hesabın var mı? giriş yap

  • 2011'den bu yana yeni bir film için uzun süre bekleten lynn ramsay'in, we need to talk about kevin'in üstüne çok şey koyarak geri döndüğü yeni başyapıtı.

    çok güçlü, çok travmatik ve sonuna dek hipnotize edici bir gerilim ile dolu. eğer ödül sezonuna girseydi çok konuşulurdu bu yıl. yarışa girmediğine üzüldüm.

    senaryo bir puzzle gibi, film boyunca yavaşça birleşiyor o parçalar, ilmek ilmek örmüş ramsey ve yer yer korku-gerilime kayan o senaryo yağ gibi akıyor. cannes'daki ödül boş yere değilmiş.

    joaquin phoenix, depresif, geçmişi travmalarla dolu ve intikam hırsıyla dolan bir karakteri olabilecek en iyi şekilde yaşamış. performansları arasında top 5'e girecek cinsten.
    bu yıl eğer ödül sezonuna girseymiş, oscar yarışında gary oldman rakipsiz kalmazmış.

    özetle, bir kez izleyerek doyulacak bir film değil. her açıdan muhteşem bir hikaye, yönetim ve oyunculuk kompozisyonu.

    umarım türkiye'de de bir an önce vizyona girer.
    10/8.5

  • uygun sözlerin ve o sözleri yazan kalemin artık bulunamayacağına olan inançtır. 'yazan', 'yazı' ve ikisini kavuşturan 'yazma' (eylemi) yolundaki duraklardan biri değil de; bu yolun dışı olsa gerek. yazarken yolda durulur, inip etrafa bakılır; kısa ya da uzun bir mola verilir ve yine çıkılır yola. yolda yazılır, inilen yerde de yazılır, uzaktan görülüp coşkusu hissedilen yerler yazılır. ama ya kendini yolun dışına atmaya ne demeli ? kaybedilen yetenek mi, yoksa 'yazma eylemi'nin, yazan kişi için anlamını yitirmesi mi diyelim ? hani böyle kalemini kaybetmişsin gibi.

    bir yerlerden çekip çıkarılan, özenle dizilen 'söz'lerin yetmediği zamanlar olur. kalem kaybolur, hep olduğu yerde bulunmaz ya kalem, arandığı yerde bulunamayınca da söz durur. yeniden aramaya başlandığında, yeni bir kalem de bulunur; kalemler kaybolur ve bulunur ama yenisini bulmak da kolay değildir işte, hem bulunup bulunamayacağı da belli değildir öncesinde:

    “kuyucu arıyordum.
    kuyucuyu bulunca toprağı gösterdim.
    'burdan su çıkar mı ?' dedim.
    toprakta gitti geldi, bazı yerlerini kazdı toprağın, eline aldı, evirdi çevirdi.
    uzun uzun baktı.
    'çıkar da, çıkmaz da. bilinmez' dedi.

    şairin işi de su bulucusu gibidir: bilinmez !
    bir şiir bazen baş verir gibi olur ama çoğun hiçbir şey değildir bu.
    bilinmeze bir yolculuktur çünkü şiir.” ¹

    işte... hiçbir şey olmayabilir, kaybedilen kalemin yerine yenisi gelmeyebilir. bazen de, "kalemin bulunacağı şüpheli" ya, hani bulduk diyelim; yeni kalemin, yolda görülenleri yazmaya uygun olduğuna inanılmazsa yazı biter orada. henüz yanına varılmamış uzaktan sevilen merak edilen yerdir yazılmak istenen, yolun kendisidir. biedma, -yarattığı bir karakter olduğunda ısrar ettiği- şair jaime gil de biedma'nın söyleyebileceği hiçbir şey kalmadığını ifade etmiş ve yoldan dışarı atmıştır kendini:

    "ben şair olmak istediğimi sanıyordum ama aslında şiir olmak istiyordum" jaime gil de biedma

    ¹ 'kuyucu arıyordum' ilhan berk [logos s. 54]

  • sanirim herkes hoslandigi, begendigi kisilerle bulusmus ama ben bu deneyimi en yakin arkadasimla yasamistim.

    12 yasinda bi sims forumunda (bkz: simaniac com) tanismistik. bir iki seneye, artik ne konustuk, nasil yakinlastik cok hatirlamasam da, yakin arkadas olduk. internete girdigimde ilk yaptigim msn'i acip online mi diye bakmak olurdu. aramizda 4 yas vardi ama en az benim kadar cocuksuydu, muhabbetimiz cok cocuksu ve tatliydi. sanki kardesimle konusuyormus gibi hissediyordum. birlikte super kahraman oldugumuzu hayal ederdik, ayni online oyunlari oynardik, ayni animeleri izlerdik, tanistigimiz forumdaki insanlari cekistirirdik. okulda da cok yakin arkadasim vardi ama onu en az okul arkadaslarim kadar cok seviyordum, baskalariyla paylasamadigim seyleri onunla paylasiyordum.

    sonra ben liseye gectim, o universiteye gecti. ben lise 1 ve 2de cok arkadas edinemedim, diger arkadaslarim da baska liselere gitmisti. kendimi yalniz hissediyordum. o ise universitedeki bolumunden memnun degildi, cift anadal yapmaya calisiyordu, dolayisiyla cok fazla calismasi gerekiyordu. ben cok mutsuzdum, onun da mutsuz oldugunu tahmin ediyorum, cok belli etmezdi boyle seyleri. okuldan doner donmez internete giriyordum, msn'de saatlerce konusmak icin can atiyordum. okuldakilerin ergen muhabbetlerinden sonra birlikte yaptigimiz cocuksu muhabbetler bana cok iyi geliyordu.

    derken lise 3'e gectim, hala okulda kendimi yalniz hissediyordum. 6 senedir arkadastik, artik en yakin arkadasim olmustu. hep ergenken soyledigimz bir sey vardir ya "beni en iyi anlayan oydu" diye, benim icin o insandi. fakat ben ankara'da yasadigim, o istanbul'da yasadigi icin hic bulusmamistik. o senenin temmuzunda bir dugun icin ilk kez istanbul'a gittim, hemen bulusma karari aldik. birlikte benim kaldigim otelin cevresinde dolandik, ozsut'te tatli yedik. bır suru fotograf cekildik. ikimiz de biraz utangactik fakat cok eglendik. yolda annemlerle karsilastik, annem ve babamla tanisti. annem "seninle yasit gibi duruyor, dedigin kadar cocuksu ve neseliymis" dedi onun icin. o gun uzulerek ayrildik.

    dort ay sonra bir gun, sebepsiz yere okuldan kacip eve geldim. msn'e girer girmez ortak bir tanidigimiz bana bir link atti. linki actim. linkte arkadasimin okula giderken trafik kazasi gecirdigi, kamyonun altinda ezildigi ve hayatini kaybettigi yaziyordu.

    o gun hem hafizama kazinmis, hem de surekli agladigim icin biraz bulanik. annemin "keske o gun sizinle karsilasmasaymisim, o kizla tanismasaymisim" diyerek benimle birlikte agladigini, abimin beni alip ozsut'e goturdugunu, orda birlikteyken yedigimiz tatlidan yedigimi hatirliyorum.

    uzerinden 5 sene gecti, onun vefat ettigi yastan 1 yas buyugum. hala arada onu animsatan bir sey oldugunda aglayabiliyorum. fakat bunun disinda onu dusundugumde hep gulumserken buluyorum kendimi. oldugune uzulmektense onu tanimis oldugum icin, bana kattigi seyler icin mutlu oluyorum.

    en cok da o olmeden once bir kez olsun gorusmus oldugumuz icin mutluyum. o gun utanip haber vermesem, o da uc saat otobuse binip yanima gelmese bir zamanlar en yakin arkadasim olan insani hic gormemis olacaktim. ve hayatimin o donemiyle ilgili bir seyler hep eksik kalacakti.

  • 90+8 olmuş ve hakemle konuşmasan hakemle senin alakan yok. kaptan değilsin, faulu sen yapmadın, ısrarla itiraz edip sarı kart görüyosun daha hala zorlamaya devam ediyosun. evet operasyon amk ama fredin noel operasyonu.

  • salaklık eninde sonunda kaybettirir işte, bir dümen tutturmuşsun, yedi sülaleni kurtaracak parayı öyle yada böyle bulmuşsun, ne mal gibi milletin gözüne gözüne dolarları, hayatını sokarsın. vizyonsuzluk işte kendin için yaşa lan hayatını her zaman, gösteriş için değil.