hesabın var mı? giriş yap

  • on altıncı yüzyılın sonlarına doğru kendisi de son günlerini yaşamakta olan liefde isimli bir ingiliz ticaret gemisi, japonya'nın kyushu adasındaki bungo bölgesine demir attı. on dokuz aydan fazla süredir seyahat hâlinde olan ve mürettebatının yarısından fazlası ya ölmüş ya da hastalıklı olan bu gemide, muhtemelen japonya’ya ayak basmış ilk ingiliz olan william adams da bulunmaktaydı. adams ve arkadaşları karaya çıktıklarında portekizli cizvit misyonerler ile karşılaştılar. geminin bir korsan gemisi olduğunu iddia eden misyonerler, japon yerel halka mürettebatın infaz edilmesi gerektiğini söylediler. bunun üzerine tokugawa ieyasu’nun emriyle gemilerine el konuldu ve osaka kalesi zindanlarına mahkum edildiler.

    takvimler 1600 yılını gösterdiğinde tokugawa ieyasu, müttefiği toyotomi klanına sırt çevirdikten sonra hideyoshi’nin* oğlu toyotomi hideyori‘yi, sengoku dönemi’ni bitiren sekigahara savaşı‘nda, liefde gemisinden sökülen top ve gülleler yardımıyla mağlup ederek 1603 yılında yeni shogun oldu ve edo şehrini shogunluğun merkezi yaptı. bundan dolayı, 1603 ve 1868 yılları arasında sürmüş tokugawa dönemi, edo dönemi olarak da bilinmektedir.

    gemiler ve tersaneler konusunda donanımlı olan william adams, yeni shogun tokugawa ieyasu tarafından affedilerek shogunun danışmanı pozisyonuna kadar yükseldi ve edo kalesi’ne serbest erişim iznine tabi edildi. tokugawa’nın kapalı ülke* politikası yüzünden ingiltere’ye dönüşü yasaklanan adams, miura anjin adını aldı. kendisine uraga‘da bir arsa, iki katana ve yüklü miktarda para verilerek japonya’nın ilk ingiliz asıllı samurayı ilan edildi. miura anjin’in avrupa bilgisiyle yaptığı danışmanlığı ile edo şehri gerek ekonomik gerek kültürel anlamda kısa bir sürede şahlandı ve japon rönesansı olarak bilinen bir çağ başladı. yüz elli bin kişilik nüfusuyla japonya’nın en kalabalık şehri hâline gelen edo, artık basit bir balıkçı köyü değildi; dünyanın sayılı büyük şehirlerinden birisi olmuştu.

  • benimdir temmuz ayının başında covid testim pozitif çıktı 20 gün boyunca evde oda karantinasında sağlık memurunun eve getirdiği sıtma hastalığında kullanılan hapı 5 gün boyunca kullanarak hafif semptomlar eşliğinde geçirdim hafif ateş ve eklem ağrıları dışında herhangi bir semptom yaşamadım iştahsızlık yüksek ateş koku ve tat almama gibi belirtiler hiç olmadı beslenmeme önem verdim bağışıklığı kuvvetlendiren badem kırmızı biber avokado bal yumurta gibi besinleri her gün tükettim bol bol su içtim ve psikolojik olarak kendimi pozitif tutmak için çok fazla hastalığımla ilgili telefon görüşmelerinde bulunmadım onun yerine oda karantinasında kendimi dizi ve filmlere verdim özellikle sürükleyici diziler hastalığımı unutmamda çok yardımcı oldular evde sürekli camları açık tuttum diğer aile bireyleri etkilenmesin diye 20 gün boyunca plastik bardak tabak çatal kullandım yedikten sonra hepsini bir çöp torbasında biriktirip attım, çarşaf yastık kılıflarını sık sık değiştirdim vücudumu kırgın hissettiğim zamanlarda ayakta spor hareketleri yapmaya çalıştım nefes kontrol çalışmaları yaparak vücudumu ciğerlerimi dinlemeye çalıştım özellikle 5. günden sonra semptomlarda artış olduğunu bildiğim için en çok 5 ila 8. günler arasında stres yaşadım, acaba durumum ağırlasacak mı diye psikolojikmen kendimi olumsuz anlamda cok etkiledim ama hiçbir şey olmadı şanslıydım. ya çok yoğun almadım virüsü ya da bağışıklığım kuvvetliydi veyahut aldığım sıtma ilaci etkili oldu. bilemiyorum, maske gerçekten önemli hiçbir zaman ihmal etmeyin, maskenizi taktıktan sonra geriye sadece ellerinizi sık sık yıkamak ve ağız burun temasından kaçınmanız kalıyor çok zor değil bu önlemler.. maske takın ve ellerinizi temiz tutun.. bu kadar.

  • türkiye'deki şoförlerin trafiğin en önemli kurallarının birinden habersiz olmaları kazanın tek sebebidir. martı sadece ilk aracın önüne çıkmaktadır.

    (bkz: takip mesafesi)

  • zamanında atom da atom diye peşinizde dolanan, şimdi yüzünüze bakmayan uranyum. sadece ihtiyaç sahipleri zenginleştirilse keşke.

  • yurt dışında da çokça örneği görülen olay. hatta bir program vardı internet üzerinden pedoları bulup ifşa ediyorlardı reality show tadında. tabii işin içine polis vs. de giriyordu. aslında bizim ülke için de fena olmaz lan. hem sapıklar yakalanır hem de deli gibi reyting alır. acun ılıcalı'yı göreve çağırıyorum.

    edit: neil manke söyledi programın adı to catch a predatormış.