hesabın var mı? giriş yap

  • aylar önceki bir siparişimde anlaşmalı dükkanlarından birinin iademi kabul etmeyip para iademi yapmadığı alışveriş sitesi.

    hakem heyetine başvurup paramın iadesi yönünde sonuç aldım ve akabinde bunların asistanına bağlanıp ilgili dükkanın telefon numarasını istedim. bilin bakalım ne oldu? tabi ki vermediler numarayı. "biz sizinle ilgileneceğiz" deyip geçiştirdiler...

    15 gün sonra icraya başvuracağım mecburen. uğraştığım para da inanın bir günlük harçlıktan hallicedir... kazıklanmaya tahammülüm olmadığından uğraşıyorum sırf.

    20 yıldır internetten onlarca firmadan yüzlerce ürün almışımdır, hayatımda bu kadar iğrenç çalışan, müşteriyi sürekli kazıklamaya çalışan bir firma görmedim. kapalıçarşı esnafı ile yarışırlar.

    trendyol pişmanlıktır arkadaşlar.

  • başıma bir iş gelmeyecekse; damada özel şov yapılan yerin doğru seçim olmadığını düşünüyorum.

    sıçtık editi : lan tamam favlayıp durmayın. harbi başımıza bir iş gelecek amk.

    dönüşü yok editi : ben ilk edit yaptığımda 83 fav vardı.
    görsel

    derdiniz başıma iş gelmesi artık emin oldum. buz gibi bira eşliğinde sağlığınıza kadeh kaldırıyorum. favlamayanın başına iş gelsin amk!

  • yine de yalnız yaşadığı halde 3 çeşit yemek yapan insan değildir. porsiyonları küçük yapıyorum tabi. ama bazen kendi kendime 'pff kabak mı bu, istemiyorum ya, soteden yerim sadece' dediğim oluyor, ulan sen yaptın kabağı amk niye yemiyosun. harbiden. bazen hem kola hem ayran hem bira alıp dolaba koyuyorum mesela, yemek vakti gelince de 'hmm hangisini içsem acaba lan çok kararsız kaldım fanta yok mu amk' diye düşünüyorum. ben reçeli hiç sevmem, yemem de. 40 yıl reçelsiz yaşayabilirim, o derece. ama geçen gün reçel aldım iki kavanoz, dolaba koydum arada bir gözüme çarpsın da 'bu reçellerin ne işi var burda' diye sinirleneyim. hehe.

  • yaşanmış bir olay:
    yaşlıca bir amca starbucks görevlisi delikanlıya bir adet sütlü kahve almak istediğini söyler.delikanlı 'latte' mi der,adamcağız sütlü kahve evladım der,bir şekilde anlaşılır,delikanlı:

    beyefendi isminizi alabilir miyim?diye sorar,
    yaşlı amca:
    emekli korgeneral hede hödöoğlu diye cevap verir bünyede alışkanlık yaptığından dolayı.

    az sonra delikanlı imanının gücüne sığınarak yeri göğü inletir:

    emekli korgeneral hede hödöoğluuuuuu,emekli korgeneral hede hödöoğluuuuu kahveniz hazır paşam.

  • adolf hitler'e suikast düzenleyerek darbe girişimi başlatmış alman subayıdır.

    20 temmuz 1944 günü hitler'in bulunduğu toplantı salonuna, içinde 970 gram ingiliz yapımı zaman ayarlı plastik patlayıcı olan evrak çantasıyla girmiş, çantayı masanın altına, hitler'in ayaklarının çok yakınına yerleştirmiş ve bir bahaneyle toplantı salonundan uzaklaşmıştır. tıpkı filmlerdeki gibi arkasında bomba patladığında o istifini bozmadan ağır ağır yürüyerek oradan uzaklaşmış, "bu patlamadan kimse sağ kurtulamamıştır nasıl olsa" diye düşünerek uçakla berlin'e geçmiş ve arkadaşkarıyla hemen darbe girişimini başlatmıştır. stauffenberg ve arkadaşlarının planı dahiyanedir: herkese "yönetimi ele geçirmek isteyen ss'ler führerimizi öldürdü. bu yüzden bu gözü dönmüş ss'leri durdurup düzeni sağlamalıyız" diyerek ss'leri tutuklama emrini vermiştir. ilk başta işler tam da stauffenberg'in istediği gibi gitmiş, berlin'de alman polisi ve diğer askeri birlikler hitler yanlısı ss subaylarını tutuklamaya başlamıştır. stauffenberg ve arkadaşları neredeyse tüm berlin yönetimini ele geçirmek üzeredir. fakat patlamadan sağ kurtulan hitler, kritik isimleri telefonla arayıp "ben yaşıyorum oğlum, siz ne bok yiyorsunuz lan orada" deyince bir anda işler stauffenberg'in aleyhine dönmüş ve darbe girişimi başarısızlıkla sonuçlanmıştır. sonrası ise malum: idam.

    peki hitler o patlamadan nasıl sağ kurtuldu?

    1) toplantı, doğu prusya'nın rastenburg kasabasında (günümüz polonya'sının ketrzyn kasabasında) hitler'in meşhur karargahı wolfsschanze (kurt ini) adı olarak bilinen, orman içinde gizlenmiş, son derece kalın beton duvarlardan yapılmış korunaklı binada yapılacaktı. bu binanın tüm duvarları yıkılmaz betondu ve dışarı açılan penceresi yoktu. bu da içeride patlamanın etkisini arttıracak, dışarı çıkamayan şok dalgası içeriyi adeta cehenneme çevirecekti. ancak hitler, havanın sıcak olduğu gerekçesiyle son anda toplantının konferans salonunda yapılmasını ister. hava sıcak olduğu için tüm pencereleri açık olan konferans salonunda patlama beklenen etkiyi göstermemiş, şok dalgası pencereden dışarı çıkarak patlamanın etkisi azalmıştır.

    2) aslında aynı patlayıcıdan iki taneyle toplantıya gelen stauffenberg, hitler'in toplantıyı 15 dakika erkene alması nedeniyle ikinci bomba düzeneğini çalıştıracak zamanı bulamamıştır. aldığı savaş yaraları nedeniyle sol gözünü, sağ elini ve sol elinde ise yüzük ve serçe parmaklarını kaybetmiş olan stauffenberg için iki arada bir derede bu düzeneği çalıştırma işi hiç de kolay değildi.

    3) hitler'in çok yakınına konulan çanta, son anda oradaki adamlardan birinin (albay heinz brandt) ayağına takılmış ve albay brandt içinden "hay zikicem şimdi çantasını da" diyerek çantayı aldığı gibi daha uzak bir köşeye, masanın ayağının öbür tarafına koymuştur (albay brandt'in bu patlamada bir bacağı kopmuş ve bir gün sonra hastanede hayatını kaybetmiştir).

    3) üzerinde haritalar ve bilimum askeri belgeler bulunan meşe ağacından yapılmış kalın ve ağır toplantı masası, adeta bir kalkan vazifesi görerek hitler'i korumuştur.

    hitler bu suikast girişiminden sağ kurtulunca kendisinin tanrı tarafından korunduğuna inanmış ve kafasında tasarladığı planı, tanrının onayladığı plan olarak düşünerek savaşın sonuna kadar bildiğini okumuş ve etrafındaki hiçkimsenin önerilerini dikkate almayarak savaşı kaybetmiştir (bkz: özgüven patlaması).

    ayrıca en güvendiği subaylardan birinin bile kendisini öldürmeye kalkışması neticesinde iyice paranoyaklaşmış ve etrafındaki herkesten şüphelenir olmuş. hal böyle olunca sürekli generallerin yerini değiştirmiş ve orduda işlerin aksamasına neden olmuştur.