hesabın var mı? giriş yap

  • anne, bunun sadece basit bir saç kapatma değil, köleliği kabul etmek olduğunu bildiği için tepki göstermiştir. açın normal bir dini sohbet dinleyin. sohbetin yarıdan fazlası kadının tahakküm altına alınmasıyla ilgilidir. kızı için doğru olanı yapmıştır. haklıdır.

  • güzel hiçbir şeyin bitmesini, özellikle yarıda kalmasını sevmiyorum. ama daha da sevmediğim bir şey varsa o da biteni yeniden başlatmaktır.

  • bir sahne düşünün;

    federer ağlıyor, nadal ağlıyor, en son dayanamadı djokovic de ağlamaya başladı,berrettini bunların arasında zurnanın sol deliği ama o da ağladı.

    döndü world team'e schwartzman ağlıyor.

    biz ağlıyoruz. aslında duygulanmamizin sebebi tam da bu.ömrümüz geçiyor ve biz bu geçişleri, kaybedişleri hayatimizda sürekli olan ve hiç gitmeyeceğini düşündüğümüz şeylerin gittiğine tanık olduğumuzda anlıyoruz.

    tam 24 yıldır orada duran tenisle alakalı alakasız herkesin kulağına ismi çalınan bir insan gitti.

    teletext döneminden ultra hızlı cep telefonlarına kadar her dönemde raket sallayan bir adamdı. biz bu döneme nice sevinçler nice kayıplar nice anılar sıkıştırdık.

    ve onun vedasıyla bu geçen tüm zamanın farkındalığı olanca gerçekliği ile yüzümüze vurdu.

    çok zaman geçmişti ve o zamanların bittiğini roger'in vedasiyla anladık. ıste hepimizin ağlama sebebi budur.

  • campbell, kitapta sıradan insanı kahraman yapan yolu temelde 3 aşamada inceler. ilk aşama "evden ve toplumdan ayrılma/yola çıkış"tır. bu aşamada "macera çağrısı" ön plana çıkar. kahraman için yapılması gereken tek şey vardır, o da bu yolculuğa çıkmak ve macerayı yaşamaktır. daha sonra "kabul edilme töreni" diye adlandırılabilecek kısım gerçekleşir. bu aşama zaferle sonuçlanan çeşitli denemelerden oluşur ve sonuç olarak sıradan insan kahramana dönüşür. yani artık kahramanın "kahramanlığı" hikayedeki bir başka karakter tarafından onaylanır veya değişik sembollerle seyirciye aktarılır. en son aşama ise "geri dönüş/toplumla yeniden entegre olma" aşamasıdır. kahraman evine geri döndüğünde eski karakterinden çok farklıdır. hem fiziksel hem de zihinsel olarak bir değişim geçirmiş, bilinci bütünlük kazanmıştır.

    ilyada'dan antigone'ye, star wars'dan gılgamış'a ve hatta harry potter'a kadar aslında tüm kahramanlık öykülerinin iskeleti aynıdır. (bkz: monomyth)

  • gece yolcuklarinda bir otobusun pesine takilmak iyidir. 50-100 metrelik takip mesafenizi koruyun, takilin. fren lambasina dikkat edin. ayik kalirsiniz.

    ayni sekilde gunduz vakti de gozunuze kestirdiginiz hafif yuksek hizli giden bir arabayi (120 den yuksek olmamak kaydiyla) takibe alin. arada bir gecin, arada bir o sizi gecsin. uzun yolculuklarda karsilasacaksiniz, oyun oynayin. ayik tutuar surucuyu.

    yazin duz yollar uyku getirir. muziksiz cikmayin ve yol bossa genelde sol seridin sag tarafina yakin bir sekilde, yolu ortalar halde gidin.

    kucukbas hayvanlara carpmaktan korkmayin. tilkiye carpmayayim diye iki tane cocuklu arabayi sarampole yuvarliyodum az kalsin. gerek yok vurun.

    sigara icin. bol bol icin. redbulla birlikte icin hatta.

    bunu otostopta bindigim bi kamyoncu abi soylemisti; 42 plakali kamyonlara cok yanasmayin. ayrica eger seridinde giderken yavastan savrularak giden ve hafif saga kirilirken bi anda kendini sola atarak giden kamyonlari hizlica gecin. o kamyoncunun uykusu var demektir demisti.

    geceleri uzunlarinizi acik unutmayin. karsi seritten geleni tehlikeye atarsiniz. bunu zaten biliyorsunuz ama karsi seritten gelen arabanin uzunlari yanmiyorsa bile soyle bi uzunlarinizi acip kapatin. ısaret cakin. o da isaret sellektoru yapacaktir. hem kendinizi hem de karsidaki soforu ayik tutmus olursunuz. win win.

    motorcular arabalarin sol lastiklerinin arkasindan gelirler genelde. sol dikizden gormek zordur, on dikizi surekli kullanin, onlara dikkat edin, yol verin.

    virajlarda kamyon sollarken paniklemeyin. onlar sizi goruyor :) -bi aralar boyle bi tribim vardi- ama sakin ola kamyonlarin sagindan gecmeyi denemeyin, o aynayi hic kullanmiyolar.

    3 saatte bir kesin mola. en az 15 dk.

    100 le gitmek ve 120 ile gitmek arasinda zamansal olaral max yarim saat oynar ama araba kontrolu konusunda dunyalar kadar fark vardir. 110 u gecmeyin.

    hiz limitini gecmeyin tabi ama karsi seritten gelen israrli sellektorlerin, 'ileride radar var panpa, ayik ol' demek oldugunu bilip ona gore davranin.

    veee en onemlisi; sirt cantali bir otostopcu gorurseniz arabaniza alin. anilarini dinleyin, siz de anlatin. ayik olursunuz, hem de arkadaslik kurarsiniz belki.

    gordugunuz uzere yegane amac "ayik olmak". ayik olun! cunku ayik olmak iyidir.

    edit: yazim hatalari

    edit; 'dunyanin en buzin seven insani' ile ufak bi muhabbetten sonra, kopeklere carpmanin takla attirabilecegi olayi dokuldu onume. tabii ki arabaya gore degisen bi durum bu, hafif bi araciniz varsa cok daha mumkun ama yine de boyle bi anda icgudusel hareket edilecektir, hayatta kalma icgudunuz ne derse onu yapacaksiniz. her seye ragmen tilki gibi gorece kucuk hayvanlara carpmak, bariyerlere surmekten cok daha mantiklidir kanimca. yatirim tavsiyesi degildir.

    hayirli edit: sigarayi biraktim, bence siz de birakin. cereze abanin. kavrulmamis badem ve beyaz leblebi favorim.

  • 1. sanki bütün ekipmanı stüdyoda ayarlarına dokunmadan kapatıp gitmişler de, sonra gelip kaldıkları yerden devam etmişler hissi yaratan şahane albüm.

    2. ankara soğuğunda çok kişinin içini ısıtacak, yaralarını yakacak bir vega albümü.

  • krizin daha da büyüyeceğinin habercisidir. artık ülkeler isteseler de anlaşamayacaklar.