ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sözlükçülerin ben de oradaydım dediği olaylar
-
2010-2011 sezonu ikinci devre, fenerbahçe yaptığı 17 maçtan 16sını kazanıyor.
işte ben o kazanmadığımız tek maç olan bursaspor maçındaydım. şansımı sikim.
24 ağustos 2022 dar gelirliye destek paketi
-
tam anlamıyla bir seçim rüşveti.
"buna göre, 5 milyona yakın ailenin 2 bin liraya kadar olan borcu icradan düşecek."
2biner liralık kömür makarna almak yerine senin benim paramla borçlarını siliyorlar. yazık.
pasaport arasına konmuş boarding pass fotoğrafı
-
(bkz: off to yozgat)
herkes amsterdam, herkes ny, herkes londra... biri de "artvin'e gidiyoruz, yeyyyy!" yazsın; yapmayın böyle.
napim abicim sizin lounge muhabbetinizi? check-in yapıyo bi de... cip lounge dediğin, bankaların kartları nedeniyle, devasa işlem hacmine sahip kobilerin, "ayakkaplarını" çıkarıp, siyah çoraplarıyla deri koltuklara uzanarak uyuduğu bir bekleme salonu. havan kime?
atanamamış burjuva kompleksi hep bunlar...
sik var gibi koşa koşa son model iphone alıp tuzlayan insanlar, sizlere sesleniyorum: "off to görgüsüzland" yazmanız, en hayırlısı.
komşuların garip huyları
-
karşı apartmana yeni insanlar taşındı, içlerinden biri de 90+ yaşlarında, gri uzun ve gür saçları olan bir kadın. camda sigara içerken ilk karşılaştığımda, parmaklarıyla pervaza yapışıp, ağır ağır inip kalkarak bir çeşit saklambaç oynuyordu. kadın deli ve ben, delileri acayip severim. yine sigara içtiğim bir gün, gri kadın bana bir şey işaret etmeye çalışıyor gibi geldi, aramızda yaklaşık 10 mt olduğu için iyice odaklandım ve kadının bana hareket çektiğini gördüm. kolunda 2 kalın altın bilezik şıngırdarken hareket çekiyordu bana, şlak şlak ses geliyordu ve aşırı mutluydu. mutluluğunu bozmak istemedim ve sadece gülümsedim. bu yaklaşık 1 ay böyle devam etti, camdaki deli beni görünce buruşuk yüzünde güller açıyor, o gri saçları elidor çılgın bukleler şampuanla yıkanmışçasına kabarıyor, önce "hey karşıdaki kadın, ben buradayım" dercesine el sallayıp sonra başlıyordu şlak şlaaaaak hareket çekmeye. bazen sırtını dönüp omuz başından elini uzatarak nah işareti de yapıyordu. ben de sakince sigaramı içerken kah hafifçe gülümsüyor, kah aydınlatma direklerini sarsan kahkalar atıyor, deli komşumun kim bilir gençliğinde ne güzel olduğunu, ne canlar yaktığını, şimdiyse bertha mason gibi tıkıldığı balkonda onu hayata bağlayan tek şeyin bana hareket çekmek olduğunu düşünerek efkarlanıyordum. sonuçta hepimiz yaşlanacağız ve delireceğiz. şahsen sir anthony hopkins gibi delirmeyi isterim.
neyse, cumartesi yine akşamüstü cama sigaraya çıkmıştım, kokumu aldı ya da zihnefendarlık yeteneğine mazhar olmuş, fıtı fıtı geldi. önce her zamanki reveransını yapıp el salladı ve hareket çekme seansına geçti fakat biraz durgundu. onu neşelendirmek için ilk kez ben de kendisine hareket çektim. şlak sesi onunki kadar yüksek ve pürüzsüz çıkmadı ama olsun. önce donakaldı, ulan dedim kadına felç indirdin terbiyesiz, ölmüş babaannen yaşında kadına neden hareket çekiyorsun. sonra aman allahım bir sevindi bir sevindi. kendi etrafında dönmeler, öpücük atmalar. bir süre neşe içinde şlaklaştık. 2 gündür görmüyorum ve aşırı endişeliyim. gidip sorsam ne diyeceğim, "pardon sizdeki gri gandalf'la her gün 3 vakit aşık atışması gibi birbirimize hareket çekiyorduk, afiyette mi acaba" desem mi, kararsızım ya.
neredesin camdaki nene, nolur geri dön :(
edit: sabah körü işe giderken, prensesimi gördüm iki kez. mutluyum, umarım cama çıkacak vakti de bulurum.
1000 yıl sonra uzaylılar yapmış denilecek eserler
-
(bkz: esenler otogarı)
mario balotelli
-
gol attıktan sonra sevinmiyorum, çünkü sadece işimi yapıyorum. postacı mektup dağıtırken seviniyor mu?
demiş, güldürdü piç.
rambo okan
-
filmi çekilirse başroldeki tek aday peker açıkalındır.
pointer nick'li yazar tarafından taciz edilmek
kişilik bozukluğu testi
-
(bkz: ingilizce bilinmediğinin anlaşıldığı anlar)
düzeltme için kinyas ve kayra 23 e teşekkürler türkçe de bilmediğimi yüzüme vurdu
bide o nası nick lan.
anadolu'daki bakkalların önündeki tozlu cipsler
-
uzun süre kimse ellemediği için tozlanmış olan bu cipsler, içeride yalnız bekleyen bir yaşlı adamın bakkalına aittir. kapının üstünde asılı duran file içinde voleybol topu benzeri plastik topları görünce bir an geçmişe yolculuk edilirmiş gibi olunur. ama sonra içeride görülen eski bir laptop bu düşünce bulutunu hemen dağıtır.
kapıda bu cipsleri gördüğümüzde, hayatın çok hızlı akmadığı, yanlış, basit, atasözlerinin koşulsuz ifadesinden müteşekkil hayat görüşlerinin artık bu dünyada hakim olduğunu anlarız.
tozlanmış bu cipsleri görünce, nazardan ötürü, güzelliklerinin bir bedeli olarak kör olmuş genç çiftlerin hikayelerine inanılan, yağmurlardan sonra mantar toplamanın çok önemli bir aktivite olduğu bu coğrafyada, artık, koşuşturmanın, küresel hırslardan bahsetmenin bir anlamı kalmadığını kabul ederiz.
yurt dışında yaşanan dumur olaylar
-
devletin bana vergi iadesi vermesi. saka gibi la. hala guluyom. mektubu sakladim. cercelevetip duvara asacam. vatandas bile degilim. adamlar bildigin fazla vergi odemissiniz siz. biz kontrol ettik su kadarlik cek yolluyoz size. istediginiz gibi harcayin yazmislar.
inanmadim is yerindeki arkadaslara sordum acikladilar falan. dedim baba buyuksunuz. hala soktayim be
(bkz: god save the queen)
yillar sonra edit: hahaha gene yaptilar, dun posta kutumda bir cek daha buldum !!! gene vergi iadesi !!!
yıldız tilbe
-
hiç unutmuyorum, bir keresinde "aşık olduğum adamın evine yakın bi otel tuttum, orda kaldım, o gece bissürü şarkı yazdım o otel odasında..." demişti.
kendisi güzel, kafası güzel, yüreği güzel kadındır.
damardır, ağırdır, zordur.
rahat bırakın lan bu kadını! ne diyosa doğrudur, türkiye'nin en güzel kadınıdır.