hesabın var mı? giriş yap

  • yıllar sonra biraz merak biraz da hevesten başvurmuştum sınava. hazırlığım yok, sınavın şekli hakkında bile bir fikrim yoktu. dedim, doğaçlama yaparım, falan.

    ama işte öyle olmadı sözlük. son on beş günümü lanet olası bir öksürüğün pençesinde geçiriyorum. her şeyi demedim ama geçmiyor, azalmıyor bile delirmek üzereyim. neyse işte ben bu öksürükle idare ederim, artık baya alıştım bir şey olmaz hallederim, dedim. sonra aklıma aylardır sınava hazırlanan çocuklar geldi. benim öksürüğüm yüzünden sınavlarından olsalardı nasıl bir vicdan azabı çekerdim bilmem.
    vazgeçtim hayallerimden, güzel sanatlardan hatta gastronomiden. girmedim sınava, çok mutsuzum şimdi. sabah kalktım ama yapamadım ya günah diye.
    ne bileyim iyi mi yaptım.
    herkes için hayırlı olsunlar dilediğim sınav. içimde ukte kalacak sınav.

  • balık etinin bağ dokuları diğer etlere göre daha gevşektir. bu özellik balığın hemen pişmesini ve fazla pişirildiğinde suyunun kaçmasına neden olur. tabi burada balığın yağ durumun önemlidir. yağlı balıkları ızgara ya da tavada pişirmeye gerek yoktur. barbun, tekir, mezgit gibi balıklar daha çok tavada kızartmaya uygun balıklar. fakat pandemi sebebiyle mangal ya da park bahçe imkanı kısıtlı olduğu için evinizde koku istemiyor ve balıktan maksimum verim almak istiyorsanız uyguladığım bir yöntemi paylaşıyorum. genel olarak çipura ve levreği bu yöntemle yaparım.

    elinizin altında hazır olması gerekenler
    7 yemek kaşığı zeytinyağı sızma zeytinyağı
    2 yemek kaşığı taze sıkılmış limon suyu
    2-3 çay kaşığı kurutulmuş kekik
    2 küçük diş sarımsak
    öğütülmüş biber
    deniz ya da kaya tuzu
    yağlı kağıt
    alüminyum folyo

    fırını önceden 210 dereceye ayarlayın. soğuk fırına asla atmayın. önceden ısıtılmalı.
    balıkları temizledikten sonra iyice kurulayın.
    tepsi boyutunda alüminyum folyo içerisine aynı büyüklükte yağlı kâğıt yırtın. folyo balığa temas etmemeli. buna dikkat edin.
    balığı yağlı kâğıdın ortasına alın. balığın her iki yanında olan filetosunun ortasından kuyruğuna kadar çizik atın görsel

    bu kesiğe deniz tuzu ya da kaya tuzu öğütün
    küçük kapta zeytinyağı ve limon suyunu çırpın ve balıkların üzerine paylaştırın.
    iç kısmına ezdiğiniz sarımsağı sürün.
    elinizde kekik ve karabiberi birbiri ile karıştırın ve balığın üst kısmına serpin. biz biraz sulu şekilde pişirdiğimiz için karabiber serbest ama susuz pişirecekseniz fırında karabiberi tavsiye etmiyorum. piştikten sonra serpebilirsiniz.
    tereyağı seviyorsanız kesikleri iç kısmına nohut büyüklüğünde tereyağı parçası yeterli. daha büyük parça koymayın.

    200 derecede 20 dk, 190 derecede kontrollü bir şekilde 5 dk yeterlidir. ağdasız ve daha sıkı balık eti sevenler bu süreyi kontrollü bir şekilde uzatabilirler.

    --- buğulama tarzı sevenler ---

    yağlı kâğıdı her iki ucundan katlayarak balığı içerisine hapsedin. aynı şekilde kalması için folyoyu da zarf şeklinde kaptın ve buhar çıkmayacağından emin olun. görsel

    fırın tepsinizin içerisine iki parmak su ilave edin ve bir saatlik pişirme süresini başlatın. 35-40 dk sonra suyunu kontrol edin. kalmamışsa biraz takviye edin.
    --- buğulama tarzı sevenler ---

    hepsi bu kadar basit.

    not: siz balığı nasıl istiyorsanız tüketin fakat buğulama ya da en azından fırında pişirdiğinizde omega 3 yağ asitlerinin kaybı çok daha az olduğu için gelişme dönemindeki çocuklarınıza bu şekilde pişirin.

  • (bkz: üslup bazında bizi benzetirler)'den sonrasını okumadım.

    maşallah. ne yetenekler var sende be ekşi sözlük! ne yetenekler! adamın üslubunu karl marx'a benzetiyorlar! üstelik, kültürel değerlere de saygılı, karı-kızla alakası olmayan bir yazar! bravo!

    mesela benim çektiğim planlara da hep 'yaa sanki steven spielberg çekmiş' derler. öyle yani. çok şanslısınız kızlar. bir tane değiliz ki. birimiz karl marx'a benzer, birimiz steven spielberg'e.

  • istanbuldaki galatasaray milan sampiyonlar ligi macindan onceki gece. sene 2001 olsa gerek. saat ikide ter icinde ama cin bir fikirle uyanmistim birdenbire. milan'in kaldigi oteli ogrenmistim bir sekilde, ve bir cirkinlik yapip kilit bazi futbolculari rahatsiz etme fikriyle sarsilmisti bunyem.

    plan cok basitti, resepsiyonu arayacak, koyu bir ingiliz aksani patlatarak, oliver bierhoff'un ingiltere'den yakin dostu oldugunu ve kendisini cok onemli bir haber verecek oldugumu soyleyecek ve resepsiyonda muhtemelen uyuklamak uzere olan kisinin tedbirsizliginden yararlanip bierhoff amcamla basbasa kalacaktim. hakikaten de oyle oldu :

    speedy - cok kritik bir mevzu var, oliver'ın cep telefonu da kapali, lutfen beni odasina aktarir misiniz?
    resepsiyon - hmm..aaa.. peki efendim hemen aktariyorum
    speedy - keh keh keh
    --
    oliver bierhoff - hmsmshh, alo?
    speedy - bay bierhoff?
    oliver bierhoff - evet?
    speedy - efendim merhabalar, ben lust ozel dedektiflik firmasindan dedektif roger smith, sizi bu saatte onemli bir gelisme yuzunden rahatsiz etmis bulunmaktayim.
    oliver bierhoff - hmsmshh..
    speedy - efendim bugun yaptigim arastirmalar sonucu kesfetmis bulunmaktayim ki, sevgili esinizin, takim arkadasiniz zvonimir boban ile bir iliskisi var
    oliver bierhoff - himsh..hot. kimsin lan sen? gudik?
    speedy - bu gelismeden haberdar olmaniz gerektigini dusunmustum
    oliver bierhoff - lan gudik, kimsin sen?
    speedy - roger smith efendim, ozel dedektif
    (cat)

    sonuc

    oliver bierhoff belki inanmadi soylediklerime, ancak macta tel tel dokuldu, ve 60'nci dakikada oyundan cikarildi. galatasaray ise maci 2-0 kazandi..
    bierhoff'tan sonraki ilk munasabetim luis figo ile olmustu, lakin o bu kadar sansasyonel degildi.