hesabın var mı? giriş yap

  • hakan ve doğukan gönüllüleri öyle bir yerin dibine soktu ki iki kelimeyi bir araya getirmeye zorlanan gönüllü zımbırtıları saçmalıyorlar şu an.

    turabi daha geçenlerde "onlar gülmesin hep biz gülelim" dedi röportajında şimdi diyor ki üzülüyoruz.

    hasan "yiyoruz ama sonra yine acıkıyoruz." ama onlar hiç yemiyor kafan basmıyor sanırım hasan? pama o kadar hamuru yedikten sonra protein eksikliği çok normal...

    hilmicem "önlerinden mi alıyoruz ödülü, kazanıyoruz gidiyoruz." adamlar hak etmediniz demedi ki? kaybettiğimiz için hem karnımız aç hem mutluluğa açız diyorlar. anlamak niye bu kadar güç?

    ulan sen dokunulmazlığı alamayasın diye turabi her türlü psikolojik savaşı yaptı, sen bile dayanamadın o kanka rolünden çıkıp turabi bir sus dedin, begüm seni desteklemedi çünkü sen kazanırsan onu yazacaklardı. karşı tarafa bakacağınıza kendi içinizdeki pisliklere bakın.

    doğukan'a soytarılık yap sana da bu yakışır diyen turabi, o adam hiçbir şey yapmasa sırf babası sayesinde saygıyla anılmayı hak ediyor. ki doğukan'ın da çok sağlam bir karakteri var. sen o adamın boku olamazsın. nasıl yetiştirmişler seni hangi hatalı gecenin ürünüsün anlamadım... beyinsiz maymun.

  • 1993-94 eğitim öğretim döneminde ilkokula başlamıştım babam hergün 500 lira verirdi. simit ise 1000 liraydı. hacı abi diye bir adam vardı simit satardı ilk teneffüs okulumuz çok küçük kantini olmayan bir okul olduğu için sadece simit alabilirdik. hacı abi ilk zamanlar bana yarım simit verirdi. sonraları ise vermemiş, geri kalan yarısını satamıyorum kimse senden başka yarım simit almıyor demişti. bende bana göre fazla harçlık alan arkadaşlarımla ortak simit alır arkadaşa aldığım simitten yarısını verirdim. benim sayemde bir buçuk simit yiyen çok arkadaşım oldu. ikinci dönem 500 lira tedavülden kalkınca çok sevinmiştim. çünkü babam artık bana 1000 lira veriyordu. ama simit 2500 lira olmuştu. enflasyonu daha 7 yaşında tatmışım. şimdi ne zaman simitçi görsem fazla fazla alır etrafımdaki çocuklara veririm. belki ceplerinde sadece yarım simit parası vardır diye.

    edit; imla.

  • bu ntv'nin kaynağı...

    kaynağı başa koyalım sonra da anlatmaya başlayalım

    ünlü uyuşturucu tüccarı halo lakablı halil ibrahim kapar ne demişti..
    "uyuşturucu en güzel üniformanın gölgesi altında taşınır"
    konya polisi yolda uygulama yapıyor..
    bir aracı durduruyorlar..
    aracın sahibi polis..
    hem de narkotik şubede görevli
    yanında eşi de var...
    büyük ihtimal uygulama noktasından sorunsuz geçip gideceğini düşündü...
    ama yanıldı..
    çünkü ihbar vardı...
    meslektaşları aracını aradı..
    aradıklarını da buldular..
    25 kilogram eroin vardı..
    uyuşturucu kuryesi polis ve eşi gözaltına alındı..
    telefonuna el konuldu..
    whatsapp'ına girilip bakıldı ki polise talimatları veren kişi savcıydı..
    adana cumhuriyet başsavcılığı terör suçları soruşturma bürosunda görevli cumhuriyet savcısıydı..
    iddiaya göre savcı şebekenin lideriydi..

    teknik takip filan derken toplam 20 kişi gözaltına alınıyor..
    gözaltına alınanlar arasında narkotikte görevli polisler de var..
    tam tilki kümes hikyesi...
    14'ü tutuklanıyor
    savcı açığa alınmış..
    hsk müfettiş filan görevlendirmiş.

    gençler siz 90'lı yılları bilmezsiniz..
    90'lı yıllarda da terörle mücadele adı altında böyle çark kurulmuştu...
    kamu görevlileri doğudan batıya uyuşturucuyu getiriyordu..
    kutlu savaş susurluk raporunda bu çarkı açık açık yazmıştı..
    daha sonra korkularından o bölümü rapordan çıkardılar..

    ne demişti pala, hüsrev ağa'ya
    suyun bulandığı yerden geliyoruz, suyun gözesinden bir avuç içip gideceğiz
    ama öyle olmamıştı..
    pala, kral faruk ve bedir herkesin kabusu olmuştu...

    edit1: cevheri güven der ki bu savcı 15 temmuz sonrası avukatlıktan geçenlerden..
    hsk da ihraç etmeye hazırlanıyormuş
    --- spoiler ---
    hsk 2. dairesi 11 mayıs'ta savcı o.y'yi görevden uzaklaştırdı.
    yürütülen inceleme ve soruşturma kapsamında hsk müfettişleri savcı o.y'nin meslekten ihracını teklif etti.
    savcı o.y'nin hsk tarafından ilerleyen günlerde meslekten ihracına karar verilmesi bekleniyor.
    --- spoiler ---

    edit2: madem entry'miz debe'ye girdi
    sizi buradan alalım
    (bkz: savcının fetö borsası kurması)

    edit3: savcı meslekten şutingen

    --- spoiler ---
    hsk, uyuşturucu soruşturmasında adı geçen savcıyı meslekten ihraç etti
    - hakimler ve savcılar kurulu ikinci dairesi, uyuşturucu operasyonunda yakalanan şüphelilerle bağlantılı olduğu ileri sürülen ve görevden uzaklaştırılan savcı o.y'nin meslekten çıkarılmasına karar verdi
    --- spoiler ---

  • maalesef henüz turkçeye kazandırılmamış bir tanım. benim çevirimle "aşırı duyarlı insan". (ing. kısaltılmışı hsp)

    hsp'ler en basit tanımıyla "sinir sistemleri aşırı duyarlı olan kişiler"dir. yani, ortalama bir insanınkinden daha duyarlı 5 duyuya sahip olan kişiler demek daha uygun. yapılan araştırmalardan elde edilen bulgulara göre bu durumun toplumun %15-20'sinde varolduğu tahmin ediliyor.

    hsp'leri size anlatabilmek için size iki temel bilgiyi burada hatırlatmak istiyorum:

    1- hsp olsun ya da olmasın, herkesin kendini en iyi hissettiği hal, kişinin ne çok sıkıldığı ne de çok uyarıldığı o aradaki denge halidir.
    2- aynı durum ve eşit miktarda uyarımlar karşısında her insanın sinir sistemi farklı ölçüde uyarılır.

    bu iki temel bilgiyi hsp tanımıyla birleştirirsek ortaya şöyle bir tablo çıkar: hsp'ler belirli bir durum veya uyarım karşısında ortalama insandan daha fazla uyarılırlar.

    yani, bir ambülans sesinden hiç rahatsız olmayan bir insanın hsp olan ikizi aynı ses yüzünden krize girebilir.
    hsp'lerin yaptıkları, söyledikleri, "hissettikleri" bazı şeyler bize biraz abartılı gelebilir ama "normal"den biraz daha fazla/farklı oldukları için de hemencecik "tepkisel, dramatik, çocukça, ana kuzusu, nevrotik vs." gibi terimleri alınlarına yapıştırmamakta fayda vardır imho.

  • son senelerde hostile architecture adıyla anınan türkiye'de henüz adı konmamış, insanların da pek ilgilenmedikleri mesele.

    aslında mesele basit ve insanlarımız gündelik hayatta bununla ilgileniyorlar ama isimlerini bilmiyorlar.

    düşman mimari, kamusal bir alanın ya da özel olmasına rağmen kamu ile bağlantısı olan bir yapının düşmanca öğelerle bezenmesidir.

    mesela parklarda banklar evsizlerin onun üstünde uyumasına engel olacak şekilde yapılıyorsa. binaların girişlerine kuşlar konmasın diye yukarıya çiviler konuyorsa, ya da kamu alanlarında ahşap ve rahat banklar yerine taştan, buz gibi olan ve rahatsız banklar konuyorsa bunlar kamusal olana ve doğaya düşman mimaridir.

    bunun bir çok örneği bulunuyor.

  • bir çocuk için yaşanabilecek zor durumlar herhalde babasının işsizliği hastalığı güçsüzlüğü dirayetsizliği falandır. her çocuk babam güçlü demek ister.
    benim babam akıllıdır diyen istisna 1 çocuk bile görmedim. dursun benim çocuğum. çocuğum derken evladım, yani öğrencim. iki aydır uğraşıyorum hepsiyle.. ceplerine para koyuyorum, onların yanında olduğumu hissettiriyorum. bazen kızıyorum… neyse dursun fark edilmesi zor bir çocuk. sorunsuz vasat üstü. haylazlığı yok. çok başarılı ya da başarısız denilebilecek bir yeteneğini henüz görmedim. kısa siyah saçlı, kalın kaşlı kısa boylu durgun bir çocuk. bahçede yanıma geldi. kulaklık vardı kulağımda müzik dinliyordum. söyle oğlum dedim dikilince karşımda. öğretmenim ben fotoğraf paralarını geç getirebilir miyim dedi. tabi dedim. bir sorun mu var söylemek ister misin? dudakları titredi. bana sarılmak istediğini düşündüm iki kolu aynı anda hareket edince ama toplayamadı kendini herhalde. odaya aldım mesafeli durdum bu sefer. anlat oğlum dedim. babam böbrek hastası diyecekken gözyaşını gördüm. saklıyordu kendince. dizlerimin üzerine çöktüm üzerime atladı. sarıldı beklemediğim kadar sıkı. beklemiyordum çünkü dursunu tanımıyordum. kimse hiçbir şey anlatmamıştı hakkında. şaşırdım cidden. eğitimsizim bu durumlarda doğrusu nedir bilmiyorum. ama izin verdim bir müddet sarılmasına. belli ki epeydir yapmak istediği bir şeydi bu. ayağa kalktım elimle gözyaşını sildim. ve tüm içtenliğimle kendi çocukluğumu anlattım. ben onun gibi cesur davranıp bir öğretmenime sarılmamıştım. para verdim kola aldı içtik beraber. 1 kolayı 2 kişi içtik. sonra babası aradı akşam. ağlamaklıydı ses tonu. izin vermedim ağlamasına. iyi bir baba olmak için çaba sarfettiğini oğluna bakıp anladığımı söyledim. teşekkür etti ama teşekkürün anlatmak istediği şeye yetmeyeceğini düşünüyordu. yeteceğini hissettirdim. çocuğu halk oyunlarına, oradan dersaneye, oradan da basketbol için bir kulüp çalışmasına kaydıracağımı söyledim. bursu o söylemeden ben söyledim. ve ekledim.

    - teşekkür etmek zorunda bile değilsiniz. ben devletim ve bu söylediklerimi 5 kuruş talep etmeden çok daha önce yapmam gerekirdi. eşşek gibi yapıyorum ve zorundayım.

    – hocam estağfurullah

    - yok estağfurullah. allah pişman olmayanı affetmez. geciktiğim için özür dilerim dedim.

    sussun diye söylemiştim zaten böyle. sustu. başka bir arzunuz olursa çekinmeyin dedim kapattım.

    keşke dursunu tanısaydınız. ertesi gün ses tonunun, yürüyüşünün nasıl değiştiğini bir görseydiniz.

    dünyayı değiştirmek bir çocuğa tebessüm ettirmek kadar kolay.

  • başlık: askerlik paralı olacak diyolar

    entry: hazır bedavayken hemen şubeye gittim. kaydımı yaptırdım, kasım da askerim inş.

  • demek kendi bir kadının yanında yolculuk yapsa tacizde bulunacak… standart islamcı kafası…

    lan birde bana faşist diyorsunuz.. bundan sonra otobüste yanıma müslüman istemiyorum diye sorun çıkarıcam. yolda falan badeler beni korkum var.

    edit: kaynak geldi bir adet vasıfsız.
    kaynak için @punkthesystem'e teşekkürler.