutal vokal yapmadığı ve müzikal yapı olarak daha basit ve direkt eserler içeren bir albüm olarak öne çıkmıştır ve kimi hayranları brutal vokalin eksikliği yüzünden tatmin etmemiştir.

    2014 yılında grubun gitaristi ve kurucu üyesi olan yossi sassi sa'aron'un ayrılmasının ardından gelen ilk albüm unsung prophets & dead messiahs ise şahsi fikrime göre all is one'ın taşıdığı "hafifliği" taşımayan, grubun progresif temelli müziğini yer yer eski günlerinden etkilerle ve tabii ki oryantal etkileşimlerle sunan ve bunu güçlü şarkılarla yapan bir albüm olmuş. ki yossi'nin ayrılmasından sonra da böyle güçlü bir albüm ile dönmüş olmaları kendileri açısından da dinleyicileri açısından da önemli bir nokta ve aşılması gereken bir eşikti.

    orphaned land'ın (ve salem'in) yarattığı oriental metal tarzı geldiğimiz noktada melechesh gibi extreme metal gruplarını etkiledi ve myrath, distorted gibi grupların oluşmasını sağladı. müziklerinin zenginliğini, orta doğu'da barışı savunan tavırlarıyla birleştirerek tüm dünyaya mesaj vermeye ve bizlere güzel işler sunmaya devam ediyorlar. iyi ki varlar...