hesabın var mı? giriş yap

  • soru cevap kısmında şöyle bir açıklama var:

    --- spoiler ---

    soru: sizce bu ürünü neden üretmişler? kendimiz de kıramaz mıyız? bu ürünü neden alalım? ve son olarak siz olsanız bu ürünü alır mıydınız? iyi çalışmalar diliyorum (:

    cevap: çok miktarda cd yi un ufak eder, kendiniz kırarsınız ancak un ufak etseniz dahi makine hızında kolaylığında yapamazsınız bir kurumun cd arşivleriniz var ve kullanım zamanları dolduğunda tamamen imha etmeleri için avrupa standartlarında imha etmeleri gerekiyor. evet kendi kullanmayacağımız ürünleri ithal etmedik eğer cokca cd imha ihtiyacımız olsaydı tereddüt dahi etmeden alırdık.

    --- spoiler ---

    muhtemelen elle kırmanın yetersiz olacağı resmi durumlarda kullanılıyor. cd ile arşiv yapılıyordu bir zamanlar, şimdi bilgisayar kapasitelerinin artmasıyla bilgisayarlara ya da buluta aktarılıyor, eski cd'lerin de yok edilmesi gerek. güvenlik için parçalayıp atmak yeterli olmayabilir. yakmak da doğaya zararlı olacağından başka seçenek yok gibi büyük miktarda imha yapma mecburiyeti olan yerler için.

  • ilk entryde verilen örnekte durumun biraz yanlış anlaşıldığını düşündüğüm kuram.

    hızınız yükseldiğinde atom altı parçacıklarınızın hareketi de yavaşlar, ışık hızında ise durağan hale gelir. yani zaman sadece sizin için durur. ya da ışık hızına yakın hızlarda seyahat ederseniz zaman sizin perspektfinizde yavaşlar. ancak size göre zamanın akış hızı aynıdır. yani, siz bu değişimi pek hissedemezsiniz. bir varış noktası olarak ayı düşündüğünüzde kafanız karışır.

    varış noktası olmaksızın bir f1 aracı ve bir ışık hızında gidebilen aracı "dünyada durağan halde duran bir gözlemcinin saati" ne göre harekete geçirelim ve 1 yıl boyunca amaçsızca uzayda dönsünler.

    dünyada geçen 1 yılın arından f1 aracındaki saatin henüz 360 gün kadar zaman saydığını, uzay mekiğindeki saatin ise henüz bir kaç dakika bile saymadığını görürüz. yani bu sırada zaman her gözlemci için farklı akar ancak hiç bir gözlemci kendi çerçevesindeki değişikliği hissetmez. uzay mekiğinde bulunan kişi gerçekten bir kaç dakika yaşlanmıştır çünkü onun atomları bozunma-eskime sürecini diğerlerine göre yavaşlatmıştır. aynı şey gravitasyon ile de gerçekleşir;

    eğer saturn'e gidip yerleşirseniz sizin kolunuzdaki saat 1 saat ilerlediğinde bizim dünyadaki saatlerimiz çoktan bir kaç saati tamamlamış olur. yani algı herkes için yereldir. bu iki gözlemci birbirine baktığında birbirlerinin normalden yavaş/hızlı hareket ettiğini görebilir mi sorusu ise tam bir muamma. çünkü şu şekilde hayvan gibi bir paradoks vardır.

    eğer ışık hızında giderken uzay mekiğinin farlarını yakarsanız uzay mekiğinden çıkan ışık yine ışık hızında hareket eder hem de hem durağan hem hareketki gözlemci için.

    yani siz farları yaktığınızda ışığın sizi ışık hızı kadar fark atıp geçtiğini görürsünüz ama kenardan bakan gözlemci farınızı ve sizi aynı hızda görür.

    yani hızınız ne olursa olsun ışık hızı daima ama daima sabit hızda gözlemlenir.

    ekleme: kütlesi olan hiç bir şey ışık hızında seyahat edemez.

    daha önce bu konuda çok daha detaylı bir yazı yazmışım efendim buyrunuz link

    db editleri:

    otizmli çocuklara öğretmen kampanyası

    (bkz: ekşi sözlük'teki sansür)

    ekleme:db eklemelerine açığım arkadaşlar varsa istek yeşillendirin

  • dincinin şunlardan birini söylemesiyle noktalanacaktır:

    - neyse kardeş, sen komple kapatmışın zaten kalbini. sana anlatacak bir şey yok, allah ıslah etsin.
    - neyse kardeş, allah seni de böyle yaratmış demek ki. ölmeden önce imana gelmeyi nasip etsin inşallah.
    - senin ananı avradını s*kerim oros*u çocuğu! inanmıyorsan da saygı duyacaksın şerefsiz!

  • 15 temmuz sonrası darbe bahanesiyle ihraç edilen ve cezaevine atılan hatta işkence yapılan askerler yerine ordu bunlarla dolduruldu. çok şaşırmamak lazım. yakında tsk'dan asker yerine menzilci hacı hoca mezun olursa hele hiç şaşırmayın.

  • bim'e gittim, "karayel" marka kolonya aldım.evde kolonyayi dökerken ismini tersten bir okudum,okumaz olaydım.elim ayağım buz kesti...

  • bugün şehirler arası otobüste biri kadın, diğeri erkek olmak üzere iki kişiyi bu dili konuşurlarken duydum. başta sorun değildi, ama zaman ilerledikçe durumdan rahatsız olmaya başladığımı fark ettim. bir zaman sonra ise artık tamamen rahatsızdım. oysa rahatsız olmam çok saçmaydı! önce, anlamadığım bir dil konuşulduğu için rahatsız olduğumu düşündüm; ama bu koca bir yalandı. italyanca ya da ne bileyim, fransızca olsaydı bu diyalog, umurumda bile olmayacaktı. sonra acı içinde fark ettim ki o iki kişinin bir şekilde bana zarar vereceklerinden korkuyordum.

    tüm yol boyunca korktum. en ufak kıpırdanmalarından korktum, tedirgin gözlerle onları izleyip durmuşum yol boyunca kendim bile farkında olmadan. her an bir patlama sesi bekledim, hatta bir canlı bombanın hedef seçmesi için ne kadar uygunuz, onu hesapladım kendimce. belki de hiç düşündüğüm gibi değildir o işler; yabancısıyım, bilemiyorum. onlarsa yol boyunca o beni korkutan dilde konuşup gülüştüler. yani her insanın yapabileceği şeyler.

    erkek olanın annesi olduğunu düşündüğüm kadın, muhtemelen kürtçe dışında bir dil bilmiyordu. belki şehrinden dışarı bile ilk çıkışıydı. eğer öyleyse ne güzel bir karşılama yapmıştım içimden ona. tüm bunları düşündüğüm için kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok utandım kendimden. kelimelerle ifade edemeyeceğim kadar çok canım yandı hissettiklerimden. bana göre hiçbir dilden korkulmamalıydı ya, ikiyüzlülüğümden utandım.

    oysa bana tüm bu mücadele, tüm bu dökülen kan saçma, aptalca ve hatta komik geliyor. önemsemeyi reddedeli çok zaman oldu içimde olan biteni. kimse düşmanım değildir benim, ben de kimsenin düşmanı değilimdir. bunlara rağmen yine de korkuyorsam bir şeyler her zamankinden de çok yolunda gitmiyor demektir bir yerlerde...

  • seçtikleri örneklerin saçmalığıyla ön plana çıkan reklamdır.
    otobüs örneğinde direk, e otobüs şoförü zaten değişmez mi uzun yolda diye düşündük. tek şoför kaza yapabilir, uykusu gelir, yorulur...
    hakem var da, yan hakemler de var, ve çok bilmiyorum ama herhalde hakemi denetleme sistemi vardır?
    berber tamam belki. yine de berber bile saça karar veren kişi değildir, eğer kötü bir saç yaparsa müşteri kaybeder. müşteriler başka berbere giderler. (oha demokrasinin de böyle işliyor olması lazım aslında di mi lan?)

  • trt'de 20 küsür yıl evvel çalışırken röportaj için ekipçe evine gitmişliğimiz vardır. hatta şöyle bir anım da var: epeyce kalabalığız, ev baya karışık, kablolar, ışıklar falan. herkese kahve çay geldi, bana gelmedi. kayhan hoca dedi ki, sana gelmedi mi içecek bir şey. yok dedim hocam gerek yok sağolun. öyle olmaz dedi, ben sana bi kahve yapıp geliyorum. gitti yaptı geldi, elinden kahve içmişliğim vardır. allah gani gani rahmet eylesin. mekanı cennet olsun. :(

    debe editi: mekanın cennet olsun.

  • iki yumurta kırınca kardeşi kardeşe kırdırıyorum diye düşünüyorum, evet duygusal bir insanım.