hesabın var mı? giriş yap

  • boyun omurlarının ideal hilal şeklindeki çizgisini kaybetmesi ve bu nedenle kafanın olması gerekenden önde durmasıdır. burada sorun omurganın yanlış yerleşiminden öte, içinden geçen ve beynin uzantısı olan sinir ağının işlevlerinin zarar görmesidir. bu sinir ağı neden mi önemli? bedendeki tüm işlevleri yönettiği için, evet tüm işlevleri! sinir sistemi bedendeki tüm işlevleri yönetir: tüm motor işlevler, dışarıdan alınan sinyallerin beyne iletilmesi, tüm iç organların işlevleri, dolaşım, solunum sistemleri, lenf sistemi, bağışıklık sistemi... bu nedenle boynunuza iyi bakmazsanız sayısız hastalık için mükemmel bir aday haline gelirsiniz.

    boyun düzleşmesinden muzdarip iseniz, omurganızın kalanında en az bir noktada ve hatta kalça kemiğinizde de sorun olma olasılığı yüksektir.

    hiç bir kas kendi kendine kasılmaz, ödem oluşturmaz. sinir sisteminden emir almadan hiç bir kas kafasına göre takılmaz. bu tip durumlarda ağrı kesici, kas gevşetici, anti-depresan almak, en çok sinir sisteminizi ve eklemlerinizi kimyasal zehir bombardımanına tutmaya yarar.

    ufuk açıcı bu videoyu izlemenizi öneririm.

    çözüm için: kayropraktik ve egzersiz.

  • whakaari / white ısland, plenty körfezi'nde, yeni zelanda'nın kuzey adası'nın doğu kıyısına 48 km mesafede yer alan aktif bir andezit stratovolkandır. yeni zelanda'nın en aktif koni volkanıdır.

    üzerinde sadece 100 kişinin yaşadığı küçük bir adada bulunur. ya da adanın kendisidir denilebilir. yüksekliği 381 metreymiş son patlamalardan önce.

    en son 2001 yılında patlamış olan volkan 8 aralık 2019 tarihinde faaliyete geçmiş ve adadaki 20 kişi yaralanmış.

  • ömür boyu yüreğinize takılan büyük yumru.
    ne yapsan geçer, ne yapsan hatırlamazsın, sırrı yok..
    o’nun olmadığını bilerek yaşamanın rengi ruhsarı yok…

    yapma derdim..bu kadar hızlı kullanma, "bir yanım böyle ölmek istiyor" derdin hep…

    o gece kavga ettik , meydandaki fırının önünde.. bas bas bağırdım sana. gençtim, hatta hala içim çocuk, “gözüm görmesin seni dedim”. o kadar emindim ki ertesi gün göreceğimden…doğumgünümdü, kıyamazdın..
    gençtim, o kadar fevriydim ki…pişman olmanın ne demek olmadığını bilmiyordum henüz.
    o kadar emindim ki…sinirle uzaklaştım yanından, son defa kokunu bile duymadan, sarılmadan…

    ertesi sabah şarkı söyleyerek uyandım barış.
    kapının önünde seni ya da çiçeğini göreceğim diye oyalandım, nazlandım.
    ölüm soğukmuş, ölüme nazlanılmıyormuş.
    neşeyle atladım merdivenleri, hep buluştuğumuz yere gidecektim ve sen orada bana sürpriz yapacaktın hesapta…yokuşu inerken biri geldi nefes nefese koşarak..“ duydun mu? ” “barış yoğun bakımda…” ben o anki bakışımı bir daha bakabilir miyim barış?
    nasıl arabaya bindim.. nasıl hastaneye geldim…

    eve gidince babana anlatmışsın beni. “görmek istemiyor beni” demişsin. göstermediler seni bana. son bir defa tutturmadılar ellerinden. diyemedim..bilemezdim..diyemedim…
    cenazeni, toprağını bile elleyemedim..bilemedim..böyle olacağını bilemedim…görmeyeceğimi bilemedim..

    hışımla çıkmışsın evden. motora atladığın gibi edremit e gitmişsin. dövme yaptırmışsın.
    sol göğsünün üzerine bir kalp. içine de adımı yazdırmışsın..bilemedim..bir hışımla dönmüşsün. tam da “barış yoğun bakımda” dedikleri yerde savrulmuş motor. paramparça olmuş. bilerek mi yaptın? bir yanın hep gitmek isterdi..hep gitmek. bilerek mi gittin..
    hastanede ailenden uzak bir köşeye çökmüşken duydum annenin feryadını. yanmaz mı, o yürek yanmaz mı?..benden bilmez mi, haksız mı..

    senden sonra doğumgünlerimi kutlayabilir miyim ben barış?
    sevinebilir miyim doğduğuma?
    affet beni..bilemedim..
    adımı karıştırıp tenine, gideceğini bilemedim…
    son bir defa “seviyorum” diyemedim…

    edit: 8 sene önce yasanmıştır ve tamamen gerçektir..keske olmasaydi ama gercek.