ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ali tezel'in ekşi'den fikir aşırması
-
iki gün bekledim belki kaynak verir diye ama vermedi.
ali tezel'in ekşi sözlük'ten kaynak belirtmeden alıntı yaparak facebook ve twitter'da paylaşması olayıdır.
nasıl mı? anlatayım.
2 gün önce sözlükte saat 14:24'te şöyle bir başlık açıldı.
(bkz: yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar)
bu başlığa ben şu entry'i yazdım.
(bkz: #47824602)
bu entry'nin hemen hemen aynısını uludağ sözlük'te 9 ay önce hem de başlık açarak yazmıştım. kelimeler aynı zaten gördüğünüz üzere.
http://www.uludagsozluk.com/e/23182411/
ha diyebilirsiniz ki uludağ'a senin yazdığını nereden bilelim, onu da 2 ay önce oradaki nick altıma yazılan şu entry ile ispat edebilirim.
http://www.uludagsozluk.com/e/25700511/
neyse;
şimdi bu abimiz tüm bunları kendi yazmış gibi bunu facebook ve twitter'ında paylaşmış.
https://tr-tr.facebook.com/…8278&id=184430778243283
hatta birileri keşke alıntı diye yazsaydınız diye de uyarmış.
http://i.hizliresim.com/rb96jj.jpg
https://twitter.com/…lali/status/547031774275321856
https://twitter.com/…lali/status/547031834178371584
https://twitter.com/…lali/status/547031887391510528
https://twitter.com/…lali/status/547031993855524864
oda tv de gelmiş, tüm bunları ali tezel yazmış gibi paylaşmış. onların da suçu yok, nereden bilebilirler ki ali tezel'in sözlükten bunu kendisininmiş gibi yazdığını.
http://www.odatv.com/…cocuklariyla-vurdu-2312141200
bununla birlikte aynı kelimelerle haberi paylaşan n tane site var.
http://haberler.rotahaber.com/…-diyecek_506258.html
http://sozcu.com.tr/…doganin-kac-torunu-var-687460/
ayıp.
çay ısmarlayacak kadar çok sevmek
-
hayata dair gülümseten detaylardan biri. insan böyle aşkları, aşıkları görünce mutlu oluyor.
-pişt garson.
hatun: aşkım yapma lütfen noolursun.
-sen karışma. kardeşim bize iki tane çay getiriyorsun, biri açık.
garson: tabi efendim.
hatun: sen çok iyi bi insansın...
-şşt sakın, sakın. bir daha bu konuyu açarsan seninle konuşmam.
hatun: amaa, hmpf peki.
-sakın.
500 euro banknot
-
bu zıkkımı bozdurmak için berlin tegel'de komisyon ödemiştim.
bir kere takside 100 euro kaybetmiştim ve kendime gelmem günler almıştı. aynısını bunun için düşünemiyorum. bugün itibariyle yaklaşık 3800 tl değerinde. el kadar dikdörtgen bir kağıt. kaybediyorsun ve kaldırıma çöküp uzanıyorsun. ambulanslar falan geliyor.
acı bir durum.
piyangodan büyük ikramiye kazanılırsa yapılacaklar
-
biz bunu çekirdek ailemle tartıştık geçen hafta. ben garantici adamım, "bankaya yatırır faizini yerim" dedim. babam "bi'sürü ev alır kirasını yerim" dedi. annemse babama şöyle bir gülümseyip bana döndü ve "30 yıldır kirada oturuyoruz, önce bize bir ev alırım, sonra kalan parayı sana veririm oğlum" dedi.
en büyük ikramiyem annem lan benim. babam da amorti diye vurmuş anneme işte :)
ilk kez bir kızla yemeğe çıkacak erkeğe tavsiyeler
-
menüde çorba varsa dibi geldiğinde evdeki gibi kaseyi kafaya dikme sakın. bırak kalsın amk ağlamaz arkandan.
21 ağustos 2021 ankara mamak'ta dövülen kadın
-
genelde bu kadar kendine güvenerek kötülük yapanların süleyman soylu ile fotoğrafları oluyor. bekleyelim görelim.
zeitgeist addendum
-
senelerdir kafamda dolaşan bölük pörçük, minik fikir ve düşünce kırıntılarını bir araya getirmeme yardımcı olmuş son derece başarılı bir belgesel. daha önceden pek ilgilenmediğim ve pek de anlamadığım ekonomi ile ilgili kavramların, etrafımda olan bitenleri anlamam için çok önemli bir araç olduğunu göstermiş, ufkumu açmıştır diyebilirim. özellikle belgeselin ortalarından itibaren konuşmaya başlayan yaşlı amcayı (bkz: jacque fresco) kendime o kadar yakın buldum ki uzanıp yanaklarından öpmek istedim.
elbette herşeyde olduğu gibi bu yapımın da eleştirilmesi, özellikle sunduğu çözüm önerilerinin sorgulanması doğaldır. ancak bu, içinde yaşadığımız düzenin çarpıklığını, genel olarak insanlığa faydadan çok zarar getirdiğini anlamaya ve bunları başarılı bir şekilde gözler önüne serdiği için yapımcıları takdir etmeye engel değildir.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
babamın işsiz oldugu sıralar veresiye ile alışveriş yaptıran tek bakkaldan ekmek almaya giderdim. kabaran veresiye nedeniyle sert bakışlar altında yaptıgım küçük açıklama (parasını babam sonra verecekmiş) sonrasında dükkandan dışarıya kendimi zor atardım. ancak evin en küçüğü olmam nedeniyle ve herhalde en az tepkiyi benim alacagım düşünüldüğünden her seferinde bu zorlu görevi yine ben üstlenirdim.
aynı zamanlar kentkart dolumuna verecek paramın olmaması nedeniyle birkaç defa eshot şoförlerine yaklaşık 1200 metre ve çok dik bir yokuş olan okuldan dönüş yolunu yürüyerek çıkmamak için beni otobüse bedava almaları konusunda ricada bulunmuştum. otobüse binebildiğim zaman bedava binmenin mahcubiyetiyle oturamaz ve ayakta inecegim duragı beklerken gözyaşlarıma hakim olamazdım. şoför tarafından azarlanıp reddedildiğim durumlarda ise sırtımda agır bir çanta ile o yokuşu çıkarken epey ter dökerdim.
o günler çok sıkıntı çekmiş olsam da şu an bunları tecrübe etmenin de faydalı oldugunu düşünüyorum. hayatın maddi ve manevi açıdan birçok sıkıntı ile dolu oldugu gerçeğini gözönüne alırsak, küçük yaşta bunları yaşamak hayata atılmaya hazırlanmak gibiydi.
not: yaklaşık 12 yıl önceki bir zamandan bahsettim. çok şükür ki o günler geride kaldı. artık site'ye gidip peşin para ile 2 ekmek alabiliyor ve kentkart'ıma bir defada 5 liralık dolum yaptırabiliyorum.