hesabın var mı? giriş yap

  • doktorun sahte raporuna rağmen takipsizlik kararı vermek hangi vicdana sığar? türkiye vahşileşiyor!

  • oynadığı 8 yıllık dönemde kadıkoy'de oynadığımız yaklaşık 140 maçta fenerbahçe yalnızca 5 mağlubiyet almıştır. bu mağlubiyetler de 2-0'dan 3-2 kaybettiğimiz bursa maçı ve 3-4'lük beşiktaş maçı gibi, alex'in efsane oynadığı efsanevi maçlardır, geri kalanlar da şampiyonluğu garantilediğimiz maçlardır. bu dönemde bir de aghahowa'lı kayserispor'a 4-1 yenilmiştik kadıkoy'de, şimdi araştırdım o maçta da alex oynamamış :)

    ve yıllarca bize ayak bağı olduktan sonra, nihayet alex gittikten sonraki sürece baktığımızda fenerbahçe, kadıköy'de oynadığı son 7 lig maçında 3 mağlubiyet 1 beraberlik almış. özetle :

    (bkz: nasıl koydu aykut kocaman)

  • piyasa manipülasyonun belgesidir. yapılan suçtur. böyle müdahaleler gizlice ayarlanmış, yandaşlar tarafından voliyi vurma fırsatı olarak değil, devlet politikası olarak çook önceden duyurularak yapılması gerekirdi normal bir ülkede.

  • oyun devam ettikçe hanım kızımızın aslında başka bir çocuğa meylettiğini fark etmekle daha da bir dramatikleşen olay.

    şöyle ki kızımız parmak uçlarıyla narin pasları hep o dingile atmaya, saçını bir sağa bir sola atıp gülümsemeye, dingilin de ona karşılık olarak gönderdiği topa düşmesin diye son anda yetişirken cilveli ve minik "ay!" sesleri çıkarmaya başladığında dünya başınıza geçebilir.

    bu gibi durumlarda önce surat asılır, kıza "vay be, bana ha..." diye imalı imalı bakılır (kız bakmaz ama), son çare olarak dönüşüm geçirip payidar demir olunur, herifin kafaya kafaya smaçlar çakılır. ortam elektriklenir gibi olduğu anda ise son smacı da kızın kafasına çakıp "siz oynayın!" diyip basıp gidilir.

    "kız hemen koşarak arkadan gelip "dur, nereye gidiyorsun... neden böyle davrandın ki?" diye sorar. kıskandığını anlamıştır ve sana karşı boş olmadığını göstermek için gülümseyerek gözlerinin içine bakar" diye bitirmeyi çok isterdim ama genelde arkandan "gerizekalı" demekle yetinir sondaki "a" harfini inceltmeyi beceremeden...

  • üç gün önce sabah saatinde motora yetişmeye çalışıyorum. geç kaldığım için büyük panik içerisindeyim. motor kalkmak üzere. koşuyorum. yetiştim yetişicem. görevli acele etmemizi söylüyor. "evet! yetiştim! başardım! yetiştim!" derken... dodidotdodidot!!! akbilim boş... içimden burada yazamayacağım cümlecikler geçiyor. henüz turnikeden geri adım atmamışken biri akbilini basıyor. "geç abla." diyor arkamdan. arkamı dönüp bakıyorum. omzuma bile gelmeyen küçük bir çocuk. o an durumu algılayamıyorum. "geç abla!" diyor tekrar. geçiyorum. çocuğun içine miroğlu kaçmış. yağız bir delikanlı edasıyla cool cool akbilini basıp motora ilerliyor. elimi çantama atıyorum "dur bekle, sana parasını veriyim.". elini talk to the hand edasıyla kaldırıyor ve "gerek yokk." diyor. "teşekkür ederim canım." diyip açık alana geçiyorum.
    aklıma geldikçe hala gülüyorum. centilmenliğiyle saniye bile düşünmeden bana yardım edip, gururundan ağzıma sçarak benden para almayan çocuk... utançla sevinci bana bir arada yaşatan çocuk... yolun açık olsun! üsküdar-beşiktaş hattı seninle gurur duyuyor!

  • steven spielberg ustanın ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemesi olan film ustanın kariyerine başlangıç yaptığı güzel bir çalışma diyebiliriz. bu tür filmlerin henüz daha olmadığı yıllarda (1971)çekilmesinden dolayı zamanında çok ilgi görmüş ve bugün kült mertebesine ulaşmış bir yapım. bugün dahi benzer pek çok film olmasına rağmen zevkle izlettiriyor . film 13 günde çekilmiş, dönemine göre hayli ileri sayılacak çekim teknikleri ve kameralar kullanılarak kamyonun korkutuculuğu ve takiplerin heyecan seviyesi arttırılmıştır. sonraki yıllarda katil araba, kamyon vs bilimum her türlü motorlu taşıt temalı korku-gerilin filminin babası olmuştur. trt de 1982 de yanlış hatırlamıyorsam "bela" ismiyle gösterilmişti.

  • "ben sadece bana verilen emirleri uyguladım" diyor polisler, nürnberg mahkemelerindeki naziler gibi. "ben devletimi seviyorum, tut dediler tuttum" diyor fırıncı.

    onlar sadece devletlerinin verdiği emirleri uyguluyorlar, sadece devletlerini seviyorlar. böylelikle masum olduklarını düşünüyorlar. böylelikle iyi olduklarını düşünüyorlar.

    ben ise duvarlara kafa atmak istiyorum.

    (bkz: kötülüğün sıradanlığı)

  • fragmanından anlaşılacağı üzere iş adamıyla garson kızın arasındaki olayı anlatan dizi. yahu şu dizileri yapma demiyorum hobi olarak yapın ama türk kızını çok etkiliyorsunuz. böyle sosyal statü farkı içeren ilişkileri görüp özeniyorlar ondan sonra "acaba bi holding sahibine varır mıyım?" diye hayal kuruyorlar. sıfırın altında özgüvenleri birden tavan yapıyor. kezban hastalığı başlıyor, sonuç hüsran.

  • bundan beş ay kadar önce sputnik v hakkında ekşi sözlük yazarları atıp tutarken, rusları hafife almamak gerektiğini, bu adamların kalaşnikof'u üretmiş millet olduğunu, üstelik yayınlanan faz 1-2 çalışmasının son derece olumlu gözüktüğünü yazmıştım.

    o zamanlar adı da yoktu sanırım, rus aşısı denip geçiyordu. ne espriler, ne komiklikler gidip geliyordu.

    sadece bizde de değil, tüm dünyada durum benzer bir şekildeydi.

    söz gelişi, new yorker gazetesinde yayınlanan ve o dönemde rus aşısına karşı yaklaşımı özetleyen şu anekdot, batı medyasının sputnik v'e nasıl yaklaştığını özetler nitelikte:

    "eylül ayında "the daily show" da yayınlanan bir bölümde, abartılı bir rus aksanıyla bir anlatıcı seyirciye sordu: "covıd-19'un putin'in şansı olmadan seni öldüreceğinden korkuyor musun? o halde rusya’nın yeni covid-19 aşısını deneyin. "

    "devam ediyor, “bu aşının güvenli ve etkin olması garantilidir. nasıl mı biliyoruz? çünkü bir ayı üzerinde, aynı zamanda bir ayı olan bir bilim insanı tarafından test edildi. "

    ***

    yine beş ay kadar önce sayın cumhurbaşkanının putin ile yakın ilişkilerinden yararlanarak bu aşının türkiye'de üretilmesinin son derece mantıklı bir seçenek olacağını tahmin ettiğimi yazmıştım. şu aşamada bu yönde bir gelişme var ve umuyorum yakın gelecekte sputnik v türkiye'de de üretilecek.

    neden rus aşısına ihtiyacımız var?

    çünkü alman/amerikan biontech, ingiliz astra zeneca ve amerikan moderna aşılarının neredeyse tüm üretim taahhütleri daha 2020 yılının ortalarında satılmış, bitmiş durumda. bize gelmiş olan coronavac (çin aşısı) ise, atenue bir aşı olduğu için üretim hızı yavaş bir aşı. ilk aşamada üretilmiş olan coronavac stokları sayesinde ulusal aşı kampanyamıza hızlı bir başlangıç yapabildik, fakat 2021'in ilerleyen dönemlerinde çin tüm türkiye'yi aşılamaya yetecek kadar aşı üretmeye muvaffak olamayacak gibi görünüyor.

    işte tam bu aşamada, faz 3 çalışma sonuçları son derece olumlu (beklenenden bile çok daha iyi) gelen sputnik v'in türkiye'de üretilmesinin önemi net bir biçimde ortaya çıktı.

    işin hoş tarafı, başlarda çok ciddi biçimde karalanan bu aşı, maliyet, etkinlik, güvenlik, kullanılan bilindik teknoloji, saklama ve taşıma şartlarının olumlu olması gibi tüm faktörler hesaba katıldığında, mevcut aşılar arasında en iyi profile sahip aşı gibi görülüyor.

    bu sebeple sadece doğu bloğu ülkeleri değil, biontech ve oxford aşılarının avrupa birliği üyelerine zamanında ve yeterli miktarlarda temin edilememesi üzerine birçok avrupa birliği üyesi ülke de sputnik v tedariki için sıraya girmiş durumda.

    ***

    yukarıda soruluyor, e bu aşı iyi bir aşı işe, neden rusya'da bugüne kadar sadece bir milyon kişiye uygulanabildi?

    çünkü rusya da, bizim gibi bir ülke. halk ne yazık ki şaşırtıcı bir biçimde cahil, aşının güvenliğine inanmıyor. rus devleti de bu açıdan hatalı. geçmişte olduğu gibi, günümüzde şeffaf olmayan devlet uygulamaları ve zorlamaları, devletin sıklıkla vatandaşa yanlış bilgi vermiş olması, kapalı kapılar ardında yürütülen işler, rus vatandaşın güvenini kendi ürettikleri ve son derece başarılı olduğu klinik çalışmalarla teyit edilmiş bir aşıya karşı kırmış durumda.

    eylül ayında rus halkının sadece yüzde 14'ü, aralık ayında ise sadece yüzde 42'si sputnik v'e güveniyordu. aşının bedavaya uygulandığı klinikler bomboş. bir klinik, günde 10-15 kişiye aşı yapılabilirse, kendini şanslı sayıyor.

    ve bu dönemde rusya'da insanlar coronavirüse yakalanmaya ve hatta ölmeye büyük bir hızla devam ediyor. üstelik daha çok da aşı yaptırma şansı olan ve aşı yaptırması gereken yaşlılar ölüyor.

    gençler, internette gördükleri saçma sapan aşı karşıtı karalamalara inanıyor ve yaşlıları bu zihin virüsleri ile zehirliyor. asıl acı olan, gençlerin oynadığı bu acımasız oyunun kurbanlarının yaşlılar olması.

    vatandaş ile devlet arasındaki bağların zedelenmesi durumunda ortaya çıkan sonuçlara çok acı bir örnek.

    ***

    yukarıda alman biontech ile rus sputnik v aşılarının, atenue aşılardan (coronavac) farklı olarak vücuda bağışıklık yanıtı vermeyi öğrettiklerini, bu yüzden benzer bir etki mekanizmasına sahip oldukları yazılmış.

    aslında tüm aşıların amacı bu. sadece kullandıkları yöntemler farklı. sputnik v kullandığı teknoloji açısından ingiliz (oxford) aşısına daha çok benziyor. etkisiz hale getirilmiş bir adenovirus vektörü aracılığıyla, vücuda covid ana proteini sokuluyor ve vücudun bu proteine bağışıklık yanıtı vermesi öğretiliyor. (sputnik v diğer tüm aşılardan farklı olarak ikili farklı vektör aşıları uyguluyor, ilk doz ile booster doz birbirinden farklı. oxford işe tekli, şempanze adenovirüsü chadox1'den yararlanıyor).

    moderna ve biontech ise gelecekte kanser tedavisinde de yaygın olarak kullanılacağını tahmin ettiğim, tıp açısından büyük umutlar içeren yeni bir teknoloji olan ve hakkında çok spekülasyon yapılan mrna teknolojisinden yararlanıyor.

    gerek mrna teknolojisinin, gerekse şempanze adenovirüs teknolojisinin geçmişte yaygın kullanımda olan aşılarda mevcut bir örnekleri yok.

    rus ve çin aşıları ile aynı teknolojide üretilmiş geçmiş örnekler mevcut ve uzun dönemde endişe edilecek bir yan etki ortaya çıkarmayacakları tahmin ediliyor

    bunu daha yeni teknoloji kullanan aşılara güveni sarsmak için söylemiyorum, hatta şahsi fikrim, şu aşamada on milyonlarca kişiye uygulanan bu aşıların da uzun vadede güvenli olduklarının ortaya konulacağı yönünde.

    tek şahsi, sübjektif şüphem mevcut, o da moderna aşısı. çünkü bu şirket tam bir kapalı kutu ve kaynağı nereden geldiği belirsiz bir para ile bir anda kurulmuş ve büyümüş bir firma. aşı çalışma sonuçları halka yakın zamana kadar açık değildi ve nedense pfizer'in her sonuç açıklamasından sonra, bir basın bülteni ile kendi aşılarının bir oran daha iyi sonuç verdiğini duyuruyorlardı. bu bende ciddi şüphe uyandırıyor. heyhat o aşının da ciddi halk kitlelerine uygulanması sırasında herhangi bir ciddi sorun şu aşamaya kadar bildirilmedi. bekleyip göreceğiz.

    ***

    son olarak, sputnik v'in taşınması ve depolanmasında soğuk zincire ihtiyacı var. fakat bu soğuk zincir, biontech aşısının eksi 70 derece ihtiyacı gibi ulaşılması güç bir değer değil. aşının iki formu var:

    1) eksi 18 dereceye ihtiyaç duyulan dondurulmuş (frozen) form

    2) eksi 2-8 dereceye ihtiyaç duyulan liyofilize (freeze dried) form. bu, nescafe üretiminde uygulanan teknoloji ile, aşının soğuk zincir kurulması zor olan ücra yerlere taşınması planlanıyor.

  • geçen sene öğrenmiştim.
    hani böyle insan hayattan soğuyor ya,aynen öyle oluyo işte.
    ne yapacağımı şaşırmıştım.betim benzim atmış,resmen soğuk terler döküyordum hatırladığım kadarıyla.
    elim ayağım birbirine dolanmıştı.o an kaybetmek istedim kendimi.
    gittim bakkala,bi 50'lik rakı aldım kendime.
    geberircesine içtim.
    ağladım.
    kustum.
    defalarca...

    o gün başını omzuna koyupta ağladığım bi insan vardı.en yakın arkadaşım,yılların verdiği sağlamlığın oluşturduğu bir dost.
    tek tesellim o adamdı.
    o gün,uğruna ağladığım kız bugün o adamın omzuna kafasını koyuyo.
    ağlamak için değil ama.

  • başlık altı saçma sapan komiklikli entryler dolmadan yazayım: hic gerek yok fikir beyan etmenize, zira komik değilsiniz. yazar thy'nin bir müşterisi olarak firmanın en çok talep gören domestik hatlarından birindeki bir soruna dikkat çekmiş. bu sorun son senelerde birçok müşteri tarafından da dile getiriliyor. benim de başıma geldi çok kereler. insanlar sabahın köründeki bir uçağa diğer şehirdeki iş toplantısı için binip uçakta yapacağı kahvaltıyı bekliyor olabiliyorlar. kimse uçağa sandviç yemek için binmiyor evet, hosteslerin de garson olmadığının bilincindeyiz. fakat bir şeyi yapacaksan düzgün yapacaksın, eleştirmedikçe, dile getirmedikçe de düzelmiyor çoğu şey.