hesabın var mı? giriş yap

  • prime dönemini asla yaşayamamış bir oyuncudur ronaldo. istatistik manyağı messici ve c.ronaldocular için buraya bir kaç istatistik bırakalım.

    16 yaşında cruzerio'da 21 maçta 20 gol
    17 yaşında cruzerio'da 26 maçta 24 gol
    18 yaşında psv'de 35 maçta 36 gol
    19 yaşında psv'de 21 maçta 19 gol (ballon d'or'u 1 oyla kaybetti)
    20 yaşında barcelona'da 49 maçta 47 gol - ballon d'or ve fifa en iyi oyuncu ödülleri
    21 yaşında inter'de 47 maçta 34 gol - fifa en iyi oyuncu ödülü

    milli takımda 44 maçta 30 gol (5 tanesi dünya kupası golü)

    bunlar sakatlanmadan önceki istatistikleri. 21 yaşında 244 maçta 208 gol atmış, 2 tane fifa en iyi oyuncu bir tane ballon d'or kazanmış. 3 şampiyonluk, 1 dünya kupası, 2 copa america kupası var.

    22 yaşında tendonu yırtıldı ve 140 gün topa ayağını sürmedi. 10 nisan 2000'de iyileştiği ve bir sonraki maçta oynayacağı söylendi. 12 nisan 2000'de maça çıktı ve tendonu tekrar koptu. bu sefer 523 gün top oynamadı. bu sürede 94 maç kaçırdı. neredeyse 1 yıl koltuk değnekleri ile yürüdü.

    fakat geri geldi 2002 dünya kupasını kazandı ve gol kralı oldu. real madrid'e gitti. 176 maçta 103 gol 34 asist yaptı. yine fifa en iyi futbolcu ödülünü ve ballon d'or'u kazandı.

    dediğim gibi, ronaldo asla prime zamanını göremedi sakatlıklarından dolayı.

  • bazen sevinirsiniz.

    abim 7 yaşında geçirdiği su çiçeği sonrası rasmussen ensefaliti hastalığına yakalandı. bir kaç kez beyin ameliyatı oldu. beyin hücreleri öldü falan bir çok zorluk. doktorlar yürüyemez dedi, yürüdü. konuşamaz dedi, konuştu. ama yardımla, ama destekle. 21 yaşına kadar bakıma muhtaç yaşadı. yemeğini biz yedirdik, altını biz sildik, banyosunu biz yaptırdık. zor günler zor yıllardı.

    21 yaşında öldüğünde zekası 3.5 yaşındaki çocukla birdi. sol eli ve ayağı beyninin sol kısmındaki hücrelerin ölmesi sebebiyle felçliydi. ilaçları yeşil reçeteydi ve çoğu yurt dışından geliyordu. sürekli epilepsi nöbetleri geçiriyordu. son yıllarında kalbinde pille yaşıyordu. nöbetleri o şekilde durdurabiliyorduk. engel oranı yüzde 97.

    o zekasına rağmen her şeyin farkındaydı aslında. anlıyorduk biz de. o da dışarı tek başına çıkmak, kafasında kask olmadan, yanında biz dikilmeden maç yapmak istiyordu. kız arkadaşı olsun da istiyordu biliyorum. gerçi 50'ye yakın sevgilisi vardı. hemşireler dahil konuştuğu her kadın onun sevgilisiydi. çocuk aklı*

    neyse çok uzatmayayım. ölmeden son 1 yıl itibariyle ağırlaştı. yerinden kalkamadı, ilaçlar böbrekleri bitirmeye başladı. yatalak hale geldiği için kalça kısmında yaralar olmaya başladı. her zamankinden daha zor şekilde yattığı yerden temizlemek, yedirmek ve tuvaletini yaptırmak zorunda kaldığımız 1 sene sonunda öldü.

    üzüldük mü? çok... ama aynı zamanda çok sevindik. çünkü onun kurtuluşu oydu. ben bunu söylediğim zaman bana kızan çok insan var, hatta bunu okuyup saçma sapan mesajlar da gelecek biliyorum ama yaşamadan bilinmiyor. onun yaşaması onun ve bizim açımızdan çok zordu. o öldü ve kurtuldu böyle bir yaşamdan.

    bugün aramızdan ayrılışının 16. yılı. abim ama çocuğum gibiydi. çoğu şeyden feragat edip çok baktım ona. güzel baktığımı düşünürüm hep. hâlâ canım yanar, içim cız eder ama iyi ki diyorum, iyi ki öldü ve kurtuldu. onun adına yıllar geçmesine rağmen çok seviniyorum.

    debe edit: arkadaşlar mesajlarınız için çok teşekkür ederim. taktir edersiniz ki tek tek cevaplama şansım yok. buradan teşekkürümü kabul edin lütfen.

  • önemli edit: bazı yazarlar başlıktaki dolandırıcı nitelemesinden ötürü dava edilmem gerektiğini söylemiş. kolaya su katmak, kimyasallarla et tadı bile olmayan içerikler üretmek, 30-40 dakikada kuryeyle teslimat vaat edip 2 saatte getirmek, eksik ürün gönderip bu konuda vatandaşlara yardımcı olmamak, gramajı değiştirip gerekli bilgilendirmeyi yapmamak, yanıltıcı görsellerle alakasız ürünler satmak dolandırıcılıktır. dava korkusuyla insanları susturmaya çalıştığınız yetti, artık canımıza tak etti! susmayacağız, en önemli konu da olsa en saçma konu da olsa eleştirmekten çekinmeyeceğiz. avukat ordusuna güvenen şirketlerin insanlara zulmüne ses çıkartamazsak her hukuksuzluğu kabullenen bir sürüye dönüşürüz.

    kalitesiz ve küçük ürünler:
    yurtdışında fast food tüketen her insanın da belirttiği üzere ülkemizdeki fast food ürünleri tatsız, kalitesiz, kuru ve daha küçük porsiyona sahip. sağlık sorunu ve yeme bozukluğu olmayan vatandaşlarımızın dahi dert yakındığı konu satın aldıkları tek menü ile doymuyorlar.

    popeyes pop burgere ait bir görsel görsel
    burger king whoppera ait bir görsel görsel

    fiyat:
    karşılaştırma yapmak adına büyük şirketlerin en bilinen ve tercih edilen menülerini tercih edersek;
    -bigmac türkiyede 160tl (5.24$)
    -amerikada eyaletler arasında farklar mevcut 4.50$ - 7$

    -whopper türkiyede 175tl (5.72$)
    -amerikada 4.20$ - 6.50$

    -kfc tavuk burger türkiyede 120tl (3.93$)
    -amerikada 1.75$

    görüldüğü gibi fiyatlar dolar bazında bile türkiye ile aynı ya da daha pahalı. ama ekonomi kötü, ama kur yüksek gibi söylemler boşa çıkıyor.

    maaliyet farkı:
    karşılaştırma yapılabilecek sektörün önde gelen şirketlerinde giriş seviyesinde çalışan ücretleri amerikada eyaletler arasında farklar olsa da 2000$ ile 2500$ arasında değişiyor.

    türkiyede ise asgari ücretin biraz üstünde maaş ödendiği tahmin edilirse çalışan maliyeti vergi ve sigorta ile beraber 25.000 türk lirası civarında. bu da yaklaşık 820$ ediyor. arada neredeyse 3 kat fark mevcut.

    et fiyatları ülkemizde daha pahalı olsa da diğer içeriklerin hepsi karşılaştırma yapılan bölgelerden daha ucuz.

    kira fiyatları karşılaştırması yapmak pek mümkün değil çünkü bölgeye ve şube büyüklüğüne göre çok değişken. öte yandan kur farkından ötürü burada büyük bir farklılık olduğunu sanmıyorum.

    hizmet:
    herhangi bir yemek satış sitesine girip yorumlara baktığımızda insanların sadece şikayet ettiğini görüyoruz. eksik ürünler, soğuk ve kötü hazırlanmış yiyecekler. kimi yanık kimi pişmemiş etler. 3 saati bulan teslimat süreleri... liste uzar gider. peki şirketler çözüm sağlama konusunda ne yapıyor? hiçbir şey yapmıyorlar. tüketim yapanlar mağdur olduklarıyla kalıyorlar. şubelerde yaşanan olaylar hakkında da pek çok şikayet mevcut. eksiksiz bütün şirketlerin şikayetvar üzerinde yüzlerce çözülmemiş şikayeti bulunuyor. oldukça kötü bir hizmet anlayışı mevcut ve bu artık şirketler adına normal, göz ardı edilebilir duruma gelmiş.

    mcdonaldsdan yapılan bir siparişin teslim edildiği durum görsel

    sonuç: tüm giderleri tl olan, kur avantajına sahip olmasına rağmen fiyatları amerikadaki eşdeğerlerinden daha yüksek olan bu şirketler daha kalitesiz, daha küçük içerikleri daha kötü bir hizmet ile müşterilerine sunuyor. bunları yaparken de çalışanlarını yoğun iş koşulları sebebiyle mağdur ediyor. müşterilerin geri dönüşlerine asla cevap verilmiyor ve hatalı eylemleri sonucu herhangi bir yaptırıma uğramıyor.

    dipnot: fast food ürünleri sağlığa zararlıdır ve az tüketilmesi gerekir. başlığın amacı kötü ve fahiş fiyatlı hizmet veren ünlü fast food şirketlerini eleştirmektir.

    kullanılan kaynaklar:
    amerikadaki menü fiyatları
    fikir oluşturması adına malzeme fiyatları
    tahmini çalışan ücretleri

    edit: amerikada ikamet eden bazı yazarların uyarısı üzerine kaynakta menü fiyatları yerine tekli burger fiyatları yazıldığı bilgisi geldi. bu bilgi üzerine gerekli düzenlemeler yapıldı.

  • tam esra hanım'a hak verecektim kendini aklamak için paylaştığı fotoğraflar da kötü.

    ne çifti tanıyorum ne de fotoğrafçıyı ama göz var izan var. bacım sen haksızsın... çektiğin fotoğraflar ciddi anlamda başarılı değil. yeterince üzülmüşsün başka bir şey yazmak istemiyorum ama kabul et, başarılı değilsin.

    çevrendeki insanlar "çok iyisin, başarılısın" deyince öyle olmuyor ne yazık ki. bu işi yapmakta ısrarcıysan lütfen kendini geliştir. ekmek yediğin işe saygı duy.

    edit: haber de aleyhine olmuş. bunu okuyorsan lütfen üzülme, her şey yoluna girecek. eskisinden daha iyi olacak.

    biz kendimizden daha zayıf gördüğümüzü hunharca ezeriz, acısından zevk alırız. insanlığın doğasında var biliyorsun, bu kez kurban sen oldun.

    bir basın mensubu olarak sana tavsiyem daha fazla açıklama yapma. çift ne derse desin sessizliğini koru. iki güne kalmaz unutulacak.

    ama üstte söylediklerim hala geçerli. başarılı bir fotoğrafçı olsaydın insanlar bu kadar yüklenmezdi sana. sayfanda yazanları değil tüm samimiyetimle söylüyorum bunu dikkate al.

  • abicim biz aylık 169 lirayı sana gönderelim “gibi”yi youtube’a taşı, ya da netflix’e ver ne bileyim. sörvayvırcı tiplerle bizi muhatap etme gözünü seveyim yaa..

  • hacca değil de umreye gitmesinin sebebi umrede şeytan taşlama olmamasıdır.. tuğçe kızımız ilerisi için satanizme açık kapı bırakmak istiyor anlaşılan.

  • (bkz: anapara)

    sanki okul çıkışı tavuk döner ayrana vereceği parayı borsaya yatırıp 72 milyona kazanmış. çocuk bildiğin zengin bir aileden gelmiş çok pahalı ve inanılmaz eğitim veren bir özel okula gidiyor, çocuğa verilen harçlık muhtemelen maaşımın kaç katı.

    haber tabi ki bunlardan bahsetmiyor; adı muhammed islam ya, sanki yazları sanayide kazandığı parayı boş derste iddaa kuponu yerine borsaya yatırdı, kazandı, hepimiz için de bir şans var.

    (bkz: umut fakirin ekmeği)

  • sinema sanatları ve bilimleri akademisi, amerika birleşik devletleri'nde sinema filmi yapımıyla uğraşanların mesleki örgütüdür.

    sadece davetle üye olunabilen bu kuruluşa üyelik, akademi tarafından tanınan film yapım dallarından birindeki belirgin başarılara dayanır ve oyuncular, yazarlar, yönetmenler, yapımcılar, sanat yönetmenleri, görüntü yönetmenleri, film kurgucuları, ses teknisyenleri, görsel efekt sanatçıları, müzisyenler, kısa film ve animasyon film yapımcıları, yöneticiler ve halkla ilişkiler uzmanlarını kapsar.

    akademi, 1927 yılında metro-goldwyn-mayer stüdyosunun başkanı louis b. mayer, aktör conrad nagel, yönetmen fred niblo ve yapımcı fred beetson'ın iş anlaşmazlıklarını ele almak, film yapımının farklı dalları arasında uyumu teşvik etmek (akademinin orijinal dalları oyuncuları, yazarları, yönetmenleri, yapımcıları ve teknisyenleri temsil ediyordu), film endüstrisinin kamu imajını iyileştirmek ve yeni yapım prosedürleri ve teknolojilerinin tartışılması için ortak bir zemin sağlamak için yeni bir endüstri örgütü fikrini ortaya atmalarının ardından 36 film endüstrisi lideri tarafından kuruldu. hiçbir zaman etkili bir hakem olmayan akademi, 1937'de iş müzakerelerini terk etti ve odak noktası kültürel ve eğitsel oldu.

    akademi bünyesinde oluşturulan ilk komitelerden birine ödül sunumlarını değerlendirme görevi verildi. bu komiteden, kuruluşun en iyi bilindiği işlev ortaya çıktı: oyunculuk, yönetmenlik ve sinema filmi üretiminin diğer alanlarında mükemmelliğin tanınmasını simgeleyen altın kaplama heykelcikler (geleneksel olarak oscar olarak adlandırılır) olan akademi ödüllerinin yıllık sunumu. akademi'nin diğer faaliyetleri arasında film teknolojisinin geliştirilmesi için araştırma ve eğitimin desteklenmesi, sinema tarihinin korunması ve belgelenmesi, yıllık sinema kredileri dizini gibi referans materyallerin yayınlanması, film çalışma programlarının teşvik edilmesi, mesleki bursların desteklenmesi, endüstrinin yaratıcı üyeleri arasında işbirliğinin teşvik edilmesi ve hollywood film endüstrisi için prestijin yayılması yer almaktadır.

  • gecenin 1 i herkes aç. dışarıdan yemek isteyecek enola.

    enola: mehmet bu saatte neresi yemek yapar?
    onlinedetector: ne yemeği lan? ana oğluna yemek yapmaz bu saatte
    enola: ----------