hesabın var mı? giriş yap

  • "75 iq'ya sahip olmak, gercek hayatta idiyot olmak anlamina gelirken orduda dahi olmak anlamina gelir" gibi ince ayarlari bunyesinde barindiran film.

  • ülkenin imajı o kadar önemli ki, yaşadığımız yerin gerçek görüntüsünü zerre umursamıyoruz, yeter ki başkası görmesin. elalemin sadece "misafir odası"nı görmesi yatak odamızdaki rutubeti geçirmeyecek bunu anlamıyoruz.

  • yurtdışında böyle bir zorlama olmadığından girişe menü ve fiyatlar yazılır, herkes hesabını yapar ona göre oturur. özgüven denilen şark kurnazlığına mahkum olmamak.

  • italya'dan dönüyorum, tam x-ray'den geçtim polis durdurdu.

    -nereye gidiyorsun?
    +turkey.
    -pasaport?
    +si.
    -kaç para var üstünde?
    +saymam lazım ama yaklasık 300 euro.
    -tamam geç.

    gördüğünüz gibi osuruktan bir diyalog. sırf italya'ya gittiğimi belirtmek için yazdım.

    **

  • patron taifesini geçtim, bizzat işgüzar çalışanlar tarafından da gerçekleştirilen şey. "abi ne var yaa 2 saat daha çalışsak" şeklinde o kadar normalleşir ki sanki hayatın olmazsa olmazıdır. hatta daha da fenası, tam saatinde çıkan adamlar eleştirilir. "haah 18.00 oldu hemen çıkıyo" denir. e ne olacığıdı başka ?

    yarım kalan işlerin bitirilmesi adına elbette zaman zaman az da olsa mesai yapmayı anlayabilirim. patron baskısı altında elden başka bir şey gelmiyorsa, ya da aynı durumdaki arkadaşlarım için mesaiye kalmışlığım da çoktur ama abicim bunu normalleştirmeyin.

    şunu düşünün. günde 7 saat uyusan kaldı 17 saat. işe gitmek için hazırlanmak + trafikte geçen saatler toplam 2-3 saat. kaldı 14 saat. günlük çalışma süren 9 saat ! yani sana "yaşamak" için bırakılan süre sadece 5 saat. yemek, içmek, sosyalleşmek, eğlenmek ve bir sonraki gün çalışabilmek adına zihinsel ve bedensel yenilenme yapabilmek için sadece 5 saatin var.

    birçok makalede detaylıca işlendiği üzere günlük 4-5 saat çalışmanın kişisel ve toplumsal olarak yeterli olacağını da bir not olarak ekleyelim.

    bak yazdıkça geliyor alttan alttan. şimdi mesela "deadline" diye bir kavram var. elindeki adam sayısı belli. bu adamlar günde 9 saat çalışarak o işi 10 günde bitirebiliyor. fakat gel gör ki o adamlardan 7. gün sonunda işi bitirmeleri isteniyor. sebep ? büyük resme bakılırsa eğer ister bir inşaat projesi olsun, ister finansal rapor olsun, ister fiziksel bir ürün olsun normalden erken teslim edilmesi sadece ama sadece patronun cebine daha fazla para girmesi demek. 10 günlük işi fazla mesailerle 7 günde tamamladığın zaman x tane adam 27 saat boyunca sadece ama sadece patron adına iş yapmış oluyorsun.

    oysa pekala 2 yeni adam işe alınabilir ya da işin 10. günde bitirilmesi istenebilir. ama bunların da tamamı patronun cebinden çıkacak para demektir.

    böyle bir kurguda fazla mesai için ben nasıl isyan etmeyeyim ? "abi 2 saat kalıverelim yaa" diyen adamı nasıl makul bulayım ? saat 18.00'i vurduğu anda neden çıkmakta tereddüt edeyim ? zaten beni sömüren adamlara "al hocam az daha sömür" mü diyeyim ?

    işte bu yüzden fazla mesai yapmaktan daha çok bunun "normal" görünmesi sinir bozucu benim için.

  • oruç falan tutmuyorum da engelle butonumu baya şenlendiren olay.

    iyiki gelmiş bu ramazan sözlükte ne kadar ergen mal var hepsini ortaya çıkardı daha ilk günden.

    keske biraz daha saygili olsak erzurumdaki saygisiz herife laf edip burada oruc tutanlari galyana getirmek ifade ozgurlugu degildir. oruc tutmayan kararina saygi istemekte ne kadar hakliysa oruc tutana da bu saygiyi gostermek zorundadir. insan irki duzelecekse anca boyle duzelir yoksa birbirimizle savasir dururuz.

  • --- spoiler ---
    adnan ziyagil: ne yapacağımı bilmiyorum, bu yaşıma geldim ama ne yapacağımı bilmiyorum

    ben söyliim adnan, beyaz gömlek içine koyu renk fanila giyme yeter.

    --- spoiler ---

  • doğum yapmak gibi, ölmek de aşamaları ve fark edilebilir ilerlemeleri olan bedensel bir süreçtir. doğumda olduğu gibi sürecin hızı da kişiden kişiye değişebilmektedir. bazen ölmeyi (veya doğum yapmayı) mümkün olduğunca güvenli ve rahat hale getirmek için tıbbi desteğe ihtiyaç duyulur.

    ölüm yaklaştıkça çoğu insan yeme ve içmeye olan ilgisini kaybeder. yine de sevilen bir yiyecekten 1-2 kaşık kadar yemek zevk verebilir.

    ölmekte olan insanlar sürekli olarak enerjiden yoksundur. hepimiz hastalığın neden olduğu yorgunlukları hissetmişizdir. şiddetli bir grip enfeksiyonunda yataktan çıkamama durumu veya ameliyat sonra iyileşme sürecindeki aşırı yorgunluk gibi. uyku genellikle enerjimizi yeniden şarj eder ve iyileşmenin bir parçası olabilir ancak vücut ölüme doğru ilerledikçe uyku yavaş yavaş daha az etki gösterir.

    ölmekte olan bir kişi giderek daha az uyanık zaman geçirir. ancak uyku gibi görünen şey yavaş yavaş bilinçsizliğe dalmaya dönüşür. uyandıklarında, insanlar bilinçsizce ve huzur içinde uyuduklarını bildirirler.

    ölmekte olan kişi herhangi bir semptomu uzak tutmak için düzenli ilaçlar kullanıyorsa bu aşamada ilaçları yutmak için uyanık olmasını gerektirmeyen alternatiflere geçme zamanı gelir. cilt yamaları, şırınga pompaları ve fitiller kullanılabilir. bilinç kaybının genellikle ilaçlardan değil, ölüm sürecinin kendisinden kaynaklandığını bilmek önemlidir.

    ölüm ilerledikçe kalp daha güçsüz çarpar, kan basıncı düşer, cilt soğur ve tırnaklar sararır. kan basıncı düştükçe iç organlar daha az çalışır. huzursuzluk dönemleri veya kafa karışıklığı anları olabilir ya da sadece giderek derinleşen bilinç kaybı olabilir.

    insanların ölürken neler yaşadıklarını araştırmak için kanıtlanmış bir yolumuz yok. son araştırmalar, ölüme yakın olsa bile, bilinçsiz beynin odadaki seslere tepki verdiğini gösteriyor. bununla birlikte, müzik veya seslerin ölmekte olan bir kişiye ne kadar anlam ifade ettiğini bilmiyoruz.

    bilinçsiz insanların solunumu, beyin sapındaki solunum merkezi tarafından oluşturulan otomatik kalıpları takip eder. ölmekte olan insanlar ağızlarının ve boğazlarının farkında olmadıkları için şiddetli, gürültülü ancak belirgin bir sıkıntı olmadan nefes alabilirler.

    solunum, tekrar eden döngülerde derinden sığa ve hızlıdan yavaşa doğru hareket eder. sonunda nefes alma yavaşlar ve çok sığ hale gelir, nefes almada duraklamalar başlar ve solunum durur. birkaç dakika sonra oksijen tükendiği için kalp atmayı bırakır.

    ölüm şeklini bilmek ve aşamalarını tanımak, bu sürece giren kişilerin neler yaşamakta olduklarını anlamalarına, olası komplikasyonlardan daha az korkmalarına ve semptomları gidermek için tıbbi yardıma ihtiyaç duyulursa yardım isteme güvenine sahip olmalarına yardımcı olur ve böylece “güvenli ve rahat” (ağrısız, korkusuz, paniklemeden) bir şekilde ölebilirler.

    bbc'nin ölüm hakkındaki kısa filmi

    kaynak

  • hazal kaya ile güzel/uyumlu çift olsalar da medeniyet konusunda ve "çocuk gürültüsü "özelinde tuhaf çift, ibrahim selim'in programında:
    ali: ben de önceden rahatsız olurdum, çocuğun ağlamasından vb.. havalimanındayız çocuğum koşuyor, bağırıyor, kendince şarkı söylüyor. kadının biri geldi beni uyardı. gittikten sonra çocuğuma daha çok bağır evladım dedim mealinde açıklama yapmış.
    hazal ise: çocuk uçakta ağlıyor. uyarıyorlar.. ağlayacak tabi çocuk o! diyor.

    derdimiz medeniyetse bu ifadeler yanlış. sizinki çocukta bizimki çocukta turistin/yabancınınki ne? niye medeni toplumlarınki toplum içinde ağlamıyor ve/veya şımarmıyor ya da direkt kendine çeki düzen veriyor? susmuyor/susturamıyoruz de anlayayım ancak bunu "normalleştirmesin" kimse.

    derdim de linç minç değil, bunları görüp, bu konuda örnek almasın kimse diye not düşüyorum. diğer konular da cidden güzel/uyumlu/örnek çift-eş.